İslam Sanat ve Estetik

Süreyya Su - Sosyolog Yazar
7.12.2013

Hat, tezhip, ebru, minyatür gibi İslami sanatlara yoğun ilginin olduğu, sıklıkla bu sanatlarla ilgili sergilerin açıldığı ve dolayısıyla İslami ya da geleneksel sanatların yükselen bir trend olduğu kültürel dünyamızda bu sanatların fikri temellerine dair bir merakın ise henüz beklenen düzeyde olmadığı görülüyor.


İslam Sanat ve Estetik

29-30 Kasım ve 1 Aralık günlerinde Diyanet İşleri Başkanlığı, Dini Yayınlar Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen VI. Dini Yayınlar Kongresi’nin ana teması “İslam, Sanat ve Estetik” idi. Kongrede birçok akademisyen ve yazar İslam’ın sanatsal ve estetik boyutlarıyla ilgili tebliğler sundular. Son zamanlarda dindar-muhafazakar insanların sanata olan ilgilerindeki artışla kıyas yapıldığında katılımın biraz az olması dikkat çekiciydi. Hat, tezhip, ebru, minyatür gibi İslami sanatlara yoğun bir ilginin olduğu, sergilerin açıldığı kültürel dünyamızda bu sanatların fikri temellerine dair bir merakın ise henüz beklenen düzeyde olmadığı görülüyor. Bazı vakıflar ve özel akademik kurumlarda İslam sanat felsefesi veya düşüncesi üzerine seminer programlar var ve buralara azımsanmayacak bir katılımın olduğunu görmek sevindirici; ama çağdaş sanatla ilgili faaliyetlerle kıyaslandığında bir geriden takip olması da üzüyor. Mesela, Batı sanatı ve modern ya da çağdaş sanatla ilgili her ay yeni kitaplar ve süreli yayınlar yayımlanmasına rağmen İslami ya da geleneksel sanatlarla ilgili yayınların azlığı dikkat çekiyor. Bu durum önemli bir soruna işaret ediyor; çünkü günümüzde sanat her zamankinden daha fazla felsefe ve sosyal bilimlerle işbirliği halinde ve disiplinler arası bir mahiyet taşıyor.

Sanat artık sadece duyulara hitap etmiyor, belki daha fazla, zihne hitap ediyor. Böylece sanat eleştirel, politik, ideolojik işlevler yerine getiriyor. Hal böyleyken, İslami ya da geleneksel sanatların böyle bir işlevi yerine getirmekten çok, dekoratif bir işlevle sınırlandırılması ve bir metaa indirgenmesi ontolojisiyle tezat oluşturuyor. Batıda sanat, estetikle bağını koparıp, epistemolojik ve ontolojik bir bağlamda kendisini artık anlamlandırırken, İslam düşüncesinde estetiğin bir temeli olmamasına rağmen, İslami sanatlar estetik bir değerlendirmeye tabi kılınıyor. Bu gibi sorunların İslami düşüncenin gündemine yerleşerek tartışılması gerekiyor. Nasıl ki, Batı’da sol düşünce içine girdiği krizden sonra estetik sorunsal üzerinden bir canlanma yaşadıysa, estetik sorunsal İslami düşünceye de bir dinamizm kazandıracaktır. Üstelik yükselen neo-selefi akımların ve bunların karşısında “ılımlı” olarak nitelendirilen “akılcı” eğilimlerin çekişmesinde örselenen İslam maneviyatının korunması açısından bu mesele önemlidir. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu meselenin önemini farkederek bir inisyatif almış olması takdire şayandır. Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in okuduğu sonuç bildirgesi, sanata dair bir İslami hissiyat geliştirmek isteyenler için manifesto niteliğinde bir zemin teşkil ediyor.

Yenilik ihtiyacı ve taklit

Bildiride sanata neyi nasıl yapacağına dair fıkıh perspektifinden değil, neyi neden yapacağına dair hikmet perspektifinden bakmak gerektiği teyit ediliyor. İslam’ın temel kaynaklarına bağlı kalma ısrarıyla yeniden üretilmeye çalışılan sanat formlarının böyle bir anlayışla ele alınması “yaratıcılık” sorununa bir açılım getirecektir. Nitekim, İslami sanatların (İslami nitelemesi sosyolojik anlamda kullanılmaktadır) günümüzde en önemli açmazının yenilenme (modernlik) ihtiyacı olduğu gerçektir. Bir yanda geleneği bozmama adına taklide dayalı bir üretimin sadakati, öte yanda yenilik adına sanatların doğasını bozan bir üretimin pervasızlığı vardır. Oysa geçmişte Müslümanlar, estetik ve etik değerlerin bir bütünlük oluşturduğu metafizik düşüncesiyle özgün eserler ortaya koymuşlardır. Bunun formülü Heidegger’den mülhem ontolojik bir denklemde saklıdır. Vicdanla doğaya bakan sanatçı vecde gelerek mevcudiyetin hakikatini vücuda getirir; dolayısıyla bir sanat eseri bir olayın meydana gelmesidir ve her olay kendi özgünlüğü ile meydana gelir.

