Çin, Hindistan açısından bölgesel olarak endişe veren bir politik güçtür. Hindistan, Moskova'nın Pekin'e daha fazla bağımlı hale gelmesinden endişe etmektedir. Özellikle güvenlik alanında Rusya'ya güvenmek istemektedir. Bunun en son örneği S-400 anlaşmasıdır. Rusya açısından da Hindistan bir alternatif pazar ve ortaktır. Bu açıdan Hindistan, tıpkı Avrupalı ülkeler için olduğu gibi Rusya için de dengeleyici bir aktördür.
Doç. Dr. Merve Suna Özel Özcan/ Kırıkkale Üniversitesi
Rusya ve Hindistan ilişkileri tarihsel olarak Soğuk Savaş döneminden bu yana devam eden önemli bir geçmişe sahip. Soğuk Savaş sonrası dönemde iki ülke arasındaki ilişkiler sonlanmamış ancak belli bir seyirde ilerlemiştir. Hindistan'ın sadece Rusya ile değil, Batı ile olan ilişkileri de önemlidir. 1947 yılında bağımsızlığını kazandığı dönemden bu yana Hindistan, uluslararası alanda önemli aktörlerden biri haline gelmeye başlamıştır.
Rusya'nın uluslararası alanda izole edildiği Şubat 2022 itibariyle Hindistan ile ilişkileri sonlanmamış aksine bu durum Hindistan açısından kazançlı bir hale bile gelmiştir. Rus birliklerinin "özel askeri operasyon" olarak başlattığı Rusya- Ukrayna Savaşı'nda üçüncü yıla girilirken bugün Hindistan'ın, Rusya açısından önemi gittikçe artmaktadır. Bunun en önemli nedeni Rusya'ya uygulanan yaptırımlar sonrasında Rusya'nın politikalarını değiştirerek özellikle iktisadi olarak ilişkilerini Batı'dan, Doğu'ya kaydırma politikasıdır. Peki ama Rusya ve Hindistan arasındaki ilişiler sadece yaptırımlar ve doğurduğu sonuçlar ile mi okunmalı? Yoksa iki ülke arasındaki ilişkiler karşılıklı bağımlılıkların ötesinde daha derin bir temele mi sahip? Bu noktada Hindistan'ın da uluslararası alanda konumuna ve Rusya ile ilişkilerine bakmak gerekli. Özellikle de NATO Zirvesi'nin yapıldığı esnada Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Hindistan Başbakanı Narendra Modi'nin Moskova'da bir araya gelmesi önemli bir gelişme.
Rusya ve Hindistan arasındaki ilişkiler 2000 yılında Putin'in Hindistan ziyaretiyle rutin seyrinden çıkıp gelişmeye başladı. İki ülke arasında imzalanan Stratejik Ortaklık Bildirgesi ile bağlar her alanda güçlenme yoluna girdi. 2010 yılında Stratejik Ortaklık "Özel ve Ayrıcalıklı Stratejik Ortaklık" seviyesine yükseltildi. Böylece iki ülke arasındaki ilişkiler sadece ticari ve siyasi değil aynı zamanda ar-ge ve savunma alanlarını da kapsayacak şekilde derinleşti. Hatta Hindistan ve Rusya, askeri tatbikatlar gerçekleştirmeye başladı. 2021 INDRA 2022 Vostok 2022 bu alandaki işbirliği örneklerindendir.
İkili ilişkiler bu seyirde devam ederken Rusya -Ukrayna Savaşı'nın başlamasının akabinde iki ülke ilişkilerinde değişimler yaşandı. Hindistan, Rusya-Ukrayna çatışmasına yönelik olarak sürecin başından itibaren temkinli ve dengeli bir yaklaşım takip etti. Bu açıdan Hindistan tıpkı Vietnam gibi Batı ve Rusya arasında konumlandı. Vietnam örneği özellikle Güney Asya bağlamında önemli. Çünkü geçtiğimiz haftalarda Putin'in, Vietnam Ziyareti sonrasında Asya ittifakı gündeme gelmişti. Ancak Vietnam'ın Bambu diplomasisi ekseninde güçlü bir duruşu olduğu unutulmamalı. Bunun nedeni de Vietnam'ın, tarihsel ve ideolojik olarak geçmişte komünizm ekseninde Sovyetler ile olan bağıdır. Ancak Soğuk Savaş sonrasında Vietnam, Batı ile ilişkilerinde de dengeli bir politika oluşturdu. Bu bağlamda Vietnam örneğinin farklı bir tezahürü Hindistan bağlamında yorumlanabilir. Fakat Yeni Delhi, Rusya'nın askeri eylemlerini kınamadığı gibi desteklememektedir. Yine buna karşılık Batı ile ilişkilerini de devam ettirmektedir. Elbette Rusya ile olan ilişkileri de kazan-kazan kapsamında devamlılık arz etmektedir.
