İntihar yoğunluğu Avrupa’dan Asya’ya kayıyor

Sahra Şahin / Araştırmacı – Yazar
10.01.2020

DSÖ’ye göre 1950’lerde Japonya, 1960–90 arası Macaristan, 1990’ların başından itibaren de Litvanya intiharın en çok görüldüğü ülke olmuştur. Son 50 yılda intihar yoğunluğunun Batı Avrupa’dan Doğu Avrupa’ya geçtiği ve şimdi de Asya’ya kaydığı görülmektedir. Son on yılda intihar oranlarında büyük bir artış yaşayan Güney Kore, mevcut eğilimde devam ederse birkaç yıl içinde Litvanya’yı geçerek ilk sırayı alabilir.


İntihar yoğunluğu Avrupa’dan Asya’ya kayıyor

Son dönemlerde ülkemizde yaygınlaşarak devam eden psikopatik bir tutuma şahitlik ediyoruz. Maalesef, negatif veya doğru görmediği her olayı bir tarafgirlik ve ideolojik gözle okuma furyasının hız kesmeden devam etmekte olduğunu, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan insanların keskin yargılarını fütursuzca savurduğunu ve bu tutumun giderek iflah olmaz bir davranış halini aldığını üzülerek gözlemliyoruz. Bilimsel objektiflikten, nesnellikten ve iyi niyetten uzak bu tür tutum ve tavırları, geçmişte ve günümüzde her negatif sonucu İslam, Osmanlı ve Müslümanlar gibi bir “öteki” üzerinden okuyan oryantalist yaklaşımdan ve onun ülkemizdeki uzantılarının kopya davranışlarından da biliyoruz. Ülkesine, kültürüne ve insanına bir yabancılaşma örneği olan bu tutum ve davranışların bir tekrarını yine geçtiğimiz günlerde İstanbul Üniversitesi’nden bir öğrencimizin intihar olayı üzerine “intihar politiktir” gibi temelsiz yaklaşımlarında gördük. Henüz, konunun esası bilinmeden keskin hüküm ve linç girişimlerini anında başlatan bu kesimler, hem işin esasını öğrenmeyi hem de merhumun ve ailesinin mahremiyet ve hukukunu gözetmeyi her zamanki gibi görmezden geldiler. Bütün kin ve hesaplarını yakaladıkları bu elim olay üzerinden“karşı cephe” olarak konumlandırdıkları üzerine boca etmekten de geri durmadılar. Sonunda, merhumun ailesi bu acılı günlerinde bile bu yaklaşımlardan duyduğu rahatsızlığı gösterme ve yalan iddiaları izale etme adına detaylı bir basın açıklaması yapmak zorunda bırakılmıştır. Bundan hareketle altını çizerek önemle vurgulamak gerekiyor. İntihar konusu, üzerinde lafazanlık yapılacak, siyasete alet edilebilecek, üzerinden hesap görülecek ve nemalanılacak bir konu değildir. Bu yaklaşımlar, konunun doğru anlaşılması ve çözümüne fayda sağlamamaktadır. Bu son olaylar üzerine yaşanalar, intihar olgusunun ülkemizde toplumsal düzeyde pek fazla bilinen bir konu olmadığını göstermiş oldu. Bundan hareketle bu yazıda Türkiye’de intihar olgusu ve etken faktörlerini sonraki yazılara bırakarak öncelikle Dünya genelinde intihar olgusunu genel hatları ile ele alalım. 

Epidemiyolojik durum 

İntihar olgusu tercihen bireysel, sonuçları toplumsal ve bugün de küresel bir halk sağlığı sorunudur. İntihar, intihar girişimi ve intihar düşüncesi tüm dünyada10’lu yaşlardan itibaren her yaştan ve her sosyal kesimden yaş, cinsiyet, etnik köken, zengin ve fakir ayrımı olmadan tüm demografik gruplarda görülmektedir. İntihar olgusu, Durkheim’ın kitabı Le suicide (İntihar-1897)’den itibaren bilimsel olarak incelenmektedir. Doğru intihar analizlerinin önceliği doğru intihar verileridir, ancak intihar verilerini tam ve doğru olarak tespit etmek zordur, özellikle de gelişmekte olan ülkelerde. 

