İsrail ve Rusya hamlesinde kim kaybeder?

Cafer Talha Şeker / Marmara Üniv. Ortadoğu ve İslam Ülk. Araş. Ens./ ORDAF
16.07.2016

Akdeniz ve Karadeniz’den Türkiye’ye bağlanarak Avrupa’ya aktarılacak enerji işleri ABD’nin istediği şekilde yapılmazsa Washington da bundan rahatsız olacaktır. Amerikalılar bu bölgede kaybetmeyi göze alamaz. Bu yüzden eğer Türkiye-İsrail-Mısır enerji işini istedikleri gibi yönetemezlerse önlemeye çalışırlar veya Suriye’nin kuzeyinde koridor açarak rekabeti kızıştırmayı tercih ederler.


İsrail ve Rusya hamlesinde kim kaybeder?

Türkiye, 2010 - 2016 arasında bir yandan İsrail ile siyasi gerginlik yaşıyor diğer yandan ticari ortaklıkların pazarlığını yapıyordu. Kasım 2015’ten beri Rusya ile arası gergindi. Haziran 2016’da hem İsrail ile hem de Rusya ile münasebetlerin düzeleceği ilan edildi. Hemen akabinde İstanbul’daki terör saldırıları meydana geldi. Bu saldırıların İsrail ve Rusya hamleleriyle alakası olduğu düşünülüyor. Bazı ülke veya ülkelerin yeni Türk dış politikasından rahatsız olacakları dile getiriliyor. Bunlar şimdilik filmin sonu gelmeden yapılan yorumlar, geliştirilen komplo teorileri veya dedikodulardan ibarettir. Ancak haritaya bakarak konuşacak olursak Türkiye’nin yakın gelecekte İsrail ve Rusya ile yeniden işbirliği geliştirmesinin ABD - AB arasında ve Rusya’nın bu ikisiyle olan rekabetinde yeni bir dinamik oluşturacağını öngörebiliriz.

Ağır sanayisi gelişmekte olan Türkiye’nin elektrik, petrol, gaz tüketimi çoğalıyor ve enerji kaynaklarına ihtiyacı artıyor. Ankara, bir yandan Türkiye’nin Avrasya haritasındaki stratejik değerini yükseltmek diğer yandan yükselen ekonomisi için gerekli enerji kaynaklarını çeşitlendirmek mecburiyetindedir. Hal böyle olunca Türk dış politikası, Akdeniz, Karadeniz ve Basra Körfezi’ndeki petrol ve gazın Anadolu üzerinden Avrupa’ya aktarılmasına ortak

olmayı hedefliyor. Bu minvalde İsrail, Rusya ve Mısır ile münasebetlerin düzeltilmesi gerekiyordu. Gereken adımlar atıldı ancak bu ortamda kimlerin zarar edebileceğini ve rahatsız olabileceğini de iyi hesaplamak gerekiyor. Zira bu adımlar bölgede İran’ın önünü kapatırken Batı’da birbiri ile rekabet halindeki Avrupalı ve Amerikalı güçleri düşündürüyor.

Yeni enerji hatları 

Türkiye’nin hedeflenen yeni dış politikasında Mısır ile yakınlaşmak için adımlar atılıyor. Nitekim ilişkiler kopmadan önce iki ülke arasında enerji ve güvenlik başta olmak üzere büyük girişimler için adımlar atılmıştı. Mısır gazını Türkiye’ye bağlama ve buradan Avrupa’ya aktarma projesi olan Arap Doğalgaz Boru Hattı, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki komşuları ile Avrupa arasındaki jeo-ekonomik değerini yükseltecekti. Suriye’deki enerji sektörünün öteden beri Rusların elinde olduğu bilinen bir gerçektir. Dolayısıyla zikrettiğimiz boru hattının Suriye’deki kısmını Rus enerji devi Gazprom’a bağlı şirketler inşa etmişti.

Suriye savaşı başladıktan sonra Humus’tan Kilis’e uzanması gereken kısım savaşın kurbanı oldu ve projenin Türkiye ayağı hedefine ulaşamadı. Hattın bazı kısımları “Arap Baharı” isyanları esnasında saldırıya uğradı. Mısır gazı, İsrail, Suriye ve Lübnan’a aktarıldı ve İsrail’de elektrik üretiminde kullanıldı. Ancak İsrailliler artık Mısır gazına bağımlı değiller. Leviathan bölgesindeki gazı kullanarak enerji üreten ve ihraç eden bir güç olma yolunda çalışmaktalar. Bu yolda Türkiye ve Mısır ile iyi ilişkiler tesis etmeleri ve beraber çalışmaları gerekiyor. Bu