İslam sanat ve estetik anlayışında başlıca kaynak Kur’an ve nebevi mirastır. Kur’an güzelliğe ontolojik bir anlam atfetmektedir. Hz. Muhammed (s.a.v.) de sözlerinde ve davranışlarında etik ve estetik bir tavır sergilemiştir, yani yaşama sanatı olarak etiğin en mükemmel örneğini miras bırakmıştır. İlk Müslüman nesiller de Kur’an ve sünnet yolundan giderek İslami sanatların temellerini atmışlar ve onları izleyen nesiller de bunları geliştirmiştir. Bu sanatların özelliklerine bakıldığında ihtişam yerine tevazu, süsleme yerine sadelik, temsil yerine taklit ama derin bir kozmolojik anlam ve metafizik tasavvur vardır. Günümüzde bu özellikler pek yansımamaktadır. Bunun başlıca nedeni estetik ve etik arasındaki bağın koparak sanatın salt estetik bir faaliyete indirgenmiş olmasıdır. Ssanatların yeniden tefekkür ettirici, dolayısıyla manevi bir anlam ve derinlik kazanması için etik ve estetik arasındaki bağı yeniden tesis edecek bir fikri gayret gereklidir.

Sanat eserleri Allah ile aramızdaki ilişkinin muhabbet temelinde gönülden olması için bize alemi hep onu hatırlatacak ayetlerden müteşekkil bir halde temaşa edebilmemize imkan verecek görme, duyma, algılama ve düşünme fırsatı vermelidir. Kainattaki her şey Allah’ın sonsuz kudretiyle yaratıcılığının birer tezahürü ve onun sıfatlarının birer tecellisidir. Ahsenü’l-halikin olan Allah, en güzel şekilde yarattığı insandan yaratılış amacına uygun olarak yeryüzündeki düzen ve ahengi korumasını istemiştir. Bu itibarla insan aleme bir sanatçı gözüyle bakıp ondaki ilahi güzelliği keşfetmeye çalışmalıdır. Öyleyse İslam toplumları için meslek olarak sanattan pek söz edilemez. Her Müslüman Allah’ın kendisine verdiği yetenekleri layıkıyla kullanarak yaptığı iş ve ortaya çıkardığı ürünle Allah’a şükrünü ifade etmeye çalışır ve şükrünü en iyi şekilde ifade edebilmek için sarfettiği gayretle estetik olarak mükemmel eserler üretir ve biz de onlarda Allah’ın yaratma gücünün sonsuzluğunu idrak eder, Esmai’l Hüsna’yı zikrederiz.

Hakikatin dili olarak sanat

Sanat eseri her tür ve biçimiyle bir ifade aracı olarak dilsel bir özellik taşır ve bu nedenle bizden anlaşılmayı bekler. Bu bağlamda İslam’da sanat hakikatin dili olarak anlamlı ve önemlidir. İslam sanat anlayışı, varlık ve hakikati merkeze alarak duyusal her türlü biliş, kavrayış ve deneyimi onto-teolojik bir zeminde buluşturan genişliğe sahiptir. Bu nedenle estetik zevki, maneviyattan soyutlayarak sadece bedensel bir işleve indirgemek İslam sanat anlayışı için söz konusu olamaz. Bu anlayıştan neşet eden sanat anlayışı teşhire ve görünüşe değil, içeriğe yönelir. Nitekim, İslam dünyasında ortaya konan sanat eserleri, İslam’ın yayıldığı tarihsel süreçte farklı coğrafyaların ve kültürlerin çeşitlilik, renklilik ve zenginliği yansıtmakla beraber, aynı manevi evrenin özelliğini taşır. Onlar, kesret aleminde vahdetin tezahürleridir.

