Kafası karışıklar için çekilme süreci!

Mete Çubukçu - NTV Haber Müdürü
27.04.2013

Barışın ilk adımları her zaman sancılı olur. Türkiye’de tarih yeniden yazılırken, demokratikleşme zemininde çözüme yakın duranlar yeni bir hayata kapı açacaklar. Dağdaki PKK kadroları ve militanları da buna dahil. Zaman, karşıdakini anlama zamanıdır.


Kafası karışıklar için  çekilme süreci!

Sonunda çekilme takvimi açıklandı. Böylece çözüm sürecindeki ilk, pratik adımın tamamlanması için düğmeye basılmış oldu. PKK’nın Türkiye topraklarından Irak Kürt Bölgesi’ndeki Kandil, Amediye gibi bölgelere çekilmesi bir anlamda bu sürecin en kolay ama en önemli basamaklarından biri. Kolay çünkü çekilme pratik ve teknik bir konu. PKK’nın geri çekilmesiyle silahların kullanıldığı bir döneme son verilip ölümler olmadan konuşma/tartışma bölümü başlayacak. Bazı ezberler bozulacak hatta zihinlerde yıllardır oluşan düşünce tarzı, paradigma değişmek zorunda kalacak. Silahlı mücadele için dağlara çıkan binlerce kişi ile birlikte Türkiye’de düşünce sistemi ve örgütlenmesini silahlı mücadele çerçevesinde oluşturan yüz binlerce kişi yeni bir mücadele tarzı için eskisini unutmak durumunda kalacak. Bu tabii ki kolay olmayacak. Ama insanlar ölmeden/öldürmeden, silahlar konuşmadan, kimsenin kimseye gerekçe oluşturmadan konuşabileceği, herkesin karşılıklı beklentilerin karşılanmasının gerektiği bir dönem başlamak durumunda artık. Yani çekilme sonrası işin daha zor, daha uzun ve tartışmalı, beklentili bölümü başlayacak.  

Bugüne kadar İmralı’daki görüşmeler, Kandil’e gönderilen mektuplar, Kandil’deki PKK liderlerinin yaptığı açıklamalar sonunda Öcalan’ın bu konuda kararlı olduğu ve sonuna kadar kararlılığını sürdüreceği yönünde. Yani Öcalan’ın yapmaya çalıştığı bugüne kadar devlet/görüşmeciler ile PKK arasındaki güvensizliği aşmak. Öcalan kendi adına bu önemli engeli aşmaya kararlı gibi. Yukarıdan aşağıya yani Kandil’deki lider kadrolar bu konuda hala ‘kafalarında soru işaretleri’ taşısa da açıklamalara bakıldığında bu kuşkular giderek azalmakta. Kafaları en karışık olan, en çok soru soranlarsa alt ve orta kademedeki PKK militanları. 

En uç talepleri tartışabilmek

Bugün Türkiye’de farklı çevreler süreçle ilgili olarak haklı ya da haksız şekilde ‘neden ve neyin karşılığında çekilme’ sorusunu soruyor. Bu soru Türkiye’de süreçle ilgili kuşku duyan malum çevrelerden geldiği gibi PKK ve Kürt siyasi hareketi içinde de alçak sesle dile getiriliyor. Bu soru çekilme ve çekilme süreci ile ilgili değil. Çünkü Türkiye’de yıllardır akan kanın durması için atılan ilk adıma karşı çıkmak sadece ve sadece savaşın devamından yana olmak demek. Öte yandan çekilme sonrası soruların artacağı ve bu soruların azalması için sürecin şimdiye kadar olduğu gibi aşama aşama ve beklentileri karşılar biçimde gerçekleşmesi gerekmektedir. Çünkü yanıtlar, her kesimden bu sürece karşı çıkanları daha da marjinalleştirip tarihin derinliklerine itecektir. Ama öncelik tüm bu tartışmanın kan dökülmeden aklı selim içinde gerçekleştirmek hatta en uç taleplerin bile dillendirilebildiği bir dönem olarak görmek zorunlu gibidir.  