noktada enerjinin alıcısı Avrupa nazarında Türkiye’nin jeo-ekonomik ve jeo-politik konumu yükselmeye devam ediyor. Almanya, dış politikada yalnızlaşmış Türkiye’yi yanına çekmeye çalışırken bu işi becermekte zorlandı. Türklerin Ermenileri katlettiğini iddia ederek Ankara’yı sıkıştırmaya çalıştı. Ancak İsrail ve Rusya ile tekrar yakınlaşma hamlesi yapan Türkiye’nin girişimleri AB’nin bankası olan Almanya’yı mahcup duruma düşürdü. İsrail ve Rusya’dan gelecek gazın Türk ortaklığıyla Avrupa’ya sunulması Berlin’in Ankara’ya karşı kibrini kıracağı gibi ilerleyen günlerde AB - Türkiye münasebetlerinde tarafların çıkar politikalarına ve pazarlıklarına doğrudan tesir edecektir.

Rusya ve olumlu yaklaşımı

Büyük başkentler arasında diplomatik ziyaretçiler gidip gelirken küresel oyuncuların savaş teknolojileri ve kapasitelerini birbirlerine gösterme yarışı devam ediyor. Rus uçak gemisi Akdeniz’e girmeye hazırlanırken Amerikan donanmasına ait savaş gemileri Karadeniz’de gezinmeye başladı. Karadeniz’e giren herhangi bir Amerikan harbiye gemisi ve Akdeniz’e giren Rus uçak gemisi çok farklı manalar ifade etmektedir. ABD, Doğu Avrupa haritasında Rusya ile gerginlik yaşamakta olan müttefiklerine her sahada destek verdiğini açıkça gösterirken Ruslar da Suriye’de yeni operasyonlara hazır olduklarını gösteriyor.

İsrail, Doğu Akdeniz’deki tabii gaz kaynaklarını Avrupa’ya pazarlayarak ekonomisini ve jeo-stratejik değerini güçlendirmeyi hedefliyor. Bu yolda yıllardır sabırla bekledi ve Ankara’da daha rahat çalışabileceği bir iktidarın doğmasını istedi. Ancak nihayetinde Ankara ile anlaşmaktan başka çaresinin kalmadığını düşünerek Gazze’de Türk nüfuzunun oluşmasını bile kabul etti. İsrail için şartlar böyleyken düşürülen savaş uçağına rağmen Rusya niçin Ankara ile yakınlaşmayı kabul ediyor?

Moskova, Körfez’deki İran ve Katar gazının Akdeniz’e aktarılmasına seyirci kalamaz. Bu yüzden Suriye haritasının tamamını Körfez’den gelecek boru hatlarına karşı kapalı tutması gerekiyor. Aksi halde son yıllarda petrol piyasalarında olduğu gibi Avrupa’ya sattığı gazın fiyatı düşecek ve bu gelişmeler Rus ekonomisini iyice sarsacaktır. Moskova, ancak Körfez’deki gazın Akdeniz’e boru hatlarıyla bağlanma işine büyük veya eşit ortak olursa Suriye’de Esad’ın gitmesini kabul eder. Böyle bir durum oluşmadığı için başından beri Esad’ı destekleyerek enerji piyasalarındaki çıkarlarını belli bir seviyede tutmaya çalışıyor.

Rusya, Akdeniz - İran enerji hattının kapalı kalmasından kendi çıkarları için rahatsız olmaz ancak Doğu Akdeniz’deki kaynakların Mısır - İsrail - Türkiye üzerinden Avrupa’ya aktarılmasına seyirci kalmaktansa buna karşı Karadeniz - Anadolu - Avrupa boru hattını devreye sokmayı makul görür. Bu yüzden Türkiye ile yaşadığı krize bağlı olarak iptal ettiği Türk Akımı Boru Hattı projesini yeniden gündeme aldı. Bu hat, Doğu Akdeniz’deki muhtemel boru hatlarına karşı Rusya’nın elindeki kozu olacaktır.

Erdoğan ile Putin arasında yeniden yakınlaşma hamlelerinin başlatılmasını değerlendiren Rus medyası, ABD ve AB ile anlaşmazlıklar yaşayan Ankara’nın Moskova’ya yüzünü dönmek mecburiyetinde kaldığını yazdı. Tarihi hakikate bakacak olursak Osmanlıların son bir buçuk asrı da dâhil olmak üzere Türk dış politikası Rus yayılmacı politikalarına karşı tek başına mücadele vermemek için daima Batı’nın safında yer almayı tercih etmiştir. Buna bağlı olarak Batılı müttefikleri Türkiye’nin bu durumunu sonuna kadar kullanmak istemişlerdir. ABD’nin Suriye’de Türkiye’yi hiçe sayan veya terbiye etmeye çalışan hamleleri bunun günümüzdeki göstergelerinden bir tanesidir. Kürt kartını tamamen Amerikalılara kaptırmamak için hem Ankara ile anlaşıp hem de Kürtleri elde tutmaya çalışan Avrupalıların çift kartlı oyunu sonucunda Türkiye’nin radikal bir adım atarak çevresini genişletmesi gerekiyordu. Bu minvalde Moskova, Tel-Aviv ve Kahire ile başlatılan temasların Ankara’ya güç katması bekleniyor ancak bu hamleler bazı diğer başkentlerde rahatsızlığa yol açacaktır.

