Hendek terörüne karşı hükümetin hamlesi

Yunus Akbaba / Yazar
13.02.2016

Hükümet Kürt meselesinden PKK terörünü ayrıştırarak halkı kazanmanın yollarını arıyor. Tam da PKK’nın 90’ların devletinin ruhunu çağırdığı bir dönemde, çatışmadan doğan mağduriyetleri giderme adına bir paket açıklayan hükümet, özellikle bölge halkına tek çözümün siyasette olduğuna yönelik bir mesaj vermeyi hedefliyor.


Hendek terörüne karşı hükümetin hamlesi

Başbakan Ahmet Davutoğlu, bir seri olarak devam edecek kardeşlik buluşmalarına Mardin’den başladı. PKK’nın hendek terörü neticesinde devletin başlattığı operasyonlarda zarar gören halkı merkezine alan 10 maddelik eylem planını açıklayan Başbakan, psikolojiden ekonomiye, eğitimden kentlerin yeniden inşasına kadar birçok hususu ele aldı. Eylem planı her ne kadar birçokları tarafından Kürt meselesinin çözümü için yeni bir reçete olarak sunulsa da adı üstünde ‘eylem planı’ olma özelliğinden ötürü sadece mevcut durumu iyileştirme ve halkı rahatlama gibi bir işlev gördüğü söylenebilir. Başka bir deyişle, bir müddettir devam eden şehir savaşlarının ardından bölgenin normalleşmesi için atılan bir adımı Kürt meselesinin çözümü konusuna endekslemek hem eylem planın etkisini düşüren hem de sorunu sağlıklı bir zeminde tartışmayı engelleyen bir işlev görebilir.

Asimilasyon değil 

Eylem planında dikkat çeken husus cumhuriyetin ilk yıllarından bu yana can yakan bu meseleye bakış açısında bir değişikliği beraberinde getirmesi oldu. Özellikle çatışmaların devam ettiği bir süreçte devlet ilk defa inadına birleşme, inadına kardeşlik mesajları vermiş oldu. Eylem planından anlaşılacağı üzere atılacak adımların her biri totalde asimilasyonu değil entegrasyonu ön plana çıkardı. 7 Haziran sonrası başlayan PKK terörünün yeni olan taraflarını iyi bir şekilde tahlil edip bu çerçevede bir yol planı hazırladı.

Hükümet Kürt meselesinden PKK terörünü ayrıştırarak halkı kazanmanın yollarını arıyor. Tam da PKK’nın 90’ların devletinin ruhunu çağırdığı bir dönemde devlet insan hayatını ve siyaseti önceleyen bir perspektif sundu. PKK ve HDP’lilerin iddia ettiği gibi tersine bir süreç işleyip operasyonlarda insani ve ahlaki zemin kaybolsaydı PKK’nın gün aşırı ilan ettiği serhildanların halkta bir karşılığı olması gerekirdi. Bu noktada, PKK ile mücadele ederken çatışmadan doğan mağduriyetleri giderme adına bir paket açıklayan hükümet özellikle bölge halkına tek çözümün siyasette olduğuna yönelik bir mesaj vermeyi hedeflemektedir.

Eline silah alanları ve silahın yanında saf tutanları muhatap kabul etmeyeceğini belirterek siyaseti önceleyen aktörleri ön plana alacağının sinyallerini veren AK Parti hükümeti HDP’yi de girdiği parantezden çıkarmak için teşvik edici bir paket sundu. Bu sayede demokratikleşmenin ve Kürt meselesinin tedrici çözümü konusunda PKK’nın artık işlevsizleştiğini bölge halkına hissettirmek gibi bir planlama yapmayı tercih etti.

HDP neden devre dışı?

