İstiklal Marşı anayasanın ruhudur

Ali Osman Sezer/ Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi
2.01.2021

Anayasanın ruhu, onda vücut bulan hak bilincinin manası demektir ki anayasal bir metin olarak Anayasada yer alan İstiklal Marşı bu manayı ifade eder. Anayasanın başlangıç kısmında belirtilen Anayasanın yorumuna ilişkin esas, onun sözü ve ruhu ile birlikte yorumlanmasıdır. Bu anlamda Anayasanın ruhu milletin hak bilincinin anlamından başka ne olabilir.


İstiklal Marşı anayasanın ruhudur

Bir şeyin ruhundan bahsettiğimizde, aslında ondaki hakkın manasıdır söz konusu olan; hakkın anlamıdır.

Anayasaların temel iki unsuru, hak ve özgürlüklerin kaynağını beyan etmesi ile devlet organlarını düzenlemesidir. Hak ve özgürlükleri düzenlemesinin önceliği ise neyin hak neyin haksızlık olduğunun belirgin hale getirilip hakları koruyacak ve düzenleyecek yasaların yapılabileceği veriyi oluşturmaktır. Hak bilinci olmadan yasa yapılamaz. Neyin hak olduğuna karar vermeden siyaset, hukuk ve elbette hakkın yerine getirilmesi olan adaletten de söz edilemez. Anayasının normlar hiyerarşisinde birinci sırada yer alması ve hiçbir normun anayasaya aykırı olamazlığı ilkesi, anayasaların en temel unsuru olan hakkın kaynağını işaret eden yapısı gereği hakka aykırı olamazlığı ifade eder. Öyleyse egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu cumhuriyet rejimi, hakkın ne olduğuna ilişkin milletin iradesine dayalı bir rejimdir. Aksi ise millete hak anlayışı dayatmak olur ki bunun da cumhuriyetle hiçbir alakası yoktur. Milletin egemenliği, kural koyucu olanın millet olduğunu ve onun sorgulanamayacağını ifade eder. Bu toprakları vatan yapan hak bilincine dayalı değerler o kuralların temelini oluşturur. İstiklal Marşı da bu hak bilincinin ifadesi olan temel hak ve özgürlükler beyannamesi olarak Anayasayla mündemiç haldedir. Anayasanın esası milletin hak bilincine dayanır ve milli egemenliğin kaynağı bu bilinçtir. TBMM’nin 12 Mart 1921 tarihinde Milli Marş olarak kabul ettiği İstiklal Marşı’nın 100. yılı dolayısı ile mecliste grubu bulunan tüm siyasi partilerin ortak önergesi ile TBMM 24.12.2020 tarihli birleşimde 2021 yılını mutabakatla “İstiklal Marşı Yılı” ilan etti.

Millet olma ruhu

İstiklal Marşı Türk Milletinin hak ve özgürlük iradesi olarak Merhum Mehmet Akif’in kaleminde ifade bularak somutlaşmıştır. O bu iradeyi kaleme alarak millet olma ruhunu diri tutacak bir meşale yakmıştır. Anayasal bir belge olarak İstiklal Marşı, sahip olduğu içeriği ile Türk Milleti’nin Temel Hak ve Özgürlük beyanıdır. Onun Anayasa’daki yeri Sayın Meclis Başkanı’nın 24.12.2020 günü meclisteki ifadesiyle “Anayasanın ruhu” olmasıdır. Anayasanın ruhu ise onda vücut bulan hak bilincinin manası demektir ki anayasal bir metin olarak anayasada yer alan İstiklal Marşı bu manayı ifade eder. Anayasanın başlangıç kısmında belirtilen Anayasanın yorumuna ilişkin esas, onun sözü ve ruhu ile birlikte yorumlanmasıdır. Bu anlamda Anayasanın ruhu milletin hak bilincinin anlamından başka ne olabilir. Bu hususun göz ardı edilmesi Anayasanın milletin hak bilincini gerçekleştirmeye yönelik en önemli unsurunu ihlal etmek olur. Devletin ve devlet organlarının işlemlerinin millet adına olması yapılan işlemin milletin hak bilincine uygun olduğu beyanını ifade eder. Anayasalar da bu bağlamda milletin hak ve özgürlüğünün ne olduğunu görünür kılarak, öncelikle millet adına işlem yapacak devlet aygıtının, milletin hak bilincinden ayrışmasını önlemeye matuf içerikler taşır.

