İskoçya’daki koyunlar ve iyi yönetinim

Süleyman Ülker - Yazar
28.09.2013

Meşhur bir fıkradır. İskoçya’da bir trende beraber seyahat etmekte olan biri mühendis, biri fizikçi ve biri matematikçi üç arkadaş pencereden siyah bir koyun görürler. Mühendis olanı hemen atılır söze, “İskoçya’daki bütün koyunlar siyahtır” diyerek. Fizikçi itiraz eder: “İskoçya’daki bazı koyunlar siyahtır”. Matematikçi kayıtsız kalamaz ve gülerek düzeltir ikisini de: “İskoçya’da en az bir tarafı siyah olan en az bir koyun vardır”.


İskoçya’daki  koyunlar  ve iyi yönetinim

Matematikçilerin “iyi tanımlılık” dediği fıkradaki türden tariflere sayısal olmayan bilimlerde, mesela sosyal bilimlerde pek rastlanmıyor ve çoğu anlaşmazlık da esasen buradan kaynaklanıyor. Sayısal olmayan bilimlerde bu kanaat öylesine kanıksanmış durumda ki pekâlâ “iyi tanım”ı yapılabilecek kavram ve olgular bile bu “iyi tanım”lardan mahrum kalıyor. 

Demokrasi de aslında “iyi tanım”ı yapılabilir fakat şu ana kadar yapılmamış kavramlardan biri. Demokrasinin iyi tanımını yapabilmek için dikkat edilmesi gereken hukuki meşruiyet, demokratik meşruiyet ve yönetimde kendi kendinelik şeklinde temel üç özelliği var: 

Sırayla gidelim...

Hukuki Meşruiyet ve Demokratik Meşruiyet

Her varlık hak sahibidir. İkinci bir hak sahibinin olduğu yerde hukuk, ikinci bir iradenin olduğu yerde demokrasi vardır. Roma hukukuna atfedilen ve günümüzde hukukun demokrasiye göre pozisyonuna işaret etmek için kullanılan “saymalı değil, tartmalı” sözüne mukabil, geleneksel demokrasi, “tartmalı değil, saymalı” algısı üzerine oturtuldu. Oysa “iyi demokrasi” varlıklar için hukukun göz ardı edilemeyeceği gerçeğinden hareketle “hem saymalı, hem tartmalı” esası üzerine oturmak zorunda. Bu, her zaman ve eş zamanlı hukuki meşruiyet ve demokratik meşruiyet gözetmek gerektiğini ima eder. Herhangi bir varlığın hakkını ihlal etmeyen her şey hukuki meşruiyete; kendileri hakkında irade beyanında bulunanların yarıdan fazlasının iradesi ise demokratik meşruiyete sahiptir denilebilir. Hak ihlalinde bulunan hiçbir irade türünün meşruiyeti yoktur. İrade, hukuka (haklara) tam riayet dahilinde meşruluk ve anlam kazanır.

Kendi kendini yönetmek veya yeni bir kavram olarak “Yönetinim”

Geleneksel algının demokrasiye ilişkin diğer önemli problemi ise “kendi kendini yönetmek” ifadesinden anlaşılan şey. Bir topluluk ne yapınca kendi kendini yönetmiş olur, bu açık değil. 

