Jeopolitik üstünlük arayışı ve Yunanistan'ın provokasyon sorunsalı

Necdet Özçelik / Yazar
10.09.2022

Terörle mücadele çerçevesinde kapsamlı sınır ötesi harekatlardan önce duymaya alışık olduğumuz "bir gece ansızın gelebiliriz" söyleminin ilk defa devlet düzeyinde bir aktöre karşı söylenmiş olması Yunanistan'ın saldırgan tavrının ortaya koyduğu tehdit düzeyinin büyüklüğünü göstermektedir.


Jeopolitik üstünlük arayışı ve Yunanistan'ın provokasyon sorunsalı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, S-300 Hava Savunma Sistemleriyle Türk savaş uçaklarını defaten taciz eden Yunanistan'ı geçtiğimiz hafta içinde yüksek bir tondan eleştirerek bu ülkenin saldırgan tavrının muhtemel sonuçlarına işaret etti. Samsun'da düzenlenen TEKNOFEST Karadeniz 2022'de yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanı Erdoğan "Yunanistan'a tek bir cümlemiz var: İzmir'i unutmayın! Adaları işgal etmeniz bizi bağlamaz, zamanı geldiğinde gereğini yaparız. Dediğimiz gibi bir gece ansızın gelebiliriz" ifadelerini kullanarak Yunanistan'a ültimatom niteliğinde doğrudan mesajlar verdi. Terörle mücadele çerçevesinde kapsamlı sınır ötesi harekatlardan önce duymaya alışık olduğumuz "bir gece ansızın gelebiliriz" söyleminin ilk defa devlet düzeyinde bir aktöre karşı söylenmiş olması Yunanistan'ın saldırgan tavrının ortaya koyduğu tehdit düzeyinin büyüklüğünü göstermektedir.

Taktik hedef

Türkiye'yi bölgesel jeopolitik çatışma çevrelerinde yalnız ve kırılgan bir aktör olarak değerlendiren Yunanistan saldırgan eylemleriyle Türkiye'yi orantısız bir güç kullanmaya zorlayarak Türkiye'yi krizi tırmandıran taraf olarak sunmaya çalışmaktadır. Bu provokasyonun altında yatan temel taktik hedefin Türkiye ile ABD arasında bir seri siyasi ve askeri krize neden gösterilen Türkiye'nin elinde bulunan S-400 Hava Savunma Sistemiyle Yunanistan'a bir mukabelede bulunması olduğu ortadır. Böylelikle Yunanistan, Türkiye ile ABD arasındaki krizi daha da derinleştirip Türkiye'yi bir kriz silsilesiyle meşgul edebilecektir. Ancak, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın şimdilik söylem düzeyindeki uyarı niteliği taşıyan ifadeleri, hem Yunanistan'ın saldırganlığının teknik verilerle tespit edilip dünya kamuoyuna teşhir edilmesi hem de Yunanistan'ın provokatif saldırgan eylemlerinin devam etmesi halinde Türkiye'nin Yunanistan'ın beklentisinin aksine daha rasyonel bir misillemede bulunabileceği anlamı taşımaktadır. Öyle ki, Ege denizi çevresindeki mikro çatışma ortamında "bir gece ansızın gelme" inisiyatifinin uygulanabileceği ve stratejik makro sonuçların alınabileceği yüzlerce taktik hedef bulunmaktadır. Türkiye'nin 1996 yılında yaşanan Kardak krizindeki siyasi ve askeri tutumu bu durumun açıklanması için gösterilebilecek onlarca örnekten yalnızca bir tanesidir.

Yunanistan'ın üstünlük arayışı

Türkiye'nin F-35 projesinden çıkartılmış olması ve F-16V satışıyla ilgili ABD kaynaklı siyasi onay riskinin ortaya koyduğu durum Yunanistan'ı, Ege'de Türkiye'ye karşı bir hava üstünlüğünü kurmak için cesaretlendirdiği söylenebilir. Buna ilave olarak Yunanistan'ın Fransa'dan tedarik ettiği Rafale uçakları ile envanterinde bulunan F-16 savaş uçaklarını modernizasyon sürecine sokmuş olması ve hatta F-35 tedarik etme ihtimali Yunanistan'ı tarihinde ilk defa Türkiye'ye karşı hava üstünlüğü elde etmesi noktasında ümitlendirmektedir. Böylesine bir ortamda, Yunanistan Türkiye'nin F-16V tedarikini akamete uğratabilmek için bir strateji uygulamaktadır. Bu süreçte Yunanistan kendi S-300 Hava Savunma Sistemlerinin tacizlerine karşılık Türk S-400'lerin misilleme aracı olarak kullanılması ihtimalini Türkiye'nin F-16V tedarikinin önünü kesmek için potansiyel bir fırsat olarak görmektedir. Zira, Washington'da bu satışa burun kıvıran S-400 duyarlı hazır bir siyasi kitle bulunmaktadır. Eğer, Yunanistan bu satışı engelleyebilirse, Ege ve Doğu Akdeniz'de hava üstünlüğü tesis etmek için bir fırsat penceresi aralayacak ve bunu da yapısal hale getirmek için tüm gayretini sarf edecektir.

