Trump ziyaretinde İngiliz iç siyasetine dokunduran ifadeler kullandı. Starmer başbakan oldu olalı içeride en sıkıştırıldığı mesele botlarla gelen illegal göçmenler. Tam Trump'lık mevzu. O da es geçmedi ve Starmer'a, bunu halletmesi gerektiğini yoksa Britanya'nın “içeriden yok edilmesi” riskiyle karşılaşacağını vurguladı. Bunun üzerine İngiliz muhafazakâr medya yazarları Starmer'ı aşağılayıp Trump'ı yüceltici yazılar yazdılar…
Ömer Ekrem Keçeci/ Yazar
ABD Başkanının ülkelerine ziyareti, İngilizlerin kelimenin tam anlamıyla "müthiş" derecede alâkasını çekiyor. Vaki olan her bir etkileşim ve hareket ayrı başlıklar altında haberlere taşınıyor. Öyle ki, dudak okuma ve beden dili uzmanları dahi devreye sokulup, bunların tespitleri de özel başlıklarla okuyucuya ulaştırılıyor. Kadınların başlarındakinden ayakkabılarına kadar her bir detay ayrı ayrı haber yapılıyor. Böylece bir yayın kuruluşu abartısız belki 50 tane haber geçiyor. Bu durum bir yanda suni gündemler çıkarsa da bir yandan da enteresan ve calib-i dikkat detaylara vukufiyet de sağlatıyor.
İlk adım ve ilk vuruş
ABD Başkanı Donald Trump 17-19 Eylül tarihleri arasında Londra'ya yaptığı devlet ziyaretinde, daha Windsor'a iner inmez, "ben sizden de protokollerinizden de üstünüm" tavrını sergilemeye başladı. Kendisini karşılayan Prens William'a, dudak okuma uzmanlarına göre, "Merhaba dostum, nasılsın?" dedi ve arkadaşça koluna bir tane yapıştırdı. Hâlbuki kraliyet protokolüne göre, kraliyet mensuplarıyla görüşen konuklar sadece tokalaşabilirler yahut önlerinde eğilmelidirler. Böyle sokaktaki delikanlıya muamele eder gibi vurmak falan yok. Ama Trump'ın da bu tip kaideleri umursayacağı yok. William ise herhalde, "benim de yapabileceğim bir şey yok" deyip bozuntuya vermeden devam etti. Esasen üç helikopterle geliş yapan Trump biraz gecikmişti de. Saptanan saatten geç gelerek kralı dibek gibi bekletmenin de bir protokol ihlali olduğu belirtiliyor.
Yine dudak okuma uzmanlarına göre Trump'ın Kate Middleton'a ilk söylediği şeyler arasında "çok güzelsin, çok güzelsin" demek varmış. Ziyaret boyunca oturup kalktıkları arasında Trump'tan gerçek mânâda saygı gören bir isim varsa onun Kate olduğunu söylemek de mümkün. Onun haricinde Trump'ın bir şekil dokundurmaları yahut üstünlük taslaması görüldü.
Daha gelmeden "en özel ve en üstün konuk" olma arayışını yansıtıyordu. Bu meyanda ettiği bazı ifadelerse gaf olarak kayıtlara geçti. Mesela Windsor Kalesi'nde ilk ağırlanacak kişinin kendisi olacağını söylemişti. Hâlbuki Temmuz ziyaretinde Macron da orada ağırlandı. Ayrıca bu cümleleri kurarken Charles için "kral" demek yerine sehven "prens" dedi. Bu da hatasını katmerledi.
Melania ve Trump ayrı odalarda
Trump çifti için "olağandışı" bir uyku düzenlemesinin de bu gezi kapsamında yaşandığı ve ikilinin ayrı odalarda kaldıkları İngiliz medyası tarafından bildirildi. Mahremiyet istedikleri için kendi talepleri üzerine böyle olmuş. Lakin bunun, ikilinin bir süredir ayrı yaşadıkları iddiasının hakiki bir yansıması olduğunu düşünenler de var.
