İsrail'in dezenformasyon savaşı

Dr. Emine Çelik/ Yazar
6.11.2023

İsrail'in stratejisinin ilk etapta Gazze'nin akabinde de Filistin'de birçok şehrin boşaltılarak milyonlarca Filistinlinin ülkelerinden çıkarılması olduğunu görmek hiç de zor değil. Böyle bir durumun gerçekleşmesinin sonucunda bölgedeki dengelerin derinden sarsılacağını söylemek mümkün.


İsrail'in dezenformasyon savaşı

Rapoport'un terörizmin dört dalgası olarak değerlendirdiği metaforunun üzerine eklemlenen ve beşinci dalga olarak bilinen yeni terörizm dalgasının başlangıç tarihi olan 11 Eylül ABD saldırıları sonrasında bazı kavramların kabuk değiştirdiği bilinen bir gerçekti. Öyle ki terör, terörizm, radikalleşme gibi kavramlar ABD başta olmak üzere Batılı güçlerin iç ve dış politikalarına göre şekillendirildi. Söz konusu ülkelerdeki siyasetçilerin kavramı politize etmekten geri durmadıklarını da söylemek gerekir. Halihazırda gelinen noktada Ortadoğu bölgesindeki gerçekleştirdikleri bir dizi dolaysız ya da dolaylı savaş ve çatışma sonrasında bir başka ülkenin teröristi onların özgürlük savaşçısı, radikali ise aktivisti haline dönüştü. Kavramların içinin boşaltılmasının ya da en genel haliyle politik eksenler etrafında değişime uğratılmasının akabinde İsrail'in Gazze'ye 7 Ekim 2023 tarihinde başlayarak halen devam ettiği saldırısı ikircikli tutumları bir üst segmente taşıdı. Arka planda da birçok uluslararası normun yerle bir edildiğini söylemek mümkün. BM'in "acil, kalıcı ve sürekli bir insani ateşkes çağrısında bulunularak, çatışmaların durdurulması" için yapılan Acil Filistin oturumu 120 evet, 14 hayır ve 45 çekimser oy ile kabul edilmesine rağmen, İsrail BM'nin meşru kararını tanımadı. UNICEF'in sözcüsü James Elder'in Gazze'nin binlerce çocuğa mezar, kalanlar içinse cehenneme dönüştüğü sözü ne İsrail ne de destekçileri ABD, Avusturya, Macaristan ve uluslararası konjonktürde varlık gösteremeyen diğer ülkelerde herhangi bir empatiye neden olmadı. Öyle ki Batı'nın en temel prensipleri olarak, üçüncü dünya ülkelerine siyasi, sosyal ve ekonomik alanlarda baskı kurduğu; ifade özgürlüğü, basın ve yayın özgürlüğü, insan hakları ve adaletin, İsrail'in Gazze'ye düzenlediği son saldırısı sonrasında anlamsızlaştırıldığını görüyoruz.

