Almanya seçimlerinde AfD'nin aldığı yüzde 21, bir zafer gibi görünse de onları hükümetten uzak tutan “güvenlik duvarı” sağlam duruyor. CDU/CSU-SPD koalisyonu, istikrar için bir şans, ama Ukrayna, NATO, ekonomi ve savunma gibi devasa sorunlar masada. Başarısızlık, AfD'yi hayal olmaktan çıkarıp gerçeğe çevirebilir. Vance ve Musk'ın dışarıdan gelen sesleri ise bir uyarı: Almanya, kendi yolunu çizmek zorunda.
Muhammet Emin Şimşek / İstanbul Üniversitesi
Almanya'da sandıklar rekor katılım oranı (yüzde 83) ile kapandı, sonuçlar ve manzara hem tanıdık hem de Almanya için huzursuz edici. Hristiyan Birlik Partileri CDU/CSU, yüzde 28,5 ile ipi göğüsledi; Friedrich Merz zafer konuşması yapıyor fakat Hristiyan Birlik Partilerinin aldığı en düşük oy oranlarından biri bu. Ama asıl dikkat çeken, AfD'nin yüzde 21'lik oy oranıyla ikinci sıraya yerleşmesi. Bu durum bize AFD'nin en önemli oy tabanını CDU/CSU'nun oluşturduğunu gösteriyor. SPD yüzde 16,4 ile dibe vururken, yeşiller (Grüne) yüzde 11,6'lık oranda kaldı. Sürpriz ise Özgür Demokratların (FDP) parlamento dışı kalmaları oldu. Mevcut Kanzler Olaf Scholz'un yüzü seçim akşamı ARD-ZDF ortak yayınında oldukça trajikti. Bu tablo, sadece bir seçim sonucu değil; Almanya'nın demokrasisi, ekonomisi ve uluslararası duruşu için bir sınavın habercisi. Peki, bu ne anlama geliyor?
AfD'nin yüzde 20,6'sı: Öfke mi, güç mü?
AfD'nin oyunu yüzde 10,4'ten yüzde 21'ye çıkarması, Alman medyasında dalga dalga yayıldı. Die Zeit, "Aşırı sağın gölgesi büyüyor" derken, Frankfurter Allgemeine Zeitung (FAZ), "Bu bir uyarı atışı" yorumunu yaptı. Alice Weidel'in "tarihi başarı" diye övündüğü bu oran, ekonomik durgunluk, enerji krizi ve göç meselesinin halktaki yankısı. Ama Merz'in canlı yayındaki sözleri sert oldu: "AfD'nin ülke yönetme yetkinliği yok. Onlar bizim hatalarımızdan beslenen hayal tüccarları." Scholz da aynı çizgide: "AfD ile iş birliği düşünülemez." Parti, yüzde 21 ile mecliste koltuklarını artırdı –tahminen 152 sandalye alacak– ama koalisyon kapıları suratına kapandı. Yine de bu oran, kutuplaşmanın derinliğini ve öfkenin boyutunu gözler önüne seriyor.
Vance ve Musk: Dışardan gelen gürültü
ABD Başkan Yardımcısı JD Vance'in Münih'teki "Avrupa kendini batırıyor" çıkışı ve Elon Musk'ın AfD'ye sosyal medyadan verdiği destek, Almanya'da soğuk duş etkisi yarattı. Merz, "ABD'nin iç politikamıza AfD üzerinden müdahalesi utanç verici," diyerek bu işe noktayı koydu. Süddeutsche Zeitung, "Musk ve Vance'in gölgesi sandığa yansıdı mı?" diye sorarken, toplumun tepkisi karışık. Bazıları bunu "yabancıların haddi" diye gördü, bazıları ise AfD'ye "uluslararası meşruiyet" olarak alkışladı. Ama sonuçlar şunu gösterdi: Vance ve Musk'ın sesi gürültü yaptı, fakat Alman seçmeninin iradesini tek başına şekillendirecek güçte değildi. AfD'nin yükselişi, daha çok iç meselelerin eseri.
Koalisyonun önündeki zorluklar
CDU/CSU-SPD koalisyonu ufukta. 630 sandalyeli Bundestag'da 316 koltuk için CDU/CSU'nun 208, SPD'nin 120 sandalyesiyle çoğunluk sağlanıyor gibi. Merz, "Paskalya'ya kadar en iyi hükümeti kuracağız," dedi; yani 3-4 haftalık bir pazarlık bizi bekliyor. Ama bu koalisyonun önünde ciddi meseleler var. Ukrayna Savaşı dördüncü yılına girerken, NATO'nun geleceği Trump'ın kaprislerine bağlı. Der Spiegel, "Almanya, ABD'siz bir savunma stratejisi kurabilir mi?" diye soruyor. Merz'in "Bundeswehr'i güçlendirelim" vaadi, SPD'nin bütçe kaygılarıyla nasıl uzlaşacak? Ekonomi ise başka bir bataklık: yüzde 0,2'lik büyüme tahmini, enerji fiyatları ve sanayinin çöküş korkusu, koalisyonu zorlayacak. Göç politikası da cabası; Merz sertleşme isterken, Scholz ılımlı bir çizgide. Bu ikili, uzlaşmazsa ne olur? Weimar günlerinin hayaletleri kapıda.
Almanya Türkleri
Almanya'da yaşayan 4 milyona yakın Türk için bu seçim, bir dönüm noktası. "Gurbetçi" lafı artık yetersiz; burada doğan, eğitim alan, çalışan "Almanya Türkleri" var. AfD'nin yüzde 21'i ve göçmen karşıtı söylemleri, bu insanları huzursuz ediyor. Ama mesele sadece endişeden ibaret değil; Türkler burada sadece işçi değil, aynı zamanda patron. Hizmet sektöründe –restoranlar, kafeler, lojistik– Türk işverenlerin ağırlığı göz ardı edilemez. Kebapçılardan catering şirketlerine, taksi işletmelerinden temizlik firmalarına kadar ekonomide ciddi bir yer kaplıyorlar. Almanya'nın dört bir yanındaki döner dükkânları, sadece bir lezzet değil, aynı zamanda binlerce aileye ekmek kapısı. İşveren konumundaki bu Türkler, vergi ödüyor, istihdam yaratıyor ve Alman ekonomisinin çarklarını döndürüyor. AfD'nin yükselişi, bu toplumu dışlayıcı politikalarla tehdit ederken, CDU/CSU-SPD koalisyonu ılımlı bir göç çizgisi izleyebilir. Ama ekonomi tökezlerse ve AfD büyümeye devam ederse, bu insanların hem günlük hayatı hem de uzun vadeli güvenliği risk altına girecek.
Almanya için tarih tekerrür eder mi?
AfD'nin yüzde 21'i bir zafer gibi görünse de onları hükümetten uzak tutan "güvenlik duvarı" sağlam duruyor. CDU/CSU-SPD koalisyonu, istikrar için bir şans, ama Ukrayna, NATO, ekonomi ve savunma gibi devasa sorunlar masada. Başarısızlık, AfD'yi hayal olmaktan çıkarıp gerçeğe çevirebilir. Vance ve Musk'ın dışarıdan gelen sesleri ise bir uyarı: Almanya, kendi yolunu çizmek zorunda. 4 milyonluk Türk toplumu da bu hikâyenin sessiz ama kritik bir parçası. Merz ve Scholz, bu sınavı geçemezse, tarih tekerrür edebilir.