Çözüm sürecinin de gösterdiği üzere nihai amaç olarak PKK’nın silahsızlanmasını öngören görüşmeler, örgütün Suriye özelindeki kazanımları adına bitirildi. Birçok Kandil yetkilisi ve HDP yöneticilerinin, sorunun asıl kaynağının Suriye Kürtleri olduğu konusunda demeçleri medyada yer aldı. Çözüm süreci devam ederken de Rojava’yı kırmızı çizgisi haline getiren örgüt, Türkiye’nin Kürt meselesinin, sınırları aşarak başka bir boyut kazanmasını sağladı.

Suriye’de İran-Rusya-Suriye rejimi ile ABD arasında vals yaparak ilerleyen YPG güçleri, Türkiye’nin Suriye’de devre dışı kaldığına inandığı bir senaryoda kendisini sürecin çok uzağında bir yerde konumlandırdı. Suriye’nin kaderi belli olmadan Türkiye’de hiç bir şekilde geleceğini tayin etmeyecek olan bu hareketi hükümetin muhatap olarak karşısına oturtması en naif haliyle havanda su dövemeye benzer.  

Başka bir ifadeyle, Türkiye’yi hendekler vasıtasıyla meşgul ederek Suriye gündeminden uzak tutma gibi taşeron bir iş alan PKK’nın muhataplığı şu an için gerçeklikten uzak bir yaklaşım olacaktı ve hükümet bu hataya düşmedi.

Bu durumdan en muzdarip olan kesim ise şüphesiz bölge halkıdır. Sürecin kaybedeni ise HDP oldu. Eskiden bir demokrasi perspektifi olan, Kopenhag kriterlerinden bahseden, Türkiye’nin demokratikleşme mecrasında çekici görevi üstlendiğini iddia eden bir yapının dönüp dolaştığı yer, her gün insanların sürgün edildiği, üstüne bombaların yağdığı Rojava kantonları oldu. Kürtlerin Türkiye’de elde ettiği kazanımları Suriye, Irak ve İran’a ihraç etmeye çalışan bir yapı, bir anda örgütün pragmatizmine boyun eğerek referans noktasına, geleceği belirsiz Rojava kantonlarını koydu. Sur’daki, Cizre’deki, Nusaybin’deki Kürt’e Suriyelileşmeyi layık gördü.

Türkiye, PKK’dan silahsızlanıp siyasi bir aktöre dönüşmesini beklerken Suriye’deki denklem, PKK’nın silaha bir kez daha canhıraş sarılmasıyla sonuçlandı.

Şehir savaşı hamlesi

Suriye’deki fiili devlet deneyimini Türkiye’ye taşımaya çalışan örgüt, özellikle özerklik ilan edip hendek kazdığı yerlerde halka devletimsi bir görüntü vermeye çalışmaktadır. Hendek operasyonları karşısında dikkat edildiğinde örgütün tamamen devlet jargonuna denk düşen bir kavram seti kullandığı açık bir şekilde gözlemlenmektedir. Öz yönetim ilanlarını takip eden gelişmeler zinciri, literatürde şehir savaşları olarak adlandırılan bir geri planda değerlendirmeyi zorunda tutmaktadır.

Bir örgütün halk nezdinde siyasi meşruiyet kazanması ve destek görmesi sadece bu grubun caydırıcı şiddet uygulamasından gelmez. Modern devlet teorisindeki gibi halkın servis ve ihtiyaçlarını karşılama üzerinden de bir meşruiyet savaşı verildiği görülmektedir. Bu yaklaşım özellikle kaynak yönetiminin ve dağıtımının düzgün yapılması üzerinde durur. Bunun için disipline edilmiş silahlı birliklerin de olması gerekir. Örgütün bu kapsamda kurduğu YPS birlikleri de anlam kazanmaktadır.

Örgütün amacı, karşısındaki büyük gücü politik olarak yıldırmaktır. Bu nedenle siyasetçileri ve karar alma mekanizmalarını, örgütü bitirmenin imkansız olduğuna ya da bedelinin ağır olduğuna inandırmaya çalışırlar.