En temel hukuki metin

Anayasalar en temel siyasi ve hukuki metinlerdir. Siyaset ve hukukun devlet aygıtı üzerinden somutlaşarak ulaştıkları kararlar, devlet gücü ile desteklenen yaptırıma dönüşerek bir toplumun kaderini şekillendirebiliyor. Egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu esasına dayalı cumhuriyet rejimlerinde devletin milletten ayrışmış bir iradesi ve hak bilinci olamaz.

Dönem dönem devlet adına milli iradeyi karşısına alabilen ideolojik uygulamaların millete ve vatana verdiği zararlara artık bu milletin tahammülü yoktur. Bunu da 15 Temmuz destanı ile son kez haykırmıştır. Milletin hak bilinciyle hiçbir alakası olmayan, gerçek bağlamından kopartılarak yapılan kavramsal yorumlara dayalı uygulamaların önüne geçilmesi gerekir. Anayasanın ruhu ifadesinin çok soyut bir ifade olması bu tür faaliyetlerde Anayasanın çok değerli ilkelerinin gerçek bağlamından kopartılmasına yol açabiliyor. Örneğin ilk akla gelen, toplumun geniş bir kesimine yönelik, laiklik ilkesinin bağlamından kopartılarak gerçekleştirildiği hak ihlalleridir. Bunu Anayasanın temel ilkelerinden olan Cumhuriyet, Demokrasi ve Laiklik ilkelerini gerekçe göstererek yapmanınsa izah edilebilir hiçbir yönü yoktur. Esasında bu ilkeler bu tür hak ihlallerini önlemeye matuf iken hak bilincinden yoksun yapılan yorumlarla haksızlığa alet edilerek ifade ettikleri içeriklerinden kopartılabiliyor. Bu yüzden milletin hak bilincinden bağımsız yapılan hiçbir anayasal yorum milleti tatmin eden hakkı ortaya çıkartamaz.

O gün bu uygulamaları yapanların laikliğin devlet dini olmadığını, bu yüzden laiklik üzerinden millete inanç veya ideoloji dayatılamayacağını, milletin zaten egemen bir irade olduğunu, haliyle nerede ne giyeceğini de bilip başkalarının dayatmasına ihtiyacı olmadığını artık öğrenmeleri gerekiyor. Yaptıkları uygulamaların Ortaçağ Avrupasının din devleti anlayışı ürünü olduğunu, devletin dini olamayacağını, dinin insanlara mahsus bir inanç ve yaşam tarzı olduğunu, laiklik üzerinden millete inanç veya ideoloji dayatmanın ise Isaiah Berlin ifadesinde laiklikle ilgisi olmayan laik bağnazlık olarak tanımlandığıyla yüzleşmeliler.

Anayasanın ruhundan ne anlaşılacağını netleştiremediğimiz takdirde ortaya çıkabilecek problemleri aşamayız. Milletin bu tür uygulamalarla uğraşacak vakti yoktur. Her devletin ve milletin en büyük tehdidi uluslararası ortamın anarşik yapısıdır. Ne yazık ki gücün hakimiyetinde işleyen uluslararası ortamda milli gücü tahkim etmek yerine millete rağmen yapılan bu uygulamaların, farkında olunsun veya olunmasın milli iradeyi içeride ve uluslararası ortamda etkisiz kılmaya matuf olduğunu anlamalıyız.

