İsrail'in yanında olmak ABD'yi zora soktu

Faruk Önalan/ Yazar
9.01.2024

Netanyahu ve radikal isimlerden oluşan kabinesinin savaşta yeni cepheler açma çabaları, boykot faaliyetleri, Husilerin 32 kilometre genişliğindeki Babülmendep Boğazı'ndan geçen gemileri hedef almaya başlamasıyla dünyanın en büyük nakliye şirketlerinin birer birer rotalarını Kızıldeniz'den uzaklaştırması ve küresel tedarik zincirlerinde ciddi aksamalara yol açması gibi sorunlar ABD'yi zor durumda bırakmıştır. Üstelik bugüne kadar tam destekle ardında durduğu İsrail, Hamas ve onun silahlı kanadı İzzettin el Kassam Tugayları karşısında herhangi bir başarı elde edememiş aksine ağır kayıplar vermiştir.


İsrail'in yanında olmak ABD'yi zora soktu

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, 7 Ekim'de başlayan İsrail-Hamas savaşının ardından dördüncü kez gerçekleştirdiği Orta Doğu turuna Türkiye'den başladı. Bu Blinken'ın Ankara'ya ikinci ziyareti oldu. Bunun yanında özellikle 7 Ekim'den bu yana Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Blinken arasında telefon görüşmeleri de oldukça yoğun olmuştur.

Ankara ilk günden itibaren kalıcı bir ateşkesin sağlanması ve iki devletli bir çözümün hızla masaya getirilmesi konusundaki tutumunu ısrarla sürdürmüştür. Hatta Blinken, 8 Ekim'de Fidan ile yaptığı ilk telefon görüşmesine dair yaptığı paylaşımda benzer bir çağrıda bulunmuşsa da saatler sonra silmek zorunda kalmıştı. Söz konusu paylaşımda geçen "ateşkes" kısmı Tel-Aviv yönetimi ve onların ardındaki lobi tarafından tepkiyle karşılanmıştı. "Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile 'Hamas'ın İsrail'e yönelik terör saldırıları' hakkında yine bir görüşme gerçekleştirdik. Türkiye'nin ateşkes çağrısını ve Hamas'ın acilen tüm rehineleri serbest bırakmasını teşvik ettim." O günden sonra Beyaz Saray başta Birleşmiş Milletler olmak üzere her platformda ateşkes karşıtı bir politika izlemiştir.

Başarı dedikleri, sivil öldürmek!

Ancak, Netanyahu ve radikal isimlerden oluşan kabinesinin savaşta yeni cepheler açma çabaları, boykot faaliyetleri, Husilerin 32 kilometre genişliğindeki Babülmendep Boğazı'ndan geçen gemileri hedef almaya başlamasıyla dünyanın en büyük nakliye şirketlerinin birer birer rotalarını Kızıldeniz'den uzaklaştırması ve küresel tedarik zincirlerinde ciddi aksamalara yol açması gibi sorunlar ABD'yi zor durumda bırakmıştır. Üstelik bugüne kadar tam destekle ardında durduğu İsrail, Hamas ve onun silahlı kanadı İzzettin el Kassam Tugayları karşısında herhangi bir başarı elde edememiş aksine ağır kayıplar vermiştir. Sadece Hamas'ın iki numarası Salih el Aruri'ye Hizbullah'ın kalesi olan Beyrut'ta SİHA saldırısı düzenlemiştir. Her ne kadar ABD, saldırıda bir katkılarının olmadığını söylese de istihbarat desteği kaçınılmaz görünmektedir. Öte yandan İsrail istihbarat birimleri (MOSSAD, ŞİN-BET, AMAN) bir numaralı hedef olarak belirlediği Yahya Sinvar'ın izine dahi ulaşamamış, IDF takas anlaşması haricinde tek bir rehine kurtaramamıştır. Elit birimleri ile düzenledikleri kurtarma operasyonları da başarısızlıkla sonuçlanmış, ağır kayıplar verilmiştir. Tek başarılı (!) oldukları alan ise çoğunluğu bebek, çocuk, kadın olmak üzere binlerce masum sivilin öldürülmesidir. Bu saldırılarda hedef gözetilmediği için kendi vatandaşları olan rehinler de öldürülmüştür.

Çifte standart uygulamayın!

