İttifaklar yerel seçimi nasıl etkileyecek?

İhsan Aktaş/ Genar Başkanı
23.12.2018

İstanbul, Ankara ve İzmir’de başkanların yüzde 50'ye yakın bir oyla seçilmesi, bu şehirlerde Ak Parti ve CHP'yi ittifak arayışına sevketti. İki yıl önce tek parti çatısı altında bulunan MHP ve İYİ Parti’nin bölünme yaşadıkları için tek başlarına belediye kazanma konusunda ciddi zorlukları var. Bu durum bütün partiler açısından ittifak yapmayı faydalı ve lüzumlu hâle getiriyor.


İttifaklar yerel seçimi nasıl etkileyecek?

CHP İstanbul’da HDP ile örtük bir ittifak yapacak ve bütün partiler başkanlık sisteminin oluşturmuş olduğu yeni siyaset saikleriyle yerel seçime girmiş olacak. 

Eldeki verilere bakıldığında CHP'nin Ankara ve İstanbul’da Ak Parti’nin bir hayli gerisinde olduğu görülmektedir. Cumhuriyet Halk Partisi bu zaafını önce İyi Parti ve HDP’nin desteğiyle aşmaya çalışmaktadır. 

Bilindiği gibi Türkiye’de siyasi sistem köklü bir değişikliğe uğradı. Tanzimat Fermanı’ndan başlamak kaydıyla 150 yıllık bir hazırlıkla oluşan parlamenter sistem geleneği -ki ilk uygulamasını I. Meşrutiyet döneminde yapmıştır-  yerini başkanlık sistemine bırakmıştır. Türkiye’de bu sistemin adı Cumhurbaşkanlığı Sistemi olarak isimlendirilmiştir. 

Yeni sistem Türk siyasal yapısını çok köklü değişikliklere uğratacaktır. Bir sistemin ruhu değiştiği zaman etkisi bugün tam olarak hissedilmese de zaman içerisinde devletin kurumsal yapısından siyasi partilerin konumuna kadar birçok alanda oldukça köklü değişikliklere neden olacaktır. 

  

Şehir hayatı ile ilgili bir örneklendirme yapılır. Denilir ki ‘’Planlamada atmış olduğunuz bir çizgi kenti huzurlu hâle getirir yanlış bir çizgi huzursuzluk üretir”. Yine bir çizgi bir çevreyi güvenli hâle getirirken başka bir çizgi güvensizlik oluşturur. Yine bir planlama çizgisi insanları bir arada yaşamaya teşvik ederken bir başka çizgi insanları birbirinden uzaklaştırır. 

  

Bu örnekte olduğu gibi sistem değişiklikleri toplum hayatında çok köklü değişiklere neden olmaktadır. Bugün tam olarak bu etkileri hissetmemiş olsak da gelecekte bu etki daha derinden hissedilecektir. Kanımca uzun vadede siyasi partiler bu denli güçlü olmayacak. Cumhurbaşkanlığı ve onun için yapılan seçimler toplum için daha önemli hâle gelecek. 

  

Türkiye’nin içinde bulunduğu yeni sistem ilk etkisini ittifak meselesinde göstermiş oldu. Parlamento seçimlerinde en yüksek oyu alan partinin hükümet kurma imkânı vardı. Başkanlık sisteminde bu durum yüzde 50+1 seviyesine çıkarıldı. Hâl böyle olunca siyasi ittifaklar kalıcı hâle geldi. Kurulduğu günden beri yüzde 40 ila yüzde 50 bandında bir oy potansiyeline sahip olan Ak Parti hükümetlerinin yapmış olduğu hizmet ve yatırımlar ve toplumla geliştirmiş olduğu doğru iletişim sayesinde oyunu en az yüzde 40 bandında tutmaktadır. Ekonominin çok iyi olduğu dönemlerde bu oran yüzde 50'ye kadar tırmanmaktadır. Türk siyasetinin en ilginç yanlarından birisi de bugüne kadar Ak Parti muhalefet saikiyle oy kaybetmemiştir. Ekonomik şartlar çok iyi iken oylar tırmanmış ve şartlar kötüye gittiğinde bu oylar eksilmiştir. Daha ilginç olanı da Ak Parti’den ayrılan oylar kalıcı olarak başka bir partide kümelenmemiş şartlar iyi olduğunda tekrar Ak Parti’ye geri dönmüştür. 

