House of Cards gerçek mi oluyor?

Hakan Çopur / Araştırmacı-yazar
24.06.2017

Trump’ın koltuğundan olması düşük bir olasılık olduğuna göre geriye şöyle bir ihtimal kalıyor: Rusya soruşturmasını Trump’ın tepesinde “Demokles’in kılıcı” olarak sallandırıp belli çizgilerin dışına çıkmadan başkanlık yapmasını sağlamanın diplomatik yolu. Dolayısıyla House of Cards’ı izleyip “Trump’ın sonu da böyle mi olacak?” diye soranlar biraz daha bekleyecek...


House of Cards gerçek mi oluyor?

20 Ocak 2017’de Beyaz Saray’daki başkanlık koltuğuna oturan ABD Başkanı Donald Trump, seçimlere müdahale gölgesi düşüren Rusya soruşturması sebebiyle zor günler geçiriyor. Demokratlar ve ana akım Amerikan medyası, Trump’ın “görevi kötüye kullanmakla” suçlanıp görevinden alınabileceğini iddia etse de ABD Kongresinde Cumhuriyetçiler çoğunluğu elinde tuttuğu müddetçe bu ihtimalin çok güçlü olmadığı en başta söylemek lazım. Özünde hukuki olmaktan ziyade siyasi bir mekanizma olan “başkanın suçlanması” (impeachment) süreci, ya Kongrede çoğunluğu Demokratların ele geçirmesi, ya da Cumhuriyetçi Parti’nin Trump’a olan desteğini önemli ölçüde çekmesi ile mümkün olabilir. Dolayısıyla kısa vadede her iki seçenek de çok gerçekçi olmadığı için House of Cards benzeri rüya görenler başka bir baharı beklemek zorunda kalacak.

Trump nasıl suçlanır?

Herhangi bir ABD Başkanının suçlanıp görevinden alınabilmesi için 435 sandalyeli Temsilciler Meclisinde salt çoğunluğun, 100 sandalyeli Senatoda ise üçte iki çoğunluğun aleyhte oy kullanması gerekiyor. ABD tarihinde daha önce üç başkanın ve rakip partinin Kongrede çoğunluğu elinde tuttuğu dönemlerde “görevi kötüye kullanmakla suçlandığı”, ancak hiçbirinin koltuğunu kaybetmediği göz önüne alınırsa bir başkanın görevden alınmasının ne kadar zor bir süreç olduğu daha iyi anlaşılır. ABD anayasasında bir başkanın suçlanması ile ilgili süreç, baştan sona kadar Kongrede (önce Temsilciler Meclisi ve ardından Senatoda) işleyen bir mekanizma olarak tanımlanıyor. Bu da, Kongre istemedikçe hiçbir başkanın görevinden uzaklaştırılamayacağı anlamına geliyor. Dolayısıyla Kongredeki Cumhuriyetçi üstünlüğü, şu aşamada Trump’ın en önemli avantajı olarak görülmeli.

Amerikan anayasasına göre bir başkan ancak “ihanet”, “rüşvet” ve “ağır suç ve kabahatler” şeklinde tanımlanan üç maddeden biri ile suçlanıp yargılanabiliyor. İhanet ve rüşvet daha somut suçlar iken, üçüncü şıktaki başlığın zaman ve zemine göre, dolayısıyla siyasi koşullara göre şekillenen bir suç kategorisi olduğu görülüyor; sanki bu maddeyi anayasaya bu şekilde koyanlar “ileride lazım olursa” diye eklemişler.

Bir başkanın suçlanabilmesi için önce Temsilciler Meclisindeki bir üyenin Temsilciler Meclisi Adalet Komitesine bir başvuru yapması gerekiyor. Bu komitedeki ilk oylama, başvurunun nereye gideceğini belirliyor. Sürecin devam edip etmeyeceğine oy çokluğuyla karar veriliyor. Bugüne kadar birçok başkan aleyhinde bireysel birçok başvuru yapıldı, ancak çoğu bu komitede reddedildi.

Eğer bir başvuruya Adalet Komitesinden onay çıkarsa daha sonra Temsilciler Meclisi Genel Kurulunda oylama yapılıyor. Burada sürecin Senatoya taşınabilmesi için 435 sandalyeli Mecliste salt çoğunluğun (218) evet oyu vermesi gerekiyor. Eğer bir suçlama süreci Senatoya taşınırsa asıl yargılama bu noktadan itibaren başlıyor. Senatörlerin jüri görevi gördükleri bu aşamada tüm deliller ortaya konuyor, tanıklar dinleniyor ve ABD Başkanı kendini Senato önünde savunuyor. Burada bir başkanın suçlu bulunması ve hüküm giymesi için 100 kişilik Senatonun üçte ikisi (67) tarafından suçlu görülmesi gerekiyor.

Mevcut Kongre aritmetiğinde her iki Kongre kanadında da Cumhuriyetçiler çoğunluğu elinde tutuyor. Temsilciler Meclisinde Cumhuriyetçilerin 238 sandalyesine karşılık Demokratlar 193 sandalyeye sahip. Bu durumda en az 25 Cumhuriyetçi vekilin Trump aleyhine oy kullanması gerekiyor. 100 sandalyeli Senatoda ise Cumhuriyetçilerin 52, Demokratların ise 46 sandalyesi bulunuyor. Dolayısıyla Demokratların 67 sayısına ulaşmaları için Trump’ın neredeyse tüm siyasi desteğini kaybetmesi gerekiyor. Bu da mevcut koşullarda ulaşılması hiç de kolay bir aritmetik değil.

