Kainat imamından kıyamet Deccal’ına

Prof. Dr. Mazhar Bağlı / Karatay Üniversitesi
29.10.2016

Aristo’dan bu yana fizik ve metafizik konularındaki tartışmanın en hararetli kısmı sanıyorum bu alanlardan birisinin sahip olduğu teknik ve yöntem ile ötekini açıklama veya anlamlandırma meselesidir. “Fiziğin mantığı ve yöntemi ile metafiziği, metafiziğin mantığı ve yöntemi ile fiziği anlamak mümkün mü?” sorusu kadim bir konudur. “Metafizik nedir? sorusunu sormamızın asıl nedeni onun ne olduğuna ilişkin bir izahat yapmaktan çok o dünyanın kapısını aralamaktır” der ünlü Alman düşünür M. Heidegger. “Metafizik nedir?” sorusunun içerdiği amaç izah edici bilgilenme değil aksine yöntem belirlemektir. Yöntemin belirlenmesi sonrası yürünecek yol ile varılacak menzilin ilişkisi görece daha sağlıklı kurulabilir.


Kainat imamından kıyamet Deccal’ına

Bugün bizim de FETÖ ile mücadelede iki hususu bir an önce belirlememiz lazım. Bunlardan birisi var olan yapının sahip olduğu bilgi ve inanç sistemi diğeri de varmak istediği hedefin ne olduğudur. Zira bu yapıyı eğer sadece bir terör örgütü olarak görürsek esas mekanizmanın içine nüfuz edecek bir bilgi sahibi olamayız ve aynı zamanda etkin bir mücadele imkanımız da olmaz. O halde Gülenizm ile ilgili temel soruları en başta sorup bir an önce konunun anlaşılmasını sağlayacak bir yöntem belirlemeliyiz.

Bana göre Gülenizm bir casusluk şebekesi ve bir terör örgütüdür. Ancak bu yapının esas harcını oluşturan bağlam (sapkın bir) dini bir çerçevedir. O halde tarihsel ve hukuki olarak dinden sapanlar ve aynı zamanda dini kendi sapkın fikirleri için bir maske olarak kullanıp, din adına toplumu ifsat eden “sapıklarla” nasıl mücadele edildiğine bakmak gerekir.

Güven duygusunu yok ettiler

Kuşkusuz devleti ele geçirmek, ülkeyi işgal edip Amerika’ya peşkeş çekmek istediler ve bunun için de her yola başvurdular. Bu amaçlarını gerçekleştirmek için yaptıkları hilelerin de telafi edilemez sonuçları oldu. Bugün belki de en çok konuştuğumuz konu bireylere verilen zararlardır. Ancak işin toplumsal değerler, inanç sistemi ve devlet meşruiyeti ile ilgili olan kısmı bana göre çok daha büyük bir yekunu teşkil etmektedir. Bundan sonra insanlar dine dayalı müesseselere güvenmeyeceklerdir. Toplumun içinde kimin dürüst olduğuna dair kuşku en basit olayda bile zihinlere üşüşecektir.

İnsanlardaki güven duygusunu yok ettiler. Unutmamak gerekir ki İslam’a göre emin olmak ya da güvenmek, “iman”ın gerekliliklerinden, ön şartlarından birisidir. “Güven”, Allaha iman etmeyi gerektiren duygulardan birisidir. Kureyş suresindeki; “Hiç olmazsa yaz ve kış (güvenli) bir yolculuk imkanı sunulduğu için Kureyşliler bu Kabenin rabbine iman etsinler” buyruğu insanın güvenmeye olan ihtiyacının aynı zamanda imanî bir konu olduğunu da gösterir.

