Hüner bir şehr bünyad eylemektir

Doç. Dr. Akif Çarkçı/ Düzce Üniversitesi Akçakoca Bey Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi
23.01.2024

Osmanlı geleneği göz önüne alındığında, bugünkü belediye başkanlığı görevi, “şehremaneti” görevliliğine tekabül etmektedir. Bu göreve gelen, yönettiği şehre bir emanetçi duruşuyla, hassasiyetle yaklaşır. Fatih Sultan Han İstanbul'u fethederken şu sözleri sarf etmiştir: “Hüner bir şehr bünyad eylemektir/ Reaya kalbin abad eylemektir”.


Hüner bir şehr bünyad eylemektir

Nasipse, Nisan ayının başında kentlerin yeni yöneticileri mazbatalarını alıp iş başı yapmış olacaklar. Yeni belediye başkanları ve meclis üyeleri taze birer yerel siyasetçi olarak yaşadıkları kentte kentli adına sorumluluk alıp kent kaynaklarını yönetir hale gelecekler. Yerel planda yaşayan vatandaşlar kendilerini yönetmek üzere vekâleti seçilmiş kimselere devredecekler.

Bilindiği gibi yerel planda milletin vekili olmak ve millet adına milletin kaynaklarını kullanmak, bu kaynaklarla millete hizmet etmek iki şekilde oluyor. Birincisi il genel meclis üyeliği yoluyla hizmete talip olmak, ilin yerel karar organında söz sahibi olmak, ikincisi belediye meclis üyeliği yoluyla ilçe ve illerde kentsel yönetime katılmak.

İl genel meclislerinin belediye meclisleri kadar etkin ve popüler olmadığını varsayarsak özellikle belediye meclis üyeliği ve belediye başkanlığı hem seçilenler hem de seçenler açısından büyük önem kazanıyor.

Seçilenler açısından bir değerlendirme yapmak gerekirse öncelikle şunları söylemek yerinde olacaktır.

Bir defa kentin yönetimine belediye başkanı olarak talip olmak kişiye büyük bir sorumluluk ve yetki yükler. Özellikle nüfusu hayli yüksek olan Büyükşehirlerde bir ilçeye belediye başkanı olmak demek kullanılan mali kaynak ve hizmet edilen nüfus bakımından Anadolu'da üç ya da beş vilayete vali ya da belediye başkanı olmak gibidir. Bugün İstanbul'un bir milyona yakın nüfusu olan ilçeleri vardır. Büyükşehir belediyesi olmak şartının nüfus kriteri göz önüne alınırsa ne kadar büyük bir nüfusun sorumluluğunu üzerinize aldığınız daha iyi anlaşılır.

Kullanılan kaynaklar

Kullanılan kaynak bakımından meseleye bakıldığında, özellikle Büyükşehir ilçe belediyelerinin, milyarla ifade edilen bütçeleri söz konusudur. Belediye başkanları ve meclis üyeleri bu anlamda kendileri için yetersiz ancak halk açısından bakıldığında oldukça büyük bütçelerle karşı karşıyadırlar.

Önümüzdeki yerel seçimlerde kentlerin yönetimlerine talip olacak kimseleri yeni belediyecilik uygulamaları açısından büyük sorumluluklar bekliyor. Bu sorumlulukları iki düzeyde ele almak ve anlamak mümkündür. Birisi yerel yönetimlerle ilgili kanunların belediye yönetimlerine yüklemiş olduğu sorumluluklar, ikincisi ise yerel yönetim geleneği içerisinde, tarihi ve toplumsal tecrübelerden, alışkanlıklardan, geleneklerden doğan sorumluluklar.

Yasal sorumluluklara kısaca değinmek gerekirse, belediye kanunu belediye başkanlarına profesyonel bir düşünceyle belediyeleri yönetmeyi öngörüyor, hatta emrediyor. Nüfusu belli ölçeğin üzerinde bulunan belediyeler geleceklerini planlamak ve kaynaklarını bir düzen içerisinde kullanmak adına stratejik plan yapmak zorundalar. Mevcut bütçe ile "ben istediğimi yaparım" mantığı yerine, "elimizdeki kaynaklarla gelecek beş yılda planlı ve programlı bir şekilde şunları yapacağız" düşüncesi yerleşmiş oluyor.

