İki hasım arasında Ukrayna

Necdet Özçelik/ Yazar
27.02.2022

Kolektif güvenlik ve savunma kalkanından yoksun Ukrayna'nın iki geleneksel hasım arasında kaldığı durum birçok cephe ülkesi için ders niteliği taşıyor.


İki hasım arasında Ukrayna

Kolektif güvenlik ve savunma kalkanından yoksun Ukrayna'nın iki geleneksel hasım arasında kaldığı durum birçok cephe ülkesi için ders niteliği taşıyor. Bağımsızlığından bu yana devrim-karşı devrim gibi iç güvenlik problemleri ve kısmi işgal kısmi ilhak gibi dış tehdit sorunlarıyla mücadele eden ülke an itibariyle varoluşsal bir riskle karşı karşıya kalmıştır.

Genişleme mücadelesi

Ukrayna'nın karşı karşıya kaldığı bu durum sadece Ukrayna'yı değil, ABD'nin jeopolitik yayılmacılığı ile Rusya'nın jeopolitik revizyonizminin mücadele sahası olan Doğu Avrupa ile Kafkaslar arasındaki Avrasya jeopolitiğinin tüm aktörleri ve komşularını ilgilendirmekte ve endişelendirmektedir.

Soğuk Savaş'ın sona erip Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonraki süreçte ABD'nin jeopolitik yayılmacılığı gözle görülür bir hal alarak Orta Asya'daki Türk Cumhuriyetlerine nüfuz etme, Afganistan işgali, Doğu Avrupa ülkelerinin NATO üyesi yapılması, renkli devrimlerle müzahir yönetimlerin inşa edilmesi, Ukrayna ve Gürcistan gibi cephe ülkelerinin NATO ortağı haline getirilmesi gibi bir seri dolaylı agresyonla gelişti. Buna mukabil, Rusya'nın jeopolitik revisyonist hamleleri ise 2000'li yıllardan sonraki döneme rastlar ve renkli devrimlere karşı müdahaleler, Avrupa'nın enerji güvenliği üzerinde rezerv koyucu girişimler, Gürcistan topraklarının işgali, Luhanks ve Donestik'te ayrılıkçı yönetimlerin kurulması, Kırım'ın ilhakı, Suriye ve Libya'ya müdahaleler şeklinde reaksiyonel ve pragmatik saldırgan hamleler halinde görüldü. Obama, Trump ve Biden dönemindeki ABD'nin dış politikasının pasifizm ile savunmacı realist arasındaki manzarası Rusya'yı cesaretlendirerek manevra alanı bırakmış, ABD'nin Afganistan'dan çekilmesi de Rusya'nın kendi hinterlandındaki jeopolitik inşayı yapısal bir şekle dönüştürmek için konjonktürel bir fırsat sunmuştur.

Afganistan faktörü

Rusya'nın Ukrayna sınırına yaptığı askeri yığınak da ABD'nin Afganistan'dan çekilmesinin ardından hız kazanmıştır. Gelişen durumlar ışığında Rusya'nın jeopolitik inşasını tamamlamak için 2014 yılında Ukrayna'da yarım bıraktığı işi tamamlamak için saldırganlığını harekete geçirecek bir argümana duyulan ihtiyacı ise ABD altın tepside sundu. Önce, doğu Romanya-Polonya ekseninde artan NATO tatbikatları, Estonya, Letonya ve Litvanya'da artan NATO askeri varlığı ile Ukrayna'nın mutemel NATO üyeliği tartışmaları Rusya'yı harekete geçirdi. NATO'nun jeopolitik önceliğini Baltık-Balkanlar hattına kaydırarak, Türkiye'yi sessiz sedasız pasifize etmesinin Rusya'yı cesaretlendirdiğini de göz ardı etmemekte fayda var. Rusya'nın Ukrayna'ya müdahalesiyle birlikte ABD'nin zaten tersine dönmüş jeopolitik yayılmacılığının mevcut halini muhafaza etmek için elindeki tek argümanı NATO'nun genişlemesi argümanı da akamete uğramış görünüyor. Askeri ve ekonomik bakımdan ABD, NATO ve AB karşısında oldukça zayıf olan Rusya'nın Ukrayna'ya müdahalesinin itici gücü Rusya'nın başlı başına askeri gücüyle ilgili olmayıp, Rusya'nın nükleer kapasitesi ve NATO içinde konsolide olamamış siyasi manzarayla ilgilidir. Bu durumda ABD ve İngiltere başta olmak üzere Ukrayna'nın Rusya'ya karşı tek başına direnmesini beklemek ABD'nin zaten sorunlu olan ittifak/ortaklık siciline eksi bir not olarak kaydedilmiş görünmektedir.