Aslında Kral, yatakları için oldukça "titiz" davranmış ve "en kaliteli Mısır pamuğundan" yatak ayarlamış. Ancak Trump'ın yardımcıları kalacağı süiti önceden incelemişler ve anlaşılan o ki Trump için yeterli bulunmayıp hizmetçilere kendi yatak takımlarını temin etmişler... Bu tuhaf karar hakkında Daily Mail'in bildirdiği şu: "Bir saray mensubu, bunun Başkanın turuncu rengini korumak için kullandığı bronzlaştırıcı kimyasallarla kraliyet yastıklarını lekelemek istememesinden kaynaklanabileceğini düşünüyor." Bu ciddi mi yoksa müstehzi bir yorum mu okuyucuya bırakılmış... Ama herkesin önünde kral ve kraliçeyi aşağılayıcı hareketten bile çekinmeyen Trump'ın bir yatak örtüsü ve yastık kılıfı için böyle edep ve hassasiyet göstereceğini ciddi ciddi düşünmek herhalde zor bir iştir.
Hediyeler
Charles sadece Mısır pamuğundan yatak değil ayrıca bazı hediyeler de hazırlamıştı. Kral ve Kraliçe Trump'a, Bağımsızlık Bildirgesi'nin 250. yıldönümünü kutlamak için Windsor Kalesi'ndeki Kraliyet Ciltçiliği tarafından özel olarak hazırlanmış, elle ciltlenmiş bir deri kitap ve bu yılın başlarında başkanın yemin töreninde Buckingham Sarayı'nın üzerine çekilen Birleşik Krallık bayrağını hediye etti.
Melania'ya ise, Başbakanlık ve Parlamento için eserler husule getirmiş ünlü bir gümüş ustası olan Kuzey İrlandalı sanatçı Cara Murphy tarafından yapılmış, Kraliçe'nin şifresinin yer aldığı gümüş ve emaye bir kâse hediye ettiler. Ayrıca Anya Hindmarch marka, şahsı için kişiselleştirilmiş bir çanta verildi. Kraliyet çifti, ziyaretçilerine ortak şifrelerinin işlendiği gümüş bir fotoğraf çerçevesi de hediye etti. Bu "şifre" denen şey de esas itibarıyla kral veya kraliçenin isimlerinin baş harfleriyle oluşturulan bir monogramdır.
Tabii Trump da hediyeyle gelmişti. Krala, Buckingham Sarayı'na göre "derin saygıyı" simgeleyen ve II. Dünya Savaşı'nın kazanılmasında "kritik öneme sahip tarihi ortaklığın hatırlatıcısı" olan Başkan Eisenhower Kılıcı'nın bir replikasını verdi. Kraliçe'ye ise Tiffany & Co'dan 18 ayar altın, elmas ve yakut çiçeklerden oluşan klasik bir broş hediye edildi.
Şunu da bu başlık altında aktarmakta fayda var: Trump ziyaret öncesi III. George dönemi belgelerinden hazırlanıp kendisine gösterilmesini hususen rica etmiş. Amerikan Devrimi dönemi hadiseleri ve Amerikalıların İngilizleri yendiği savaşlardan bazı tarihî vesikalar kendisine gösterilmiş. Trump'ın bundan da çok memnuniyet duyduğu belirtiliyor.
Fayton "utancı"
Trump'ın ziyaretinin 2. günü, yani 17 Eylül'de, Kral III. Charles'la birlikte Trump'a kraliyet faytonunda tur attırıldı.The Times, Woodrow Wilson ve Kral V. George'u hatırlatarak bir ABD başkanıyla bir İngiliz monarkının en son 1918'de at arabasında beraber yolculuk ettiklerini yazdı. Bu açıdan tarihî olup bir jest gibiydi. Ancak bu turların ana unsuru, halkın önünde yapılması ve monarkla konuğun halka gösterilmesiydi. Velakin Trump halkın önünde değil, Silahlı Kuvvetlerin önünde gezdirildi. Durum çeşitli yerlerden tepki çekti. Kararın güvenlik gerekçesiyle olduğu açıklandı. Bu çok haksız bir gerekçe de olmayabilirdi zira bir aktivist grup Windsor Kalesi'ne Trump'la Epstein'in resmini yansıtma eyleminde bulunmuştu. Sıcaklığı süren Epstein meselesi yüzünden ziyaretten sadece günler önce İngiltere, ABD büyükelçisini görevden almak zorunda kalmıştı. Bu yüzden sert bir protesto eylemi ile karşılaşılabilirlerdi.