Sanat ve estetiği İslami çerçevede konuşmak öncelikle bir dil sorunudur. Bugün İslam sanatının üzerine oturduğu temeller ile İslam sanatını anlamak için kullanılan estetik anlayışların temelleri birbirinden farklıdır. Bunun nedeni estetik düşünce ve sanat felsefesine yön veren kavramların büyük ölçüde Batıdan ithal edilmiş olmasıdır. Oysa Müslüman toplumların ürettiği eserler tam olarak Batılı metafizik düşüncesi içinden açıklanabilir değildir. İslam sanatlarının bağlamları ile Batı sanatlarının bağlamları birbirinden farklıdır. Elbette Batılı estetik teoriler ve sanat kavramları hikemi oldukları ölçüde temellük edilebilir; ama bunun için bu teori ve kavramların yeniden İslami bir telakki ile okunmaları gerekir. Asıl olarak da, İslam sanatlarına referans teşkil eden felsefe ve fikirlerin güncellenmesi, aktarılması, tahlil ve tenkit edilmesi, yorumlanması ve bu minvalde çalışma ve yayınların teşvik edilmesi gerekir. İslam’ın bir inanma biçimi olduğu kadar bir yaşama biçimi olması hasebiyle İslam sanatının dini olduğu kadar seküler bir boyutu da vardır. Bu yüzden İslam toplumlarının ürettiği dindışı eserler de İslam sanatı olarak değerlendirilmelidir. İslam sanatı sadece bir inancı yansıtmaz; o aynı zamanda dünyaya dair bir algılama ve görme biçimidir. Bu yüzden bize alemi ve dünya hayatını anlamak için ufuklar açar; alemi temaşa ederken manayı tefekkür etmek için bize imajlar sunar.

‘İslami sanat’ın ihyası

Tarih boyunca din ve sanat arasında doğrudan bir ilişki olmuştur. Walter Benjamin buna sanatın ritüelin hizmetinde olması der. Sanat çoğu zaman dini konuları işlemiştir ve böylece dine hizmet etmiştir. İslam sanatı bu bahiste belli bir edebi gözetmiş ve sınırlar koymuştur. Hıristiyanlığın bununla ilgili farklı bir yaklaşım göstermesi onun Helenistik pagan kültürü özümsemiş olmasıyla ilgilidir. Fakat İslam’ın paganizme kesin bir tavrı vardır. Bu nedenle dini konular olsun dünyevi konular olsun sanatta işlenirken müstehcenlikten kaçınmaya özen gösterilmiştir. İslam sanatı salt duyulara hitap ederek bir haz vermeyi ya da estetik bir etki bırakmayı değil, Batılıların “spirit” dediği, ruha ve zihne hitap ederek bir coşku vermeyi ve etik bir kaygı uyandırmayı amaçlar.

Sayın Görmez, sonuç bildirgesinde hem Diyanet İşleri Başkanlığı olarak hem de diğer akademik, kültürel kurumlar olarak İslami sanat bilincinin geliştirilmesi, nesillere aktarılması ve toplumda yaygınlaştırılması için bazı önemli tavsiyelerde bulunuyor: Toplumda İslami sanat ve estetiğine dair bir ilgi uyandırmak için her seviyeye hitap eden ve prestij nitelikli eserlerin neşredilmesi amacıyla kamu ve sivil yayıncılıkla işbirliği içinde yeni kitaplar yayımlanması önemlidir. DİB, bu bahiste tavsiyeyle kalmamış, gerçekten prestij nitelikli eserler neşretmeye başlamış. Şeyh Galib, Ümmü Sinan gibi mutasavvıfların divanlarını çok özenli ve estetik bir sunum içinde yayınlamışlar ki, teşekkür ediyor ve kendilerinden devamını bekliyoruz. Din dilinin sanatsal formlar aracılığıyla zenginleştirilerek ihya edilmesine özen gösterilmesi, çocuk ve gençlere klasik ve dini sanatların sevdirecek çalışmalar yapılması, İslami sanat müktesebatının ulaşılabilir olması için bir İslam sanatı kütüphanesi ve müzesinin kurulması gerekliliklerine yapılan vurgular da ivedilikle yerine getirilmesi elzem olan işlere dair farkındalık oluşturuyor. Biz de ülkeye hiçbir fayda getirmeyecek ve bazı ucuz hesaplar peşinde olanların gündemde tutmaya çalıştığı şer tartışmalar içinde hak ettiği ilgiyi göremeyen bu hayırlı konuya dair bir farkındalık oluşturmaya çalışıyoruz.

[email protected]