İktidar: Gönüllü riayeti garantileme

MURAT GÜZEL / Açık Görüş Kitaplığı
20.08.2016

Foucault’un düşüncelerini “gönüllü riayeti garantileme” gibi temelde tam bir iktidar yordamı içinde inceleyen Lukes’un kitabı, iktidar kavramına dair taşıdığımız bütün fikirleri yeniden tartışmamız gerektiğini bize hatırlatıyor.


İktidar: Gönüllü riayeti garantileme

İktidar sıradan, yani bireysel/öznel anlamda sürekli başkalarına yönelttiğimiz etkiler ve başkalarınca bize yöneltilmiş etkiler olarak görülse de kurumsal/teknik anlamıyla iktidar daha dar olarak “Birinin bir başkasına bir şeyi yaptırması” olarak özetlenebilir. Ve böylelikle tek taraflı, tek boyutlu ve tek biçimli bir iktidar kavramı elde ederiz.

İktidar kavramı siyaset bilimi ve sosyolojisinin en merkezi kavramlarından biridir aynı zamanda. Birbirinden oldukça farklı kavramlaştırılma biçimleri var iktidarın.

Amerikalı sosyolog ve siyaset bilimci Steven Lukes’un bu kavramın analizi yapılırken başvurulması gerekli teorik çerçeveyi belirlemeye gayret gösterdiği kitabı “İktidar” bu alanda vazgeçilmez önemse sahip eserlerden biri. Steven Lukes, kitabının Amerikan siyaset bilimcileri ile sosyologları arasındaki bir tartışma bağlamına yapılmış bir katkı olarak görse de kitabı kolay kolay eskimeyecek bir içeriğe sahip. Amerikan siyaset bilimcileri ile sosyologları arasındaki tartışma bağlamına yön veren soruları şöyle aktarıyor Lukes: “iktidarın teorik olarak nasıl tasavvur edileceği, ampirik olarak da nasıl inceleneceği... Amerikan siyasetinin nasıl -yönetici seçkinlerin tahakkümü altında mı, yoksa çoğulcu demokrasi olarak mı- tarif edileceği...”

Lukes’un bu tartışma bağlamına yaptığı en temel katkı “gerek geçmişte gerekse bugün, iktidarı dar değil geniş kapsamlı -bir veya iki boyutlu değil, üç boyutlu olarak- tasavvur etmemiz ve iktidarın en az gözlemlenebilen yönlerine odaklanmamız gerektiği ve sahiden de iktidarın en etkili olduğu anların en az gözlemlenebilir anlar olduğu yönünde.”

İktidarın kendisini en çok gizlediği, en çok belirsizleştirdiği, izlerini sildiği anlarda, yani toplumsal düzeyde bir nevi “gönüllü kulluk/gönüllü tabiiyet” anlarında en etkin olduğunu düşünmeyi öneriyor Lukes. İktidarsızlık ile tahakküm ve bu ikisi arasındaki ilişkilere dair meseleler, kitabın katkı sunduğu tartışmanın merkezi izlekleri arasında.

Lukes’un teorisi iktidarın üç farklı şekilde uygulandığını iddia ediyor: karar verici iktidar, karar-verici-olmayan-iktidar ve ideolojik iktidar. Karar-verici iktidar belki bunlar arasında en kamusal olan boyut. İktidarın bu boyunun analizi siyasal eylem vasıtasıyla siyasa tercihlerine odaklanır. Karar verici olmayan iktidar boyutu ise “meşru” kamusal ortamlar için kabul edilemez olan tartışmalar için bir ajanda koyutlar. Sözgelimi ABD’de sosyalizmin değerine değgin yürütülen tartışma mevzuları bu türdendir. Bu boyutu tartışmak analizi yürütene,  gözlemlenebilir ihtilafların hem faal hem de potansiyel yayılımını değerlendirmesine fırsat verir. İdeolojik iktidar ise insanların fikir ve arzuları üzerinde işler. Onları kendi özçıkarları aleyhine tavır almaya sevk eder. Lukes iktidarın tam bir eleştirisinin hem öznel hem de nesnel istemlerin politik süreç tarafından dışsallaştırılıp taşınmasını ele almaktan geçtiğini iddia eder.  Lukes, böylelikle, iktidar kavramına tek boyutlu ve iki boyutlu yaklaşımları yıpratarak kendi radikal yaklaşımı olan üç boyutlu iktidara dikkat çeker.

“Tahakküm olarak iktidar”, “yanlış bilinç”, “gönüllü riayet” kavramları ve özellikle Fransız düşünce tarihçisi Michel Foucault’nun düşünceleri üzerine kaleme alınmış görünen ikinci bölümdeki analizler Lukes’un kitabının değerini bir kat daha artırıyor. Foucault’un düşüncelerini “gönüllü riayeti garantileme” gibi temelde tam bir iktidar yordamı olan konuyu irdeleyerek uygulamalı inceleyen Lukes’un kitabı iktidar kavramına dair taşıdığımız bütün fikirleri yeniden tartışmamız gerektiğini bize hatırlatıyor.

[email protected]

İktidar-Radikal Bir Görüş,  Steven Lukes, Çev. Mehmet  Ratip, İletişim, 2016

Krizler, toplumlar, aktörler

Günümüzün önemli Fransız sosyologlarından olan Alain Touraine, Krizden Sonra’da ekonomik kriz olgusunu ters yüz ederek insan haklarını merkeze alan yeni bir toplumun doğuşu ile toplumların sonu düşüncesi arasında mekik dokuyor. Touraine’e göre bazı büyük değişiklik ve sarsıntılar kısa vadede ya da uzun vadede bazı toplumsal aktörlerin ortadan kalkmasına yol açabilir. Krizin kendisinin yeni bir toplumun oluşumunu sağlamadığını, ama eskisinin yıkılmasına imkan tanıdığını belirten bazen de krizlerin zor geçiş dönemlerinde otoriter aktörlere destek çıkabilir. Touraine’e göre bugün Avrupa’da sol ve sendikalar o kadar güçsüzleşmiştir ki, seçmenler artık sol ve sağı birbirinden ayırt edememekte ve Avrupa toplumlarına şiddeti destekleyen bir sessizlik hakim olmaktadır.

Krizden Sonra, Alain Touraine, Çev. Hülya Koç, YKY, 2016

Tabanı ibadet, tavanı ihanet

15 Temmuz FETÖ’cü Cunta Kalkışması, Türkiye tarihinin en kritik dönüm noktası olaylardan birisi olarak kayda geçti. Türk halkı 27 Mayıs 1960 ve 12 Eylül 1980 darbelerinde görmediğimiz türden bir direnişle darbecileri elbirliğiyle püskürttü. Aslında bu darbe girişiminin ilk ayağını ya da ilk aşamasını 17-25 Aralık 2013 tarihlerindeki polis-yargı darbe girişimi ile yaşamıştık. O günden bu güne FETÖ-PDY olarak anılan ve 15 Temmuz’a kadar silahlı bir terör örgütü olduğu iddialarına çoğu kimsenin değer vermediği bir oluşumdu FETÖ. Türk devletinin FETÖ/PDY ile mücadelesinin dayanakları arasında elbette  bu örgütlenmenin silahlı boyutu kadar ajanlığa da meyli sözkonusuydu.  Çetin Acar, geçmişten bugüne FETÖ’nün oluşumu sürecini kitabında aydınlatmaya çalışıyor.

FETÖ-Fetullahçı Terör Örgütü,  Çetin Acar, Profil, 2016