İsrail'e karşı olmak

Dr. Hülya Bulut/ Yazar
20.10.2023

Görünen o ki, Filistin'deki savaş ABD ve İsrail tarafından tüm bölgeye yayılmak isteniyor. Hatta, III. Dünya Savaşı'nın altyapısı mı hazırlanıyor bilinmez ama, artık dengeler Batı'yı Batı'nın başına bela etme dönemine girildiğinin de sinyalini veriyor.


İsrail'e karşı olmak

Filistin günümüzde 138 Birleşmiş Milletler (BM) üyesi tarafından tanınan ve 2012'den itibaren Birleşmiş Milletlerde üye olmayan bir gözlemci devlet statüsünde. Batı Şeria (İsrail-Ürdün sınırı) ile Gazze Şeridi'nde (İsrail-Mısır sınırı) hüküm süren bir Arap devleti. Başkenti Kudüs olarak belirlenmesine rağmen, İsrail'in işgalinden dolayı merkezi ise Ramallah-Batı Şeria. II.Dünya Savaşı'ndan sonra BM bu bölgede Yahudi, Arap ve uluslararası Kudüs bölgelerini oluşturuyor. Ancak, bu bölgesel bölünmeler Arap devletleri tarafından kabul edilmeyince ve İsrail de devlet olarak kurulunca, 1948'de Arap-İsrail savaşı başlıyor ve ardından Gazze'de Filistin Hükümeti kuruluyor.

Kurulan bu hükümet Filistin'in tamamını (İsrail, Ürdün'deki Batı Şeria, Gazze ve Kudüs bölgeleri) yönettiğini iddia etse de, aslında sadece Gazze'yi yönetiyor. 1967 yılındaki 'Altı Gün Savaşı' sonucunda ise İsrail, Mısır'dan Gazze ve Sina Yarımadası'nı alırken, Ürdün'den Batı Şeria'yı, Suriye'den ise Golan Tepeleri'ni alıyor. Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) Başkanı Yasser Arafat, Cezayir'de 1988'de Filistin Devleti'nin kuruluşunu ilan ediyor. Oslo Anlaşmalarını takip eden 1993 yılına gelindiğinde ise Batı Şeria ve Gazze Şeridi'ndeki A ve B bölgelerini yönetmek için Filistin Ulusal Otoritesi kuruluyor. 1995'te Yaser Arafat ve İzak Rabin arasında yapılan II.Oslo Görüşmesi'ni takiben Filistin topraklarının hangi idari rejime tabi olacağını gösteren bir sınıflandırma da yapılıyor.

Buna göre, Batı Şeria A Bölgesi (yüzde 17), B Bölgesi (yüzde 24) ve C Bölgesi (yüzde 59) olarak üçe ayrılırken; A Bölgesi tamamen Filistin Otoritesi'ne, B Bölgesi Filistin Otoritesi ve İsrail'in ortak yönetimine, C Bölgesi ise tamamen İsrail kontörlüne veriliyor. Halihazırda Filistin nüfusunun tamamına yakını A ve B bölgelerinde yaşamakta ve Gazze'de Hamas, Batı Şeria'da Mahmud Abbas liderliğindeki Filistin Özerk Yönetimi idareden sorumlu. Bu noktada her iki yönetimin de arka planının çok iyi incelenmesi gerektiğini vurgulamak isterim.

Uluslararası hukuka aykırı biçimde kuruldu

1948'de Yahudi Milli Konseyi'nin kuruluşunu ilan ettiği İsrail, uluslararası hukuka aykırı şekilde kurulmuş ve Yahudi yerleşimleriyle bölgede genişleyen bir devlet statüsünde. Gazze ve Batı Şeria, BM tarafından Filistin adı altında tek bir siyasi yapı olarak kabul ediliyor ve sınırları resmen belirlenmiş değil. Kuruluşunun ardından 75 yıl geçmesine rağmen, dünya hala İsrail'in sınırlarını tartışadursun...