  

Başkanlık sistemiyle yerel seçim

  

Yeni Türkiye siyasetini şekillendiren başkanlık sistemi etkisini yerel seçimlerde de hissettirmeye başlamıştır. Seksenli yıllardan başlamak kaydıyla doksanlı yılların sonuna kadar siyasi yelpaze sağdan sola oldukça dağınıktı ve bir şehirde yüzde 25 oyla kolayca belediye başkanı seçilebiliyordu. O günkü siyasi sistem buna fırsat veriyordu. 1994 yılında İstanbul belediye başkanlığını Recep Tayyip Erdoğan yüzde 25 ile kazanırken arkasından gelen ikinci aday İlhan Kesici’nin yüzde 22, SHP’nin adayı Zülfü Livaneli’nin oy oranı yüzde 19 idi. Dolayısı ile bir kentin belediye başkanının kim olacağı sürprizlere açıktı ve bir seçimde birkaç puan oy kayması yerel yönetimi bir partiden başka bir partiye kazandırabiliyordu. 1994 İstanbul seçiminden bir gün önce yayınlanan gazetelere baktığımızda Refah Partisi’nin seçimi kazanacağını öngören hiçbir gazete yoktu her ne kadar dönemin medya yapılanması problemli olsa da yine de siyasi yelpazenin dağınıklığı her türlü sürprize fırsat veriyordu. 

  

İstanbul, Ankara ve İzmir’de başkanların yüzde 50'ye yakın bir oyla seçilmesi ve bu şehirlerde Ak Parti ve CHP'nin güçlü olması her iki parti için de bazı zorluklar barındırıyor. İki yıl önce tek parti çatısı altında bulunan MHP ve İYİ Parti’nin bugün seçime iki ayrı parti olarak girmeleri iktidar ve muhalefet partilerini daha çok oy almaya ihtiyaçlı hale getirmiş durumda. Ayrıca MHP ve ondan daha zayıf olan İyi Parti'nin, bölünme yaşadıkları için tek başlarına belediye kazanma konusunda ciddi zorlukları var. Bu durum bütün partiler açısından ittifak yapmayı faydalı ve lüzumlu hâle getiriyor. Bu bağlamda siyasi partilerden HDP zahirde hiçbir ittifaka dahil olmamış gibi duruyor fakat İstanbul’da bir etkinlik ortaya koymak isteyen CHP’nin HDP oylarına ihtiyacı var ve bu durumda CHP için “Kırk katır mı kırk satır mı?” sorusunu gündeme getiriyor. Bizim yapmış olduğumuz araştırmalarda GENAR verilerine CHP tabanının yüzde 70’i HDP ile olası bir ittifaka karşı oldukça tepkili. Muhtemeldir ki CHP İstanbul’da HDP ile örtük bir ittifak yapacak ve bütün partiler başkanlık sisteminin oluşturmuş olduğu yeni siyaset saikleriyle yerel seçime girmiş olacak. 

  

İttifakın avantajları

  

Siyasi partilerin Mart seçimlerine giderken teker teker durumlarına baktığımızda Kasım ayı içerisinde GENAR verilerine göre Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemi ve parlamenter seçim sonuçlarındaki pozisyon partiler açısından durumunu korumaktadır. Ak Parti yüzde 41, CHP yüzde 26, MHP yüzde 12,5, HDP yüzde 10, İyi Parti için ise yüzde 8,5’tir. Bu durum neredeyse seçim sonuçlarının aynısıdır. Özellikle İstanbul, İzmir ve Ankara seçmeninin etkisiyle yerel seçimlerde Ak Parti ve CHP daha avantajlı gözükmektedir. Ak Parti ülke genelinde yüzde 41’lik oyunu muhafaza ederken birçok ilde birinci parti olduğu gibi, kalan illerin tamamında da ikinci parti konumundadır. Diyarbakır, İzmir, Mersin, Çanakkale, Edirne’yi ele aldığımızda bütün bölgelerde Ak Parti birinci değilse bile ikinci parti pozisyonundadır. CHP'nin İstanbul’un Kadıköy, Bakırköy, Beşiktaş’ta olduğu gibi bazı 'elit' alanlarda üstünlüğü var fakat yerel seçime giderken her iki parti de ittifak avantajını kullanmak istiyor. Bir ön kabulle hareket edecek olursak ittifak bütün partiler için farklı şekillerde faydalar üretecektir. Cumhur ittifakı Ak Parti bugüne kadar kazanarak elinde tuttuğu belediyeleri yeniden kazanarak bu belediyelere yenilerini ekleme amacındadır. 