Yine de Daily Mail editörü Richard Eden gibiler vaziyeti "utanç verici" buldular. Hakikaten geleneksel bir uygulamasını İngiliz devleti, hem de ABD başkanı misafir edilirken, tatbik etmekten aciz kaldığını bütün dünyaya itiraf eder gibi bir görüntüye düşmüştü. Fakat bu diğer yandan Trump'a da bir gol kabilindendi. Zira Temmuz'da gelen Macron için halkın önünde fayton seyahati temin edilmişti. Bu durum Trump'a, "senin burada nefret edenin çok, o sebeple aynı jesti sana yap(a)mayacağız" mesajı gibiydi. "En iyi ve en özel" ağırlama takıntısı taşıyan Trump için bir manada Macron'dan daha kötü ağırlanmış olmak ağırına gitmiş olabilir. Fakat daha gelmeden kralı "prens" yaparak gaflara başlayan ve geldiği gibi Prens William'a yapıştırarak perdeyi açan Trump'ın mukabil gollere girişeceği aşikârdı.
Bu fayton işi sırasında Kraliçe Camilla ile Prenses Kate arasında da acayip bir an yaşandı. Melania'nın da bulunduğu üçlü bir arada ve Kate onunla konuşurken Camilla birden Kate'i dürttü. Dahası, Express'e konuşan bir dudak okuma uzmanına göre, "Git şimdi, faytonunun yanına gitmelisin" diyerek kovarcasına Kate'i Melania'nın yanından def etti. Birçok haber organına düşen bu olay, Kate için herhalde biraz aşağılayıcı bir şey oldu.
Yemek ve oturma düzeni
47 metrelik masada 160 civarı konuk bulunuyordu. Siyasi isimler haricinde dünyanın en önde gelen medya patronlarından Yahudi Rupert Murdoch veya Apple Ceo'su Tim Cook gibi isimler de davetliler arasındaydılar. Davetli ünlü sayısı önceki yemeklere nazaran daha azken iş dünyası ve teknoloji liderleri açısındansa daha fazlaydı.
İngiliz medyası akşam yemeğinin hazırlığının takriben 6 aydır yapılmakta olduğunu ve her bir detayı titizlikle kontrol edip onaylayanın da bizzat Kral Charles olduğunu bildirdi. Yemekte Hampshire teresinden yapılan panna cotta, parmesanlı kurabiye ve bıldırcın yumurtası salatası vardı. Ardından, kekik ve tuzlu sosla servis edilen, kabaklara sarılı organik Norfolk tavuk rulosu geldi. Tatlı olarak, Kent'in ahududu şerbeti ve hafifçe haşlanmış Victoria erikleriyle servis edilen vanilyalı dondurma bombesinden oluşan bombe parlak kardinal (glacee cardinal) adlı Fransız kökenli tatlı ikram edildi. İngilizler belli ki menüye seçtikleriyle bile jest yapıp Trump'ı etkileme çabasındaydılar. Tabii vicdanlı kimseler ise, bir yanda Gazze'de insanlar un bulamazken diğer yanda bunda büyük sorumluluğu olan bu mahlûkların böyle ellerinden gelen şatafat ve debdebeyle tıkınmalarından tiksinti biçiminde bir etkilenme duydular. Tuhaf bir şeyse şu oldu: Trump ülkesine döndükten sonra kendisine ne yediğinin sorulması üzerine, "Bize her ne halt ikram ettilerse onu" cevabı verdi. Bu İngiliz medyasında "acımasız bir yorum" olarak değerlendirildi.
Ziyafette Trump'a masanın orta yeri ayarlanmıştı. Solunda Kral Charles, sağında ise Galler Prensesi Kate Middleton bulunuyordu. Medyaya intikal ettiğine göre gece boyu Trump'ın en çok konuştuğu kişi de kral değil, Kate olmuştur. Bir beden dili uzmanına göre Kate de gerçek bir alâkayla iyi şekilde dinleyerek muhabbete karşılık vermiştir. Kate'in diğer yanında Trump'ın Lübnan kökenli damadı Michael Boulosvardı. Yani karı-koca yan yana oturmadıkları gibi Prens William, Trump'ın damadı kadar masanın dikkat çekici yerinde bulunmamıştı. O kadar ki Guardian ve Independent'ın oturma planı üzerine hususi haberlerinde adı bile geçmedi. Keza Kraliçe Camilla da kralın yanında olmayıp masanın karşısındaydı. Camilla'nın yanında, Trump'ın homoseksüel Hazine Bakanı Scott Bessent vardı. Bessent, Diana sonrası halk nezdindeki imajının geliştirilmesi için Camilla'ya tâ 1990'larda yardım etmiş birisi. Belki de bu yakınlık yan yana oturttu. Melania da Camilla'nın sağındaydı. William'ın bulabildiği yer işte Melania'nın sağıdır. Kenardan çekilen resimlerde de onu ancak kel kafasından tanımak mümkün oluyor. Esasen bu oturma planı da mutlak bir teamül görünmüyor. Mesela Katar Emiri Aralık 2024'te ağırlanırken Camilla Charles'ın yanında olduğu gibi, Emir'in yanında da Kate yerine Charles'ın kız kardeşi Prenses Anne vardı. Keza II. Elizabeth Trump'ı ağırlarken de Trump'ın yanında Camilla bulunuyordu.