ABD'nin süreç yönetimi

Yunanistan Başbakanı Kiriyakos Miçotakis bu yılın Mayıs ayı ortasında Washington'a yaptığı ziyarette ABD Kongresinden büyük sempati ve destek görse de bu ziyaret ABD'nin Türkiye'ye F-16V satışını engellemeye yönelik beklentileri karşılayacağa benzemiyor. Türkiye'nin İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliği sürecinde takındığın tavrın Yunanistan'ın bu hamlesini boşa çıkarttığı söylenebilir. Öyle ki ABD Temsilciler Meclisi Türkiye'nin İsveç ve Finlandiya ile imzaladığı üçlü mutabakatın ardından 15 Temmuz'da ABD'nin Türkiye'ye F-16V satışının yolunu açacak bir yasa tasarısı onayladı. Buna göre Türkiye'ye F-16V satışının iki sembolik şarta bağlanarak Yunanistan'ın da memnun edilmesi sağlanacak bir formül bulunmaya çalışıldığı anlaşılmaktadır. Temsilciler Meclisi ABD Yönetiminden Türkiye'nin Yunan hava sahasını ihlal etmeyeceği ve bu satışın ABD'nin de çıkarına olması koşulları karşılığında satışın gerçekleşmesini onaylamaktadır. Bu iki koşuldan birincisi esasen Ege'deki Türk tezinin haklılığına da işaret eden bir anlam taşımaktadır. Öyle ki Yunanistan'ın iddia ettiği hava sahası ihlalleri 6 millik Yunan karasularının dışında kalan uluslararası hava sahasında yaşanmaktadır. Uluslararası hukuka göre, bir ülkenin karasuları genişliği aynı zamanda o ülkenin ulusal hava sahasının genişliğini de belirmektedir. Yunanistan 1931 yılından bu yana uluslararası karasularının genişliğiyle orantısız olarak ulusal hava sahasının 10 deniz mili olduğu iddiasında bulunmaktadır. Dolayısıyla Yunanistan'ın Türk Hava Kuvvetleri unsurlarına yönelik saldırgan tavırları 4 millik uluslararası hava sahasında gerçekleşmektedir. ABD'nin Yunanistan'ın Ege Denizi'ndeki 10 millik hava sahası iddiasına katılmadığına dair bir yaklaşımı olduğu da bilinmektedir. Bu durumda ABD Temsilciler Meclisinin yasa tasarısında gösterilen Türkiye'nin Yunan Hava Sahasını ihlal etmemesi karşılığında F-16V satışına izin verilmesi koşulu bütünüyle sembolik bir anlam taşımaktadır. Öte yandan ABD Yönetiminin jeopolitik gerekçeler, İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliği gibi gerekçelere bağlı olarak bu satışın ABD çıkarlarına uygun olduğu konusunda ABD Kongresi'nin satışı onaylaması için bir gayret gösterdiği bilinmektedir. F-16V satışının gerçekleşmesiyle ilgili iki ülke arasındaki teknik görüşmeler devam etmekle birlikte, ABD'nin bu satış sürecini Türkiye'deki seçim süreciyle ilişkilendirip uzatmak suretiyle siyasi bir etki üretme peşinde olduğuna dair şüpheler bulunmaktadır. ABD'nin Türkiye'deki seçimlerden önce Türkiye'ye karşı savunma tedariki konusunda olumlu bir yaklaşım göstermesini beklemek doğru olmayabilir. Bu anlamda, Türkiye'nin F-16V uçaklarını tedarik sürecinin seçimlerden sonra daha bir ivme kazanabileceği beklenebilir.

Süreç uzayabilir

Dolayısıyla tedarik sürecinin beklenenden de daha uzun olacağı ifade edilebilir.

Yunanistan'ın provokatif eylemlerine kayıtsız kalmanın mümkün olmayacağı bir dönemden geçilmektedir. Ancak, bu süreçte Türkiye'nin rasyonel karşılık verme kapasitesini kullanarak hem Yunanistan'ı saldırgan tavrından caydırması hem de Türk Hava Kuvvetlerinin önümüzdeki en az yirmi yıllık operasyonel etkinliğinin sürdürülebilirliği sağlaması gerekmektedir. Bu bakımdan bir formül olarak düşünülen F-16V tedariğinin etkilenmemesi için Yunanistan'ı çalışmadığı yerlerden sıkıştırmak doğru bir yöntem olabilir. Bu bakımdan "bir gece ansızın gelebiliriz" retoriğinin devlet seviyesindeki bir aktörle olan çatışma/uyuşmazlık süreçlerini yönetmek için etki yaratacak anlamlı bir düşük yoğunluklu çatışma argümanı olarak kullanılabileceği söylenebilir. Bu durum şimdiden Yunanistan'da bir etki yaratmış gibi görünmektedir.

@necdet4059