Bütün bir İstanbul'la simgelenebilecek olan kültürel terkibi oluşturan unsurların hemen tamamını arşivlemeye gayret etmiş olan son yüzyılda yaşamış önemli kültür tarihçilerimizden Cemaleddin Server Revnakoğlu'nun arşivi, 'İstanbul'un İç Tarihi: Fatih' başlıklı dört ciltlik bir eser doğurdu.
Murat Güzel / Açık Görüş Kitaplığı
Bir şehri sevmenin bir hayatı, bir zamanı ve bir dünyayı sevmek anlamına geldiğini yazar Ahmet Hamdi Tanpınar Beş Şehir adlı muhalled eserinde. Bu anlamda sevilesi şehirlerin başında gelir İstanbul; Doğu ile Batı, Asya ile Avrupa arasında, tarihin tam ortasında büyük mimari eserler ve birçok doğal güzellikle bezeli, birçok mimar, müzisyen, edebiyatçı ve kültür adamının hayatını idame ettirmesine fırsat veren bu şehir.
Şehrin muazzez hayatı
Yahya Kemal Beyatlı'dan Ahmet Hamdi Tanpınar'a, Necip Fazıl Kısakürek'ten Sezai Karakoç'a, Refik Halit Karay'dan Tahir'ül Mevlevi'ye birçok edibin, Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Türk kültürünün taşıyıcısı addedebileceğimiz birçok ismin temsilcisi oldukları medeniyet adına bu şehir sevmenin, onu ve ondaki muazzez hayatı korumanın önemine işaret ettikleri düşünülebilir.
Son yüzyılda yaşamış önemli kültür tarihçilerimizden biri sayılabilecek olan Cemaleddin Server Revnakoğlu, bütün bir İstanbul'la simgelenebilecek olan kültürel terkibi oluşturan unsurların hemen tamamını arşivlemeye gayret etmiş ve notlarında İstanbul'u birçok cephesiyle birlikte ele almıştır. Musikişinaslar, dergahlar, kütüphaneler, büyük şahsiyetler, mezarlıklar, camiler, şairler, mektuplar, edebi notlar ve fotoğraflardan oluşan Revankoğlu'nun arşivinden derlenmiş İstanbul'un İç Tarihi: Fatih başlıklı çalışma dört cilt olarak Prof. Dr. Mustafa Koç tarafından yayına hazırlandı. İlk iki cildi Fatih Belediyesi'nce yayınlanan çalışmada Revnakoğlu'nun İstanbul'un deruni tarafını, arka yüzünü ve mana yönlerini ön plana çıkardığını görmek mümkündür. Revnakoğlu'nun mabedleri hariçten görerek yazmak yerine, içeri girip manayı aradığını söylemek gerekiyor. Onun yaşadıklarını, gördüklerini, duyduklarını; yani henüz Osmanlı'nın sesi kaybolmamışken, her şey ayaktayken, şahsiyetler diriyken yazdığını da eklemek gerekli.
Revnakoğlu'nun Abdülbaki Gölpınarlı ve Halil Can'ın teşebbüsleriyle önce Galata Mevlevihanesi'ne, 2007'de de kütüphane müdürü Nevzat Kaya'nın gayretiyle Süleymaniye Kütüphanesi'ne intikal ettirilen 377 dosyasını referans bir metne dönüştürmek için şahısları, mekanları ve olayları İstanbul haritası üzerinde tasnif eden Mustafa Koç, zaman zaman da ihtiyaç duyulan yerlerde bazı eklerde bulunuyor. Revnakoğlu'nun kapsamlı bir biyografisine de yer verilen eserde edebi simalardan mevlithanlara, mimari eserlerden müderrisler, şeyhler, tulumbacılar, tuluatçılar, hattatlara kadar birçok unsur yer alıyor. Türbeler, medreseler, okullar, camiler, tekkeler, çeşmeler, konaklar kadar ve belki onlardan daha önemli sayabileceğimiz ve İstanbul Kültür Okumaları genel başlığı altında toparlanmış çeşitli yazılar da yer alıyor kitapta. Tekke Musikisinde Nevbe; Zakirlik, Zikir, Zakirler, Kıyam Reisleri, Devran Zikri, Kanat ve Peyrevler ve Tekke Musikisi; Eski İstanbul'da Umumi Hayatta, Tekkelerde, Tıp Medreselerinde Tedavi ve Nefes Etme; Revnakoğlu Dosyalarında Mevlevilik'le İlgili Bazı Kavramlar bu başlık altında toparlanmış yazılardan bazıları.
Revnakoğlu'nun İstanbul'u- İstanbul'un İç Tarihi: Fatih haz. Mustafa Koç Fatih Belediyesi, 2021
Son halife Abdülmecid Efendi'nin biyografisi
Hilafetin kaldırılmasından hemen önce, Cumhuriyet'in ilanının akabinde TBMM tarafından halifelik makamına getirilen Abdülmecid Efendi'nin hayatını konu edinen kitapta Lale Uçan, Topkapı'dan Beşiktaş'a taşınan Osmanlı Sarayı'nı, oradaki hayatı ve ilişkileri, Harem maiyetindeki çalışanları, onlar arasındaki alt-üst dengelerini, değişen algıları da anlatıyor. Abdülmecid Efendi'nin eğitimi, arkadaşları, dostları, okuduğu eserler aracılığıyla hayatının temel unsurlarını ortaya çıkaran Uçan, onun kurduğu ilişki ağını kültürel ve çevresel dinamikler çözümleyerek ele alıyor. Eserde Abdülmecid Efendi ve ailesinin diğer tüm Hanedan üyeleri gibi vatanlarından hazin ayrılışlarını veliahdın ardında bıraktığı eşyalarına, resim ve müzik icra ettiği malzemelerine, bir anda sessizleşen Harem odalarına kadar tüm detayıyla anlatılıyor.
Halife Abdülmecid Efendi, Lale Uçan, Timaş, 2021
Fransa'daki Türk diasporasının yaşadıkları
Türkiye ile Fransa arasında 1965'te imzalanan göç antlaşmalarından bu yana Fransa'da sayıları altı yüz bini geçen Türk göçmenleri ve ailelerinden mürekkep bir Türk diasporası oluştuğundan söz edilebilir. Son dönemlerdeki siyasi gelişmeler, ilk kuşağın Fransız vatandaşı olan çocuklarının "farklı" yetişkinler gibi sahneye çıkmaları bu diasporaya Fransız toplumu önünde yeni bir görünürlük kazandırdı. İç evlilikler, ailevi şirketler, gettolaşan mahalleler, zaman içinde gitgide büyüyen ibadet yerleri ve dernekler, "uyum sağlama" konusunda birtakım direnişleri beraberinde getirdi. Ségolène Débarre ve Gaye Petek'in ortak çalışmasının Fransa'da bu konuyla ilgili yapılan ilk kapsamlı çalışma olduğu söylenebilir. Yazarların bir nevi bir "ötekileşme" anlatısı sunduklarını vurgulamalıyız.
Fransa'da Türklerin Tarihi, Gaye Petek-Ségolène Débarre, Doğu-Batı, 2022
@uzakkoku