İltifat, gaf ve kavga
Ziyafet masasındaki konuşmasında Trump beklendiği üzere İngilizler için oldukça sitayişkâr ifadeler kullandı. İngiltere'ye 2 kere resmi devlet ziyareti yapan ilk ABD başkanı olmasını "hayatındaki en büyük onurlardan biri" olarak tavsif etti. Hakikaten Times'ın yazdığına göre bir ABD'li kaynak onlara, "Anlamanız gereken şey şu ki, Birleşik Krallık başkana paha biçilemez bir şey verdi" deyip tarihte ilki yaşatmalarının önemini vurguladı.
Konuşmasında Trump, bir yandan Biden'a da ismini zikretmeden geçirdi. Bir yıl önce oldukça hasta bir ülke devraldıklarını ancak şimdi en iyi hale getirdiklerini savundu. Asıl dikkat çeken cümlesi ise, "Birlikte, insanlık için, tarihteki herhangi başka iki ülkeden daha fazla iyilik yaptık" cümlesiydi. Dikkat çekiciydi zira insanlığa sömürü, soykırım, kan ve gözyaşı dışında birlikte ne getirdikleri sorgulandı. Konuştuğu saniyelerde dahi, İngiliz Başbakan Starmer son zamanlarda ufak tefek adımlardan bahsetse de, iki ülke birlikte Gazze'deki soykırımı desteklemekteydi. Trump herhalde teknolojik gelişmeleri kastetmekteydi, soykırıma da yardımcı olan gelişmeler...
Ayrıca Trump şu cümleyi de kullandı: "Hep birlikte, bizi biz yapan müstesna mirası savunmalı ve İngilizce konuşan dünyanın değerleri ve insanları için mücadele etmeye devam etmeliyiz ve gerçekten de bunun için mücadele ediyoruz." Başka zamanlarda söyledikleri de hatırlanırsa bu ifadesinin özellikle iki ülkedeki sol görüşlere karşı söylenmiş olduğu belirtilebilir.
Konuşmasında Kate Middleton'ı da özel olarak övdü ve onun için "çok parlak, çok sağlıklı, çok güzel" dedi. Yenilerde kanser mücadelesi atlattığı için "sağlıklı" vurgusu herhalde bir jestti. Fakat Kate'e alâkası bir gafa da sürükledi. Konuşmasının sonunda kadeh kaldırmaya davet ederken Charles'a dönüp, "çok, çok özel bir adam" dedi. Akabinde, "çok ama çok özel bir kraliçe" derken ise, karşısında oturan Camilla'ya bakmak yerine Kate'e bakmaktaydı... Gerçi Trump bunu kasten yapmış da olabilir. Vatanının çeşitli kadınlarını dahi görüntüleri ve halleri üzerinden tahkir etmekte bir beis görmemiş, magazinsel konulara dahi girmişti. Binaenaleyh Camilla'nın tipindeki birini kraliçeliğe hiç yakıştıramayıp, "Kraliçe dediğin böyle görünür" düşüncesiyle Kate Middleton'a yönelmiş olabilir. Her halükârda Camilla'nın aşağılandığı ortada. "Böylece Trump, fayton meselesindeki muameleye mukabil bir nevi Kate'in ve kendisinin intikamını aldı" yorumu yapılsa, bizce pek abartılı olmaz.
Kral Charles ise konuşmasında iki ülkenin dostluğunu vurgulama ihtiyacı duydu: "Birlikte kutladık, birlikte üzüldük, en iyi ve en kötü zamanlarda birlikte durduk" diyen Charles, "Okyanus bizi hâlâ ayırıyor olabilir ancak birçok başka açıdan şu an en yakın akrabalarız" cümlesini de kullandı. Bu ifadesini Times da manşete taşıdı. Ayrıca Trump'ın "barışı temin için en zorlu çatışmalara çözüm aradığını" vurgulayarak methetti. Trump'ın çeşitli vesilelerle Charles'a methiyeleri de görüldü. Yalnız Charles konuyu Ukrayna gündemine de getirdi, "bir kez daha tiranlık Avrupa'yı tehdit ediyor' dedikten sonra Trump'a bakıp şunu söyledi: "Biz ve müttefiklerimiz, saldırganlığı caydırmak ve barışı sağlamak için Ukrayna'ya destekte beraberiz." Trump da başıyla bunu onaylar gibi hareket etti. Charles'ın bu cümlesi İngiliz medyasında sık sık aktarıldı.