Dünyada oluşan tepki karşısında başta ABD medyası olmak üzere politikacılar da sivillere yönelik acımasız saldırılara karşı çıkışlar yapmaya başlamıştır. Hakan Fidan, iki yüzlü bu tavrı mevkidaşına net sözlerle iletmiştir. "Blinken'a dedim ki: İsrailliler öldürüldüğü zaman nasıl tepki gösteriyorsanız, Filistinliler öldürüldüğü zaman da tepki göstermelisiniz. Çifte standart, dünyadaki sistemin iflas ettiğini gösteriyor." Ayrıca Ankara'nın ilk günden beri karşı olduğu Gazze halkının başka ülkelere sürülmesi planına bugün Washington da şerh koymaya başlamıştır. Dışişleri Bakanı Fidan, Gazze'deki nüfusun tehcir suretiyle başka yerlere gönderilmesini kesinlikle kabul edilmeyeceğini Blinken'a iletmiştir. Diğer yandan Washington, başta Türkiye olmak üzere bölge ülkelerinin, Gazze Şeridi'nin yeniden inşasında, yönetiminde ve potansiyel olarak güvenliğinde rol oynamasını istemektedir. Elbette bunun yolu da iki devletli çözümden geçmektedir.

Blinken'ın Ankara ziyaretinde, artık birbiriyle ilintili hale gelen 40 adet F-16 Blok 70 savaş uçağı ve 79 adet modernizasyon kiti satın alınması ve İsveç'in NATO'ya katılım talebinin TBMM tarafından onaylanması konuları görüşülmüştür. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Vilnius'ta gerçekleşen NATO zirvesi sırasında ABD Başkanı Joe Biden yaptığı görüşmede varılan uzlaşı kapsamında İsveç'in ittifaka katılımına ilişkin protokolü 25 Ekim'de TBMM'ye göndermiş -belli bir aradan sonra- TBMM Dışişleri Komisyonu 26 Aralık'ta protokolü onaylamıştı. Beyaz Saray'ın beklentisi, 16 Ocak'ta Meclisin çalışmaya başlaması ile birlikte söz konusu protokolün TBMM Genel Kurulu'ndan hızlıca geçmesi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın onayı ile İsveç'in NATO'ya katılımının gerçekleşmesidir. Ankara da F-16 satış sürecinin eş zamanlı yürütülmesini istemektedir. Bu konuda Beyaz Saray topu Kongreye atarken Türkiye de akıllıca bir hamleyle Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni işaret etmektedir. Meclis'ten geçmesi halinde, ABD'den kayda değer bir hamle gelmezse eğer eş zamanlı hamle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın imza süreci ile başlayacaktır. Ayrıca Blinken'ın Türkiye'den sonra gittiği Yunanistan'ın F-35 programına dahil edilme beklentisi gözden kaçırılmaması gereken bir durumdur.

Pençe-Kilit Harekât bölgesinde gerçekleşen terör saldırıları sonrasında Türk Silahlı Kuvvetleri ve Millî İstihbarat Teşkilâtı koordineli olarak Irak ve Suriye'de terör unsurlarına yönelik etkili operasyonlar yürütmüş, yürütmeye devam etmektedir. Bu doğrultuda ABD'nin PKK'nın Suriye uzantısına yönelik verdiği destek görüşmede bir kez daha gündeme gelmiş, Blinken'a gereken mesaj birebir olarak verilmiştir. Beyaz Saray Kuzey Afrika ve Ortadoğu Koordinatörü Brett McGurk'ün öncülük ettiği PKK/SDG ile Süleymaniye'de KYB ittifakı planı Ankara'nın yakın takip ettiği bir konudur. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan Erbil yönetimi ile olan "tam iş birliğine" değinirken söz konusu plandan haberdar olunduğunu muhataplarına iletmiştir. "Şu anda PKK'nın Süleymaniye ile geliştirdiği bir ittifak var, Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) ile. KYB ve PKK ittifakı, Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) bloğuna olduğu gibi karşı. Süleymaniye ve PKK, bunlar Erbil yönetimine karşılar. Burada büyük bir sıkıntı var."

Fidan-Blinken görüşmesinde masada yer alan bir diğer konu da hiç şüphesiz Rusya-Ukrayna savaşı. ABD bu noktada bulunduğu konum, izlediği politika açısından Türkiye'nin öneminin farkında. Ayrıca verilen desteklere rağmen Zelenski'nin sahada başarılı olmadığının bilincindeler ve silah tedarikinin uzun bir süre devam edemeyeceği de ortadadır. Tahıl koridorunun yeniden açılması, esir takaslarının gerçekleştirilmesi için de tek ve etkin güç Türkiye, bunun da idrakindeler.

Sonuç olarak ABD Dışişleri Bakanı Blinken'i kısa süre içinde Ankara'ya getiren sebep, Türkiye'nin gücü ve etkin pozisyonudur. Gerek İsrail-Filistin, Rusya-Ukrayna, Azerbaycan-Ermenistan gerekse Akdeniz ve Batı Afrika'da Türkiye'ye rağmen bir şey yapılamayacağı açıktır. Hassas dengelerin olduğu dünyanın en hareketli coğrafyasında Ankara da adımlarını dikkatli ve sağlam şekilde atmaya devam etmektedir.

[email protected]