İnsanoğlu siyasetle kaimdir

0
10.09.2012

Erkızan’ın insanı bir olanaklar varlığı olarak gören Aristoteles’ten hareketle etik ve politik konuları ele aldığı kitabı, siyaset ve ahlak felsefesinin temel yaklaşımlarına Türkçe bir katkı.


İnsanoğlu siyasetle kaimdir

AÇIKGÖRÜŞKİTAPLIĞI /MURAT GÜZEL

Felsefenin, kendisine verilen dipnotlar bütünü olduğu savlanan Platon’un en önemli tilmizi Aristoteles, Avrupa siyasi düşünce hayatına en uzun süreli katkıyı sağlamış filozof olarak değerlendirilebilir. Siyaseti insana ilişkin eylemlerin en kapsamlısı olarak değerlendiren Aristo bu anlamda, insanı “zoon politikon-politik hayvan” olarak tanımlar. Siyaseti pratik açıdan en üstün bilim olarak tarif eden Aristocu anlayışın ortaçağlardan günümüze siyaset ve ahlak hakkında yazdıkları hala kapsamlı tartışmalara konu olmakta, hatta çoğu kez, Batı’da bahsedildiği şekliyle “karanlık Ortaçağ”dan sorumlu tutulan filozofların başında gelmektedir.

“Kimin, hangi temelde iktidara sahip olması gerektiği, ahlakla siyaset arasındaki ilişki, siyasi kararlar nereye kadar ahlaka dayanmalı, geçerli yasalara başkaldırmak ne zaman meşrudur” ve benzeri soruların ele alınıp tartışılmasına zemin oluşturan düşünceler genelde Aristo ve Platon menşelidir.

Muğla Üniversitesi Felsefe bölümünde öğretim üyeliği yapan Prof. Dr. Hatice Nur Erkızan Aristotelesçi anlayışı şöyle özetliyor: “Düşünme, seçme, belirleme ve eyleme hakkı ve olanağı olmayan bir insan, insan olarak görülemez; bunlardan yoksun bir yaşam da insani bir yaşam olamaz. Tüm ilineksel özelliklerin tözsel kabul edildiği ve insanın ne olduğunun yavaş yavaş unutulduğu, özellikle de adaletin, doğruluğun ve iyi olanın post-modern söylemlerin rölativist baskısı altında yok sayıldığı günümüzde adaletin ve mutluluğun ne kendisinin ve ne de gölgesinin bizimle olamayacağı açıktır. Aristotelesçi anlayışta insan yaşamının kurucu nitelikleri tarih-dışı bir kavrayıştan çıkarsanamaz; tam tersine, insanın tarih içinde kendini ifade etmesinin tüm biçimlerinden hareketle insan ve yaşamı tanımlanmaya çalışılır.

Aristo’nun ‘zoon politikon’u

Çünkü insanın ne olduğu sorusu yanıtlanmadan insana uygun yaşamın ne olduğu sorusu yanıtlanamaz. Gerek etik ve gerekse politik tartışmalar insanın ve insansal yaşamın kurucu özelliklerinin neler olduğuna verilen yanıtlar üzerinde yükselir. İnsanlar insan olma olanaklarını gerçekleştirebiliyorlar mı gerçekleştiremiyorlar mı? Tüm sosyal-politik uygulamaların ve teorilerin temelinde bu onto-antropolojik sorular açık veya gizli bir biçimde yer alır. Aristoteles insanı tamamlanmış, olup bitmiş bir varlık olarak görmez; çünkü insan olanaklar ve gereksinimler tarafından karakterize olur. İnsansal etkinlik olanaklılığın etkinleşmesini/etkinleştirilmesini kesin koşul olarak talep eder.”

Erkızan’ın, insanı bir olanaklar varlığı olarak gören Aristoteles’ten hareketle etik ve politik konuları ele aldığı kitabı, siyaset ve ahlak felsefesinin en temel yaklaşımlarına Türkçe bir katkı.

Aristoteles Yazıları, Etik ve Politika Üstüne, Hatice Nur Erkızan, Sentez, 2012

Hafıza hem zehir hem deva

İkinci Dünya Savaşı’nda esir düştüğü toplama kamplarından sağ çıkmış olsa da tanık olduklarının anlamı üstüne düşünmekten hiç vazgeçmeyen Fransız liberal filozof Paul Ricoeur, “Hafıza, Tarih, Unutuş” adıyla Türkçeye çevrilen kitabında, insanın bireysel ve kolektif tarihindeki, özellikle de yirminci yüzyıldaki yüz kızartıcı anların hatırlanması ve unutulması hakkında, Platon’un ‘pharmakon’una (hem ilaç hem zehir) benzetilen ‘hatırlama’nın, keza melankoli ve ‘yas’ın siyasal ve toplumsal kullanımları hakkında, bağışlama ile unutma arasındaki ilişkiler hakkında zengin bir panorama sunuyor. Bu esnada, bireysel ve kolektif bir “mutlu hafızanın” sırrını da arıyor gizliden gizliye.

Hafıza, Tarih, Unutuş, Paul Ricoeur, Çev. M. Emin Özcan, Metis, 2012

 Kızıl Sultan mı, Ulu Hakan mı?

Osmanlı İmparatorluğu tarihi ele alınırken üzerinde en çok tartışılan sultanlardan birisi kuşkusuz II. Abdülhamid’dir. “Ulu Hakan” ya da “Kızıl Sultan” olarak sıfatlandırılıp, tarihyazımı ekollerinin kahramanı ya da düşmanı sayılmıştır II. Abdülhamid. François Georgeon bu kapsamlı eserinde, kendi döneminin ve imparatorlukların ulus-devletlere dönüştüğü sürecin bir aktörü olarak II. Abdülhamid’i anlatıyor. Hafiyeler ve jurnallerle iktidarını otoriter bir biçimde korumaya çalışan Abdülhamid ile, muhafazakâr modernleşmeci bir padişahın imparatorluğu eski gücüne kavuşturma telaşına eşzamanlı olarak bakıyor.

Sultan Abdülhamid, François Georgeon, Çev. Ali Berktay, İletişim, 2012

 

[email protected]