HDP’nin seçim beyannamesi emekçiler için hayal kırıklığı

Tarkan Zengin / Calışma Hayatı Uzmanı
23.05.2015

HDP kendini “emeğin, emekçilerin ve yoksulların partisi” olarak tanımladığı için sosyal politika vaatlerinin en iddialı partisi olması gerekirdi. Oysa seçim beyannamesi incelendiğinde kimi vaatlerin tutarsız olduğu, kimi vaatlerin HDP’nin yerel yönetimlerde uyguladığı siyaset pratiği ile uyuşmadığı, kimi vaatlerin ise zaten AK Parti Hükümetleri tarafından hali hazırda uygulandığı görülmektedir.


HDP’nin seçim beyannamesi emekçiler için hayal kırıklığı
Ülke olarak 7 Haziran’da genel seçime gidiyoruz. Her seçim döneminde siyasi partiler seçmenleri etkilemek için çeşitli vaatlerde bulunurlar. Özellikle toplumun çeşitli kesimlerini etkilemek için onların hayatlarını kolaylaştıracak sosyal ve ekonomik vaatler, partilerin seçim beyannamelerinde ve liderlerin konuşmalarında yer alırlar. Bu seçimlerde seçim beyannamelerinin hacimlerine göre az yer almış olsa da çalışanlara ve emeklilere ilişkin vaatler kamuoyunun en önemli tartışma alanlarından biri olarak karşılık buldu. Önceki seçimlere oranla daha fazla çalışma hayatını konuşur olduk. Aslında önceki seçimlerde de asgari ücret, taşeron işçilerinin sorunları, işsizlik ve emeklilerin maaşları seçim beyannamelerinde ve liderlerin konuşmalarında yer alıyordu. Ancak o dönemlerde laiklik-şeriat tartışmaları gibi suni meseleler halkın gerçek sorunlarının önüne geçiyordu. Siyasi partilerin bu seçim döneminde toplumun neredeyse bütününü ilgilendiren ücretleri, işsizliği, iş sağlığı ve güvenliğini, taşeron sistemini ve sosyal güvenlik sistemini önemli gündem maddelerinden biri haline getirmesi ve bunlara ilişkin vaatlerinin olması ülkemizin geleceği açısından önemlidir. 
 
Yazıda temel olarak HDP beyannamesi ve Demirtaş’ın emeğe ve emekçilere ilişkin vaatlerini değerlendireceğiz. AK Parti seçim beyannamesinde diğer partilerden farklı olarak sosyal politika alanında önce yaptıklarını sonra yapacaklarını anlatmakta; CHP, MHP, HDP ve Milli İttifak ise sosyal politika alanında yapacaklarını anlatmaktadır. Bu dönemde en önemli farklılık ise partilerin neredeyse tamamının iş sağlığı ve güvenliğine, mevsimlik gezici tarım işçilerinin sorunlarının çözümüne, taşeron sisteminin sorunlarına seçim beyannamelerinde yer vermesidir. HDP ise kendini “emeğin, emekçilerin ve yoksulların partisi” olarak tanımladığı için sosyal politika vaatlerinin en iddialı partisi olması gerekirdi. Oysa seçim beyannamesi incelendiğinde kimi vaatlerin tutarsız olduğu, kimi vaatlerin HDP’nin yerel yönetimlerde uyguladığı siyaset pratiği ile uyuşmadığı, kimi vaatlerin ise zaten AK Parti Hükümetleri tarafından hali hazırda uygulandığı görülmektedir.
 
İş güvenliği ve eşcinseller
 
Demirtaş sürekli olarak ezilenlerin, emekçilerin ve yoksulların partisi olduklarını, seçim beyannamelerindeki vaatlerinden dolayı partilerine yoğun bir ilgi olduğunu, televizyonlarda seçim beyannamesini göstererek buradaki vaatlerinin halkta büyük bir heyecan oluşturduğunu iddia etmektedir. Toplamda 52 sayfa olan HDP seçim beyannamesinde diğer beyannamelerden farklı olarak göze çarpan ilk şey LGBTİ’lilerin”Onurlu Yaşam Hakkı” başlığında 5 temel önerilerinin olmasıdır. Emekçilerin en önemli sorunlarından biri olan iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin öneriler ancak LGBTİ’lilerin sorunları kadar ilgi görmüş. “Çalışırken Ölmeye, Hastalanmaya Son Verilecek” başlığı altında iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin 6 temel vaat var. Zaten üç tanesi şu anda uygulanan vaatleri çıktığınızda iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin üç öneri kalıyor.
 
