Hendek, yıkım, ölüm! İyi de niçin?

Mustafa Ekici / Yazar
23.01.2016

Hendek siyaseti 200 bini geçen göç, binleri aşan kayıplar, 100 milyonları bulan maddi zararlara sebebiyet verdi. Kanlı saldırılarının yarattığı travma, Müslüman, solcu, sağcı bütün Kürtlere şu haklı soruyu sorduruyor: Niçin?


Hendek, yıkım, ölüm! İyi de niçin?

Kürt’ün ontolojisi, yerleşik olduğu sarp dağlarda, Pers/Roma denkleminin dayattığı süreğen savaşın kıyıcı ikliminde, aklın sınırında, tamamen bir adanma gerektiren, kaburgaya gümleyen sert bir acı kıvamındaki jeopolitik gerçekliğin en dibinde dokunmuştur. Kürt’ü tanımak için bütün bu karmaşık ve sert yaşama dokunmak gerekir. Güvenmek en muhtaç olduğu, en kolay savrulduğu ve ama en çok kanadığı yerdir.

Bu ilginç ontolojiyi, içinden akıp geldiği nice kadim din, inanç ve hülya ile alıp, bir kurucu gücün asli unsuru, bir devasa medeniyet hareketinin at başlarından biri, Ortadoğu’nun alnı ak, başı dik, onurlu evlatlarından biri kılan mübarek İslam dini, Kürt’ün sert ontolojisine muazzam bir sükun, muhteşem bir derinlik ve stratejik bir değer katmıştır.

Bugün Kafkas dağlarındaki Nakşi şeyhlerinden tutun Afrika’nın en dibindeki Kadiri ve Nakşi tarikatlere kadar hepsinin silsilesinde Mevlana Halid-i Bağdadi ve Seyyid Taha gibi iki İslam büyüğünün adının yer alması bu muazzam derinlik ve stratejik değerle ilgilidir. Bu teşkilatçılığın, İslam ümmetine dair bu derin nüfuzun, bütün İslam tasavvuf tarihinde ikinci bir örneği yoktur.

Yüz yıllara yaslanan bu ontoloji ile Kürt varlığı, yüz yılı aşkın bir süreden beri büyük bir emperyalist operasyona tabi tutulmaktadır. İslam milletinin diğer halklarına yapıldığı gibi, sapkın materyalist ideolojilerin, sekter sol ve faşizan ırkçılığın, fanatik ve sapkın dini hareketlerin etki ve baskısına maruz kılınmış, beteri, emperyalizmin kurdurduğu uyduruk devletlerin akıl almaz zulüm ve baskısına uğramış ve kendi doğal ontolojisinin dışına savrulmaya zorlanmıştır.

Kürt adına, Kürt’ü yok etme

Birkaç aydır Kürtlerin yaşadığı kadim şehirleri hedef alan saldırı ve işgal girişimleri, sadece kamusal güvenliğe dönük değil, ondan çok daha kapsamlı olarak Kürt’ün İslam Milleti’nin bir parçası olmaklığına, Kürt’ü Kürt kılan değer ve ontolojisine, mensubu olduğu medeniyete ve fiziki varlığına dönük bir yok etme, derdest etme girişimidir.

80 yılı aşkın cumhuriyet tarihi boyunca uygulanagelen Batıcı Kemalist uygulamalar ile asimile edilmeye çalışılan bu ontolojinin, bugün Kürtler adına hareket ettiği iddiasındaki sekter solcu/stalinist bir örgüt eli ile çok daha kanlı ve vahşi biçimde yok edilmeye girişildiği gözlenmektedir.

Kemalist asimilasyon ve baskı politikalarına bir isyan olarak sunulan örgüt ve bileşenleri, Kürt’ün maruz kaldığı baskı ve mağduriyetler üzerinden ciddi bir meşruiyet kazanmış, 40 yıla yaklaşan tarihi boyunca da bu baskı politikalarının karşısında bir tür ehven-i şer muamelesi görmüştür.

AK Parti iktidarları ile bu adaletsiz asimilasyon politikaları sonlandırılıp kalıcı ve adil bir Yeni Türkiye konsepti çerçevesinde, Kürt’ün ehven-i şer diye vermiş olduğu destek de göz önünde bulundurularak örgüt ve bileşenleri siyasi odaklarla, çözüm merkezli görüşme ve temaslar gerçekleşmiş, bu görüşme ve temaslar başta Kürt toplumu olmak üzere, Türkiye ve Ortadoğu’da ciddi umut ve heyecan yaratmıştır. Ancak gelinen noktada örgüt ve bileşenlerinin esas önceliğinin Kürt hakları değil, sekter sol ideoloji olduğu ve Kürtleri de bu ideolojik sapkınlığa güç taşıyan bir unsur olarak gördükleri meydana çıkmıştır.

