İran'daki gösteriler ve uluslararası tepkiler ışığında İran ve Rusya ilişkisi

Dr. Emine Çelik / Yazar
5.11.2022

Amini'nin öldürülmesi akabinde İran'da başlayarak küresel bir İran karşıtlığı protesto dalgasına dönüşen gösteriler, rejim karşıtlığında toplumsal bir fay hattını da tetiklemiş gözüküyor. Aynı zamanda küresel ölçekte, toplumlar ve hükümetler tarafından dışlanan bir rejim imajı çiziliyor.


İran'daki gösteriler ve uluslararası tepkiler ışığında İran ve Rusya ilişkisi

Dr. Emine Çelik / Yazar

İran'da Eylül ayında Mahsa Amini'nin İslami kıyafet kurallarını ihlal ettiği iddiasıyla gözaltına alınması ve akabinde hayatını kaybetmesi ülkede büyük bir kırılmaya neden oldu. İranlı yetkililerin gözaltı sürecinde kalp krizi geçirerek hayatını kaybettiğini açıklamasından kısa bir süre sonra Amini'nin ailesi dövülerek öldürüldüğünü iddia etti ve ülkede en büyük protestonun fitili ateşlendi. İran'daki katı iletişim yasaklarına rağmen insan hakları grupları söz konusu protestolarda İranlı güvenlik güçlerinin 200'ün üzerinde göstericiyi öldürdüğünü iddia etti. Göstericiler hükümet karşıtı sloganlar atarken, kadınların başörtülerini çıkarmaları ve yakmaları, saçlarını kesmeleri uluslararası bir karşılık buldu. İran'da rejim karşıtı protestolara hükümetin uygulamış olduğu orantısız güç ve internet erişimine ilişkin, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell; "protestolara yönelik şiddetli baskının derhal durdurulması ve internet erişiminin sağlanması" çağrısında bulunurken, Birleşik Krallık İran hükümetinin Amini'nin ölümüyle ilgili cesurca hesap vermesini ve temel insan haklarına saygı gösterilmesini isteyen İran halkının yanında olduğunu ifade ederek İranlı hükümet yetkililerine bir dizi yaptırımda bulunacağını açıkladı. Biden yönetimi ise İran vatandaşlarına yönelik güvenlik güçlerinin orantısız güç kullanarak ortaya çıkardıkları vahşeti ve baskıyı kınadığını ve şiddetin devam etmesi halinde İran hükümetine daha fazla yaptırım uygulayacağını vurguladı. İran'daki protestolar ABD ve Avrupa'da dayanışma mitinglerinin yapılmasına da yol açtı. ABD'de birçok eyaletten gelerek Washington'da toplanan göstericiler kadınların giyim ve yaşam özgürlüğü ile İran'daki rejim karşıtlığına dair sloganlar attı. Berlin'de sayıları 80 bin olarak ifade edilen göstericilerin de sloganları benzerlik gösterdi. İran rejimine yönelik yaptırımların arttırılması sıklıkla protestocular tarafından dile getirildi.

Suriye hattında İran ve Rusya

Rusya ile İran aralarındaki ilişkiyi Suriye'de stratejik olarak tanımlasa bile uluslararası konjonktürde bilindiği üzere Kremlin ve Tahran ilişkisi uzun zamandır belirsizliğe sahip. Genel olarak ise Suriye'de farklı amaçları olan Moskova ve Tahran arasındaki ilişki herhangi bir derin ideolojik bağdan ziyade bir dizi koşullar tarafından yönlendiriliyor. Derinlemesine bakıldığında Suriye'deki Moskova- Tahran ortaklığı, Rusya'nın pragmatizm tarafından motive edilen eylemlerine kıyasla İran'ın çoğunlukla ideoloji tarafından yönlendirilen adımları arasında başarılı bir ivme kazansa da zorluklarla da karşı karşıya kaldı. Özellikle bölgedeki İslamcı gruplarla çatışmalarda söz konusu zorluklar daha çok gün yüzüne çıktı. Suriye'de devam eden iç savaşta İsrail jetleri Suriye'deki İranlı güçler ya da İran destekli unsurları bombalarken Moskova İsrail ile İran arasında doğrudan bir çatışmadan kaçınmak için de elinden geleni yaptı. Her iki ülkenin Esad hükümetiyle birlikte dirsek temaslarının yanı sıra son dönemlerde Suriye'den Rusya'nın kısmi çekilmesi ile İran'ın alan hakimiyetini arttırmak adına bölgeye yerleşmesi, Tahran ile Moskova'nın Ukrayna Savaşı dolayısıyla daha da yakınlaşması, İsrail başta olmak üzere bölge ülkeleri arasındaki dengeleri de değiştirdi.

