Irak'ın kuzeyinde daha çok işimiz var

Faruk Önalan/ Yazar
16.01.2024

Irak'ın kuzeyinde kurulan 40'tan fazla askeri noktanın terör tehdidinin artması nedeniyle önümüzdeki dönemde daha da artırılması ve güçlendirilmesi kaçınılmaz görünmektedir. Meclis onayına sunulan sınır ötesinde asker bulundurma tezkerelerine karşı siyasi partilerin tavırları, oldukça önemli bir kriterdir. Zira bu Türkiye için açık bir milli güvenlik sorunudur.


Irak'ın kuzeyinde daha çok işimiz var

Türkiye'nin jeostratejik, jeopolitik ve ekostratejik konumu birçok tehdit ile mücadele etmesine neden olmaktadır. Günümüz dünyasında terörizm küresel güçlerin adeta bir taşeronu olarak vücut bulmaktadır. DEAŞ ya da PKK/SDG'nin kuruluş aşamaları takip edildiğinde dışarıdan verilen destekler açık bir şekilde görülecektir. Dış destekli 15 Temmuz darbe kalkışması da Türkiye'nin güvenlik stratejisinin keskin bir şekilde değişmesine neden olmuş, her türlü terör tehdidinin kaynağında yok edilmesi yoluna gidilmiştir.

Hakkâri, Şırnak, Siirt'teki karakol baskınları ya da Karkamış, Ceylanpınar'a düşen bombalar sadece sınır değil sınır ötesinin de güvenliğinin tesis edilmesini zorunlu kılmıştır. Ankara da uluslararası hukuk ve sözleşmeler paralelinde meşru haklarını kullanmakta, sınır ötesinde de terörle mücadele doğrultusunda operasyonlar düzenlemektedir. Bu kapsamda binlerce kilometre öteden gelip Suriye ve Irak topraklarında konuşlanmış ülkeler varken Ankara'nın burnunun dibindeki terör unsurlarına müdahale etmemesi düşünülemez. Pençe-Kilit bölgesinde son bir ay içinde meydana gelen terör saldırıları, terörle mücadele stratejisinin haklı ve meşru gerekçelere dayandığını ortaya koymaktadır.

"PKK bizi nefessiz bıraktı"

Suriye iç savaşının hemen ardından Esed rejimi ve PKK'nın Suriye kolu PYD rejimi arasında bir mutabakat olduğu sır değildir. Ayn el Arap (Kobani) bölgesi, Şam rejiminin onayı dahilinde tek kurşun dahi atılmadan PYD'nin kontrolüne verilmiş, itiraz eden Kürtler büyük baskı altına alınmıştır. Hatta yoğun baskı ve tehdide daha fazla dayanamayan 300 binden fazla Suriye Kürdü Türkiye'ye sığınmıştır. Mesut Barzani de "PYD, Rojava'da devrim yaptığını iddia ediyor. Kime karşı kazanılmış bir devrim bu? Tek yaptıkları şey, rejimin teslim ettiği yerlerde söz sahibi olmak" sözleriyle buna tepki göstermişti. Birçok ilçe ve belde de PKK/PYD yönetimine karşı duran Kürtler ya öldürülmüş ya da sindirilmiştir. Kürt gençleri, okul yaşındaki çocuklar kaçırılmış önce Kandil'de ideolojik sözde eğitimden geçirilmiş ardından boylarından büyük silahlar verilerek ateş hattına ölüme gönderilmiştir. Örgütün Amude'de yaptığı katliamdan sonra 11 çocuğu ile Türkiye'ye sığınan Suriye Kürtlerinden Süleyman Muhammed Ömeroğlu'nun sözleri PKK baskısını özetlemektedir. "50 yıldır Esed bize zulüm ediyordu bugün de PYD/PKK aynı zulmü yapıyor. Bunca gencimizi ne diye ölüme götürüyorlar, öldürüyorlar. Ne işleri var Rakka'da, Deyrzor'da, Halep'te, Tel Rıfat'ta? Recep Tayyip Erdoğan'dan Allah razı olsun, tüm kardeşlerimizden Türk-Kürt hepsinden Allah razı olsun, kapılarını açtılar bize. Türkiye'nin bize yaptığı bu iyiliği de Esed ve PYD/PKK'nın yaptıklarını da tarih yazacak. Esed ağzımızı PYD/PKK de burnumuzu kapatıyordu, nefessiz bırakıyordu."

