İran'ın ŞİÖ üyeliği ve yeni küresel denklem

Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak/Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Rektörü
10.03.2024

Şanghay İşbirliği Örgütü'ne üyeliği, Batı'nın ambargosu altında olan İran için derin bir nefes olarak görülmektedir. Söz konusu üyelik, Orta Doğu'da güç hakimiyeti kurmak isteyen ABD ve müttefiklerinin planlarını zorlaştırmış, Rusya ve Çin'in liderlik ettiği işbirliği örgütünün elini güçlendirmiştir. Bu durum, bölgedeki gerilimleri etkileyebilir ve bölgesel dengeyi yeniden şekillendirebilir.


İran'ın ŞİÖ üyeliği ve yeni küresel denklem

II. Dünya Savaşı'nın 2 Eylül 1945 tarihinde resmen bitmesinden itibaren, ABD ve SSCB liderliğinde, iki kutuplu yeni bir dünya düzeni kuruldu. ABD ve Avrupa'dan oluşan Batı dünyası, askeri ve siyasi amaçlarla SSCB'nin Doğu Avrupa'da kurduğu 'Demir Perde'ye karşı, 4 Nisan 1949 tarihinde, 12 üyeyle Kuzey Atlantik İttifakı yani NATO'yu kurdu.

1957 yılında ise ekonomik amaçlarla Avrupa Ekonomik Topluluğu yani bugünkü adıyla AB kurulmuştur.

Avrupa ülkeleri bu zamanda kendi içinde askeri amaçla BAB'ı kurmuş olsalar da ABD bu hamleyi boşa çıkardı ve kendi kontrolünde olan NATO'yu, Avrupa'nın askeri gücüne çevirdi.

Ukrayna Savaşı'nda da görüldüğü gibi ABD, İsveç ve Finlandiya'yı NATO'ya dâhil etti. Ukrayna ise buna karşı Rusya'nın gazabına uğradı ve ağır bedeller ödemektedir.

Doğu Bloku ise NATO'ya tepki olarak 14 Mayıs 1955 yılında SSCB liderliğinde, Varşova Paktı'nı kurdu. Yarım asra yaklaşan ömrüyle ve Soğuk Savaş olarak da bilinen, İki Kutuplu Dünya Düzeni SSCB'nin 25 Aralık 1991 yılında resmen dağılmasıyla sona erdi.

Bu süreçte Çin ve Hindistan, Üçüncü Dünyaya yakın az gelişmiş ve tarafsız olarak görülmekteydiler. Çin Üçüncü Yol olarak Rusya'ya rakip komünistlerin öncülüğünü yaparken Hindistan az gelişmiş Bağlantısızların sadece nüfus sayısına göre liderliğini yapmaktaydı.

Devrim ile değişen İran

İran ise ülkede petrolün 1901 yılında bulunmasından 1979 yılına kadar Batı'nın, Basra Körfezi'nde hem sömürgesi hem de jandarması olarak görülmekteydi. Ancak 1979 yılındaki İslam devrimiyle 'Büyük Şeytana' yani ABD'ye direnen Şiilerin ve Müslümanların liderliğine soyunmuş ve başta Lübnan olmak üzere çeşitli ülkelerde örgütler kurmuştur.

SSCB'nin dağılmasından sonra Soğuk Savaş, Batı'nın mutlak zaferiyle sonuçlanmıştır. On yıl içinde küresel ölçekte oluşan güç boşluğundan sonra Dünyada ortaya çıkan görünüm, ABD merkezli tek kutuplu düzen veya Çin, İran, Brezilya, Rusya, Türkiye ve Hindistan gibi bölgesel güçlerin ortaya çıkmasıyla çok merkezli düzen olarak tanımlandı.

Ancak, 2022 İtibariyle 800 milyar dolarlık askeri harcaması ve 26 trilyon dolarlık GSMH ile ABD, 1991 yılındaki Birinci Körfez Savaşı ve Yugoslavya olaylarında görüldüğü gibi başat güç olarak Doğu Avrupa, Ortadoğu ve Balkanlara iyice yerleşti. Afganistan ve Irak'ı işgal eden ABD, buradan Çin ve Rusya'ya meydan okudu. Ancak ABD'nin bu meydan okumaları 20 yıl içinde fiyasko ile sonuçlandı. Bu süreçte ŞİÖ ortaya çıktı ve zaman içinde oldukça güçlendi.