Rusya'nın askeri stratejisi

İngiliz ve Amerikalı yetkililer dışında hiç kimse Rusya-Ukrayna özeline indirgenen ABD-Rusya gerginliğinin geniş çaplı bir askeri çatışmaya dönüşeceğini beklemiyordu. Birçok dış politika ve strateji uzmanı tarafından adı henüz savaş, işgal, ilhak gibi temel bir kavramla adlandırmayan Rus saldırganlığı safhalandırılmış askeri işgal stratejini işaret etmektedir. Rusya'nın Ukrayna sınırı boyunca yaptığı askeri yığınak olası ileri harekatın dört ana bölgede gelişeceğini işaret etmekteydi; Kırım Kuzeyi, Donbas bölgesi, Karkov ve Kiev çevresi. Ancak, Rusya'nın bu bölgelerin dördünde birden eş zamanlı saldırılar gerçekleştireceğine de jeopolitik gerekçeler, Ukrayna Ordusunun direnme kapasitesi ve Rus Ordusunun Ukrayna derinliklerinde karşılaşacağı lojistik güçlüklerden dolayı ihtimal verilmiyordu. Bunun yerine Rusya'nın Kırım ve Donbas çevresini bölgesel işgallerle birleştirerek Azov Denizini de içine alacak şekilde Ukrayna'nın güneydoğunda geniş bir işgal alanı oluşturarak, müteakibinde de Rusya'ya ilhak olacağına dair bir beklenti bulunmaktaydı. Ne var ki Rusya Ordusu Ukrayna içinde kuzeyde Kiev, Çernigiv, Sumi, doğuda Karkov, Donbass, güneyde Maripul, Kırım kuzeyi ve Odesa çevresinde bulunan stratejik askeri tesislere füze ve hava akınlarıyla eş zamanlı ve birbirini takip eden saldırılar düzenleyerek Ukrayna Ordusunun birden farklı sektörde baskı altında tutarak reaksiyon göstermesine engel oldu. Bu aşamadaki temel askeri hedef özellikle hava savunma sistemi ile hava kuvvetlerinin etkisizleştirilmesi oldu. Bu aşamada radar ve füze mevzileri ile hava üslerine yoğun taktik angajmanlar düzenlendiği görüldü. Hali hazırda Ukrayna hava sahasındaki operasyonel üstünlüğün Rusya'da olduğu görülmektedir. Yaygın hava akınları desteğinde kritik tesislere VDV birlikleriyle hava indirme harekatları da düzenlenerek tesislerin kontrolünü ele geçirmeye başlamıştır. Ele geçirilen kritik tesisi ve alanların manevra unsurlarının ilerleme miğferleri üzerinde ileri harekatı için önemli bir rol oynayacağı değerlendirilmektedir. Rus Ordusunun karadan manevra unsurunu Taktik Tabur Grupları (TTG) oluşturmaktadır. Bu unsurlar NATO ordularındaki Tabur Görev Kuvveti ile Tugay Muharebe Gücü arasındaki bir kuvvet seviyesinde ve kendi büyüklüğü nispetindeki anlık ateş desteğini kendi kendine sağlayabilecek mekanize ve zırhlı manevra birlikleridir. Ukrayna Savunma hatlarında düzenlenecek karadan taarruzi harekatlar ile meskûn mahal çatışmalarında bu birliklerin etkin rol oynağı değerlendirilmektedir. Zira, Kırım kuzeyinde ve Sumi çevresindeki Rus TTG kuvvetlerinin bir hareketliliği söz konusudur. Öte yandan, Rus özel askeri şirketlerinin savaşçı kadrosuyla, Luhanks ve Donetsk bölgesindeki paramiliter oluşumlar, Çeçenistan ve Suriye'deki çatışmalardan aktarılacak çeşitli yabancı savaşçıların da meskun mahal çatışmalarında TTG unsurlarına destek vereceğine dair emareler gözlenmektedir. Ukrayna Devlet Başkanı'nın düşen ilk Rus bombasının ardından eli silah tutan Ukrayna vatandaşlarını orduya katılmaya davet etmesi Ukrayna Ordusunun direnme kapasitesi hakkında da ip uçları vermektedir.

