İnce'nin uzun, ince yolu

Hilmi Daşdemir / Optimar Araştırma
29.05.2021

Muharrem İnce'nin uzun, ince yolu parti kuruluşu ile kritik bir dönemece gelmekle birlikte hala devam ediyor. Önümüzdeki süreçte İnce ve Memleket Hareketi'nin başarısı, muhalefetin diğer Cumhurbaşkanı adayının kim olacağına göre şekillenecektir.


İnce'nin uzun, ince yolu

Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yılında gerçekleştirilecek Cumhurbaşkanlığı seçimi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin de ikinci seçimi olacak. Bunun dışında seçimi kazanan ittifak ve Cumhurbaşkanı aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti'ni 100. yılında temsil edecek Cumhurbaşkanı olma şerefini taşıyacak. Cumhurbaşkanlığı seçimleri geçmişte de büyük hesaplar ve sancılara sebebiyet vermişti. O sancı şimdi de büyük oranda hissediliyor. Kim aday olacak? Aday olan kişi 3 Kasım 2002'den beri hiçbir seçimi kaybetmemiş AK Parti Lideri ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı yenebilecek mi? Zor sorular. Bu soruların cevabı biraz da muhalefetin nasıl şekilleneceği, Millet İttifakı adayı ya da daha geniş ve kimseyi rahatsız etmeyecek tanımıyla -zira HDP ile Millet İttifakı'nın birlikte hareket ettiğini söylemek CHP ve İYİ Partilileri rahatsız ediyor ama fiili olarak durum bu- 'Hayır Bloku' içerisindeki aktörlerin durumu ve cumhurbaşkanlığı adaylığında muhalefetin nasıl pozisyon takınacağıyla ilgili olarak yanıt bulacak. Bu çerçevede de Muharrem İnce'nin kurduğu Memleket Partisi ve oluşturacağı atmosfer oldukça önemli.

Parti aidiyeti

Seçmende oy verme davranışı açısından parti aidiyeti oldukça önemlidir. Bu sebeple yeni bir parti ile yola çıkıyorsanız ortaya koyduğunuz iddia ile kendi seçmen kitlenizi oluşturmanız oldukça elzemdir. Eğer kendi seçmen kitlenizi oluşturamazsanız seçimde hayal kırıklığı yaşamanız da kuvvetle muhtemeldir.

Peki, kendi seçmen kitlenizi nasıl oluşturursunuz? Öncelikle partinizin iddiasına, diğer partilerden neyi, nasıl ve hangi yöntemle yaparak fark yaratacağınıza dair ikna edici olmanız gerekmektedir. Tüm bunlarla birlikte partinizin üzerine inşa edildiği bir ideolojik taban var ise bu da sizi oldukça rahatlatabilir. Nitekim MHP'den ayrılan Ümit Özdağ, Koray Aydın ve Meral Akşener'in kurduğu İYİ Parti ülkücü, milliyetçi ve ulusalcı tabanı hedefledi. Belli ölçüde de başarılı olduğu söylenebilir. Ancak kendi içerisinde FETÖ iddiaları, HDP ile ilişkiler gibi bazı açmazları da barındırıyor İYİ Parti'nin siyaseti. Konumuz Muharrem İnce ve Memleket Hareketi olarak başlattığı ve geçtiğimiz hafta partileşen Memleket Partisi. Bir partinin başarılı olabilmesi için ilk çıkışı kuvvetli ve güçlü yapması, parti lideri ve öne çıkan isimlerinin bir hikâyesinin olması gerekir. Baktığımız zaman bu hikâye Muharrem İnce'de büyük oranda var. Eğer CHP'de normal bir süreç yaşanıyor olsaydı kuvvetle muhtemel ki Muharrem İnce genel başkan olurdu. Ancak, CHP merkezli olarak Türkiye'de dizayn edilmeye çalışılan bir süreç var. Nitekim İYİ Parti ve HDP ilişkileri ile Deva, Gelecek ve SP üzerinden kurulan ilişkilere ve onların söylemlerine bu çerçevede bakmak gerekir.

İş ve aş ile tehdit

Cumhuriyet Halk Partisi, çok zaman hükümete demokrasi ile ilgili eleştirilerde bulunurken kendi içerisinde demokrasinin işlemesi konusunda ciddi eleştiriler alan bir partidir. Nitekim geçmiş dönem Deniz Baykal 'Delege hâkimiyetini sağlayarak partide iktidar olmayı ülke genelinde iktidar olmaya tercih ediyor.' şeklinde eleştiriliyordu. Bugün gelinen noktada aynı delege sisteminin devam ettiğini, birçok delegenin o ili temsil etmekten uzak olduğunu, belediye işçilerinin delege yapılarak belediye başkanları ve genel merkez ile çıkar ilişkileri üzerinden parti içi iktidarın tesis edildiğini biliyoruz. Nitekim son kurultayda aday olan İlhan Cihaner bu konuya isyan etmiş ve "Bana imza verecek delegeler işi ile aşı ile tehdit ediliyorlar." şeklinde açıklama yapmıştı. Parti genel başkanı üzerinden kurgulanan ve değiştirilmesi oldukça zor olan delege sisteminde aday olabilmek bile oldukça güçtür. Zira aday olabilmek için bile belli bir oranda delegenin imzası gerekir.