İslam milletinden yana tavır

Kürt tarihinde defalarca yaşandığı gibi, şartların zorlamasıyla destek vermek durumunda kaldığı örgüt ve bileşenlerinin, Kürtlere büyük bir tuzak kurduğu, bütün fiziki varlıkları ve medeniyet değerlerini küresel ve bölgesel emperyalizmin hizmetine sunma girişiminde bulunduğu apaçık olmuştur.

Böylece bütün tahrik, zorlama, tedhiş ve baskılarına rağmen, bu kirli emperyalist oyunu gören Kürt insanı, sokağı ve örgütü terk etmiş, yerinin İslam milletinin sofrası olduğunu güçlü biçimde beyan etmiştir.

Özellikle İran ve ortaklaştıkları küresel emperyal güçlerin (Rusya/ABD ve genel olarak Batılı sömürgeciler) şu ara tamamen konjonktürel ve taktik düzeyde bir kullanım değeri biçtikleri örgüt ve bileşenlerinin bu taktik desteği, stratejik algılayıp Suriye’deki birkaç şehir ve kasabada Stalinist bir PKK Baas devleti kurma girişimi, Kürt’ün akıl ve izanında adeta dramatik bir travma yaratmış bulunmaktadır. Çünkü Kürt bu oyunun benzerini çok canlı biçimde hafızasında tutmaktadır, Rusya ve İngiltere’nin yüzyılın başında oynadığı ve bugün aynı ile tekrar edilen bu oyunların hiçbir zaman Kürt’e ve İslam milletinin hayrına olmadığını bilecek bir tarih şuuruna sahiptir.

Örgüt gasıp hale dönüştü

Kürt iradesini 40 yıla yakın bir zaman boyunca halkın mağduriyet ve mazlumiyetine sığınarak elinde tutan ve son dönemde artık bir gasıp haline dönüşen örgüt ve bileşeni siyasi kurumların bu temsiliyet iddiası, Kürt’e akıldışı bedeller ödetmiş ve ödetmektedir. En son İran ve Rusya’nın siparişi olduğu apaçık olan hendek siyaseti ile 200 bini geçen göç, binleri geçen kayıplar, 100 milyonları bulan maddi zararlar ile örgütün kanlı saldırılarının yarattığı travma, Kürtlere şu haklı soruyu sorduruyor: Niçin?

Evet, Kürt sokağı her geçen gün daha güçlü biçimde örgüt ve bileşeni siyasi kurumlar eliyle kendisine dayatılan kanlı ve yok edici, akıl ve izan dışı bu saldırılara dönük isyanını haykırmaktadır. Bütün bu hendekler, bu saldırılar, bu kanlı terör niçin ve kim tarafından salındı Kürt sokağına? Bu politikayı tasarlayanlar, talimatı verenler, uygulamaya koyanlar kimdir, nasıl bir amaç gütmektedirler? Bütün bu sürecin tek bir yerinde bulunmaktadır Kürt: Ölen, öldüren, evi yıkılan, göç ettirilen, tarihi değerleri yok edilen, telafisi imkansız zarar ve ziyana uğrayan, namusu, dini, onuru ayaklar altına alınan tarafta.

Can alıcı soru

Bu kadar büyük bir bedelin Kürt’e niçin ödetildiğinin, hem de masa kuruluyken, devletin 80 yıllık asimilasyon ve inkar politikalarına son verip gerçekten bir çözüm için samimi çabalar yürüten bir hükümet varken, 80 tane vekille sırf bu örgütsel temsil iddiası ciddiye alınıp çözüm yolunda çalışılsın diye destek verilmişken, neden bu akıldışı hendek siyasetinde kurban edildi Kürt ve Türk gençleri?

Bu soru sadece Kürt sokağında sorulmuyor, örgüt içindeki Kürtlerce de soruluyor, 40 yıldır tek kelime Kürtçe öğrenme tenezzülünde bulunmayan örgüt yöneticilerinin bugün Kürt hakları saiki ile değil, daha dar klikçi ve tarihsel kinlerle, İran ve Esed ile işbirliklerinde temel aldıkları mezhebi önceliklerle hareket ettiği her gün daha da berraklaşıyor. Bu kin, içinde Kürt’ün de bulunduğu İslam milletine düşmanlıktır. Nitekim devşirdikleri bütün kadrolara sekmez biçimde sekter Stalinist ve İslam düşmanı bir eğitim verilmekte, Kürt’ü Kürt yapan bütün değer, inanç ve sosyal ilişkilerine dair yıkıcı bir bilinç aşılamaktadırlar.

Kürt’ün özgürlüğünün bu derin solcu/sapkın asimilasyon ile ne ilgisi vardır? Şimdi Kürt sokağı da örgütün içinde bir sol devrim peşinde ölüme sürülen, dağlarda, hendeklerde kurda kuşa yem edilen Kürt çocukları da kendilerine ve halklarına dayatılan miadı dolmuş solculuğun ve tarihi kinlerle dolu yöneticilerinin bu kanlı politikalarının hesabını soracaklardır.

[email protected]