Kadın politikalarında neredeyiz?

Fatma Şahin / Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı
9.03.2013

Kadının yaşamının her dönemini kapsayan politikaların, birbirini destekleyici ve tamamlayıcı nitelikte olması önemlidir. Kadınlar çalışma hayatına katılırken kadın ve erkeklerin ev işleri ve çocuk bakımı konularına eşit katılımını sağlayıcı ve erkekleri bu konuda ikna edecek politikalar üretmek gerekmektedir.


Kadın politikalarında  neredeyiz?

Türkiye, kadın-erkek eşitliğinin sağlanması açısından temellerini tarihinden, kültüründen ve inancından alan güçlü bir birikime ve deneyime sahiptir. Kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasında temel amacımız; ‘hak’ temelli anlayışıyla sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasi alanlarda, her bir vatandaşımızın dil, din, ırk, mezhep ve cinsiyet gözetmeksizin yaşam kalitesini yükseltmektir.

Türkiye kadın hakları ve kadına yönelik ayrımcılığın ortadan kaldırılması amacıyla ilgili uluslararası mevzuatta gerekli tedbirleri almıştır. Türkiye son on yılda her alanda yaptığı atılımlarla bugün, kadın-erkek eşitliğini gerçekleştirme konusunda örnek ve rol model ülke konumuna gelmiştir.

Türkiye, kadınların bireysel ve toplumsal anlamda güçlenmesi amacıyla eğitim, sağlık, istihdam ve karar alma mekanizmalarına katılım alanlarında gerekli yasal düzenlemeleri yapmakta, projeler, teşvikler, protokollerle alınan kararların uygulamaya yansımasına çaba sarfetmektedir.

Kadınların toplumsal yaşamın her alanına etkin katılımının sağlanmasında eğitim çarpan etkisi olan bir alandır. Kısa, orta ve uzun vadede belirlenen hedefler toplumsal yaşamın dinamiği açısından önemlidir ve bu hedeflere ulaşmada anahtar kavram eğitimdir. Bu nedenle günümüzde bir toplumun bireylerine vereceği eğitimin niteliği ve etkinliğinin artırılması, toplumun tüm kesimlerini içine alması büyük önem taşımaktadır.

Özellikle Şartlı Eğitim Yardımları kapsamında 2,5 milyonun üzerinde öğrenciye anneleri vasıtasıyla yapılan toplam yardım miktarı 2003-2012 Döneminde 3 milyar 200 milyon liraya ulaşmıştır. 14 milyon öğrenciye ücretsiz ders kitabı verilmektedir. Taşımalı eğitimde 598 bin öğrencinin öğle yemeği giderleri karşılanmaktadır. Bireysel ve aile odaklı gerçekleştirilen bu destekler özellikle kız çocuklarının okullaşma oranlarının artmasına sebep olmuştur. İlköğretim okullaşma oranlarında son on yıl içinde önemli artışlar olmuştur. 2011-2012 öğretim yılında okullaşma oranı yüzde 98,67 olmuş, erkek ve kız çocukları için net okullaşma oranı sırasıyla yüzde 98,77 ve 98,56 olarak gerçekleşmiştir.

Eğitimde cinsiyet ayrımı bitti

İlköğretimde cinsiyet oranı son on yıl içinde yüzde 10 artarak yüzde 100,4’e ulaşmıştır. Amacımız bu oranların eğitimin tüm kademelerinde artırılmasıdır. Ortaöğretimde okullaşma oranı 2011-2012 öğretim yılı itibarıyla; yüzde 67,37’dir. Erkek çocukları için yüzde 68,53 iken bu oran kız çocuklarında; yüzde 66,14 olarak gerçekleşmiştir. İlköğretimde yüzde 100 olan ‘Cinsiyet Oranı’nın ortaöğretim kademesinde yüzde 93,3’e gerilediği görülmektedir. 2008 yılında 15 yaş üstü 3 milyon kadının okuma yazma öğrenmesi hedefiyle başlatılan “Ana Kız Okuldayız Kampanyası” ile şimdiye kadar bir milyonu aşkın okuma yazma bilmeyen insanımız okuma yazma bilenler safına katılmıştır. Söz konusu Kampanya, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından Binyıl Kalkınma Hedefleri kapsamında 2010 yılında yapılan değerlendirmede eğitim ve toplumsal cinsiyet eşitliği kapsamında iyi uygulama örneği olarak seçilmiştir.