Çekilme sonrası aşamada PKK’dan ya da Kürt siyasi hareketinden gelecek taleplere hazır olmak gerekiyor. Bunun bir pazarlık değil insanların kafalarındakini ortaya dökmesi ve bunların tartışılması sürecin geleceği açısından da insanları rahatlatacaktır. Demokratik, özgür bir ortamda gerçekleşecek bu tartışmada makul talepler olabileceği gibi talepler ütopik de olabilecektir. Ancak, bu tür süreçlerin selameti açısından insanların kafalarındaki soruları sormak yanıtları ortak akılla bulmak gerekmektedir. Bu durum PKK ve Kürt siyasi hareketi için de geçerlidir. Hepsinden önemlisi tesis edilmeye çalışılan ‘karşılıklı güven’ devamı açısından kafalardaki birçok sorunun yanıtlanması elzemdir. 

Farklı zamanlarda PKK’dan gelen açıklamalar hala güvensizliğin sürdüğünü gösteriyor. Öcalan bu yüzden süreç/güven ilişkisini öne çıkarıyor. Farklı zamanlarda yapılar açıklamaları toparlarsak ortaya şu çıkıyor: “1999’daki güvensizlik sürüyor. 1999’da PKK çekildikten sonra Türkiye’de Kürt sorunu tartışılmaz hâle geldi. Beş yıllık dönemde Kürt sorununun demokrasiyle çözülmesi fırsatı heba edildi.  PKK Türkiye’ye tekrar döndü.  Çekilme Kürt sorunun çözümü anlamına gelmiyor.” Dolayısıyla PKK’nın çekilme süreci demokratik adımlarla doldurulmalı, içi doldurulmaz ise çekilme barışı getirmez ama barışa giden yolda önemli bir adım olur. Ama eksik kalır. 

Tarih yeniden yazılıyor

21 Mart 2013 bir milat. Bu tarih sadece geri çekilme gibi teknik, kolay ve en sorunsuz bir aşamanın habercisi değil, Kürt silahlı hareketinin silahları bırakması ve silahsız siyasete evirilmesi için yapılan bir çağrı. Silahların gömülmesiyse en son ve taleplerin karşılandığı noktada hayata geçecek bir durum. 

BDP Eşbaşkanı Selahhatin Demirtaş Taraf Gazetesi’nde “ Birinci aşamanın başlaması için PKK’nin geri çekilmesinin başlaması gerekiyor. Şu anda birinci aşamanın hazırlıkları sürüyor. Bizim İmralı ve Kandil ziyaretlerimiz, iletilen mektuplar, Meclis’te kurulan komisyonlar, âkil adam heyetleri hep birinci aşamanın hazırlıklarıydı” diyor. Peki ya ardından? “ İkinci aşama olan Türkiye’nin demokratikleşmesi var. Ancak ondan sonra üçüncü aşamada PKK silahı ve dağı bırakacak” diyerek devam ediyor.

Kürtlerin talepleri açık: Anayasal ve yasal açıdan tanınmak, dil ve kültürel hakların tanınması, yasal alanda siyasetin önünün tamamen açılmasıdır. 

