İktidarın kaynağı... Meşruiyet oluşturmak

Ercan Yıldırım/ Yazar
4.09.2021

Ortak iyinin kurulması ve yüksek 'iyi'ye yönlendirilmesi kutbun karşı tarafında da gönülsüz bile olsa meşruiyeti sağlayabilmekten geçer. O vakit istatistiklere sığınmak zorunda da kalınmaz.


İktidarın kaynağı... Meşruiyet oluşturmak

İktidar, kendi öteki'sinin nezdinde de meşruiyeti sağlayabilendir. Siyasal olan, iktidar, meşru ile gayrı meşruyu belirleyen, yaptıklarını meşrulaştırabilen, muhaliflerinde bile meşruiyet oluşturabilendir.Meşruiyet yasanın, hukukun, kanunların, vicdanların, aklın ötesinde, üstünde ve hepsinin kesiştiği yerde vücut bulur. Her, kanuna uygun olan, yasanın belirlediği, vicdanların kabul ya da reddettiği, aklın ittifak ettiği meşruiyet için yeterli değildir. Ortak iyi, kamu vicdanı, toplumsal bütünlük, sandık, seçim, yüzde elli bir, kalplerin bir aradalığı da meşruiyeti oluşturmayabilir. Tarih, gelenekler, millet ontolojisi, bilkuvve kolektif bilinç, kendine biçilen misyon, varoluşu anlamlandırma kapasitesi meşruiyetin bileşkelerindendir. Meşruiyet, geıst'ın tikeldeki akışının devamlılığını sağlayan katalizördür.

Yüksek 'iyi'yi canlı tutmak

Hukukun, kanunların, nizamnamelerin ötesinde bir özbilinci, vicdanı, saf zihin faaliyetini içerir. İnsanın içindeki, yüksek iyiyi canlı tutan rasyonel vicdan ve şuur ameliyesidir; yeri geldiğinde kendi eylemlerini bile sorgulayabilen hakikat ölçüsü... Karşılığında makul bir izah alamayacağınız ama nihayetinde istemese bile herkesin onaylayabileceği hakbilirlik boyutu. Meşruiyet hem bir eylemin ve kararın doğrusunu-hakikatini anlatır hem verilen kararın, eylemin gerekçesinin kabul edilebilirliğini ortaya koyar; velev ki menfaatleri icabı kimseyi tatmin etmeyen bir icraat ya da hüküm dahi gerekçesiyle herkeste meşruiyeti sağlayabilir.

Meşruiyet arzulara, çıkarlara, egolara, özerk alanlara hasımdır; toplumda ve devlet mekanizmasında hısımlığı belirginleştirir. Salgın başlayınca radikal liberalliğinden sınırları kapatmayacağını duyuran Fransızların, vakalarla beraber bu kararından vazgeçmesi vicdanları, ilkeleri çiğnese dahi toplumda meşruiyeti sağlamıştır. Benzer biçimde muhacir-ensar, Türk kimliğinin kapsayıcılığı söylemlerini karşılamasa bile ekonomik meseleler, kamuoyundaki rahatsızlıklar muhtemel Afgan göçüne karşı sınırları kapatmayı yine meşrulaştırır. Gayrı meşru bir durum bir "olay"la meşru hale gelebilir. Sınırların dışında asker bulundurulmasına karşı çıkanlar Karabağ, Libya, Suriye, terör operasyonlarına can-ı gönülden destek vermese de "meşru" görür; khk'larla uzaklaştırılan sol-liberal akademisyenler gibi.

Meşruiyet heterojen bir toplumda tüm sözleşmelerin, ahlakların, kanunların, vicdanların yapamadığını halleder; belki yalnız nomos, kurucu geist ve düzen ruhu izah edebilir. Rıza'yı hegemonik biçimde inşa etmeyi, istisna durumlarından çıkan mecburiyetleri içermez meşruiyet arayışı aynı zamanda kamunun, toplumsal vicdanın kısa vadede reddettiği bir tutumun uzun vadede yüksek iyiyi karşılayabilecek, meşruiyeti sağlayabilecek düzeyde olmasını da ihtiva eder. Komitacılıkla meşruiyet sağlanmaz, komitacılığın gerçekleştirdiği başarı meşruiyeti değil Schmittçi düşmana galip gelme siyasallığını ifade eder. Halbuki meşruiyet dost-düşman dikotomisinin ötesinde ve ikisini kapsayıcıdır; iktidar eylemlerini düşman nezdinde bile meşrulaştırabilendir. 15 Temmuz'a karşı duruşun meşruiyeti kendinden oluşurken sonraki icraatlar iki farklı ittifakın doğuşunu meşrulaştırmıştır!