  

MHP genel anlamda oy kaybetmemiş bir parti olsa da bugüne kadar güçlü olduğu illerde oyların bir kısmı İyi Parti’ye yöneldiği için ülke genelinde oyunu muhafaza eden parti iller nezdinde zayıflamıştır. Bu bağlamda Ak Parti ile yapmış olduğu ittifak, İstanbul, Ankara gibi yerlerde Ak Parti’ye fayda getireceği gibi MHP'nin olduğu alanlarda da yine MHP'ye yarayacaktır. Cumhuriyet Halk Partisi bu seçimde hayli iddialı bir söylem üreterek İstanbul ve Ankara’yı Ak Parti’nin elinden alıp elde ettiği motivasyonla başkanlık sistemini tartışmaya açacağını vurgulamıştır. Eldeki verilere bakıldığında Ankara ve İstanbul’da Cumhuriyet Halk Partisi’nin Ak Parti’nin bir hayli gerisinde olduğu görülmektedir. Cumhuriyet Halk Partisi bu zaafını önce İyi Parti’nin desteğiyle ardından ise HDP’nin desteğiyle aşmaya çalışmaktadır. 

  

İyi Parti ittifaka mecbur

  

Cumhuriyet Halk Partisi ile ittifaka giren İyi Parti ise tek başına seçime girdiğinde neredeyse hiçbir belediyeyi alamayacak kadar dağınık bir oy yelpazesine sahiptir. En iddialı olduğu illerde bile oyu yüzde 18 bandını geçememektedir. Dolayısıyla İyi Parti için ittifak yapmak zorunluluktan öte bir durumdur. İyi Parti için ölümcül bir sorun daha var ki o da parti olarak hayatiyetlerini devam edip ettiremeyecekleri meselesidir. Parlamento ve başkanlık seçimlerine büyük bir motivasyonla girmiş, yüzde 18 ve yüzde 20 bandında oy alacağını bekleyen İyi Parti, bu oyun ancak yarısını alabilmiştir. 

İyi Parti’nin önünde iki yol vardır. Ya kendi başına bir mücadele misyonu oluşturacak ya da ittifaklarla birkaç belediye kazanacak. Her iki pozisyonun kendi içinde handikapları mevcut. Kendi başına hareket edip partileşme yolunu seçtiğinde neredeyse elinde hiçbir yerel yönetim imkânı olmayacak, ittifak sürecine girdiğinde de partileşme, kimlik oluşturma konusunda zafiyet yaşayacaktır. 

  

Bir önceki başkanlık ve parlamento seçiminde olduğu gibi bu seçime de ittifaklar damgasını vuracaktır. Bütün uzmanlar tarafından bilinmektedir ki yerel seçimlerde ittifak genel seçimlere göre daha zordur ve detaylara indikçe bu ittifakların problemli alanları ortaya çıkmaktadır. Bu sebepten dolayı partiler sınırlı sayıda illerde ittifak yapıp genel anlamda da seçmenlerini serbest bırakmayı yeğlemişlerdir. Muhtemeldir ki ittifak yapan partiler arasında genel ilkelere uyulduktan sonra çerçevesi çizilen iller dışında da bir gönül dayanışması devam edecektir. Türkiye’de bütün illerdeki adaylar netleştiğinde ve seçmen adaylarla ilgili karar verme eğilimine girdiğinde süreci yeniden değerlendirmek yerinde olacaktır.