Hindistan, BM'de Rusya-Ukrayna Savaşı konusunda tarafsız bir duruş sergilemiş, Ukrayna'daki çatışmayla ilgili tüm BM kararlarına oy verme noktasında çekimser kalmıştır. Devam eden çatışmalı sürece dair Hintli yetkililer, barış için sürekli olarak çağrıda bulunmuşlar ve diyaloğu vurgulamışlardır. Bu durum özellikle Batı ve özelde ABD ile olan ilişkiler açısından önemlidir. Çünkü Hindistan, ABD ile olan ilişkisi bağlamında herhangi bir sorun ya da soru işareti yaratmak istemese de indirimli Rus ham petrolünü satın almaktadır. Dolayısıyla Hindistan açısından hem Rusya hem de ABD ile ilişkilerde denge ve kazanç ön plandadır.
Temmuz ayında 75. NATO Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi gerçekleşti. Bu Zirve özellikle Rusya'ya karşı uygulanacak politikalar açısından önemli idi. Bunun nedeni ABD başta olmak üzere Rusya'ya karşı yaptırım uygulayan NATO üyesi ülkelerin takip edecekleri politik yönün ve muhtemel düşmanların tanımlanmasının bildiride yer almasıydı. Nitekim beklenen oldu ve NATO Sonuç Bildirgesi kapsamında Rusya başta olmak üzere yeni öteki ve tehdit tanımlamaları da yapıldı. Bu listede Çin, İran ve Kuzey Kore tehdit olarak yer aldı. Bilindiği gibi Hindistan, NATO üyesi değil ancak az önce de belirttiğimiz gibi Batı özellikle de ABD ile ilişkileri önemli bir seviyede. Bu durumda Hindistan'ın tehdit algılarının Batı ile paralel gitmesi gerektiği düşünülebilir. Fakat Modi çok önemli bir hamle yaptı. Bu NATO Zirvesi esnasında gerçekleşen Rusya Ziyareti idi.
Bu ziyaret, on yıl aradan sonra Moskova'ya yapılan ilk ziyaret oldu. Ayrıca Hindistan başbakanının seçim sonrasında gerçekleştirdiği ilk uluslararası ziyaret olması açısından da önemliydi. Bu durum Batılı ülkeler açısından da bir nevi hayal kırıklığı yarattı. Hatta Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in, Hindistan Başbakanı Narendra Modi'ye Aziz Andreas Nişanı vermesi iki ülke arasındaki ilişkilerin boyutunu da ortaya koydu. Elbette bu durum aralarında sarsılmaz bağların oluştuğu anlamına gelmez. Fakat konjonktürel gelişmeler son derece hassas. Aynı bölgedeki bu iki aktörün karşılıklı bağımlılıkları son yıllarda en üst seviyede denebilir.
Bu durum Rusya ile zaten iyi bir temelde ilerleyen Hindistan ilişkilerinin, ABD özelinde de dikkate alınması gerektiğine dair bir tablo çizmektedir. Hindistan, Batı'nın Rusya'ya uyguladığı yaptırımlar sonrasında özellikle enerji alanında en büyük alıcılarından biri haline geldi. Hindistan, Rus yaptırımları sonrasında petrolü Rusya'dan indirimli olarak almakta. Rusya, Hindistan'ın en büyük petrol tedarikçisi konumunda. İki ülke arasında ticaret hacmine dair hedef de büyümüş durumda. Hali hazırda iki ülke arasında 65 milyar dolar olan ticaret hacminin 2030 yılına kadar 100 milyar dolara çıkarılması söz konusu.
Öte yandan Hindistan'ın, Rusya ile ilişkilerindeki bu açık destek, Batı nezdinde doğrudan bir eleştiri konusu değil. Bilindiği gibi son NATO Zirvesi'nde, Çin sistemik bir tehdit haline gelmiş ve Rusya'ya desteği eleştirilmişti. Hindistan'ın durumu ise bu tablodan epey farklı. Çünkü Batı ile ilişkileri güvenli bir zeminde. Hindistan ve AB arasındaki ticari ilişkiler Aralık 2023 itibarıyla yaklaşık 108 milyar dolar değerinde. AB, Hindistan'ın en büyük doğrudan yabancı yatırım kaynaklarından biri. Keza ABD açısından da Hindistan önemli bir yatırım alanı. 2023 yılına bakıldığında Apple telefonlarının yedide birinin Hindistan'da üretildiği görülmektedir. Elbette bu durum aktörler arası ilişkilerde bir dengeleme alanı yaratmaktadır. Özellikle Avrupa açısından Hindistan, Çin ve ABD'ye olan bağımlıklara bir alternatif yaratmaktadır ve kaybedilmek istenmeyen bir aktör konumundadır.
Sonuç olarak Hindistan özellikle Rusya ile olan ilişkilerde çıkarlarını ön planda tutan bir politika takip etmektedir. Çin, Hindistan açısından bölgesel olarak endişe veren bir politik güçtür. Hindistan, Moskova'nın Pekin'e daha fazla bağımlı hale gelmesinden endişe etmektedir. Özellikle güvenlik alanında Rusya'ya güvenmek istemektedir. Bunun en son örneği S-400 anlaşmasıdır. Rusya açısından da Hindistan bir alternatif pazar ve ortaktır. Bu açıdan Hindistan, tıpkı Avrupalı ülkeler için olduğu gibi Rusya için de dengeleyici bir politik aktördür.