İsrail'in asla bitmek tükenmek bilmeyen insanlık dışı saldırıları, yukarıda yer verdiğim tüm kavramsal ve akademik yaklaşımları yerle bir edecek kadar zıvanadan çıkmış durumda. Aslında insanlık tarihi de, buna benzer akıl tutulmaları ile dolu. Mesela, Nazilerin Yahudi soykırımı, Amerika'nın Japonya'ya atom bombası atması, II.Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'da yaşanan en büyük insanlık trajedisi olan Srebnista Katliamı ile Müslüman soykırımı gibi...

Hele hele 17 Ekim'de, Gazze'deki El-Ehli Arap Hastanesi'ni hedef alan ve çoluk-çocuk, genç-yaşlı, kadın-erkek demeden, vicdandan, dinden-imandan, insan haklarından, uluslararası ilişkilerden, savaş hukukundan... asla ve kat'a nasibini almadan yüzlerce sivil Filistinlinin ölümüne sebep olarak onların yaşam hakkını, bir o kadarının da yaralanmasına yol açarak onların da umut haklarını elinden alan İsrail yönetimini şiddetle kınamak, insanın içinde yanan ateşi söndürmesine ne kadar yardımcı olur bilemiyorum.

İsrail'e karşı Yahudiler

Şimdi tam da burada, Haham ve Neturei Karta İngiltere Temsilcisi Elehanan Beck'in İsrail'i kınayan bir protesto gösterisinde verdiği bir röportajdan bahsetmek istiyorum. Haham konuşurken, bazı pankartlarda şunlar yazıyordu:

-Zionism is the cause of Mideast bloodshed.

-State of Israel DOES NOT represent authentic Jewry.

-Israel is state organised terror. (www.nkEurope.org)

-The reality, The Zionists ignited the fire both now and the past. (www.NKUSA.org)

Haham Elehanan Beck ise şunları söylüyordu:

"Buraya Filistin halkına desteğimizi göstermek için geldik. Kudüs'te devam eden olaylar çok kötü. Cinayetler, olan bitenler büyük bir utanç. Allah adına, Tevrat adına ve biz Yahudiler adına yapılan her şey utanç verici. Biz buraya Yahudilerin sesini duyurmaya geldik. İsrail devleti Tevrat'a karşı geliyor. Tevrat'a göre Yahudiler sürgün edildi ama bir çıkış bahşedildi. Sürgüne karşı gelmek Allah'a karşı gelmekti. Yaramazlık yapan çocuğuma 'git köşede 10 dakika bekle' dediğimde eğer beni dinlemez ve dışarı çıkarsa, bu verdiğim cezayı umursamıyor ve 'ben ne istersem onu yaparım' demektir. Aynı şekilde Allah bizi sürgünle cezalandırırsa, eper direnirsek, onun yüceliğine karşı geliyoruz demektir. Ona inanalar böyle yapmazlar, yapamayız.

Siyonistlerin özgür topraklarda yaptığı da bu. İnsanları öldürerek, başlarını keserek topraklarına çökmek nasıl mümkün olabilir? Özellikle iki şey beyan edilmiş: Öldürmeyeceksin, çalmayacaksın. Siyonistlerin yaptığı bu. Allah adına, Tevrat asına yaptıkları bu. Aslında ateistler, Allah'a inanmıyorlar. Tevrat'ın ayetlerini bağlamına aykırı kullanıyorlar. Örnek veriyorum. Gelin vaad edilmiş toprakları ele alalım. Vaad edilmiş topraklar deyip duruyorlar. Eğer Tevrat'a bakarsanız görürsünüz. Altı yerde geçer, Yahudiler ancak çok ahlaklı hayat sürdürürlerse, toprak vaad edilmiştir. Eğer öyle olmazsa Tevrat'ta Yahudilerin yerlerinden edileceği yazılmıştır. Kitaptaki peygamberlere bakarsanız görürsünüz. Jeremiah (Yeremya), Ezhekiel (Zekeriya), Isaiah (Yeşeya) ...Allah bizi uyarmak için, tövbe edelim diye peygamber gönderdi. Tövbe etmediğimiz için bizi topraklarımızdan sürdü. Sürüldük ama bize ilahi bir anahtar verildi.