Irak'ta da benzer durumlar yaşanmaktadır. Irak'ın kuzeyindeki yüzlerce köy PKK varlığından dolayı boşalmıştır. Sincar bölgesinde de durum farksızdır. Bir proje olarak ortaya çıkan DEAŞ'ın zulmünden kurtulan Ezidi küçük kızlar bu defa da PKK terör örgütü tarafından evlerinden ya da okul yollarından kaçırılmaktadır. Şengal'deki yerel yetkililer de örgütün dış güçlerin ajandasını uyguladığını vurgulamakta, halkın korkutulduğunu belirtmektedir. Bugün Ezidi nüfusun çoğunluğu hala evlerine dönememektedir. İran destekli Haşdi Şabi güçlerinin Irak ordusuna eklenmesi de başka sorunları beraberinde getirmiştir. Bu sürecin en başına gidildiğinde dönemin DEAŞ ile mücadele koalisyonu özel temsilcisi Brett McGurk ismi ön plana çıkmaktadır. PKK'nın Sincar kolu olan YBŞ'nin Haşdi Şabi 80. Tugayı bünyesinde faaliyet göstermesinde McGurk'ün katkısının olduğu açık bir gerçektir. Yeni dönemde ABD'nin Orta Doğu ve Kuzey Afrika temsilcisi olarak görev yapan McGurk, Talabani'nin başında olduğu KYB ile PKK/SDG arasında bağı güçlendirerek Türkiye'nin sınırları boyunca bir terör koridoru oluşturmak için perde gerisinden büyük bir gayret göstermektedir. Bu projenin farkında olan Ankara, her fırsatta muhataplarına buna kesinlikle müsaade edilmeyeceğini bildirmektedir. Bu yüzdendir ki, bir zamanlar PKK'nın "ikinci Kandil" olarak tasarladığı Sincar'a etkin nokta operasyonlar yürütülmektedir. Her operasyon sonrasında İran destekli vekil güçlerin Ankara'yı, Irak'ın kuzeyinde var olan üsler üzerinden tehdit etmesi yeri geldiğinde ABD ve İran'ın dolaylı olarak aynı paydada (TSK varlığı karşıtlığı) buluşturmaktadır.

PKK ve SDG farklı değil

Beyaz Saray yönetimi PKK'ya giydirdiği -ki bunu açıkça itiraf etmişlerdir- SDG kılıfıyla PKK saldırılarını ayrı bir başlık altında değerlendirmektedir. Oysaki son terör saldırısı sonrasında SDG'nin sözde yöneticilerinden Mustafa Bali yapmış olduğu paylaşımla PKK ve SDG'nin arasında fark olmadığını ortaya koymuştur. Geçmiş yıllarda Amerikan WSJ'ye konuşan Ruken kod adlı bir kadın terörist "bazen PKK, bazen PJAK, bazen YPG'li oluyorum fakat bunların Hepsi PKK'ya bağlı" diyerek değişik harflerle adlandırılan terör örgütünün aslında tek olduğunu bir kez daha ifşa etmiştir.

Irak'ta ve Suriye'de Türk Silahlı Kuvvetleri'nin varlığının sonlandırılmasıyla sınırların hemen ötesinde Akdeniz'e kadar uzanan bir terör koridorunun oluşturulması kaçınılmaz sondur. Suriye'nin kuzeyine yönelik harekatlar (Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı, Bahar Kalkanı) yanında Irak'ın kuzeyindeki Pençe-Kilit operasyonları da söz konusu terör koridorunun yok edilmesi amacıyla icra edilmektedir. Irak'ın kuzeyinde kurulan 40'tan fazla askeri noktanın terör tehdidinin artması nedeniyle önümüzdeki dönemde daha da artırılması ve güçlendirilmesi kaçınılmaz görünmektedir. Meclis onayına sunulan sınır ötesinde asker bulundurma tezkerelerine karşı siyasi partilerin tavırları, oldukça önemli bir kriterdir. Zira bu Türkiye için açık bir milli güvenlik sorunudur.

Türkiye'nin mesajı net

Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında gerçekleştirilen güvenlik toplantısının ardından yapılan açıklama ile terör örgütleri ve ardındaki güçlere uyarı net sözlerle verilmiştir.

"Türkiye Cumhuriyeti'nin, bekasına yönelik tehditleri kaynağında engelleme ve imha etme stratejisi çerçevesinde terör örgütü PKK/YPG/KCK ve destekçileriyle mücadelesini azim ve kararlılıkla sürdürmekte olduğunu açık ve net bir biçimde ifade ediyoruz. Mücadelemiz son terörist etkisiz hale getirilinceye, Irak ve Suriye'deki terör bataklıkları tamamen kurutuluncaya kadar devam edecektir.

Türkiye, hangi bahaneyle ve sebeple olursa olsun güney sınırları boyunca bir 'TERÖRİSTAN' kurulmasına kesinlikle izin vermeyecektir. Meşru müdafaa hakkımız ve ikili anlaşmalar çerçevesinde, nerede bir terör tehdidi, kampı, sığınağı, oluşumu veya kümelenmesi varsa arkasında kim olduğuna bakmadan, kalıcı olarak imha etmek temel önceliğimizdir. Türkiye düşmanlarının taşeronluğunu üstlenen bölücü alçaklardan döktükleri her damla kanın hesabı misliyle sorulmaktadır ve sorulacaktır. Türkiye Yüzyılı hedefimizin önünü kesmek için kurulan tuzaklara maşalık yapanları da onların iplerini ellerinde tutanları da hüsrana uğratmakta kararlıyız."

[email protected]