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), 1950’den itibaren intihar ölçümü yapmakta ve beş yılda bir yayınlamaktadır. 2000 sonrası, dünyada son 50 yıla bakarak intihar verilerini tam ve doğru tespit etme çabaları daha da artmıştır. Buna karşın, pek çok ülkede altyapı yetersizliğine bağlı olarak bu ülkelerde veriler tam olarak tespit edilememekte ve tahminler kullanılmaktadır. Bunun yanında, tespit edilememiş intihar ölümleri, intihar girişimleri ve intihar düşüncesi hesaba katıldığında dünyada gerçek intihar sayı ve oranlarının bugün bilinenlerden daha fazla olması muhtemeldir. DSÖ’nün mevcut verilerine göre dünya genelinde her 40 saniyede bir kişi, bir yılda 800bin kişi intihar yolu ile hayatını kaybetmektedir. Dünya Ruh Sağlığı Atlası 2017 verilerine göre dünyada genel intihar oranı 2016 yılında 100 bin kişide 10,5,erkeklerde 13,7 ve kadınlarda da 7,5 olarak tespit edilmiştir. Gelişmiş ülkelerde intiharlar ilk on ölüm sebebi içinde yer alırken, 15-29 yaş arası intihar ölümleri dünya genelinde ikinci ölüm sebebidir. İntihar girişimleri ise bu oranın 10-20 katı kadardır. Güney Kore gibi gelişmiş bir ülkede ise intihar birinci ölüm sebebidir. Dünyada 15-24 yaş arası her 100 bin gençten 13’ü hayatına son vermektedir. Kıtalara ve ülkelere göre farklılık gösteren intihar oranlarında 2010 yılına göre en yüksek oran 100 binde 15,6 ile Güneydoğu Asya, en düşük oran da 5,6 ile Doğu Akdeniz bölgesidir. 

Gelir düzeyi ve intihar 

2016 yılı dünya genelinde erkeklerde yaşa göre en yüksek intihar oranı 30-44 aralığında görülmüştür. Cinsiyete göre erkeklerde en yüksek orana Avrupa, en düşük orana Doğu Akdeniz, yaşa göre de 15-29 arası Güneydoğu Asya, 45-59 yaş arası Avrupa, 60 yaş üstünde ise Batı Pasifik bölgesi sahip olmuştur. Bayanlar arasında ise en yüksek orana 15-29 yaş grubunda Güneydoğu Asya, 45 yaş üstünde ise Batı Pasifik bölgeleri sahip olmuştur. Ülkeler bazında erkeklerde 100 binde 61,2 ile Litvanya, kadınlarda ise 22,1 ile Güney Kore ilk sırada yer alırken, Çin kadın intihar oranlarında erkekleri gecen tek ülkedir. 2016 rakamlarına göre dünyada en yüksek orana 100 binde 34,1 ile Litvanya sahip iken, ortalama oran olarak bakıldığında da en çok intihar Avrupa ülkelerinde görülmektedir. 

Kıtalar ve ülkeler bazında refah düzeyi yüksek ve düşük olan ülkeler farklı değişkenlere bağlı dalgalı intihar oranlarına sahiptirler. DSÖ 2008-2009 verilerine göre, dünyadaki intihar sayısına en fazla etki eden ülkeler Çin, Hindistan, Rusya, ABD, Japonya ve Güney Kore’dir. Dünyada, her 100 bin kişide 10 ve üzeri orana sahip olanlar arasında zengin ve gelişmekte olan Baltık, İskandinav, Eski Sovyet Bloğu, Kuzey-Güney-Doğu-Batı ve Orta Avrupa’yı kapsayan 31 ülke ile Avrupa yüksek intihar oranına sahip bir kıtadır. Çin, Güney Kore ve Japonya gibi zengin ve bazı fakir Asya ülkeleri ile ABD, Kanada, Avustralya, Yeni Zelenda, bazı Güney ve Orta Amerika ve bazı Atlantik Ülkeleri ile bazı Afrika ülkeleri de bu kategoridedir. Buna karşın, Kenya, Etiyopya, Venezüella, Afganistan, Kongo, Gana, Bangladeş, Senegal, Kolombiya, Yunanistan gibi pek çok fakir ülkede ise intihar oranları düşüktür. 2016 yılı verilerine göre düşük ve orta gelir düzeyine sahip ülkelerin toplam intihar sayısında yüksek görülmesi o ülkelerin hem sayı olarak çok, hem de nüfus olarak kalabalık olmalarından kaynaklanmaktadır. 

Her saate bir öğrenci 

Dünya intihar rakamlarına en büyük etki eden ülkelerin başında gelen ve bu oranın giderek arttığı ABD’de her gün bin 500’den fazla kişi intihar girişiminde bulunurken her gün ortalama 129, her yıl da 40 bin kişi intihar ederek hayatına son vermektedir. Centers for Disease Control and Prevention (CDC)’a bağlı National Center for Health Statistics (NCHS) verilerine göre 2017 yılında son 30 yılın en yüksek rakamı olarak 47,173 intihar vakası kaydedilmiştir. ABD’de intihar girişiminde ise kadınlar erkeklere göre daha büyük orana sahiptir. 2017 Gençlik Risk Davranışları Anketi’ne göre, ABD’de 2016 yılında 9-12 yaş gençlerin yüzde 7,4’ü en az bir kez, kız öğrenciler de erkek öğrencilerden iki kat fazla intihar girişiminde bulunmuşlardır. Dünyadaki mutlak intihar sayısına en çok katkıda bulunan ülkelerden olan Çin ve Hindistan, 2004 yılına göre dünyadaki intihar oranlarının yüzde 54’üne sahip olmuştur. Her iki ülke, kapsamlı istatistik raporlama sistemine sahip olmadığı için DSÖ’ye gönderdikleri verileri güvenilir sayılmaz. Çin’in intihar oranları, 1990’larda dünyanın en yüksek oranlarından biri iken, politik kaygılarla 2011 yılı itibariyle dünyadaki en düşük oranlara sahip ülke olarak kendini göstermektedir. İntihar rakamlarına en büyük etki eden ülkelerden olan ve yıllık yaklaşık 100 bin kişinin intihar ettiği, 15-39 yaş arası intihar ölümlerinin en yaygın ölüm nedenleri içinde yer aldığı, kadın intiharlarının dünyada dördüncü sırada geldiği ve her saat bir öğrencinin intihar ettiği Hindistan’da 2016 yılında 230 bin 314 kişi ile intihar patlaması yaşanmıştır. Yüksek intihar oranlarına sahip ülkelerden olan ve yıllık 20 binin üzerinde bir rakama sahip Japonya’da genç ve öğrenci intiharları da fazladır. Yüksek intihar orana sahip ülkelerden Almanya, 1980’lerdeki yıllık 18 bin 500 rakamından bugün 10 binlere, günlük 50 kişinden 27-30 kişiye düşmüş olsa da halen yüksek bir orana sahiptir. Bu rakam İngiltere’de yıllık 4-5 bin arasıdır. 