Sri Lanka’da LTTE, eğitim, sağlık ve güvenlik gibi birçok yerel hizmeti vermiştir. Ayrıca yerel mahkemeler oluşturarak kendi adalet anlayışını da getirmeye çalışmıştır. Bu, özgürlük kazanıldığında kendini devlet olmaya hazır gösterme ve destek alma çabasıdır. Halkın gözünde devlet, görevlerini yerine getiren oluşumdur ve desteğin en öncü sebeplerinden biri budur. Kolombiya’da FARC, Nepal’de CPN-M, benzer servisleri sağlayarak destek almıştır. Kongo’da isyancıların başarılı olamamasının sebepleri arasında hizmetleri sadece güvenlik alanında vermeleri ve başka alanlara yansıtamamaları gösterilir. Sudan’da bu refleksleri gösterebilen örgütler bu sayede hükümet haline gelmişlerdir.

Taban bulma stratejisi

DAEŞ bile bulunduğu yerdeki halka elektrik, su, petrol ve ucuz ekmek gibi hizmetler sağlamakta, tüm baskıcı yönetimine karşı bu sayede varlığını sürdürmeye çalışmaktadır.

Fakat son kertede, örgütün hendek teröründe sonuca ulaşmasını gerektiren en önemli unsur yerel halkın desteğidir. Yerel halkın desteği ve yardımı olmadan bu mücadele kazanılamaz. PKK ve HDP’den her gün yinelenen çağrıların anlamı tam da budur. Bu durumun farkında olan hükümet eylem planıyla birlikte örgütün orta-uzun vadede ulaşmaya çalıştığı hedefin önüne geçmektedir.

“Hendek siyaseti” yeni bir olgu değil, dünya tarihinde birçok örneğini bulabileceğimiz şehir savaşlarının rutin denebilecek bir parçası. Burada sorulması gereken “Neden şimdi?” sorusudur. Bu soru aşağıdaki parametrelerle değerlendirilmelidir:

PKK duvara tosladı

-Suriye’de DAEŞ’e karşı savaşta PKK/PYD, Batı’nın güvendiği, neredeyse tek muhalif unsur haline geldi. PKK uluslararası güçlerin katkısıyla yeni bir savaş eğitimine girdi. Bu eğitim ile ağır silahlar, teknolojik silahlar ve tekniklerle tanıştı.

-Türkiye sınırındaki geçişkenlik bu deneyimlerin kolayca Türkiye’ye taşınabilmesine neden oldu

-Barış sürecini ve Türkiye’nin içinden geçtiği iki yıllık türbülansı değerlendiren örgüt, Suriye’den gelen olanaklarla birlikte beklediği güce kavuştu.

-Suriye’de ve Irak’ta geleneksel savaş ile toprak alınabilmesi ve bu alınan toprakların yönetilerek özerk hale getirilebilmesi, bu deneyimlerin Türkiye’de de tekrarlanabileceği fikrini oluşturdu.

Her şeye rağmen Türkiye PKK’nın giriştiği oyun planını iyi bir şekilde okudu ve karşı hamlesini yaparak denklemi istediği noktaya getirdi. Bundan sonrası sadece Suriye’nin geleceğinde şekillenecektir.

İşlevsizleşme süreci

Son söz olarak, bir yanılgıya kapılıp Türkiye’yi Suriye, AK Parti’yi de DAEŞ olarak uluslararası arenada pazarlamayı düşünen örgüt, gerçeklik duvarına toslamıştır. Suriye’deki güç vakumundan kaynaklı bu maddelerin her birini kolayca harekete geçirebilen örgüt, Türkiye’nin kurumsallaşmış devlet yapısı karşısında kendisine hiçbir imkan bulamayacaktır. Hükümet bu zamana kadar elinde tuttuğu ahlaki ve insani üstünlüğü devam ettirdiği müddetçe, yani Kürtlerin onur ve saygınlığını koruduğu müddetçe, PKK’nın bu girişiminde başarılı olmasının imkanı yoktur. PKK bu girişimle, tarihi bir zorunluluk olan işlevsizleşme sürecini sadece biraz daha hızlandıracaktır.

[email protected]