Belediye kanunu kentte yaşayanları, kentin paydaşı konumunda olanları kent yönetimine ortak kılmak istiyor. Bu gayeye hizmet etmek üzere 5393 sayılı Belediye Kanununa kentlerde belediyelerin kent konseyi kurmaları yasal bir mecburiyet olarak konuldu. STK'lar, muhtarlar ve diğer kentsel paydaşlar bu konseylerde belediye meclisinde görüşülmek üzere karar alabiliyorlar.

Diğer taraftan belediye kanunu kent yöneticilerini kentin ekonomik ve sosyal gelişiminden sorumlu tutuyor. Kentsel refahın artırılması ve paylaşılması noktasında belediyeler artık ciddi şekilde sorumlular. Kanunda geçen ifadeye göre "...belediyeler kentteki ekonomik ve ticari hayatın geliştirilmesinden sorumlular. Yeni dönemde belediye başkanları da yörelerinin ekonomik durumunu iyileştirmek adına yararlı hizmetler üretmek durumdalar.

Geleneksel sorumluluklar

Bunlara eklenebilecek birçok yasal düzenleme olmakla birlikte özellikle belediye başkanlarının geleneksel sorumluluklarına da kısaca değinmekte yarar var.

Belediye başkanları yönettikleri kentin nabzını tutmak, kentteki her sosyo-ekonomik, fiziki ritmik ve sürpriz hareketi yakından takip etmek zorundalar. Yaşadıkları şehirlere yönetici olan kimseler yaşadıkları şehre ait tüm ekonomik, coğrafi, fiziksel, tarihi, sosyolojik tüm verileri bilmek ve bu bilgilere dayalı politikalar üretmek durumundalar.

Kentin ekonomik dinamiklerini, kent ekonomisini oluşturan sektörel tabloyu göremeyen, kentte yaşayan nüfusun etnik, kültürel ve sosyal dilimlenmesini bilmeyen, kentin coğrafi bilgilerinden habersiz, kentin nüfus yapısından bihaber, kentin sosyal dokusunu iyi anlayamamış, yönettiği kentin ihtiyaç, imkân, potansiyel ve birikimini algılayamayan belediye başkanlarının başarılı olması mümkün değildir.

Diğer yandan kentsel siyasette denge unsuru olan toplumsal kesimlerle, vatandaşla, sivil toplum kuruluşları ile kentteki bütün paydaşlarla iletişim kuramayan, diyalog geliştiremeyen, partizanca davranan ve parti rozetini seçildikten sonra atamayan belediye başkanlarının da başarılı olma şansı oldukça zayıftır.

İş dünyasıyla, esnaf kesimleriyle, kentte sorumluluk sahibi olan diğer kamu yetkilileri ile diyalog geliştiremeyen, kent için birlikte çalışma arzusunu ortaya koyamayan, başına buyruk hareket eden, koordinasyona ve iletişime değer vermeyen belediye başkanlarının da başarı şansı oldukça düşüktür.

Yine değişen dünya koşullarını takip etmeyen, kent yönetimine giren yeni kavram ve uygulamalardan habersiz, çağdaş yönetim teknikleri ile belediyecilik uygulamalarını entegre edemeyen, ekip çalışmasına yatkın olmayan, çalışanına değer vermeyen, çalışanları arasında adaletsizce hükmeden, kayırmacılığı ve liyakatsizliği rehber edinen, başarılı personelini ödüllendirmeyen belediye başkanlarının da yeni dönemde başarılı olmaları mümkün değildir.

Yönetim bir ekip işi

Kent yönetmek elbette bir ekip işidir. Ekibini güvenilir ve ehliyet sahibi kimselerden seçmeyen kent yöneticileri başarılı olamazlar. Belediye teşkilatı içerisinde etkili makamları işgal eden kimseleri salt emir kulu profilinden seçen belediye başkanları da başarılı olamazlar. Proje üreten, katma değer sunan, inisiyatif kullanabilen, entelektüel birikim sahibi bürokrat ve danışmanlara ihtiyaç vardır.