İntihar eğilimleri ve yoğunluk oranlarında bölgesel bir değişim yaşanmaktadır. DSÖ’ye göre 1950’lerde Japonya, 1960–90 arası Macaristan, 1990’ların başından itibaren de Litvanya lider ülke olmuştur. Genel olarak, intihar eğilimi Avrupa’da aşağı yönlü seyrederken, son 50 yılda intihar yoğunluğunun Batı Avrupa’dan Doğu Avrupa’ya geçtiği ve şimdi de Asya’ya kaydığı görülmektedir. Son on yılda intihar oranlarında büyük bir artış yaşayan Güney Kore’nin, mevcut eğilimde devam ederse birkaç yıl içinde Litvanya’yı geçerek dünyada ilk sıraya geçme ihtimali görülmektedir. 

Manevi bakım 

Avrupa ülkeleri, yüksek intihar oranları nedeni ile son yıllarda konuyu daha ciddi olarak ele almaktadır. İngiltere bir intihar bakanlığı kurarken, Almanya gibi diğer pek çok ülke belirli aralıklar ile Ulusal İntiharı Önleme Strateji Belgeleri ya da Zihin Sağlığı Aksiyon Planları hazırlamakta. İntiharın büyük bir halk sağlığı sorunu olarak tanınmasına bağlı olarak 2003 yılında10 Eylül Dünya İntiharı Önleme Günü olarak ilan edilmiştir. Ülkeler, intiharı önleme bütçelerini artırırken bina çatıları, iş yerleri ve köprülerin intiharları önleyecek şekilde daha güvenli yapılması ile silah, ilaç, siyanür ve diğer intihar araçlarına ulaşımın engellenmesi gibi önleme metotlarını gündemlerine almaktadır. Teknik yöntemlerin dışında, intiharı önlemede en temel koruyuculardan biri de bireylerin dini inancı ve dinlerin intihara bakışıdır. Seküler tutumların beslediği zayıflıklara karşı dinin ahiret inancı ve yüksek düzeyde moral desteği ile alkol, uyuşturucu, depresyon, boşanma ve yalnızlığa karşı duruşu kişileri intihara karşı korumaktadır. Protestanlara göre Katoliklerin ve gayri Müslüm toplumlara göre de Müslüman toplumların daha düşük intihar oranlarına sahip olmasında dinin intiharı yasaklamasının etkisi büyüktür. İslam ülkelerinde 100 binde 2 ile 4 arası bir oran ile gayr-i Müslim toplumlara göre çok düşük gerçekleşen genel intihar oranları da bunu teyit etmektedir. Örneğin TÜİK, İntihar İstatistikleri verilerine göre Türkiye’de 2001-2018 yılları arasında son 18 yılda intihar ortalaması 3,99 dur. Bazı diğer İslam ülkelerinde de intihar oranları şöyledir: İran 4,1; Mısır 4, Endonezya 3,4; Tunus 3,4; Cezayir 3,2; Suudi Arabistan 3,2; Irak 3; Ürdün 2,9; Fas 2,9; Pakistan 2,9; Azerbaycan 2,6; Kuveyt 2,3. Müslüman ülkelerde yaşanan intihar vakalarının çoğu da daha seküler kişiler arasında görülmektedir. İntiharı önlemede asıl engel, insanların umutlarını kaybetmelerine temel oluşturacak seküler yaklaşımlardır. Bugün Batılı ülkelerde intihar vakalarını önlemede en önemli yaklaşımlardan biri de manevi bakımdır. Psikolojik rahatsızlığı olan ve intihar riski taşıyan kişiler manevi olarak terapi edilmektedir. İslam, zaten bunu hayatın tamamına yaymış durumdadır. Ancak, bu konunun bugün intiharı önlemeve psikolojik terapi konularında daha profesyonel ve kurumsal bir yapıya bürünmesi gerekmektedir. 

[email protected]