Türkiye taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ve çekincesiz kabul ettiği uluslararası belgelerde, toplumumuzda kadın ve kız çocuklarına verilecek sağlık hizmetlerinin nicelik ve niteliğini kabul görmüş uluslararası standartlara yükselteceği taahhüdünde bulunmuştur.

Anne ve bebek ölümlerinin azalması amacıyla uygulanan politikalardan biri de; Şartlı Sağlık Yardımlarıdır. Sağlık Bakanlığı ile yapılan protokol çerçevesinde, nüfusun en muhtaç kesimine dâhil olan anne adaylarına yönelik olarak bir defaya mahsus olmak üzere Şartlı Sağlık Yardımı Gebelik Yardımları yapılmaktadır. Bunun yanı sıra, yoksul ailelere okul çağı öncesi çocuklarının düzenli sağlık kontrollerini yaptırmaları şartıyla her ay sağlık yardımı yapılmaktadır. Söz konusu yardımlarda kadının aile ve toplum içindeki konumunun güçlendirilmesi amacıyla, ödemeler doğrudan annelere yapılmaktadır. 2012 yılında Şartlı Sağlık Yardımları kapsamında 887.926 çocuk için 188,13 milyon TL kaynak aktarılmıştır. Şartlı Sağlık Yardımları Gebelik Bileşeni kapsamında 25.665 kişi için 2,7 milyon TL kaynak aktarılmıştır.

Kadının ekonomik hayata katılımı

Kadınların ekonomik hayata etkin katılımı, aynı zamanda sürdürülebilir kalkınmanın en önemli parametrelerinden biridir. 2004 yılında kadınlardaki işgücüne katılma oranı 23,3 iken 2011 yılında bu oran yüzde 28,8’e 2012 yılının Temmuz ayında ise 30,3’e yükselmiştir. Kadının istihdama katılımı kadına yönelik rolleri; hem kamusal hem özel alanda artırmıştır. Yeni nesil aile olmayı ve çocuk sahibi olmayı ertelemekte, ama bir an önce de emekli olmak istemektedir. Kadının yaşamının her dönemini (çocukluk, gençlik, iş gücüne katılım, annelik, emeklilik gibi) kapsayan politikaların; birbirini destekleyici ve tamamlayıcı nitelikte olması önemlidir. Kadınlar çalışma hayatına katılırken; annelik, çocuk bakımı, ev işlerinde üstlendikleri rollerini devam ettirerek iki kat daha fazla emek sarfetmek zorunda kalmaktadırlar. Bu süreçlerde; kadın ve erkeklerin ev işleri ve çocuk bakımı konularına eşit katılımını sağlayıcı ve özellikle erkekleri bu konuda ikna edecek politikalar üretmek gerekmektedir. Bu politikaların belirlenmesi ve uygulanması aile ve iş yaşamının birbirine tercihi anlamını içermemektedir. Bu amaçla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız işbirliği içinde çalışmalar sürdürülmektedir. İmzalanan protokollerle kadınların istihdama katılımını artırmayı, organize sanayi bölgelerinde kreş açılmasını da hedeflenmektedir.

Dünya Ekonomik Forumu tarafından hazırlanan Toplumsal Cinsiyet Uçurumu Raporu’nda dört temel konu ele alınmaktadır. Eğitime erişim, sağlık ve yaşam, ekonomik katılım ve fırsatlar, politik güçlendirme. Bu dört dinamik birbirini destekleyen ve güçlendiren unsurlardır.

Kadınların “sosyal ve beşeri sermayenin” öznesi olduğu anlayışı, ekonominin, kalkınmanın sürdürülebilir ve kalıcı olması açısından önemlidir. Bu anlayışla, Dünya Ekonomik Forumu Türkiye Cinsiyet Eşitliği Görev Grubunun (İş’te Eşitlik Platformu) Haziran 2012’de kurulmuştur. İş’te Eşitlik Platformu’nun amacı; Türkiye’nin ekonomik katılım ve fırsatlar uçurumunu önümüzdeki 3 yıl içerisinde yüzde 10’a kadar azaltmak amacıyla çalışmaları koordine etmek, üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirmektir. Söz konusu platformun kamu, özel sektör, sivil toplum kuruluşları, akademisyenler, medya ve Dünya Ekonomik Forumu işbirliğini kapsayan çok paydaşlı bir yapıdan oluşması platformun önemini ikiye katlamaktadır.