Bazı geçmiş tecrübeler göstermiştir ki; şehir yönetiminde söz sahibi olan siyasetçiler yönettikleri kentin kaynaklarını kendi kaynaklarını harcarken gösterdikleri titizliği sergilemediklerinde toplum tarafından sandıkta cezalandırılmışlardır. Eşini, dostunu, ailesini, yakın çevresini, yakın siyaset arkadaşlarını menfaat paylaşımında önceleyen, kent kaynaklarını sadece belli toplum kesimleri arasında paylaştıran siyasetçiler bir ikinci dönem yönetime talip olma şansını kaybederler.

Yine yönettikleri şehrin dini, etnik, kültürel ve sosyal dokusu ile barışık olmayan, etnik ve dini değerleri kötüye kullanarak siyaset yapan belediye başkanları da seçildikleri kent için bir şanstan öte büyük bir talihsizliktirler. Bunlarla uğraşmak yerine kentteki sosyal, dini ve etnik kesimlerle dengeli ilişkiler kurarak onların ihtiyaç ve beklentilerini siyaset sürecine katan belediye başkanları daha fazla başarılı olma şansı yakalayabilirler.

Bu günkü yapı itibariyle birçok belediye çağdaş yönetim tekniklerinden yararlanmaya çalışmaktadır. Belediye yönetiminde, sürdürülebilir başarıyı, katılımcılığı, kaliteyi, şeffaflığı sağlayacak, toplam kalite yönetimi, performans yönetimi, stratejik planlama, katılımcılığı özendiren çağdaş teknikler, yerel kalkınma gibi araçlar belediye başkanları tarafından artık yabana atılmamak durumundadır.

Her şeyden önemlisi şehir yönetmek belirli bir felsefi ve düşünsel arka plana dayandırılmak zorundadır. Halka hizmet Hakk'a hizmettir anlayışını benimseyen, vatandaş odaklı, vatandaşın mutluluğunu ve refahını önemseyen, misyon ve vizyon sahibi, kültürel ve entelektüel zenginliği dikkate alan, adaleti, hakkaniyeti, şeffaflığı, dürüstlüğü ilke olarak benimseyen belediye başkanlarının başarı şansı yeni dönemde daha da artacaktır.

İçinde bulunduğumuz dönemde Kentler fiziken ve ruhen, aynı bir insan gibi sürekli değişim içerisindedir. Bu değişimi algılayamayan ve iyi yönetemeyen, "kurumun yönetiminden kentin yönetimine geçiş" anlayışını esas almayan, kentteki değişim dinamiklerini kentin geleceğini müspet anlamda etkileyecek dozajda araçsallaştıramayan başkanların da başarı düzeyi azalacaktır. Unutulmamalıdır ki kent yöneticileri aynı zamanda yarınlarını emanet edecekleri gelecek kuşakların huzur ve refahı için de çalışmaktadırlar. Sadece bugünü değil, geleceği de dikkate almayan belediye başkanlarının başarı şansı düşüktür.

Son söz yerine şunları da eklemek yerinde olacaktır. Osmanlı geleneği göz önüne alındığında, bugünkü belediye başkanlığı görevi, "şehremaneti" görevliliğine tekabül etmektedir. Yönettiği şehre bir emanetçi duruşuyla hassasiyetle yaklaşmayan, emaneti tevdi edenleri dikkate almayan, şehirlinin/kentlinin emanetlerine hıyanet ederek onları hoyratça sarf eden, bu dünyada da şahsen bir emanetçi olduğunu unutan belediye başkanları hem "mahşeri meydanda" hem de "ma'şeri vicdanda" alnı ak, başı dik olanlardan olma şansını kaybedeceklerdir. Konuyu Fatih Sultan Han'ın İstanbul'u fethederken sarf ettiği bir sözle nihayete erdirelim.

"Hüner bir şehr bünyad eylemektir,

Reaya kalbin abad eylemektir"

[email protected]