Kendi kendini yönetmenin ancak uygulamada doğrudanlıkla kazanılabileceği düşünüldüğünden ve günümüzde artık doğrudan demokrasinin uygulaması imkânsız bir usul ve ütopyaya dönüşmesi sebebiyle gerçek ya da asıl demokrasinin asla uygulanamayacağı düşünülüyor. Oysa buradaki asıl hata, “kendi kendineliğin” uygulamada doğrudanlıkla ilişkilendirilmesinde ve dahası, “kendi kendineliğin” kaçınılmaz olarak uygulamada doğrudanlığı gerektirdiği kabulü ve zannında yatıyor. Zira doğrudan demokrasi uygulayan bir topluluk da pekâlâ içindeki azınlığın haklarını ihlal edebilir ya da bazıları bu topluluk içinde daha imtiyazlı konumda bulunabilir. Aksine, temsili demokrasi pratiği ile de bir topluluğun kendi kendini yönetmesi mümkün. Burada asıl sorun kendi kendinelik ile amaçlananı gözden kaçırmak. Türkçede öznesine göre fiil çatısı 5 türlüdür ve bunlar 1-etken 2-edilgen 3-ettirgen 4-işteş 5-dönüşlü şeklinde ayrılır. Demokrasiye konu olan yönetmek fiilinin 5. şekli hariç 4’ünü demokrasinin tarihi boyunca gördük:  Yönetmek, yönetilmek, yönettirmek ve son yıllarda dolaşıma girerek pek pratiğine rastlanamayıp bir kavram olarak kalsa da yönetişmek/yönetişim. Oysa bunlardan hiçbiri demokrasinin kendi varlığı için şart koştuğu “kendi kendinelik”i içermiyor. Demokrasinin şart koştuğu “kendi kendinelik”, yönetmek fiilinin dönüşlü hali olan yönetinmek (kendi kendini yönetmek)  ve onun isim hali olan yönetinim (kendi kendini yönetme işi) ile ifadesini bulabilir. Peki, yönetinmeyi, yönetinimi nasıl tarif edebiliriz, bir grup insan nasıl kendi kendini yönetmiş yani yönetinmiş olur? Yönetinmek ve yönetinimde özne ile nesnenin aynı olması şartı vardır. Zira dönüşlü yani “kendi kendine” yapılan bütün fiillerde işi yapan da (özne) ve işten etkilenen de (nesne) aynıdır. Bu durumda yönetinim, “belirleyici iradenin doğrudan, ölçülebilir ve ispatlanabilir nesnesi olanların, öznesi olmaya eşit şekilde hak kazanması” şeklinde tarif edilebilir. Yani bir iş için, ancak o işten doğrudan, ölçülebilir ve ispatlanabilir şekilde etkilenenler (nesnesi olanlar) karar verebilir (öznesi olabilir). İyi yönetinim ise, yönetinen bir insan grubu içerisinde daima salt çoğunluğun hak ihlal etmeyen iradesinin belirleyici olması olur bu durumda. Öneklersek, bir karardan doğrudan, ispatlanabilir ve ölçülebilir şekilde etkilenen diyelim ki sadece beş kişi var; bu durumda sadece bu beş kişi bu kararın ne olacağını belirleme hakkına sahiptir, yönetinim gereği. İyi yönetinim ise, bu beş kişilik grupta en az üç kişinin, hak ihlal etmeyen iradesinin belirleyici olması demektir. 

İyi tanımlı demokrasi

Yönetinim, tanımı gereği teşmili değil tahsisi esas alır, yani genelleştirmeyi değil, özelleştirmeyi. Bir konuda sadece onun nesnesi olanların özne olmasına hak tanımalı. Nesne olmayan kimse o konuda özne de olamamalı. Örneğimizdeki sadece beş kişiyi ilgilendiren konuda altıncı bir kişi gelip oylamaya katılamamalı. O beş kişi de eşit oy hakkına sahip olmalı. Burada konuyu sadece ilgili beş kişiye tahsis ettik, sınırladık, herkese açarak teşmil etmedik, genellemedik.

“İyi tanımlı” demokrasi veya “İyi Demokrasi”

Demokraside,  sadece içlerinden seçildikleri insanlar adına yetki kullanan kişilerin değil, onların her yaptıklarının, her tasarruflarının da hukuki ve demokratik meşruiyetlerinin bulunması gerekir. Demokraside bütün halkın doğrudan, ölçülebilir ve ispatlanabilir şekilde nesnesi olduğu ve dolayısı ile öznesi olmaya hak kazandığı üç yetki var: Yasama, yürütme ve yargı. Bu üç yetki, halkın tamamının tek tek her ferdine aittir ve dolayısı ile sadece bu üç yetki ve bu yetkilere ait her tasarruf, halkın geneli için bir yönetinim konusudur. Buraya kadar anlatılanlar çerçevesinde demokrasinin “iyi tanımı”nı yaparak onu en azından kavramsal çerçeve içinde bir “iyi demokrasi” haline getirmenin mümkün olduğu söylenebilir:

İyi demokrasi; yasama, yürütme ve yargının her tasarrufunda, halkın yarısından fazlasının hak ihlal etmeyen iradesinin belirleyici olması demektir. İyi demokrasi, halkın iradesini temsil değil, halka idareyi teslimdir. Bir diğer ifadeyle, iyi demokrasi, halkın iyi yönetinimi demektir. 

Peki; yasama, yürütme ve yargının her tasarrufunda, halkın yarıdan fazlasının hak ihlal etmeyen iradesinin belirleyici olması mümkün mü? Mümkünse, hangi kurumsal yapı ve kurumlar arası ilişkiler ağı ile sağlanabilir bu?

Bunun için öncelikle;

1-Başkanlık sisteminde halk meclisi ve başkanın yetkileri (Star, Açık Görüş, 12 Mayıs 2013 http://haber.stargazete.com/acikgorus/baskanlik-sisteminde-halk-meclisi-ve-baskanin-yetkileri/haber-753139 )

2-Halkın meclisi için seçim sistemi (Star, Açık Görüş, 4 Ağustos 2013 http://haber.stargazete.com/newsdetail.asp?Newsid=778635

başlıklı yazılara ve sonrasında bilhassa, okumuş olduğunuz bu yazıyı takip edecek yazıya bakılabilir.

[email protected]