Beyannamede “İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin olmadığı ülkeler sıralamasında Türkiye’yi Avrupa birincisi, dünya üçüncüsü yapan kölece çalışma koşullarına son verilecek” denmektedir. Emekçilerin partisi olduğu iddiasını sahip partinin Beyannamesinin emekçileri ilgilendiren bölümlerinin daha özenli ve bilgili kişilerce hazırlanması gerekirdi. Yukarıdaki cümleye göre dünyada “kölece çalışma koşulları” sıralaması varmış ve Türkiye’de bu sıralamada Avrupa’da birinci, dünyada üçüncüymüş. Yıllardır çalışma hayatının içinde olan biri olarak böyle bir sıralama olduğunu ve derecemizi duymadım. Yoksa bu veriler iş kazalarına ilişkin olmasın. 
 
Beyannamede “İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Konseyi oluşturulacak” deniyor, ancak Konsey 2005 yılında yaptığı ilk toplantısından beri var. Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi 2012 tarihli ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu çıktıktan sonra da yasaya dayanarak çıkarılan bir yönetmelikle çalışmalarını sürdürmektedir. Yılda iki defa olağan toplanan Konsey işçi, işveren sendikalarıyla Hükümet temsilcilerinden oluşmakta ve Konseyde tüm sosyal taraflar yer almaktadır.Bir başka vaatte “İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve Ceza Kanunu başta olmak üzere, ilgili tüm mevzuat yeniden düzenlenecek. Şu anda süren cezasızlık politikasına son verilecek” denilmektedir. Mevcut uygulamada İş Sağlığı ve Güvenliği kanununda idari para cezaları bulunmaktadır. Ayrıca Türk Ceza Kanununun Taksirle öldürme başlıklı 85. maddesi ile Taksirle yaralama başlıklı 89. maddesi İş kazalarında uygulanacak maddelerdir. Beyannamede “Taşeron sisteminin varlığına son verinceye kadar, herhangi bir iş kazasında ana firmayı da sorumlu kılacak dü≠zenlemeler yapılacak” denmektedir. İlgili yasa ve yasanın öngördüğü yönetmelikler incelendiğinde İş Sağlığı ve Güvenliği kanununun öngördüğü birçok yükümlülükte taşeron (alt işveren) firmaların asıl işverenle birlikte sorumlu olduğu zaten bilinmektedir.
 
“Madenlerde Ölümler Durdurulacak” başlığı altında “Madenlerde işçi sağlığı ve güvenliği önlemleri alınana kadar üretim durdurulacak. Güvenli üretim koşulları sağ≠lanana kadar, ücretlerin işveren tarafından ödenmesi ga≠ranti altına alınacak. Madenlerde kamu denetimi altında, çağdaş, güvenceli üretim koşulları sağlanacak” denmektedir. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği kanununda “Ciddi ve yakın tehlike ile karşı karşıya kalan çalışanların” çalışmaktan kaçınma hakları 3 yıl önce mevzuatımıza girdi. Çalışmaktan kaçınma haklarını kullanan çalışanlar bu sürelere ilişkin ücretlerini de almaktadır. Ayrıca mevzuatımızda müfettişlerin güvenlik önlemlerine ilişkin ciddi ve yakın tehlike olduğunu tespit etmeleri durumunda üretimi durdurma hakkı var. Emekçilerin partisinin emekçilere üç yıl önce verilen bir haktan haberinin olmaması ise düşündürücü.
 
Uygulanmış vaatler
 
Beyannamede “Güvenceli Yaşam Ekonomisi” başlığında “ücretsiz ev işçileri olan “ev kadınlarına” emeklilik hakkı sağlanacak” denmektedir. Ayrıntıların yer almadığı bu vaatte zaten uygulamada var. Şu anda ev kadınlarının isteğe bağlı sigorta olma imkânı var. Dolayısıyla sigortalı olanların emekli olma hakları da var. Var olan bir düzenleme yeniden getirilecek bir düzenleme olarak beyannamede yer alıyor. Aynı başlığın bir başka vaadi ise “Sosyal güvenlik sigortası olmayan yurttaş kalmayacak. İşsiz, yaşlı, engelli, eşinden ayrılmış/kaybetmiş, yetim, ök≠süz, iş kazası geçirmiş, bakıma ve korunmaya muhtaç her yurttaş sosyal güvenlik sistemi dâhilinde tanımlanacak ve gerekli sosyal destek, yardım ve koruyucu hizmetler sunu≠lacak” denmektedir. Genel sağlık sigortası ile ülkemizde sosyal güvenlik kapsamında olmayan yurttaş zaten yok. Vaatte sayılan tüm gruplarla beraber tüm vatandaşlar zaten sosyal güvenlik şemsiyesi altında. Ekonomik durumları nedeniyle muhtaç durumda olan vatandaşların primleri ise devlet tarafından ödenmektedir. Kapsamda olmayan yurttaşların kimler olduğu ise bilinmemektedir. 
 