Etik, gerekçeler, sahih ilkeler

Kitabîlik meşruiyet kurgusuna yeterli gelmez. Eylemler, eylemleri belirleyen etik, gerekçeler, sahih ilkeler ve sahici duruş meşruiyete yaklaştırır. Kur'an, sünnet, anayasa, manifesto, İslam-Türk-ehli sünnet-gazaya dayalı nomos caizi tek başına sağlayamayabilir, eylemlerin ve uygulamaların ilke ve değer karşılığından çok "gerekçesi" meşruiyeti belirler. Bu açıdan halk, sandık, yasa, devletin bizatihi varlığının devamı, teritoryal mecburiyetler, menşe yani kanunun-devletin-eylemin kaynağı, mülki egemenlik, hakimiyetin esası, ortak iyinin yeri-yönü-biçimi, genel rıza'nın hegemonik olmayan kendiliğinin inşası-sebepleri "caizi caizleştirir."

Doğru caiz olmayabilir; caiz de doğru... İçinde tutarlılık bulunmayan meşruiyet kısa vadede toplumsal huzursuzlukları doğurabilir. Egemen zihin fiili karşı çıkış olmadığı sürece "homurtuları" dikkate almaz, gereksiz hassasiyet gibi düşünür. Halbuki yükselen sesler aynı zamanda caizin daraldığına işarettir, müşterek kabuller geriledikçe sayısal üstünlük de zarar görmeye başlar.

7 Haziran seçimleri ortaya bir koalisyon ihtimali doğurmuştu, 1 Kasım seçimleri ise yine tek parti iktidarını getirdi. Hemen her partiden seçmen, koalisyonu mümkün, yasal ve fakat "görece istikrarı" bozacağı kanaatiyle meşru görmedi, 1 Kasım'ı rasyonelleştirdi. Burada meşru olan, fiili durumun yarattığı sonucun ve akıbetin siyasi kutupların üstünde, çıkarları da ihtiva edecek boyutta herkesçe onanmasıydı. Müşterek kabuller, millet bağının kurulduğunu, egemenliğin, tahakkümün, yasanın işlevini ve geçerliliğini göstermez.

Egemenlik kanunda, yasamada, yürütmede ya da güvenlik bürokrasisinde olabilir-görünebilir fakat de facto erkin ötesinde asıl egemen "meşruiyet sağlayabilen"dir.

Caizin kaynağını kanun, sandık, devletin bekası şeklinde göstermekten ziyade bunu mücessem hale getirme beceresi egemenliği kurar; yoksa topu kanuna, sandığa, dış tehditlere atmak değil. Buna "sizin bilmedikleriniz var", "devlet sırrı" gibi gizemli asimetrik yakıştırmaları da eklemeli... Tehlike, mecburiyet etiği, tehdit kavramları etrafındaki caiz arayışı, kamu varoluşunun genel organı mahiyetinde, asıl mesele ise bölünme ve beka kaygısının de jure konumundan çok bilfiil görünümünde, meşruiyetinin kurulabilmesindedir. Hendek çatışmalarında, canlı bomba tehdidinde caiz olan istisna hukuku, normal zamanlarda gayrı meşru tezlerin arasına girer.

Meşruiyet meşrutiyette mi?

Meşruiyetin kaynağını halka dayandırmak, siyasal alanı caizle eşitlemek bir tercih, bu anlamda demokrasilerin kendisi hem imkan hem sorun oluşturur. Çoğunluk bir yanıyla kanun gibidir, topu yasaya atar gibi çoğunluğa, sandığa paslandığında genel kabul edilebilirlik gerçekleşir fakat meşruiyet sağlanır mı... tartışılır. Çoğunluğun hayata geçirdiği pek çok yasa, icraat salt çoğunluğa dayandığı için geçerli görülürse, uzun vadede meşruiyet sorunu çıkarır, sürekli çıkardığı gibi.

Özellikle yeni kültürel konulardaki kanunlar, kararlar, mesela hayvan hakları, kadın meseleleri, cinsiyet gibi hususlar sıcağı sıcağına gelen kanlı görüntüler nedeniyle rızaya mazhar olsa da meşruiyet kesbetmediği gibi, rahatsızlıklar da yüksek sese irca edilebiliyor.

