İhvan ve Devrimci Gençliğin fülul ile imtihanı

Can Acun - SETA / Kahire
7.12.2013

Darbe her geçen gün faşizan yüzünü gösterirken, İhvan ve Devrimci Gençlik Hareketleri geçmişi kenara koyup darbeye karşı birlikte hareket etmelidirler. Her iki tarafın da faşist rejimi ve aktörlerini daha iyi tanımaları ve siyaseten önemli bir tecrübe kazanmaları maslahatlarınadır.


İhvan ve Devrimci Gençliğin fülul ile imtihanı

Ulusal ve uluslararası bir koalisyon tarafından çok iyi hazırlanmış bir senaryonun oynanması ile Mısır’da 3 Temmuz darbesi hayata geçirilmiş ve ardından açıklanan yol haritası ile de kurumsallaşması hedeflenmişti. Darbeye giden sürecin önemli stratejilerinden birisi “devrimci gençlik” ile İhvan arasında bir çatışma atmosferi yaratarak, 3 Temmuz darbesinin yeni bir devrim olarak sunulabilmesiydi. Ancak Mursi’yi devirip iktidarı ele alan darbe aktörleri, ontolojileri gereği gerçek yüzlerini göstermeye başlayıp adım adım faşizan bir rejim inşa etmeye başlayınca, devrimci gençlerde devrim kutlamasını bırakıpdarbe karşıtı direnişin parçası haline gelmeye başladılar. Dinamizmleri ile 25 Ocak devriminin itici gücünü oluşturan gençler, böylelikle yeni bir isyanın ateşini yaktılar. Mısır’da son günlerde yaşananlar bize, eğer İhvan ve devrimci gençlik geçmişi bir kenara bırakıp demokratik yeni Mısır için birlikte hareket edebilirlerse, darbenin beklenenden çok daha kısa bir sürede sonlanabileceğini gösterdi. 25 Ocak sonrasında devrimde önemli roller oynamış gençler, birçok hareket oluşturarak örgütlü hale geldiler. Mübarek’i devirmiş olmanın getirdiği muazzam bir öz güven patlaması yaşıyor, yeni Mısır’ı da kendi hayalleri çerçevesinde inşa edeceklerini düşünüyorlardı. Dünyayı dolaşıp, Mübarek’i nasıl devirdiklerini anlatan gençler, realist olmaktan çok uzak idealist ve ütopik olarak değerlendirilebilecek bir Mısır hayalinin gerçekleşmesi adına mücadele içerisindeydiler. 

Devrimci gençlik İhvan çatışması

Devrimci gençliğin yanında liberal-seküler ve İslamcı partilerin yanı sıra 25 Ocak devriminin ilk günlerinde kurumsal olarak boy göstermemiş, ancak örgütlü yapısı ile 18 gün süren mücadelede meydanlardaki asıl insan gücünü oluşturmuş İhvan tüm gücü ile kendini göstermeye başlamıştı. İhvan-ı Müslim yeni dönemde Hürriyet ve Adalet Partisi’ni kurarak siyaset sahnesinin en önemli sivil aktörü haline gelmişti. Mübarek istifasını verdikten sonra yetkilerini Yüksek Askeri Konsey’e (YAK) devretmiş, konsey bu yetkilerle Savunma Bakanı ve Genel Kurmay Başkanı Maraşel Tantavi liderliğinde ülkeyi yönetmeye başlamıştı. Konsey ülkeyi istikrarlı bir şekilde demokrasiye taşıma vaadinde bulunmuştu. Ancak Tantavi ve diğer generaller bir türlü iktidarı ne zaman sivil yönetime devredeceklerini açıklamıyor ve kendi yönetimleri boyunca her hangi bir reform yapma niyeti göstermiyorlardı. Gençler bu durumdan rahatsız olurken İhvan ise askerlerle iletişim halinde sürecin tedrici bir şekilde ilerlemesinden yana bir pozisyon almıştı. 