Bu durumu geçmişte Muharrem İnce dışında başarabilen Deniz Baykal'a rakip olan Mustafa Sarıgül de yakın zamanda bir parti kurdu. Bu konuya daha sonra detaylı bir şekilde bakabiliriz ancak şunu söylemek gerekir ki CHP'de delege sistemini aşıp aday olmak da başlı başına başarı sayılabilir. Muharrem İnce ilki 2014 ikincisi 2018 olmak üzere iki kez CHP Genel Başkanı olmak üzere aday olmayı başarabilmiş ve hiç de azımsanamayacak destek almıştır. 2014'da Kemal Kılıçdaroğlu'nun 740 oyuna karşı 415 oy, 2016'da ise Kılıçdaroğlu'nun 790 oyuna karşı 447 oy almıştır. Elbette kazanan seçimde birinci çıkan oluyor. Ama genel başkan tarafından tek tek kendisine biat edecek isimlerle oluşturulmuş delegelerden imza ve bu oranda oy almak oldukça önemlidir. Nitekim 24 Haziran 2018 seçimlerine gidilirken CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Millet İttifakı daha geniş tanımıyla 'Hayır Bloku' içerisindeki en büyük partinin başkanı idi. Kemal Bey, en büyük muhalefet partisi başkanı olmasına rağmen kendisi hiçbir şekilde adaylığı düşünmemiştir. Bunun çeşitli sebepleri var. Ancak, kafasındaki ismin Abdullah Gül olduğunu gördük. Meral Akşener ve sonrasında da Muharrem İnce'nin çıkışı ile her parti ayrı ayrı aday göstermiş ve CHP'nin adayı Muharrem İnce olmuştu. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'i, HDP eski Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'ı, SP ise Genel Başkanları Temel Karamollaoğlu'nu aday gösterdi. Diğer muhalefet parti genel başkanları kendi partilerinden yüzde 20-30 kadar daha düşük oy alırken, Muharrem İnce kendi partisinin oy oranından yüzde 35 civarında daha yüksek oy aldı. İnce, seçim sürecinde gösterdiği performans sonrasında kendi kitlesini de belli ölçüde oluşturdu. Kendi tabanının da teşvikiyle olağanüstü kurultay toplamak istedi ama delegeleri Kılıçdaroğlu oluşturduğu için muvaffak olamadı. Nitekim ben o dönemde İnce'nin yolunun ayrılacağını görmüştüm ve Optimar Araştırma olarak her ay yaptığımız Türkiye'nin Nabzı araştırmasında Muharrem İnce'yi de sormaya başlamıştık. O dönemlerde İnce bir parti kurmuş olsa idi ilk başlarda yüzde 20'lere belki daha da yüksek bir orana ulaşabilirdi. Elbette bu bir varsayım. Ancak, o dönem yaptığımız araştırmalara dayanıyor. Burada oranlara daha fazla girmek istemiyorum. Zira daha önce yazmıştım.

Aynı senaryo

2020'de yapılan kurultayda CHP içerisinde Muharrem İnce'ye yakın isimler CHP'de etkisizleştirildi. 2023 seçimlerine giderken CHP'de HDP ile birlikteliğe itiraz etmeyecek bir CHP oluşturuldu. Aslına bakarsanız aynı senaryo İYİ Parti'de de işledi. Orada da itirazlar oldu. Ümit Özdağ, İsmail Koncuk, Yavuz Temizer gibi isimler istifa etti.