Birliğin amacı

Rusya Devlet Başkanı Putin, Şanghay İşbirliği Örgütü'nün, kuruluşundan 11 yıl sonraki Ağustos 2007 Bişkek Zirvesi'nde "Tek kutuplu dünya kabul edilemez" diyerek bir anlamda birliğin amacını belirtmiştir. Daha önce de ABD'nin 11 Eylül olayları bahanesiyle Ekim 2001 yılından itibaren Afganistan ve daha da önce Orta Asya'da yerleşmesi üzerine Rusya ve Çin öncülüğünde Kırgızistan, Kazakistan ve Tacikistan arasında, sınır güvenliği ve bölgesel işbirliği amacıyla 1996 yılında Şangay Beşlisi kurulmuştu. Bu örgüt, Özbekistan'ın da 2001 yılında katılması ve ABD askeri üslerinin bölgeden çıkarılmasıyla daha da kurumsallaşarak Şangay İşbirliği Örgütü'ne dönüştü (2001).

Hindistan'ın IMEC ve Çin'in Kuşak Yol projeleri çatışmaktadır. IMEC İran ve Türkiye'yi by pass ederken, Irak Kalkınma Yolu ve Çin'in projelerinde Türkiye ve İran tamamlayıcı olarak görülmektedir.

Başta Orta Asya olmak üzere Doğu Avrupa ve Üçüncü Dünya ülkelerinde NATO'nun yayılması ve 2001 yılından itibaren ABD'nin Irak ve Afganistan'ı işgal etmesi üzerine ŞİÖ'nün önemi daha da arttı. Bu süreçte Tacikistan'ın İran'a karşı muhalefetinin kırılmasıyla gözlemci ülke olan İran, 2021 ŞİÖ zirvesine ise üye ülke olarak davet edilmiştir. Bu zirvede Mısır, Katar ve Suudi Arabistan'a da diyalog ortağı statüsü verilmiştir.

Bu süreçte başta Keşmir olmak üzere tarihi düşman ve bölgesel rakip olan Hindistan ve Pakistan da 2017 yılında ŞİÖ'ye tam üye oldu. Bu durum İran'ın ŞİÖ'ye katılımını daha da hızlandırmıştır.

1952 yılından beri NATO üyesi olmasına rağmen Türkiye, ŞİÖ'nün özellikle Türk Dünyası ve yakın coğrafyası üzerindeki etkisinden dolayı, ŞİÖ kartını AB üyeliğine karşı dahi gündeme taşımış ve 2012 yılında diyalog ortaklığına davet edilmiş ve 2017 yılında resmen katılmıştır. Ancak Türkiye ve İran, Kafkasya, Suriye ve Irak'ta rakip olarak görülmektedir.

İran'ın üyeliği ve sonrası

İran ve Çin, çatışma çözümü stratejisi kapsamında Ortadoğu ve ABD sonrası Afganistan'da ciddi rol kapmış görülmektedir. Çünkü İran, ABD'nin Afganistan'dan, 30 Ağustos 2021'de çekilmesinden sonra Taliban'la doğrudan görüşmelere başlamış ve geçiş konusunda Taliban'ın Mezar-ı Şerif konsolosluk baskınını dahi unutmuş gibi davranmıştır.

ŞİÖ üyeliği, Batı'nın ambargosu altında olan İran için derin bir nefes olarak görülmektedir. Askeri olarak Rusya'dan nükleer destek alan İran, Ukrayna savaşında Rusya'ya SİHA vermektedir ve bugün itibariyle Rusya ve İran, ticarette dolar yerine kendi para birimlerini kullanmaktadır. Daha önce de Çin ve İran arasındaki ticaretti kendi para birimlerini kullanılmayı kabul etmişlerdir. Bu gelişmeler, ŞİÖ'nün küresel dolar hakimiyetine meydan okuması olarak görülmektedir. ŞİÖ'de Rusya, Çin ve İran'ın kendi para birimleriyle ticaret yapmaları küresel anlamda doları ciddi olarak tehdit etmektedir. Türkiye ve BRICS ülkeleri de benzeri uygulamalara geçme yolunda hızla ilerlemektedir.