Siyonistler, Yahudileri korumak zorunda olduklarını söyler. Yahudilerin güvenli bir yere ihtiyacı olduğunu. İki gerçeği görelim. Günümüze Yahudiler için en tehlikeli yer orası. Filistinliler'i demiyorum. İsrail devletini kastediyorum. Yahudiler burada dünyanın her yerinde, Müslüman ülkelerde bile huzur içinde yaşıyor. Fas'ta, İran'da huzur içinde yaşıyor. Sadece İsrail devleti Yahudiler için çok tehlikeli. Her gün, her seferinde ayrı bir cinayet, ayrı bir patlama. Bütün bunlar Yahudileri kurtarmıyor, tehlikeye atıyor. Ayrıca eklemek isterim ki, Yahudilerin Müslüman ülkelerde yaşadığı değerli bir geçmişleri oldu. Yüzyıllarca sorunsuz bir şeklide yaşadık. Ben Filistin doğumluyum ve huzur içinde yaşamak için doğduğum yerden ayrılmayı tercih ettim. Sadece benim ailem değil, on binlerce aile İsrail kurulduğundan beri orayı terketti.

Annem anlatırdı. Bir zamanlar Filistinliler'le birlikte güzelce yaşarmışız. Birbirimizin çocuklarına bakarmışız. Söylediğim gibi dünyadaki Müslüman ülkeleri örnek verdim. Türkiye, Yemen, İran, Fas...dünyanın her yerinde Yahudiler sorunsuz bir şekilde yaşıyorlar. Biz, iki devletli çözümü dahi desteklemiyoruz. Söylediğim gibi, Yahudiler sürgün edildi ama ilahi bir çıkış gösterildi. Bir karış toprağa bile sahip olmamıza izin yok. Bütün ülke Filistin'e iade edilmeli. Herkes soruyor; bütün ülkeyi Filistin'e iade etmek mi istiyorsun? Onlar da bütün Yahudileri öldürüp denize mi döksün? Neyin var senin? Ancak bu Siyonistlerin tamamen yanlış bir propagandası. Filistinliler'in, Yahudiler'le hiçbir sorunu yok. İşgalcilerle sorunu var. Her iki taraf, Hamas ve Fatah Yahudiler'le bir sorunu olmadığını defalarca ilan ettiler. İşgalcilerle ve katillerle sorunları var. Topraklarını kendilerinden alanlarla problemleri var.

Dua ediyoruz ve bekliyoruz ki, İsrail devleti tamamen dağılsın. Barış içinde dağılsın, kimse incinmeden. Dileriz, bu yakın bir zamanda olur ve biz de görürüz.

Stamford Hill, Kuzey Londra'da yaşıyorum ve size oraya davet ediyorum. Gelin de, ne büyük bir Yahudi toplumu olduğumuzu görün. Binlerce Yahudi aile var. Orada bir tane dahi İsrail bayrağı görmezsiniz. Eğer görürseniz, her biri için size 100 sterlin veririm."

Kalbimiz ve aklımız

Hiç kuşkusuz ki, bizim de bütün dualarımız, bütün desteğimiz dini, dili, ırkı ne olursa olsun, Allah'ın yarattığı tüm canlar ile; zulme, yok sayılmışlığa, soykırıma, adaletsizliğe, aşağılanmaya, saygısızlığa...maruz kalmış ve buna karşı direnen tüm canlar ile birlikte. Diğer yandan mevcut durum ve koşullar değerlendirildiğinde görünen o ki, iki taraf arasındaki savaş ABD ve İsrail tarafından tüm bölgeye yayılmak isteniyor. Hatta, III.Dünya Savaşı'nın altyapısı mı hazırlanıyor bilinmez ama, artık dengeler Batı'yı Batı'nın başına bela etme dönemine girildiğinin de sinyalini veriyor.

[email protected]