İmamoğlu giderken

Dr. Hülya Bulut/ Yazar
16.02.2024

Ekrem İmamoğlu İstanbul'daki aday tanıtım toplantısında, her zamanki fırsatçılığıyla ‘bakın ben ne kadar demokratım, kendi lansmanımda bile beni eleştirenlere hoşgörü gösteriyorum' çıkarımını sağlamaya çalıştı. Aslında hepimize ‘demokrasi ayarı' verdi!


İmamoğlu giderken

Ekrem İmamoğlu'nun İstanbul'daki aday tanıtım toplantısını izlerken kendi kendime dedim ki; ey güzel Allah'ım, ne günah işledik de bizi bununla sınıyorsun! Ekrem İmamoğlu, keşke o çok bilmiş tavırlarını ve egosunu bir kenara bıraksaydı da, kendisine yapılan eleştirilere birazcık kulak kabartsaydı, iyi olmaz mıydı? Mesela:

'Aramızda kalsın kazanıyoruz!' gölge oyununda olduğu gibi, insanın gözünün içine baka baka atıp tutmak yerine dürüst olmaya niyet etseydi...

İşine gücüne odaklansaydı...

İstanbul'a ve halkına sahip çıksaydı...

Adam gibi belediye başkanlığı yapsaydı...

Verdiği sözleri yerine getirseydi...

Projelerinin hedeflerini tuttursaydı...

Hemen her doğal felaket ve krize İstanbul dışında yakalanıp da 'eee, tatil bana çok yakışıyor' diye saçmalamasaydı...

Şimdi biz seçmenler de, deprem riski taşıyan İstanbul için beş yıl boyunca kentsel dönüşümde yüzde 5'lik bir tamamlanma oranının ne kadar büyük bir başarısızlık olduğunu konuşmuyor olurduk.

Savrulan siyasetçi

Amerikalıların peşine takılmasaydı...

Her daim onları memnun etmek için debelenip durmasaydı...

Yoğun kar yağışı ve tipiden dolayı bırakın evlerine ulaşmayı, içecek su ve yiyecek ekmek dahi bulamayan, hatta donma tehlikesi atlatan İstanbulluları gerçekten dert etseydi...

İnsanlar, karda yollarda kaldığında kar küreme makinesini kendisi ve Amerikalılar için değil de milleti kurtarmak için çalıştırsaydı...

Amerikalılarla en lüks balık lokantalarında yiyip içtiği o akşam, gelen astronomik hesabı İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne ödetmeseydi...

Şimdi biz seçmenler de, onun şımarıklığından ve önlediği konusunda atıp tuttuğu israfından bahsetmiyor olurduk.

Altılı masa döneminde, Kemal Baba'sı Almanya'da iken Meral Abla'sı ile arkadan iş çevirmeseydi...

Kılıçdaroğlu'nu jet uçak kiralayarak acilen yurda döndürecek kadar panikletmeseydi... Hazine'den yardım alması sebebiyle vergisini ödeyen milletin de üstünde hakkı olduğu CHP kasasından, bu kiralık jetin faturasını ödetmeseydi...

Şimdi biz seçmenler de, İmamoğlu'nun gerçekten CHP'ye olan bağlılığını ve sevgisini sorgulamıyor olurduk.

Herkesle iş tutmak

Dağdan gelip de bağdakini kovmasaydı...

Kemal Kılıçdaroğlu'nu devirmeseydi...

CHP'nin başına geçmek için tezgah kurmasaydı...

Partiye yıllarca emek vermiş adaylardansa, CHP tabanı tarafından kabul görmeyen adayları ilçe belediye başkan adayları olarak dayatmasaydı...

Şimdi biz seçmenler de, Ekrem İmamoğlu'nun son derece güvenilmez bir profil olduğundan DEM vurmuyor olurduk.