ŞİÖ üyeliğinden sonra İran ekonomik, askeri ve siyasi bir güç olarak daha görünür etkinlikler içine girmiştir. 2022 yılından itibaren Çin, Rusya ve İran arasında Basra, Umman Körfezi ve Hint Okyanusu açıklarında beşer gün süren "Deniz Güvenlik Kemeri" deniz tatbikatları yapılmıştır. Bu tatbikatları yakından izleyen ABD, Ulusal Güvenlik danışmanı John Kirby şöyle demiştir: "Tabii ki tatbikatı izleyip, tatbikatın ulusal güvenlik ve çıkarlarımıza, bölgedeki müttefik ve ortaklarımıza yönelik tehdide yol açıp açmadığını takip edeceğiz." Çin ise tatbikatı "üç ülkenin deniz kuvvetlerinin fiili işbirliğini güçlendireceği ve bölgesel barışa ve istikrara pozitif enerji katacağı" şeklinde değerlendirmiştir. Her iki tatbikatta da İran, ev sahipliği görevini görmüştür.

Dönüm noktası

2023 yılında İran'ın Şanghay İşbirliği Örgütü'ne resmen üye olması, uluslararası ilişkilerde önemli bir dönüm noktası olarak değerlendirilmelidir. Bu gelişmenin elbette bölgesel ve küresel düzeyde dengeler üzerinde çeşitli sonuçları olacaktır. Zira İran'ın stratejik konumu ve karşısında bulunan devletlerle kurduğu ilişkiler bu sürecin hassas noktasıdır. İran'ın sahip olduğu zengin kaynaklar, güç dinamiklerinde önemli değişikliklere neden olabilir.

Şanghay İşbirliği Örgütü'nün İran'ı bünyesine dahil etmesi, Orta Doğu'da güç hakimiyeti kurmak isteyen ABD ve müttefiklerinin planlarını zorlaştırmış, Rusya ve Çin'in liderlik ettiği işbirliği örgütünün elini güçlendirmiştir. Bu durum, bölgedeki gerilimleri etkileyebilir ve bölgesel dengeyi yeniden şekillendirebilir.

Yeni yılda, bölgesel iş birliği, güvenlik ve ekonomik entegrasyon konularında yeni tartışmaların ortaya çıkması muhtemeldir. Bu durum dünya genelinde devletlerin politikalarını gözden geçirmelerine neden olacaktır. Ülkemiz açısından durumu değerlendirdiğimizde İran'ın Zengezur koridoru konusunda hangi adımları atacağı önemli bir konudur. Daha önce açılacak koridora karşı olduğunu beyan eden İran'ın bu koridora Shanghay işbirliği örgütü üyesi olarak daha ılımlı bir yaklaşım sergilemesi muhtemeldir. Bu durum Şanghay İşbirliği Örgütü'nün çıkarlarına hizmet edecek ve bölgedeki ekonomik entegrasyonu artırabilecek bir adım olabilir. Bunun yanı sıra İran'ın Zengezur koridorunu bir tehdit olarak gören politikasındaki değişiklik, bölgesel istikrarın sağlanmasına olumlu bir katkı sunacak ve Türkiye'nin de içinde bulunduğu enerji güvenliği konularındaki işbirliklerinin artmasına zemin hazırlayacaktır.

Sonuç olarak, İran'ın Şanghay İşbirliği Örgütü'ne üyeliği, küresel ve bölgesel siyasette yeni dinamikleri tetikleyerek, uluslararası ilişkilerde önemli değişikliklere neden olacaktır. Bu değişiklikleri ülkemiz lehine fırsata döndürdüğümüz takdirde bölgesel ve küresel ölçekte kazançlı çıkmamız muhtemeldir.

Bu anlamda askeri bir pakt olmayan ve NATO gibi 5. maddesi olmayan ŞİÖ'nün esnek yapısı ve Çin, Hindistan ve Pakistan gibi esasen birbirine rakip olan çok sayıda ülkenin varlığı dolayısıyla etkinliği tartışılmaktadır.

[email protected]