Bu yemek işinde sadece keyif süremedikleri ve sürtüşme yaşandığı da bildiriliyor. Şöyle ki; Trump'ın Gizli Servis personeli, Kral Charles'ın mutfağına girip mutfak personeli ile yemek namına ne varsa her şeyi "tekrar tekrar" kontrol etmişler. Hatta yemeklerin tek tek örneklerini de almışlar. Sıkı kontrole tâbi tutmaları mutfak personelini sıkmış. Aralarında sözlü atışma başlamış, ortam gerilmiş ve dakikalar boyunca sürtüşme devam etmiş. Bu yaşananları ise sofradakiler bittabi fark etmemişler. İçeriden ismini gizleyerek bunu birisi İngiliz medyasına sızdırdı. İngiliz sarayı ise medyayı bekleneceği üzere tekzip etti.
Diğer yandan Melania Trump da ziyafet için giydiği kıyafetle İngiliz kraliyet protokolünü çiğnedi. Buna göre gerek aile üyeleri gerekse konukların nispeten muhafazakâr tarzda giyinmeleri beklenmekte, giysi uzunluğunun mutlaka diz altına inmesi ve omuzlar dâhil bedeni örtmesi istenmektedir. Ancak Melania omuzları açık bir elbise seçti ve bu protokolü çiğneyip geçti. Bu yüzden sosyal medyada ve bazı yazarlar arasında biraz tepkiler de yükseldi. Böylece Camilla'nın karşısındaki Trump bizzat onu, yanındaki Melania da kıyafet protokolünü hiçe sayarak Camilla'nın ağırlığını hiçe çektiler.
Melania'nın tartışılan tek kıyafeti de bu olmadı. Evvelinde giydiği ve ufoya benzetilip sosyal medyada alay konusu olan şapkası da kafasında olduğu gibi haberlerde de geniş yer kapladı. Bazı resim kareleri hakikaten gülünç bir görüntü de oluşturmaktaydı. Zira şapka Melania'nın suratını bakıldığı açıya göre tam olarak örtebiliyor, böylece yanındakiler normal insan gibi görünürken kendisi "ne idiğü belirsiz" bir şeye benziyordu. Bazı "uzmanlar" bu şapkayı seçerek pek görünmek istemediği mesajı verdiğini söylediler. Öte yandan şapkayı mor renkte seçmesi ise, kraliyetle özdeşleştirilen bir renk olduğu için "ince" bir düşünce olarak görülüp hoş karşılandı.
Kate ve Melania çocuklarla
Ziyaret günleri içerisinde, hazır Camilla'dan uzaktayken Kate Middleton ile Melania Trump, 4-6 yaş arası çocukların bulunduğu bir eğitim programını ziyaret ettiler. "Vahşi Doğaya Yolculuk" rozetini kazanmak için doğayı öğrenmeye dalmış İzci Şefi Dwayne Fields ve İzci Sincapları programı diye bir etkinlikti bu. Middleton her zaman olduğu gibi çocuklarla içli dışlı oluyor, yere oturup samimi görüntüler veriyor, Melaniada bir nevi ona eşlik ediyordu. Aralarında bir mükâleme geçtiği de görülmekteydi. İngiliz medyasının dudak okuyucuları da yine devreye girdiler. Buna göre Kate, "Tüm bu çocukların eğitim alanlarına sarmalanmış olduklarını bilmek bana büyük bir rahatlık veriyor... Yaptıkları iş inanılmaz" demiş. Melania ise, Amerika'da da durumun aynı olduğunu ve bunu çocuklara borçlu olduklarını ifade etmiş.
Middleton'ın küçük yaş çocukların gelişimi meselesini, kendi kraliyet işinin ana sütunu yaptığı biliniyor. Melania da eğitimde yapay zekâ meselesinde çalışmaları ve hatta Beyaz Saray'dan direkt bu mevzuda vazife üstlendiği malum. Belli ki ikisinin de çocuk eğitimine alâkasından ötürü ve muhtemelen kamuoyuna verilecek samimane görüntü de düşünülerek İngilizler ziyarete böyle bir program eklemişler.