Mübarek’in devrilmesinden 9 ay geçmiş olmasına rağmen Maraşel Tantavi liderliğinde YAK’ın ülkeyi yönetmeye devam etmesi devrimci gençlerin tepkisinin sonunda büyük gösterilere dönüşmesine sebebiyet verdi. 2011 Kasım ayında Kahire’nin Muhammed Mahmud Caddesi’nin Tahrir Meydanı’na çıkan bölümünde güvenlik güçleri ile 6 Nisan, Hepimiz Halil Saidiz, Değişim İçin Gençlik Örgütü, Devrimci Sosyalist Gençlik gibi birçok devrimci gençlik yapılanması ve onlara destek verenler arasında 6 gün süren çatışmalar yaşandı. “Muhammed Mahmud Olayları” olarak anılan bu çatışmalar boyunca onlarca genç gösterici hayatını kaybederken, İhvan’ın hem gösterilere katılmaması hem de yaşanan çatışmalardan devrimcileri sorumlu tutması gençlerle arasını tamamen açtı. Devrimci gençler İhvan’ı 25 Ocak devrimine maslahatı için ihanet etmekle suçladılar. İhvan ise yaklaşan Halk Meclisi seçimlerini tehlikeye atacak bir gerilimden uzak durmaya çalışıyor ve yaşanan çatışmaları seçim sürecini sabote etmeye yönelik bir komplo olarak görüyordu. 

Meclis seçimleri de devrimci gençlik hareketleri ile İhvan arasındaki gerginliği artıran bir sürecin yaşanmasına neden oldu. Seçimler sonucu İhvan’ın kurduğu Hürriyet ve Adalet Partisi’nin oluşturduğu koalisyon yüzde 37’lik bir oy oranı ve Mecliste 255 vekil çıkartarak mutlak bir zafer kazanırken, gençlerin kurduğu yada dâhil olduğu siyasi partiler hemen hemen hiçbir varlık gösteremediler. Bu durum büyük hayal kırıklığına neden olurken, devrimci gençliğin İhvan’a yönelik “devrimi bizden çaldı” suçlamalarını da beraberinde getirdi. YAK tarafından, fülul olarak görülen Kemal Ganzuri’nin Başbakan olarak atanmasına İhvan’ın güvenoyu vermesi de büyük bir eleştiri aldı. Bu kamplaşma ve karşılıklı suçlamalar artarak devam ederken, İhvan’ın adayı Muhammed Mursi’nin karşısına cumhurbaşkanlığı seçimlerinde fülulun adayı olarak Ahmet Şefik’in kalması bazı liberal ve seküler gruplarla birlikte devrimci gençlerinde Fairmont Antlaşması olarak bilinen bir mutabakatla Mursi’yi desteklemesine neden oldu. Ancak görece yumuşama dönemi kısa sürdü ve Mursi’nin Cumhurbaşkanlığında kendilerine verdiği sözü tutmadığını ifade ederek, şiddetli bir muhalefet başlattılar. 

Mursi’ye yönelik genel muhalefet her geçen gün güç kazanırken, 2012 Kasım’ında ilan edilen Anayasa Deklarasyonu’ndan sonra büyük gösteriler gerçekleşmeye başladı. Göreve geldikten kısa bir süre sonra Yüksek Askeri Konsey’i kışlasına göndermeyi başaran Mursi’ye karşı, deklarasyon nedeniyle büyük bir tepki gösterilmişti. Mursi’nin kararlarına geçici bir süre hukuki dokunulmazlık veren bu kararname aslında yeni Anayasa’nın çıkartılabilmesi adına bir adım olsa da, büyük bir tepkiye neden oldu. Sistematik bir manipülasyon ile de bu süreçdevrimci gençlerin Muhammed el Baradey’in diğer seküler, liberal ve Nasırcı pozisyonlarla birlikte kurduğu ve fülulla da ortak hareket etmeye başlamış olan Ulusal Kurtuluş Cephesine yakınlaştırmış oldu. İttihadiye Cumhurbaşkanlığı sarayının önünde gerçekleşen gösteriler sırasında İhvancı gençlerle devrimcilerin karşı karşıya gelmesi ve çoğu İhvan mensubu olsa da on gencin hayatını kaybetmesi ise devrimci gençlerin blok halinde darbeye giden sürecin içinde yer almalarına neden oldu. Mursi’nin Cumhurbaşkanlığı’nın birinci yıl dönümü 30 Haziran’da devirmeyi ön gören darbe planı olan Temerrud Hareketi’nin sokak eylemlerine dahil oldular ve darbenin gerçek yüzü ile yüzleşene kadar da ikinci bir devrimin parçası olduklarını zannettiler. İhvan’ın ve Muhammed Mursi’nin hataları ve devrimci gençlerin 25 Ocak süreci ile perçinlenmiş aşırı öz güvenleri ve siyasi basiretsizlikleri, fülulun her iki kesimi bir birine karşı yönlendiren stratejisi ile birleşti. Böylelikle 3 Temmuz’da bir devrim görüntüsü altında darbe gerçekleşmiş oldu.  