İşte tüm bu taleplerin yanıt bulması, PKK’nın da ne olacağını belirleyecektir. Yukarıda saydığımız ve meselenin gövdesini oluşturan ve olmazsa olmazları dışında şu soruların yanıtı hem teknik hem de hayati yani vazgeçilmez gibidir. En başta son 30 yılını ‘silahlı mücadeleye’ ayırmış, bütün ömrü bu mücadele geçmiş, ideolojik olarak Öcalan formasyonundan geçmiş, örgüt açısından belli bir ideal uğruna savaşmış, dağ dışında herhangi bir hayatı olmamış binlerce kişiden oluşan bir örgütün ezberini bozması, ya da ‘yeni hayata’ açılaması kolay olmayacaktır. Hangi kadrolar dağdan inecektir? Dağdan inenlerden hangileri Türkiye’ye dönecek kim Irak Kürt Bölgesi’nde yaşamaya devam edecek? Geri döndüklerinde yasal siyaset ile uyum sağlayabilecekler mi?  Yola çıkış noktaları ile vardıkları nokta kendilerini tatmin edecek mi? Bir kısmı sonradan yine silahlarla başka Kürt bölgelerinde savaşmaya gidecek mi? Ya da Öcalan’ın yürüttüğü süreçte bu soruların hepsi anlamsız kalarak tüm talimatlara uymak zorunda mı kalacaklardır? Belki de tüm soruları içlerine atarak yeni bir hayata başlayacaklardır. Ancak, şu bilinmelidir ki herkesin talebi ve herkesin kafasındaki sorular tam olarak karşılanmayacaktır. Kimse de tek başına kazanamayacaktır. Kürtler eşit yurttaşlık temelinde yeni bir anayasa ile haklarına kavuşup kendilerini kendileri gibi hissettiklerinde dağdaki PKK kadrolarının eski anlamı kalmayacaktır. 

Güven-inisiyatif ilişkisi

Bütün bu pratik soruların yanı sıra Ortadoğu yeniden şekillenirken, Kürtler bir özne olarak tarih sahnesine yeniden dönerken Suriye ve Irak’ta giderek güçlenirken ‘teslim oldular’ hissi yaratmadan hareket etmek gerekir. Ancak, artık işlevlerini tamamladıklarının içselleştirebilirlerse yeni bir döneme açılabilirler. Bu durum Öcalan’ın çağrı ve mesajları kadar önemlidir.  Kandil’deki PKK liderleri Öcalan’dan gelen talimatların aksini yapamayacakları gibi aralarında bir bölünmeye de gitmeyecekleri bilinmesine rağmen bu süreçte kimse yenilgi/yengi üzerinden hesap yapmamalıdır. Bugüne kadar yapılan yorumların aksine Kandil liderleri arasında farklı eğilimli isimler olsa da son kertede örgüt disiplini ve lider kültü açısından bu beklentiler boşa çıkacaktır. Ancak, sürecin başladığı tarihten belki sonlanacağı aşamaya kadar Kandil kadrolarından gelen açıklamalar hep temkinli olacaktır ki bu da normaldir. Çünkü Kandil kendi alt kadrolarını ikna etmek ve sorunları en aza indirmek durumundadır. 

Vatan Gazetesinden Ruşen Çakır’a konuşan Duran Kalkan’ın sözleri de bu yöndedir: “Aslında bizim o açıklamalarımız gerillanın ikna edilmesine dönüktü. Yıllardır oluşmuş bir sistem, bir çalışma ve mücadele var. İnsanlar oralara kolay gitmemişler, boşa gitmemişler, bir amaç uğruna gitmişler. Bunu tersine çevirmek bir anda, öyle kolay olacak bir iş değil. Bir de salt kuru bir emirle de olmuyor. Askerdirler tabii ama bir amaç uğruna mücadele ediyorlar, yani mecburi askerlik yapmıyorlar. Onları ancak Öcalan ikna edebilirdi. Bu nedenle biz ‘İmralı’dan daha çok çağrı, mesaj gelmeli’ dedik; bunlar yerine geliyor.”

Bu nedenle güvensizliği ortadan kaldırmak ikinci ve üçüncü aşamadaki noktaları hayata geçirmek esastır. Şimdiye kadarki gelişmeler, yeni başlayacak zorlu bir sürecin güven-inisiyatif ilişkisi çerçevesinde daha az hasarla yürütülebileceğini gösteriyor. Barışın ilk adımları her zaman sancılı olur. Türkiye’de tarih yeniden yazılırken haklar, demokratikleşme zemininde çözüme yakın duranlar yeni bir hayata açılacaktır. Bu hepimiz için geçerlidir. Dağdaki PKK kadroları ve militanları da buna dahildir. Zaman, karşıdakini anlama zamanıdır.

[email protected]