Kim rahatsız olur?

Türkiye’nin İsrail, Rusya ve Mısır ile yakınlaşma hamlesinde İran’ın kaybetmesi veya zarar görmesi kaçınılmazdır. Anadolu’yu elinde tutan siyasi irade tarih boyu İran’ı elinde tutan siyasi iradenin Akdeniz’e açılmasına mani olmuştur. Bu yüzden yüzlerce sene Avrupa - Akdeniz - Asya hattındaki ticaret güzergâhlarında güç dengesi Osmanlıların elindeydi ve Sultan ile Şah arasında sürekli savaşlar yaşanmaktaydı. Bu mücadelenin şiddetli yaşandığı bölge Cezire (bugünkü Irak) idi. Osmanlılar döneminde İranlılar defalarca Irak’a girseler de Suriye’ye giremediler. Suriye üzerinden Akdeniz ticaretine ulaşan bir İran, Anadolu’daki ekonominin çökmesine veya büyük zarara yol açacaktı. Bugünkü Türkiye de Basra Körfezi’ndeki zengin petrol ve gaz kaynaklarının Akdeniz’e aktarılma mücadelesinde Anadolu haritasının güzergâh dışında tutulmasına seyirci kalamaz. Ankara, Bilad-ı Şam’da Tahran’ın önünü istese de istemese de kesmektedir ve şartlar bunu gerektirmektedir. Bu yüzden İran medyasında sürekli olarak “Türkiye’yi Osmanlı hayali kuran kimseler yönetiyor” yazıları neşredilmektedir. Mamafih İran, Türkiye coğrafyasına duyduğu ihtiyacı azaltmak için Suriye haritasından vazgeçmemesi gerektiğine inanmaktadır. Dolayısıyla Türkiye’nin yeni dış politika hamleleri Tahran’da derin rahatsızlıklara yol açacaktır.

İsrail’in göz bebeği Leviathan Gaz Sahası’nın oraya çıkışı Amerikan desteğiyle olmuştur. Türkiye ile İsrail arasında Mavi Marmara hadisesinin yaşandığı günlerde Amerikalı Noble Energy İsrail açıklarında petrol ve gaz arıyordu. Bölgede zengin gaz kaynaklarının var olduğu ispatlandığında İsrail’in hem Türkiye hem de Mubarek sonrası Mısır ile ilişkileri kötüleşmişti. Böyle bir ortamda zengin gaz bölgesi gelecek vaat etmiyordu. ABD ve İsrail’in bölge politikalarına yarayacak şekilde İhvan’ın Kahire’de devrilmesi aynı zamanda Suudiler ve BAE şeyhlerinin de işine geldiğinden Mısır’da darbeyle idareyi değiştirenlere kimse itiraz etmedi. 2013’te Türkiye’deki hükümet de büyük depremlerle sarsıldı ancak yıkılmadı. Ankara, Türkiye üzerinde ve etrafında küresel işbirlikleriyle şekillendirilmek istenen yeni enerji hatlarına bağlı politikalardan ötürü iç ve dış siyasette büyük sıkıntılarla karşılaştı. Kürt Meselesi’ni çözmeye yaklaştı ancak küresel enerji rekabeti Kürtleri yeniden silahlandırarak sahaya sürdü. Badireleri atlatan Türkiye nihayet enerji dünyasında yarışan küresel ve mahalli oyuncular ile yeniden masaya oturmaya başladı. Akdeniz’den ve Karadeniz’den Türkiye’ye bağlanarak Avrupa’ya aktarılacak enerji işleri ABD’nin istediği şekilde yapılmazsa Washington da bu işten rahatsız olacaktır. Amerikalılar bu bölgede kaybetmeyi göze alamaz. Bu yüzden eğer Türkiye - İsrail - Mısır enerji işini istedikleri gibi yönetemezlerse önlemeye çalışırlar veya Suriye’nin kuzeyinde koridor açarak rekabeti kızıştırmayı tercih ederler. Veyahut bölgedeki mevcut istikrarsızlığın devam etmesini desteklerler. Nitekim ABD, Avrupa’nın enerji yollarının büyük kısmını kendi elinde tutmanın elzem olduğuna inanıyor ve en büyük ekonomik işbirliği yaptığı AB’nin kendine bağımlılığını sürdürmek istiyor.

[email protected]