Meşrulaştırma çabaları

İsrail saldırıları sonrasında sosyal medya başta olmak üzere görsel ve yazılı medyada da aktif savaş alanındaki görüntüler, videolar, ilk elden anlatımlar sonucunda bir enformasyon yığılması meydana geldi. Yalanlarla dolu anlatılar, kurgu görüntü ve videolar ile gerçeklerin içiçe geçtiği durumlardan tüm bilgi ekosisteminin etkilendiğini söylemek gerekir. Buradan hareketle toplumda bireylerin gerçek ve kurguyu ayıramadıkları sıkıntılı bir tablo ortaya çıktı. Asıl tehlike ise dezenformasyonun birey ve toplumları yanlış bilgilendirmesi değil, aynı zamanda da yanlış bir şeyin doğru bir şeymiş gibi algılanmasına sebep olması. Bu bağlamda da ilk etapta İsrail hükümeti ve İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) Hamas ve Kassam Tugayları'yla ilgili gerçek olmayan ve/veya önceden hazırlanmış yalan haber, fotoğraf ve videoları META ve X üzerinden yaymaya başladı. Dünyanın dört bir yanındaki insanlara sosyal medya platformları ve haber ajansları tarafından savaşla ilgili çift taraflı bilgi aktarımı sağlanırken insanlar, İsrail ve destekçilerinin tüm dezenformasyon çabalarına rağmen birçok ülkede ilk etapta savaş karşıtı, ikinci etapta da İsrail karşıtı gösterilere destek vermeye başladılar. İsrail'in insan hakları ihlalleri ve soykırıma uzanan saldırıları kamuoyunda büyük bir vicdani yaralanma gerçekleştirirken, uluslararası kuruluşlar İsrail yanlısı ve karşıtı olarak derin görüş ayrılıkları yaşıyor. İsrail hükümeti ve IDF kendilerini savunmak için özellikle sosyal medya platformları üzerinden dezenformasyonu bir adım öteye geçirerek hibrit savaşın bir saç ayağı olarak kullanmaya başladı. Adım adım takip edildiğinde; sansür, gerçeklerin çarpıtılması ve bilinçli yalan haber yayımlanması olarak dezenformasyonlarını kurguladıklarını görüyoruz. Bu perspektiften de özellikle İsrail'e yoğun bir destek veren META şirketine ait Instagram ve Facebook platformlarında İsrail'in gerçekleştirmiş olduğu insan hakları ihlallerini meşrulaştırmak adına Hamas saldırısı olduğu iddia edilen görüntüler servis edildi. Söz konusu görüntüler IDF askerlerinin kendi medya kuruluşlarına verdikleri röportajların sızdırılması sonucunda yalanlandı. Ek olarak Instagram ve Facebook'ta İsrail ve destekçilerinin yoğun baskısı sonucunda Gazze ve Filistin yanlısı bilgi, görüntü ve videoların sansürlendiğine dair kuvvetli bilgi akışları gerçekleşti. X platformunda ise şirket CEO'su Elon Musk'ın uluslararası kamuoyunun baskısıyla Filistin ve özellikle Gazze'ye destek vermesi, İsrail hükümeti ve destekçilerinin nefret söylemlerine neden oldu. Yaşanılan insan hakları ihlallerine yönelik suçların filtresiz bir şekilde X üzerinden tüm dünyaya yayılması, IDF'in burada daha aktif bir şekilde dezenformasyon yürütmesiyle sonuçlandı. Kassam Tugaylarının sivilleri kalkan olarak kullandığı iddia edildi, hastaneler ve mülteci kamplarının bombalanması için Hamas'ın üst komuta kademesinin ve tünellerinin buralarda olması gibi zorlama bir gerekçe sunuldu. Bunlar İsrail'in Gazze'ye düzenlediği ağır bir hava bombardımanı meşrulaştırmak için kullandığı birkaç argümandan yalnızca birkaçı. Özellikle uluslararası kamuoyunda büyük bir infiale sebep olan El Ehli hastanesinin bombalanmasının İsrail ve ABD tarafından örtbas edilme çabaları ise dikkat çekici. İlk olarak X üzerinden saldırıyı üstlenen İsrail hükümeti ve IDF, uluslararası kamuoyunun tepkisi sonrası atmış olduğu tweetleri sildi, akabinde de söz konusu saldırıyı Hamas'ın gerçekleştirdiğini iddia etmiştir. Bu savlarını uluslararası platformda desteklemek amacıyla ABD Başkanı Biden, Gazze'den İsrail'e gönderilen başarısız bir füze olduğunu söyledi. BM'nin ateşkes kararını tanımaması sonrasında gerçekleştirilen ilk toplantıya katılan İsrail heyetinin göğüslerine Davut Yıldızı takarak tüm dünyaya Nazi göndermesi yapması, işlediği savaş suçlarının bastırılması için uluslararası kamuoyunu şekillendirmek istemesinden öteye gidememektedir. Bu bağlamda da İsrail'in yürüttüğü insanlık dışı savaşın etkilerini azaltmak için hızlı bir şekilde dezenformasyon savaşını yürüttüğü söylenebilir.

Amaçlanan strateji

İsrail'in amaçladığı hedefe, tüm insanlık dışı saldırıları ve kullanılan yasa dışı bombaların yanı sıra, uluslararası basın ve yayın organlarının birçoğunun desteğini alarak devam ettirdiği dezenformasyon ile ulaşma gayreti içinde olduğu da ortada. İsrailli yetkililer Gazze'deki sivillerin Sina'ya zorunlu göç ettirilmesiyle ilgili bir "çözümü" ileri sürerken, Mısır başta olmak üzere, uluslararası sistem içerisindeki birçok aktörden tepki aldı. Alternatif olarak ise İsrailli yetkiler savaş sona erene kadar sivil Filistinlilerin Gazze şeridinin Kuzeyindeki Negev Çölü'nde çadır kentlerde kalmalarının güvenli olabileceğini ileri sürdü. İsrail çerçevesinde her iki perspektiften de bakıldığında amaçlanan stratejinin ilk etapta Gazze'nin akabinde de Filistin'de birçok şehrin boşaltılarak milyonlarca Filistinlinin ülkelerinden çıkarılması olduğunu görmek hiç de zor değil. Böyle bir durumun gerçekleşmesinin sonucunda bölgedeki dengelerin derinden sarsılacağını söylemek mümkün.