Bir halk savaşı mı?

Ukrayna'nın muhtemelen hazırlıksız bir halk savaşı strateji benimseyeceği, ancak bu savaşı halk direnişi sürdürebilmek için yeterli organizasyon kapasitesi ile yabancı askeri destek mümkün görünmemektedir. Rusya'nın önümüzdeki günlerde Dinyeper Nehri'nin doğusunda önemli bir alan hakimiyeti elde edeceği, böylelikle Ukrayna hükümetini istifaya zorlayacağı veya Ukrayna'nın Dinyeper Nehri'nin doğusunda Rusya'ya müzahir bir yönetim kurmak suretiyle Ukrayna'yı Doğu ve Batı olmak üzere ikiye bölecek fiili bir durum oluşturabileceği değerlendirilebilir. Rusya'nın Ukrayna'nın batısına NATO ile fiilen karşı karşıya gelmeyecek ve Polanya sınırına göç akışını teşvik edecek şekilde müdahale etmeyeceği beklenebilir. Ancak, Belarus'taki muharip askeri varlığını bir tehdit unsuru olarak hem NATO'nun diğer cephe ülkelerine hem de Ukrayna'nın batısındaki Ukrayna yönetimine karşı bir tehdit unsuru olarak tutmaya devam edeceği beklenebilir. Öte yandan Ukrayna'nın Karadeniz kıyılarının büyük bir bölümünü ele geçirmek suretiyle Ukrayna'yı denize kıyısı olmayacak şekilde çevreleyerek Karadeniz jeopolitiği üzerinde Türkiye ile birlikte söz hakkına sahip bir aktör olması da muhtemeldir.

Denge politikası geliştirilmeli

Ancak, Türkiye açısından bir denge politikası geliştirilmezse durum çok risklidir.

Türkiye de dahil olmak üzere NATO'nun cephe ülkeleri ABD'nin jeopolitik yayılmacılığı ile Rusya'nın jeopolitik revisyonizm mücadelesi arasında bir seri tehditle karşı karşıyadır. Kolektif savunma örgütü NATO üyesi olunsa dahi Doğu Avrupa ülkeleri ve Türkiye'nin Rus saldırganlığı karşısında yalnız bırakılma riski hep var olacaktır. NATO'ya ortak Ukrayna ve Gürcistan gibi cephe ülkeleri için ise durum çok daha risklidir ve varoluşsal bir tehdittir. Burada sorgulanması gereken şey NATO üyesi ülkelerin NATO'ya bağlılıkları ya da NATO muhtemel ülkelerinin jeopolitik handikapları değil, NATO'nun ABD yayılmacılığının aracı olması durumu ile kolektif güvenlik sorumluğunu üye ve ortak ülkeler için yerine getirip getiremiyor olmasıdır. Yaptırımlar ile askeri müdahalelerin durdurulamayacağına dair tarihte birçok örnek bulunmaktadır. Savunma ve güvenlik teşkilatlarından tehdidin niteliği ve niceliği şeklinde bir karşılık verilmesi gerekir.

@necdet4059