Cinsiyet eşitliğinin gerçekleşmesi ancak devlet, özel sektör, sivil toplum ve üniversitelerin işbirliği ve güç birliği ile gerçekleşecektir. “İşte Eşitlik Platformu”; Türkiye’de kadınların ekonomiye katılımı sürecinde cinsiyet eşitliğinin sağlanması bağlamında başlatılan bir girişimdir. Bu sayede rekabet ‘kadınlar için’ ilk kez işbirliğine, güç birliğine; güç birliği söze ve taahhütte dönüşmüştür.

Bugün ülkemizde kadına yönelik şiddetle mücadeleye zemin oluşturacak gerekli yasal düzenlemeler yapılmış, tüm mevzuat, kadın erkek eşitliği ilkesini gözeten ve kadına yönelik şiddete sıfır tolerans tanıyan bir yapıya kavuşturulmuştur.

Birleşmiş Milletler Kadının Statüsü Komisyonu çalışmaları Newyork’ta gerçekleştirilmiştir. Bu toplantılar sırasında Genel Kurul konuşmasının yanısıra, 14 ülke temsilcisi ile görüşme ve 10 paralel oturumda gerçekleştirilen etkinliklerde Türkiye’nin şiddetle mücadele konusundan gösterdiği kararlılık ve alınan mesafe tüm dünya ile paylaşılmıştır.

Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi kadına yönelik şiddetle mücadelede bir dönüm noktasıdır. Şiddetle mücadeleye çok geniş bir perspektiften ve toplumsal cinsiyet boyutuyla bakan 81 maddelik bu kapsamlı belgenin, son 30 yıllık çaba, çalışma ve deneyimin meyvesi, bu alanda gelinen en üst nokta olarak nitelendirilmesi yanlış olmayacaktır. Bu anlamda Sözleşme’nin, kadına yönelik şiddetle mücadelede bizleri bir adım öteye taşıyacağına kuşku yoktur.

Sözleşme’yi, parlamentosunda ilk onaylayan ülkenin Türkiye olması, milletimiz ve devletimiz adına gurur kaynağıdır. Sözleşme’nin onaylanması, Türkiye’nin kadına yönelik şiddetle mücadeledeki kararlılığının da bir göstergesidir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda Birleşmiş Milletler Kadın Birimi İcra Direktörü Sayın Michelle Bachelet’in dile getirdiği önerileri gerçekleştirmiş olmanın güveni hepimizi umutlandırmıştır.

Yaşam hakkının kutsiyetine olan inancımız, Başbakanımızın bu konudaki kararlılığı, şiddetle mücadele konusunda bütçemizi artırmamızı sağlamıştır. Bakanlığımızın bütçesinden Kadının Statüsü Genel Müdürlüğümüze ayrılan miktar 2013 yılında yüzde 69 oranında artmıştır.

Şiddete son verecek politikalar

Kanun ile şiddet ve şiddet mağduru tanımları Sözleşme’ye paralel olarak kapsamlı şekilde düzenlenmiş, getirilen usul hükümleri ile mesai saatleri dışında, hafta sonlarında ve gecikmesinde sakınca olan hallerde de tedbir kararı verilmesi mümkün kılınmıştır. Verilen kararların teknik yöntemlerle takip edilmesinin yolu açılarak güvenlik butonu uygulamasına başlanmıştır. 7/24 esasıyla hizmet sunumunu öngören düzenlemelere yer verilmiş; bu çerçevede şiddet mağdurlarına 7/24 esasıyla ve tek kapı sistemine dayalı olarak çok yönlü hizmet veren, Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri hizmet sunumuna başlamıştır. Öte yandan, şiddet mağduru kadınların korunması ve desteklenmesine yönelik mekanizmaların başında gelen kadın sığınma evlerinin ülke geneline yayınlaştırılması çalışmalarına hız verilmiş, bu kapsamda sığınma evi sayısı 114’e ulaşmıştır. Bu alanda hedefimiz ülkenin genelinde nüfus ve duyulan ihtiyaç bağlamında nitelikli hizmet veren sığınma evi sayısını artırmaktır.