Meşruiyet uğultusu dinmeyen bir huzursuzluk, tatmin olamama, arzuları büyütüp karşılayamama, kaygı yoğunluğuyla kendini gösterir. Kimi zaman çoğunluğa dayanarak bu uğultu giderilir kimi zaman çoğunluk uğultunun kaynağı haline gelebilir. Denir ki Menderes seçim kararı alsaydı, 27 Mayıs gerçekleşmezdi; tersi de mümkün, iktidar kanallarında geçerliliğini kaybettiğinden zaten indirilecekti. Zoru elinde tutarak çoğunluğun tercihine darbe vuran 27 Mayısçılar, Menderes'in idamını meşrulaştıramadı. "Bir sağdan bir soldan" mevzuunu da kimse caiz görmedi, ses etmese bile.

Silaha ve zora dayanan egemenlik biçimleri değil onların hukukları da 27 Mayıs, 12 Eylül yasaları da sükûneti sağlasa bile meşru görülmedi, uğultuları dindirmediği gibi yükseltti, millet bağını çözüp kutupları güçlendirdi. 27 Mayıs-12 Eylül Anayasası değil meşru olan, siyasal alanın anayasaya dayanmasıdır; bu fikri kötüye kullanmak caiz değildir!

Zaten 1921 Anayasasından sonraki tüm "mukaveleler-sözleşmeler", Anayasalar meşruiyetten uzaktır; kurucu egemen, dayandığı sınıf, içerdiği yasa, hitap ettiği çevre bakımından!

Meşruiyet ihtilafları örten, gideren, başvurulduğunda çözüm getiren geist, eczadır. Türkiye'nin nomosu bu meşruiyeti büyük oranda sağlar.

Kümülatif ağırlık

Heterojen bloklar karşısında aritmetik çoğunluk prensibi anlamını yitirir; meşruiyetin sağlanamadığı durumlarda çoğunluğa dayalı sınırlama girişimleri de akim kalır. Caiz olan çoğunluk sisteminin, sandığın, halka başvurmanın kendisidir, elli bir çıksa bile sonuç tüm şikayetleri belli bir süre durdurur; çokluğun eylemleri meşru görülmediğinde kümülatif ağırlık gün geçtikçe hafifler, dikotomiler zayıflarken şedit tutumlar artar. Yasa meşruiyet uğultusunda çaresiz kalır, yasama uğultuyu göremezse zaten millet bağı çözünür, tekli kararlarda şari'nin meşruluğu yanında hükmün kendisi de rahatsızlığı çoğaltır. Meşruiyet yasaya içkin kılındığında toplumsallaşır, millet bağını kurar, millet hayatını sağlıklı kılar. Yasaya aşkın meşruluk nihayetinde alternatif kanalları siyasal alana dahil etmeye çalışır, bu da yer yer devlet mekanizmasını bozar.

Kalpleri mutmain kılmak

Caizi toplumsallaştırmak egemenliğin kanıtıdır; ulus devletin meşruiyet artırıcı kanalları son derece dardır. Hukukun varlığı ve üstünlüğü, yasa yapabilme gücü meşruluğun sadece bir boyutunu, tutamağını gösterir. Caiz olan nefreti, kini, düşmanlıkları, antagonizmayı, heterojenliği ortadan kaldırmaz ama izale eder. Monoblok toplum meşruiyet sorunu bulunmayan devlet manasına gelmeyeceği gibi heterojen toplum da meşruluk ittifakını imkansızlaştıracak anlamını içermez. Yönetim, iktidar karşıtlarına eylemlerini bir şekilde kabul ettiren değil meşruiyeti ikame ederek muhalif kalmasını sağlayabilendir. Aktif siyasal alan sürekli caiz tartışması yapar, iktidarı güçlendiren ise meşru kanalları çoğaltarak yönetiminin ibrasını gerçekleştirmesidir.

Meşruluk arayışı yalnız iktidarın öteki'si için gerekli değil kendi taraftarı açısından da hayati, belirleyicidir; kalpleri mutmain kılmak meşruiyeti sağlamaktır, belki de en çok iktidarı tutanların kalplerinin mutmain kılınmaya ihtiyacı var.

Birleştirici nefret

Millet ittifakında HDP'nin varlığı meşru görülür fakat izah edilemez; en geçerli açıklama "birleştirici nefret"tir... Cari yönetim ve Cumhurbaşkanına karşı gelişen birleştirici nefretin panzehiri meşruiyeti oluşturmaktır. Popülizm kısa vadede moral ve romantik destek kimyası verse de uzun vadede meşruluğu öldürür. Ortak iyinin kurulması ve yüksek 'iyi'ye yönlendirilmesi kutbun karşı tarafında da gönülsüz bile olsa meşruiyeti sağlayabilmekten geçer. O vakit istatistiklere sığınmak zorunda da kalınmaz.

[email protected]