Tahrir Meydanı başta olmak üzere birçok yerde kutlamalar yapılarak devrim havasında gerçekleşen askeri darbe, İhvan ve diğer İslami hareket mensuplarından beklemediği ölçekte bir direniş ile karşılaşınca kısa sürede şiddet kullanarak direnişi kırmaya çalıştı. Tüm Mısır sathında adeta katliamlar yaşanmaya başlandı ve dolayısı ile kutlama havası da bir anda bitmiş oldu. Şiddet arttıkça göstericilerin direncide arttı ve ülke adım adım kaosa doğru sürüklenmeye başladı. İhvan-ı yalnızlaştırdıklarını düşünen darbe aktörlerinin kendi içinde de çatışmaya başladıkları bir dönemde, Rabia ve Nahda meydanlarında çok büyük katliamlar yaşandı. Bu süreçte devrimci gençlik hareketleri de adım adım “30 Haziran Devrimi” olarak gördükleri sürecin aslında bir darbe olduğu bilincine varmaya başladılar ancak biraz İhvan’a duydukları öfke yüzünden biraz da içine düştükleri utancı itiraf edememekten yaşananları sert bir şekilde eleştirseler de hala mevcut durumu darbe olarak adlandırmaktan uzak durdular. Taki Muhammed Mahmud olayları ve üniversitelerde başlayan gösterilere karşı ordu ve polis güçlerinin müdahalesine kadar. 

Darbe sonrası Devrimci Gençler

Muhammed Mahmud Olayları’nın ikinci yıldönümünde Mısır’ın birçok şehrinde devrimci gençlik hareketleri ve bazı liberal-seküler partiler anma gösterileri yapmak istediler ve bu gösterilere sert müdahale gerçekleşti. Çok sayıda genç yaşanan çatışmalarda yaralandı. 30 Haziran sonrası ilk defa devrimci gençlerle yeni iktidar karşı karşıya kaldı ve gençler darbenin soğuk yüzü ile adeta yüzleşmiş oldular. Ardından olağan üstü halin kalkmasına paralel Biblavi hükümetinin hazırladığı ve geçici Cumhurbaşkanı Adli Mansur’un onayladığı yeni Gösteri ve yürüyüş kanununa yönelik eylemler sırasında büyük çatışmalar yaşandı. Mübarek dönemini andıran yeni kanunla gösteri yapabilmek neredeyse imkânsız bir hale gelirken, güçlerini mobilize olma ve gösteri yapabilme yeteneklerinden alan devrim gençlik hareketleri bu yasaya karşı diğer darbe karşıtları ile birlikte çok sert cephe aldılar. Akademik dönemin başlaması ile birlikte özellikle üniversitelerde öğrenciler büyük gösteriler düzenlerlerken, polisin müdahalesi sonucunda Kahire ve Ezher Üniversitesi’nde bazı öğrenciler hayatını kaybetti ve bu durum gösterilerin daha da büyümesine neden oldu. Özellikle Biblavi hükümeti ve İç İşleri Bakanı Muhammed İbrahim gençlerin hedefi olurken, emniyet güçleri harekete geçerek 6 Nisan Hareketi’nin kurucusu Ahmed Maher ve solcu aktivist Alaa Abdul Fettah gibi birçok gençlik liderini gözaltına aldı. Devrimci gençlerin tekrardan meydanlara inmesi Mısır kamuoyunda da büyük yankı uyandırırken, İhvan’a karşı mücadele ediyor görüntüsü içinde olan darbe aktörlerini de ciddi anlamda sarsmaya başladı.

3 Temmuz’dan bugüne değin Mısır’da yaşananlar hem İhvan hem de devrimci gençlik adına nasıl bir manipülasyona maruz kaldıklarını ve böl yönet taktiği içerisinde 25 Ocak devriminden sonra tekrardan Mübareksiz bir Mübarek rejimi izle yüzleştiklerini göstermiş oldu. Siyasi basiretsizlik, uzlaşı kültürün yetersizliği, uzun yıllar boyunca rejim tarafından bir birlerine karşı denge unsuru olarak kullanılmalarının getirdiği bagajlar. İhvan’ın realist tedrici değişim arzusu, gençlerin devrimci ruhları. Arada yaşanan çatışmayı açıklayabilmek adına birçok neden sayılabilir Ancak gelinen noktada darbe her geçen gün faşizan yüzünü gösterirken, İhvan ve Devrimci Gençlik Hareketleri geçmişi bir kenara bırakarak darbeye karşı birlikte hareket etmek zorundalar. Her iki tarafın da faşist rejimi ve aktörlerini daha iyi tanımaları ve siyaseten önemli bir tecrübe kazanmaları maslahatlarının birlikte olduğunu anlamalarını sağlayabilecek mi, bunu önümüzdeki günler gösterecek. 

Twitter: @canacun