Elbette hiçbir mantıkla izah edilemeyecek bu anekdotları hatırlamak bile akla zarar veriyor ancak bu uygulamaların tekrarlanmasının önünü almak zorundayız ve Anayasanın yorumunda anayasanın ruhunun neye tekabül ettiğini yine anayasada açıkça izah etmeden de bu problemi aşamayız. Bu bağlamda Anayasanın ruhunun milletin hak ve özgürlük bilincinden farklı olamayacağı, temel hak ve özgürlüklere ilişkin Anayasanın yorumunda Anayasanın ruhunu ifade eden İstiklal Marşının tam metninin de dikkate alınacağı açık bir şekilde ifade edilebilir. Belki daha anlaşılır ve açık olması için tam metin olarak Anayasanın başlangıç kısmına eklenmesi da düşünülebilir.

Bizi millet yapan kavramlar

Mecliste grubu bulunan tüm partilerin mutabakatıyla 2021 yılının, İstiklal Marşı Yılı olarak ilan edilmesi çok heyecan verici bir motivasyon kaynağı oldu. Zamanla kavramların anlamları aşınabiliyor ve bu karar ile birlikte, bizi millet yapan kavramlar üzerinde farkındalığımızı gözden geçirme fırsatı yakalayacağız. Önceki yazılarımda özellikle Anayasanın temel haklar ve özgürlükler konusunda mutabakatın gerekli olacağına ilişkin değerlendirmeler yapmıştım. Bir röportajda da bunun nasıl olacağı sorusuna bizi millet yapan hak bilincinde mutabık olduğumuz gibi burada da mutabık olmalıyız demiştim. Gelinen noktada Gazi Meclisimizin bu mutabakat kararından dolayı elbette heyecan duyuyorum ve bu milletin ferdi olarak meselenin önemine dikkat çekmek istiyorum.

Anayasamızın 3. maddesinde Milli Marşımızın İstiklal Marşı olduğu beyanı elbette onu tüm metniyle ifade ediyor. Bir metnin hukuki yorumunda, o metnin tamamı dikkate alındığı gibi Anayasanın yorumunda da Anayasanın bir bütün olarak dikkate alınması kaçınılmazdır. Bu mutabakat zemininin kadrini bilerek milletin hak bilinci olan Anayasanın ruhunun, Anayasanın içerdiği tüm ilkelerle birlikte İstiklal Marşında ifadesini bulan bilinç olduğunu açıkça ifade etmek gerekiyor.

Bir milletin motivasyonu hak bilincinin diri tutulması ile mümkündür. En büyük zenginlik mala bağlanan değil insanlığa bağlanan zenginliktir. İnsan olmaya ilişkin tüm kapasiteyi ortaya çıkartacak emek olmadan ve emeğin hakkını yerine getirmeden bu zenginliğe ulaşamayız. Böyle bir çaba ancak hak duygusu ve inancının neşesi ile mümkündür.

Mutabakat zeminlerimiz

Milletimizin mutabık olduğu bu konuda Gazi Meclisimizin de mutabakatı çok büyük önem arz ediyor. Bizim millet olarak mutabakat zeminlerimizi tahkim etmemiz elbette çok değerli. Milletin fertlerinin her konuda aynı olması mümkün olmadığı gibi bu gerekli de değil. Onu millet yapan ortak zemin olan hak bilincindeki mutabakatıdır. Nasıl ki bir evde ailenin bütün fertleri her konuda aynı düşünmüyorsa, milletin evi olan vatan üzerinde de millet ailesinin tüm fertleri her konuda aynı fikirde olmak zorunda değildir. Bir binayı ev, içindekileri aile yapan ile bir toprak parçasını vatan, içindekileri de millet yapan aynı bilinçtir. Gazi Meclisimiz bu bilinçte mutabık olduğumuzu bir kez daha ilan etmiştir.

[email protected]