Siyasi atmosfer etkisi

ABD tarihinde şimdiye kadar “görevi kötüye kullanma” gerekçesiyle suçlanan sadece üç başkan var ve bunların üçü de “ağır suç ve kabahatler” maddesinden suçlandı. Ancak daha da önemlisi her üç başkan da, Kongrede rakip partinin çoğunluğu elinde tuttuğu dönemlerde suçlandı. Dolayısıyla açılan suçlama dosyası da verilen kararlar da özünde siyasi atmosferin etkisinde gerçekleşti. Buradaki tek amaç, rakip partinin başkanını Beyaz Saray’dan uzaklaştırmaktı.

1868 yılında dönemin başkanı Andrew Johnson, Kongre’nin çıkardığı bir yasayla görevi teminat altına alınan dönemin Savaş Bakanı Edwin Stanton’ı görevden aldığı için suçlandı. Senato’da sadece 1 oy farkla suçlamalardan berat eden Johnson görevine devam etti.

1972 yılında Cumhuriyetçi Başkan Richard Nixon, kendisine yakın bazı kişilerin Watergate iş merkezindeki Demokrat Parti ofisine dinleme cihazı yerleştirdiğinin ortaya çıkmasıyla patlayan skandalda yargıyı yanıltmak ve delil karartmakla suçlandı. Ancak Nixon, meşhur Watergate Skandalı ile ilgili süreç sona ermeden (kararın aleyhinde çıkacağını öngörerek) görevinden istifa etti. 1998 yılında ise Demokrat Başkan Bill Clinton, Beyaz Saray’daki stajyeri Monica Lewinsky ile yaşadığı ilişkiyle ilgili yeminli ifadesinde yalan söylediği için suçlandı; ancak Clinton da Senatoda yapılan oylama sonucunda beraat etti.

Trump’ın başındaki kara bulutları Watergate Skandalı’na benzeten çok sayıda gazeteci var Washington’da. Ancak başkanın kaderini gazeteciler değil, ABD Kongresi belirliyor.

8 Kasım 2016’da yapılan başkanlık seçimleri akşamı başlayan “Moskova kaynaklı siber saldırı” iddiaları ilerleyen haftalarda Federal Soruşturma Bürosu (FBI) ve ABD Kongresinde ayrı ayrı soruşturmalara dönüştü ve kısa sürede Trump’ın karşısına dikildi. İddia, Trump’ın yakın ekibinden bazı isimlerle seçim kampanyası döneminde Ruslar arasında ilişki ve irtibat olduğu yönünde. Aylar süren tartışma ve Kongre oturumlarından ciddi bir sonuç çıkmazken, Trump’ın 10 Mayıs’ta eski FBI Direktörü James Comey’i görevden alması Washington’ı karıştırdı. Bu gelişmenin hemen ardından Adalet Bakanlığının soruşturmaya özel savcı ataması, Trump’ın rahat uyku uyuyamayacağının bir göstergesiydi.

Ancak Rusya soruşturması dışında Trump, bazı ticari işletmeleri üzerinden hala kazanç sağladığı ve bundan dolayı ilgili etik yasaları ihlal ettiği gerekçesiyle Washington DC ve Maryland başsavcıları tarafından dava edildi. Kendini ticari işletmelerinden soyutlaması gereken Trump’ın kazanç elde edip etmediği ile ilgili süreç de en az Rusya soruşturması kadar Trump’ın Beyaz Saray’daki geleceğini etkileyebilir.

Demokles’in kılıcı

Demokratlar ve ana akım Amerikan medyası Trump’ın “bir şekilde” suçlanıp Senatoda yargılanabileceğine inanırken matematiksel gerçeklerin şu aşamada Trump’tan yana olduğunu söylemek lazım. Kuşkusuz Cumhuriyetçiler arasında Trump’ın Moskova ile olan bağlantıları, Twitter’ı “fazla” aktif kullanması, “biraz” zengin olması, FBI Direktörü Comey’i kovması ve bunun gibi birçok konuda rahatsızlık olsa da ABD Başkanının hala önemli bir seçmen kitlesinde desteğinin olması, partinin Trump’a desteğini şu aşamada zorunlu kılıyor. Ancak Rusya soruşturmasından güçlü bir aleyhte sonuç çıkar veya etik kuralları ihlal ederek kazanç sağlamaya devam ettiği belgelenirse o durumda Trump’ı bugünkünden daha zor günler bekleyecektir. Fakat yaklaşık 8 aydır Trump’ı suçlayacak ölçüde güçlü bir delil ortaya konmuş değil. Daha şimdiden birçok Demokrat 2018 yılında yapılacak Temsilciler Meclisi seçimlerine gözünü dikerken, Demokratların kendi içindeki “liderlik sorunu” da aynı şekilde devam ediyor. Tüm bu tabloda Trump’ın koltuğundan olması düşük bir olasılık olduğuna göre geriye şöyle bir ihtimal kalıyor: Rusya soruşturmasını Trump’ın tepesinde “Demokles’in kılıcı” olarak sallandırıp belli çizgilerin dışına çıkmadan başkanlık yapmasını sağlamanın diplomatik yolu.

Dolayısıyla House of Cards’ı izleyip “Trump’ın sonu da böyle mi olacak?” diye soranlarbiraz daha bekleyecek...

[email protected]