Yapay zekâ anlaşması
Melania ve yapay zekâ demişken; Trump'ın bu ziyaretinde öne çıkan mesele, Başbakan Starmer'la görüşüp imzaladıkları teknoloji anlaşmasıdır. İngiliz medyasına göre anlaşma, ABD'nin en büyük teknoloji şirketlerinden İngiltere'ye 31 milyar poundluk bir yatırım getirebilir. Bunun 22 milyarının tek başına Microsoft'tan geleceği de ileri sürülüyor. İngiliz hükümeti ise yapay zekâ dâhil umum yatırımın 90 milyarı Blackstone'dan olmak üzere 150 milyar poundu bulacağını açıkladı. Hükümete göre bu, bir devlet ziyaretinde ülkeye yapılan en büyük yatırım paketidir...
Trump, Birleşik Krallık ve Birleşik Devletler'in yapay zekâ, kuantum hesaplama ve nükleer güç alanlarında işbirliği yapacaklarını vurguladı. Yapay zekâda Çin'den dahi açık ara önde olduklarını ve İngiltere'yle birlikte yapay zekânın geleceğine hâkim olacaklarını ifade etti. Starmer da anlaşmanın ülkesine "büyüme, güvenlik ve fırsat" getireceğini beyan etti.
Gazze de gündeme geldi. İkili, meselede farklı görüşte olduklarını belirtti. Trump'ın basın toplantısında öfke emaresi yansıttığı tek mesele de bu oldu denebilir. Kendisine, Netanyahu'ya neden baskı yapmadığı sorulduğunda, 7 Ekim'in "insanlık tarihindeki en kötü günlerden birisi" olduğunu söylemek gibi bir iğrençlik ve saçmalığa imza attı. Ve her zamanki tavrıyla İsrail'in soykırımını da bebekleri parçalamasını da görmeyip Hamas'a bebek iftirası attı. Stamer'sa çatışmayı sonlandırmak için Filistin'in tanınması gerektiği düşüncesini açıkça dillendirdi ve zaten Trump'ın ayrılmasıyla birlikte bu yönde adım da attı.
Enteresan bir sual, Trump'ın sevdiği bir sunucu olduğu söylenen Beverley Turner tarafından Starmer'a soruldu: "Britanya hâlâ Hıristiyan bir ülke mi?" Ateist olduğu belirtilen Starmer, kilisenin "gayri resmi" anayasaya bağlı olduğuna işaret ederek ve diğer inançlara saygılı olduklarını belirterek bunu cevapladı.
Trump İngiliz iç siyasetine dokunduran ifadeler de kullandı. Starmer başbakan oldu olalı içeride en sıkıştırıldığı mesele botlarla gelen illegal göçmenler. Tam Trump'lık mevzu. O da es geçmedi ve Starmer'a, bunu halletmesi gerektiğini yoksa Britanya'nın "içeriden yok edilmesi" riskiyle karşılaşacağını vurguladı. Bunun üzerine İngiliz muhafazakâr medya yazarları Starmer'ı aşağılayıp Trump'ı yüceltici yazılar yazdılar... The Times ise Starmer'ı ağzında kemikle ABD'nin köpeği olarak resmeden bir karikatür neşretti.
Beklenmedik bir açıklama da yapan Trump, Afganistan'daki Bagram üssünü geri almayı arzuladıklarını söyledi. Çin'in nükleer silahlar ürettiği yerden sadece 1 saat uzakta olduğu için burayı almak istediklerini belirten Trump, Taliban'la resmi ilişkileri yoksa da sahne arkasında müzakereler yürüttüklerini, Taliban'ın da kendilerinden ihtiyaç duyduğu şeyler olduğunu ve bundan istifadeyle üssü almak için uğraştıklarını açıkladı.
Neticede, büyük çaplı bir anlaşma ile tarihî ilkler ve nadir görülen hususlarla iki ülke adına kârlı bir ziyarete benziyor. Monarşinin kuvveti ve İngiltere'ye nasıl kazanç sağlatabildiği hususuna da iyi bir örnek olarak ele alındı 2. Trump Ziyareti. Öte yandan birtakım gaf, aşağılama ve acayipliklere de sahne oldu. Filistinlileri düşündürdü.
Allah (c.c.) mazlumların kurtulup hayırlısıyla yücelmelerini ve zalimlerin zelil olmalarını nasip eylesin.