İlişkinin derinleşmesi

Rusya, Ukrayna'ya saldırmasının akabinde, sahada askeri olarak yaşadığı hezimetle beklenenden uzak bir profil çizdi. Kremlin, iyi gitmeyen bir savaşla birlikte küresel ekonomik yaptırımlarla da karşı karşıya kaldı. İran rejimi de nükleer programı ve insan hakları sicili nedeniyle uzun yıllardır yaptırımlarla yüzleşiyor. Ayrıca Tahran yönetimi Mollaların uyguladığı baskılar nedeniyle ülke içerisinde de büyük bir hoşnutsuzluk ve nitelikli bireylerin göçleri ile de uzun yıllardır karşı karşıya. Suriye'de Rusya ile İran'ın stratejik işbirliğinin yanı sıra İran'a yönelik Batı'nın yıllardır uygulamış olduğu yoğun yaptırımlar ve İran'ın ABD ile arasındaki düşmanlık, Tahran ve Moskova'yı daha derin siyasi, ekonomik ve güvenlik ilişkileri kurmaya sevk etti. Bunda Rusya'nın uluslararası konjonktürde Ukrayna Savaşı ile birlikte giderek artan boyutta bir dışlanma yaşamasının etkisi de vardı. Bu doğrultuda da Putin ile Hamaney arasında gerçekleştirilen bir dizi görüşme sonrasında Rusya ilk kez bir İran uydusunu yörüngeye fırlattı ve akabinde Rusya'nın Ukrayna'da kullanması için İran'ın drone sağlayacağı iddiaları gündeme geldi. Nitekim 13 Eylül tarihinde Ukrayna'nın doğusundaki Kharkiv bölgesinde İran menşeli Shahed- 136 drone kullanıldığına dair veriler ortaya çıktı. Ekim ayında ise Kiev'in güneyinde sivil bölgelere bir dizi Shahed – 136 saldırısı gerçekleştirildi.

Nükleer tehlike

Söz konusu saldırı Ukraynalı yetkililer tarafından yerleşim bölgelerindeki kritik alt yapı tesislerini hedef alan bir dizi drone saldırısı olarak belirtildi. Drone saldırılarındaki önemli hususlardan biri; Rusya'nın seyir füzelerine nispeten daha ucuz olduğu için drone'ları kullandığı/ kullanabileceği iddiası. Bir diğeri ise İran ve Rusya'nın Batı'nın her iki ülkeye uyguladığı yaptırımlarla daha sıkı müttefik portresi çizmesi. Gelinen noktada, Amini'nin öldürülmesi neticesinde İran'a da mevcut yaptırımların yanı sıra yeni yaptırımlar gelebileceği ihtimali güçlenmiş görünüyor. Batı'nın bu yaptırım söylemleri ve son dönemde Rusya ve İran'ın yakınlaşması ile konu farklı bir alana doğru evirmiş durumda. İran karşıtlığında küresel protestoların başladığı süreç içerisinde Rusya'nın Ukrayna'da İran menşeli Kamikaze drone'ları kullandığı ve sivilleri hedef aldığına dair söylemler ciddi kutuplaşmayı arttıracak potansiyelde. İran'ın Rusya'ya son dönemlerde yapmış olduğu silah transferleri Birleşik Krallık ve Fransa tarafından 2015 nükleer anlaşmasının ardından kabul edilen BÖ Güvenlik Konseyi'nin 2231 sayılı kararının ihlali olarak görülüyor. Öyle ki hem Rusya'nın hem de İran'ın Batı tarafından büyük bir nükleer tehlike olarak görülmesi ve Rusya'nın ekonomik yaptırımlara karşı enerji kartını kullanmasının yanı sıra Batı ve özellikle ABD'nin Ukrayna'ya yapılan silah yardımlarına karşın nükleer silah kullanımını tehdit unsuru olarak kullanması küresel endişeleri arttırıyor.

Toplumsal fay hattı

Amini'nin öldürülmesi akabinde İran'da başlayarak küresel bir İran karşıtlığı protesto dalgasına dönüşen gösteriler, rejim karşıtlığında toplumsal bir fay hattını da tetiklemiş gözüküyor. Aynı zamanda küresel ölçekte, toplumlar ve hükümetler tarafından dışlanan bir rejim imajı çiziliyor. Öte yandan İran'daki ekonomik sorunların derinleştirdiğine dair söylemler de eş zamanlı olarak yükseliyor.

Eylül ve Ekim aylarında Ukrayna'da düzenlenen bir dizi kamikaze drone saldırısında Ukraynalı yetkililerin İran menşeli drone'ların kullanıldığı iddiası sonrasında ise AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Borrell, drone kullanımlarını çok yakından takip ettiklerini, konuyla ilgili kanıt topladıklarını ve elde edilen veriler sonrasında İran'a yaptırımda bulunabileceklerini ifade etti. Ancak söz konusu yaptırımların uygulanması konusunda AB' de isteksizlik ortaya çıkabilir. İran ile nükleer anlaşma müzakerelerinde geçen Ağustos ayında yapılan uzlaşma önerisi sonrasında, anlaşmaya uyulması ve nükleer silah geliştirilmesinin engellemesi karşılığında İran'a uygulanan ekonomik yaptırımların kaldırılacağı ifade ediliyordu. Halihazırda Moskova ve Tahran yakınlaşması, son saldırılarda kullanılan İran menşeli drone'lar ve Putin'in nükleer silah tehdidi, küresel ölçekte ilişkileri krize sürükledi. Toplumsal ve uluslararası kurum ve kuruluşların yanı sıra hükümetler tarafından da Rusya'ya benzer bir izolasyonun İran için başlaması, kaçınılmaz kutuplaşmanın derinleşmesi demek. Bu durum, küresel bir krizin kapıda olduğunun ve nükleer silah kullanımının da artık masada bir seçenek olarak kullanılabileceğinin sinyalleri olarak değerlendirilebilir.