Evet... Ne vatana millete, ne de İstanbul'a hiçbir faydası olmadı. Keşke belediye başkanlığında geçirdiği şu beş yıldan istifade etmeyi bilseydi de, birazcık kendisini geliştirebilseydi. Son derece kıt hitabetini, ikna yeteneğini ve liderlik vasfını, İstanbul Büyükşehir Başkanı olduğu beş yıl boyunca bir parça da olsa geliştirmeye çalışsaydı, fena mı olurdu?

İstanbullunun çektiği zulüm

Şimdi biz seçmenler de, sıradan vatandaşlar olarak televizyonu her açtığımızda en azından muhalif ama özü sözü aynı, dürüst bir insanın, doğru düzgün konuşmasını dinlerdik de, hiç olmazsa bize de bir hayrı dokunurdu: Kendisini, gündemi takip etmek adına mecburen izlediğimiz süre boyunca hem işkence çekmemiş, hem de zamanımızı boşuna harcamamış olurduk.

Ama yok! O, hep ne dediği anlaşılmayan şekilde konuşacak, azarlayacak, ben bilirimcilik taslayacak. Son sözü söyleme derdinde olacak, lafla peynir gemisi yürütecek, satın almalarla, arkadan iş çevirmelerle, pusu kültürüyle bize demokrasi satacak!

Hal böyle olunca, CHP tabanı tarafından kabul görmeyen isimleri (ki kendisi de öyle bana kalırsa) ilçe belediye başkan adayları olarak dayatmasını demokrasi ile bağdaştıramayan ve İmamoğlu'nun topluma herhangi bir değer sunamadığını da anlayan partililer, Ekrem İmamoğlu'nu düzenlediği aday tanıtım toplantısında protesto etti.

Demokrasi ayarı

Ekrem İmamoğlu da, her zamanki fırsatçılığıyla 'bakın ben ne kadar demokratım, kendi lansmanımda bile beni eleştirenlere hoşgörü gösteriyorum' çıkarımını sağlamaya çalıştı. Böylelikle de, karşıt seslere nasıl kulak ver(me)diğini cümle aleme göstermiş oldu!: 'Bana kulak verin, kulağınız bende olsun, beni dinleyin de, bu toplantı daha anlamlı olsun' diyerek hepimize 'demokrasi ayarı' verdi!

Bununla da kalmadı. Kendisini protesto edenlere kırılan kalplerini onaracağından, gönüllerini alacağından bahsetti. Aslında, bu indirgemenin Türkçe meali şuydu:

'Ne olursa olsun, ne pahasına olursa olsun önemli olan tek şey sırasıyla teker teker kendi hedeflerime ulaşmam. Yani, şu belediye seçimlerinin hemen ardından önce CHP genel başkanlığı, zamanı geldiğinde de cumhurbaşkanı adaylığı!

Size düşen ise, isteseniz de istemeseniz de bu tepeden inmeci tavrımı kabul etmek. Çünkü, tam da burada, kameraların önünde oynadığımız oyunun adı 'CHP usulü demokrasi'.

Haydi, şimdi susmayı bilin ve bu buluşmayı anlamlı hale getirecek olan konuşmamı dinleyin. Hepinizin önünde, aday seçim sürecindeki desteği (itaati) için İstanbul İl Başkanı'na birkaç defa teşekkür edeyim ki, topu taca attığımı ve bir kere daha yaptıklarımın sorumluluklarını taşıma cesareti ve becerisi gösteremediğimi kimsecikler anlamasın!'

Kant'ın bile sevmediği adam

Kant, 'Aydınlanma Nedir?' başlıklı yazısında ergin yani yetişkin olmamayı ve aklını bir başkasının kılavuzluğuna başvurmaksızın kullanamamayı bir yeteneksizlik olarak tanımlarken, Ekrem İmamoğlu da tüm bu anlatmaya çalıştığım negatif özellikleri ve yetersizlikleri ile Mart 2024 yerel seçimlerinde kaybetmeye mahkum bir aday olarak son çırpınışlarını sergiliyor.

Velhasıl kelam, ne CHP'nin ne de Ekrem İmamoğlu'nun geleceği hiç de aydınlık görünmüyor!