“Güvenli İş, Güvenceli Gelecek, İnsanca Yaşam” başlığı altında “güvencesiz çalışmaya son verilecek” denmesine rağmen bunun nasıl yapılacağına ilişkin herhangi bir öneri yok. Güvencesiz çalışmaya son vereceğini vaat eden HDP’nin, partisinin kazandığı birçok belediyede işçi kıyımlarını hangi çerçevede değerlendirdiği merak konusudur. Aynı başlık altında “Özel istihdam büroları kapatılacak ve kiralık işçi uygulamalarına son verilecek” denmektedir. Özel istihdam büroları aracılığıyla işçi devri (kiralık işçi uygulaması) benim de sürekli olarak eleştirdiğim bir husus. Ancak bizim mevzuatımızda özel istihdam büroları sadece iş aracılığı yapmaktadır. Kamuoyunda kiralık işçilik olarak bilinen özel istihdam büroları aracılığıyla işçi devri yasaktır. Emeğin partisi olmayan bir uygulamayı ortadan kaldırmayı vadediyor.
 
Taşeron ve sendikal haklar
 
Beyannamede “Taşeronluk sistemi kademeli olarak ortadan kaldırılacak. İlk etapta kamuda taşeron çalışanlar kadrolu çalışan ha≠line getirilecek. Taşeron çalışılan döneme ait kıdem taz≠minatları ödenecek” denmektedir. Taşeron sisteminin çalışanlar açısından artık taşınamayacak durumda olduğunu belirtmeliyiz. Demirtaş, Cumhurbaşkanı seçimlerinde de seçilmesi durumunda ilk iş olarak taşerona izin veren yasal düzenlemeleri ILO Sözleşmesi’ni de ekleyerek Anayasa Mahkemesi’ne taşıyacağını söylemişti. Oysa Demirtaş, en başta HDP’li belediyelerde bunu yapabilirdi. HDP, 3’ü büyükşehir olmak üzere 11 il, 68 ilçe ve 23 beldede belediyeleri yönetmektedir. Bazı illerde ise uzun yıllardır kendi partisinin belediye başkanları olmasına rağmen taşeron sistemini kaldırma girişiminde bulunmaması bu konudaki vaatlerinin ne kadar gerçekçi olduğunu göstermektedir.
Beyannamede ücret politikalarında asgari ücretin ve emeklilerde en düşük ücretin 1.800 TL olması dışında diğer partilerden farklı bir vaatleri yok. Diğer partilerden farklı bir vaat olarak “Yıllık ücretli izin hakkı konusunda Avrupa Sosyal Şartı’na konulan çekince kaldırılacak, işçilere yıllık en az bir ay ücretli izin hakkı tanınacak” denmekte. Ancak emeğin partisinin yıllık izin sürelerini artırmanın mevcut yasalarımızda değişiklik yaparak olacağını bilmesi gerekirdi. Avrupa Sosyal Şartı’nda çekince olup olmaması izin sürelerini artırmanın önünde engel değil. 
Sendikal hak ve özgürlüklere ilişkin olarak tüm kesimlere grevli toplu sözleşmeli sendikal haklar verileceği vaad edilmektedir. Ancak HDP’li belediyelerde KESK/Tüm Bel-Sen dışında başka sendikalara yaşam hakkı verilmemektedir. Sendikal özgürlükleri farklı sendikalara yaşam hakkı olarak da anlamak gerekir. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinde, Hakkâri Belediyesinde, Siirt Belediyesinde KESK/Tüm Bel-Sen dışında diğer sendikalara üye çalışan olmaması ise sendikal hak ve özgürlüklerden ne anladıklarını göstermektedir.
 
Kamu çalışanları için Beyannamede yer alan düzenlemeler bütün siyasi partilerin vaatleri arasında yer alan düzenlemeler olarak görülmektedir. Kamu hizmetlerinin bütününde kadrolu ve güvenceli istihdam politikaları uygulanması, bütün ödemelerin emekli keseneğine tabi olması, kamu çalışanlarının özgür toplu sözleşme yapmasının ve grev hakkını kullanabilmesinin önündeki her türlü engellerin kaldırılması ve kamu çalışanlarına siyaset hakkı tanınması gibi düzenlemeler vaat edilmektedir.
 
Sonuç
 
Demirtaş ve HDP medya desteğiyle cilalanarak emekçilerin partisi olarak gösterilmektedir. Çalışma hayatına ilişkin vaatlerde bilinmesi gereken çok basit bilgilerin bile yanlış olduğu beyannameyi emekçilerin programı olarak tanıtmak en başta emekçilere haksızlıktır. Emekçilerin adayı olmak iddiası sadece sol sloganları ve söylemleri kullanarak değil siyaset pratiğinde neler yapıldığıyla ortaya çıkar. Bu çerçevede değerlendirildiğinde HDP’nin yönettiği belediyelerdeki uygulamalar beyannamede yapılacağı söylenenlerin vaat olarak kalacağını göstermektedir. Emekçilerin ve yoksulların partisi iddiası daha ciddi ve özenli bir beyanname hazırlamayı gerektirirdi.