Sivas ve Samsun şifreleri

2020 Kurultayı sonrasında CHP'de ulusalcı ve Atatürkçü kimliği öne çıkanların tasfiye edilmesi sonucunda İnce, CHP'deki eksen kaymasını gördü ve yollarını ayırmak için yola çıktı. O dönem hareketini Milli Mücadele'nin başlangıcındaki en önemli başlangıç noktalarından Sivas'tan başlattı. Hareketinin adını Memleket Hareketi koydu. Partileşme sürecini de Samsun'dan başlattı. Sivas ve Samsun birtakım şifreler ihtiva ediyordu. Muharrem İnce'nin kurduğu Memleket Partisi'nin bir yerde gelenekten geleceğe bir kurgu içerisinde olduğunu görüyoruz. Nazar boncuğu geleneği, etrafındaki figürler kardeşliği ve geleceği anlatmaya çalışıyor. Söylemleri ile İnce iktidara da muhalefete de muhalefet eden bir yerde kendisini konumlandırıyor. Tabir caiz ise ''İktidarı da en iyi ben yaparım. Muhalefeti de ben yaparım.'' mesajı veriyor. Tabii ki bu söylemin içini doldurması, konsolide olan muhalefetin arasından sıyrılıp çıkması gerekiyor. Aynı zamanda, terör örgütleri ile arasına mesafe koymayı, Atatürkçülüğü ve kadına, hayvana ve çocuğa şiddeti çevreyi de kırmızı çizgi olarak görüyor. Bu kavramlar toplumun büyük bir bölümünde destek gören kavramlardır. Kadınları, gençleri, kentlileri bu söylemlerle yakalayabilirsiniz. Muharrem İnce'nin kurduğu Memleket Partisi'ne katılan Mehmet Ali Çelebi'nin "Parti içinde, aday belirleme süreçlerinde liyakata dair birçok itirazımız oldu. Parti meclisinde adayların nasıl belirlendiğine dair şerh düştük; Adayların nasıl belirlendiği belirsizdir." açıklaması da yukarı da anlattıklarımızı açıkça ortaya koyuyor. Mehmet Ali Çelebi'nin açıklamalarında dikkat edilecek birkaç nokta daha var. Yazının başında yeni kurulan partilerin seçmen kitlesini oluşturmak için diğer partilerden nasıl ve hangi söylemlerle fark yaratacağının önemine değinmiştim. Mehmet Ali Çelebi CHP'den istifa etmesini bakın nasıl gerekçelendiriyor: "Öcalan'a özgürlük isteyen TTB Başkanı Şebnem Korur Financı'yı baş tacı ettiler. İl Başkanı 'Atatürk' demiyor. Milletvekili gidiyor, ilçe başkanı gidiyor ama o hala görevinde. Bu İl Başkanı MLKP terör örgütüyle iltisaklı Hasan Ocak için 'Komutana selam' diyor. Kılıçdaroğlu şikâyetlerimizi dinledi ancak bir adım atılmadı".

Atatürkçülük vurgusu

Muharrem İnce'nin CHP'den istifası esnasında yaptığı "Muhalefet, parti içindeki demokrasiyi yok ederek millete demokrasi vaat edersen kimse sana inanmaz. CHP'de Atatürk diyemeyen CHP'li yöneticilerin olması içimizi kan ağlatmaktadır." şeklindeki açıklamalarına paralel bu açıklamalar Muharrem İnce'nin resmen kurduğu Memleket Partisi'nin de CHP'den hangi noktalarda farklılaşacağını gösteriyor. Atatürk ve Atatürkçülük vurgusunu her açıklamasında gördüğümüz Muharrem İnce partisinin kırmızı çizgilerini ise şu şekilde anlatmıştı: "Atatürk'le problemi olanlar, doğaya ve çevreye saygısı olmayanlar, kadına şiddet ve çocuk istismarını yüksek sesle kınamayanlar, terörün her türlüsünü reddetmeyenler, siyasetten rant elde edenler, din, dil, mezhep ayrımcılığı yapanları istemiyoruz." Optimar Araştırma olarak yaptığımız Türkiye'nin Nabzı araştırmalarında görüyoruz ki bugün hala vatandaşların yaklaşık yüzde 25 ila yüzde 30'u kendisini Atatürkçü olarak tanımlıyor.

Sonuç olarak; İnce'nin uzun ince yolu parti kuruluşu ile kritik bir dönemece gelmekle birlikte hala devam ediyor. Daha önceki yazılarımda belirttiğim gibi önümüzdeki süreçte Muharrem İnce'nin başarısı da muhalefetin diğer Cumhurbaşkanı adayının kim olacağına göre şekillenecektir. Şu an bir taraftan Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı daha geniş tanımıyla 'Hayır Bloku' kutuplaşmış durumdadır. Bir taraftan da bu kutuplaşmanın dışında kalan benim 'gri alan' olarak tanımladığım bir kesim var. Bu kesim oy oranı olarak yüksek gözükmüyor ancak seçimde belirleyici taraf olacak. Bu oluşan gri alan bir üçüncü yol açabilir. Söylemleri de siyasette kazanmalarını sağlayabilir ya da kazananı belirler.

Bununla birlikte bir başka belirleyici de Siyasi Partiler Kanunundaki baraj ve ittifaklara ilişkin değişiklik ve HDP'nin kapatılıp kapatılmayacağı gibi süreçler olacaktır.

Bu durumda önümüzdeki dönemde baraj, yeni kurulan partiler ve muhalefetin cumhurbaşkanı adayı temel belirleyiciler olarak karşımızda durmaktadır.

[email protected]