Kadına yönelik şiddetle mücadelede ilerleme sağlanabilmesinde yasal düzenlemeler ve kurumsal mekanizmalar kadar konuya ilişkin bilinç ve duyarlılığın artırılması, toplumsal farkındalık sağlanması büyük önem arz etmektedir. Şiddete maruz kalan kadınlara hizmet sunan kamu kurum/kuruluşlarında çalışan personele yönelik eğitim çalışmaları düzenlenmektedir. Bu eğitimler kapsamında; 71.000 polis, 65.000 sağlık personeli, 336 aile mahkemesi hakimi ve savcı, 17.000 diyanet görevlisi, 2.500 jandarma personeli, 531 yerel medya çalışanı ve iletişim fakültesi öğrencisi ile 2.700 kamu çalışanına ulaşılmıştır.

Kadına karşı şiddetin önlenmesinde toplumsal cinsiyet eşitliği duyarlılığının arttırılması ve zihinsel dönüşümün sağlanması amacıyla çok sayıda etkinlik gerçekleştirilme, özellikler erkeklere yönelik bilinçlendirme çalışmaları yürütülmesine özen gösterilmektedir. Şiddetin toplumsal boyutu çözümünde top yekun gerçekleştirilmesini zorunlu kılmaktadır. Bu milletin tarihi, kültürel ve dini köklerinde var olan değerlerimizi, sevgiyi, merhameti, adaleti ve hoşgörüyü yeniden hakim kılmak şiddetle mücadelenin bir başka boyutudur.

Kadın soruunlarına bütüncül bakış

Türkiye’de kadın-erkek eşitliğin sağlanması amacıyla tüm tedbirleri almaya devam edecektir. Türkiye her alanda toplumsal bir değişim ve değişim sürecini başarıyla yürütmektedir. Bu başarı dünya nezdinde karşılık bulmaktadır. 2012 yılında; Bakanlığımız ve Dışişleri Bakanlığı’nın işbirliğinde yapılan çalışmaların katkısıyla 27 Ekim 2012 tarihinde UN WOMEN Direktörü Michelle Bachelet tarafından İstanbul’da UN WOMEN Bölgesel Ofis’inin açılması kararı duyurulmuştur. 2013 yılında; İstanbul’da UN WOMEN ofisinin açılışı için çalışmalar tamamlanacaktır.

2002 yılından bu yana konuyu tüm boyutlarıyla bütüncül bakış açısıyla; kadını, aileyi, toplumu, ekonomik düzeni, sosyal yapıyı ele alarak gerekli düzenlemeleri yapmaktadır. Ekonomik, siyasi, hukuki ilerlemenin sosyal politikalarla desteklenmediği müddetçe kalıcı olmayacağı bilinciyle hareket etmektedir. Bu amaçla kadının bireysel ve toplumsal güçlendirilmesine yönelik atılan her adımın bütüncül bakış açısına sahip olması gerekmektedir. Ekonomik, sosyal, kültürel, siyasi alanda atılan adımlar demokratikleşme anlayışıyla tamamlamaktadır. Her alanda atılan adımların kalıcı ve köklü olabilmesi toplumsal anlamda zihinsel değişimle mümkündür.

Türkiye, hem karar alma mekanizmaları, hem uygulayıcıları hem de millet olarak geçmişten daha inançlı ve kararlı durumdadır. Demokrasi yolunda atılan adımlar Türkiye’nin daha da güçlenmesini sağlayacaktır. Türkiye genç, dinamik ve güçlü nüfusu ile atılan adımları daha da güçlü kılmaktadır.

Türkiye’de kadın hareketi, Doğu-Batı dünyasındaki köprü rolü, bu millete özgü milli ve manevi değerleri koruma anlayışı ile bir farklılık ortaya koymaktadır. Bu anlayışla, Türkiye Cumhuriyet’nin kuruluşunun 100. Yılında 2023 yılında Türkiye; kadın-erkek eşitliği konusunda Avrupa ve dünya standartlarında tüm ilerlemeleri gerçekleştirmiş olma hedefindedir. Türkiye olarak kadın, erkek, genç, yaşlı, engelli her bir vatandaşımızın toplumsal yaşama etkin katılımı için alınacak tedbirleri belirlemek, bu konuda politika üretmek ve uygulamak kararlığımız ve irademiz devam edecektir. Biz “İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın” anlayışı ile hizmet üretmeye devam edeceğiz.