Ez cümle Gülenizm, bir yandan bizzat hakikatin kendisini katlederken diğer taraftan ona giden yolları da kapattı. Hakikate ulaştıran tüm insani değerlerimizi ve imkanlarımızı tahrip edip kendi bozguncu düzenini kurmak istedi. Gülenizm, kişilerin Allah’a değil onlara iman etmelerini istedi. Kendi akıl ve kişiliklerine değil, onların imamlarına iman etmeleri gerektiğini söyledi. Hiçbir Gülenci kendi aklına güvenmez. Hiçbir Gülenci Allah’ın “yardımına” inanmaz. Gülen’in aklına ve tezgahlarına daha çok inanırlar.

Gülen casus çetesinin elebaşı olan Fethullah Gülen’in örgüte talimat babından verdiği vaazlarda kendisinden “Kıtmir” diye bahsederken orada herhangi bir köpeğe veya “hizmete adanmaya” referansta bulunmaz. Kendisine Kıtmir derken köpeklik taslamaz aksine uluhiyet taslar. Gülen’in konuşmalarının yayınlandığı internet sitesinin “herkul” olan adının da esasında “her-kul” kelimesi değil mitolojik Yunan tanrısı Herkül’den geldiğini daha önce örnekleriyle ve sitenin teknik durumuna referansta bulunarak bu sayfalarda detaylı bir şekilde yazmıştım. Yani demem o ki Gülenizmin içinde son derece gizlenmiş ve çok derin olan bir “uluhiyet” iddiası vardır. Zaten bu örgüt üyelerinin bu kadar ekabir ve pervasız olmalarının asıl nedeni de buydu. Bundan dolayı da işin esas omurgasını sapık bir dini boyut teşkil etmektedir. İslam tarihi ve geleneği bu ve benzeri sapmalara karşı nasıl bir tutum takınılması gerektiğini son derece berrak bir şekilde bize göstermiştir. Bu konudaki kuralları katı bulanlar sanıyorum şu an karşılaştığımız durum için bu katı kuralların anlamını ve kıymetini bilmişlerdir. O halde FETÖ ile mücadelede ona sadece bir terör örgütü olarak değil, sahte peygamberlik ve uluhiyet iddiasında olan bir hareket olarak bakmak lazımdır. Zihni Çakır da konuyu bu ana fikir etrafında ele alan bir kitap yazdı: Deccalın Ordusu. Kitap, Gülen’i ve Gülen casus çetesini “Deccal” ve ordusu metaforu üzerinden anlatıyor.

Şeytanın diğer yüzü

Rivayete göre ahir zamanda insanları dinden çıkaracak fesatlıklar yapmak üzere Deccal adında büyük bir şeytan yeryüzüne inecektir. Nitekim geleneksel İslam düşüncesine göre de Deccal, Hz. Mesih’in yeryüzüne geri gelmesinden kısa bir süre önce, az önce de bahsedildiği gibi, insanları doğru yoldan saptırmak için zuhur eden ve her yeri ifsat eden şeytanın bir diğer karakteri, kişiliği veya yüzüdür. Bu hikâyenin bir İsrailiyyat olup olmadığı konusundaki tartışmalara girmeden söyleyeyim, insanoğlunun ideal bir düzen, kusursuz bir sistem kurma çabasını her zaman sabote edecek bir Firavun’un, bir Nemrut’un veya bir Deccal’ın olacağı gerçeği hem akidevi hem de ontolojik bir zorunluluktur. Zira insanın zihninde ve dünyasında hem iyiliğin hem de kötülüğün bilgisi ve alt yapısı vardır. Birileri iyiliklerle uğraşırken birileri de şeytanlık yapmaya devam edecektir. Şeytan, kendi varlığının alternatifi olan “iyiliği” yok etmek için çabalar. Deccal, her zaman iyi olanın bir an önce yok olmasına gayret eder. Zaten Deccal kelimesinin bir diğer anlamı da var olanı gizlemek, örtmek, boyamak veya manipüle etmektir. Aldatıcı ve sahtekar demektir. Denilir ki Deccal bu dünyaya indiği zaman sahip olduğu bir takım imkanlarla insanları kandıracak ve yoldan çıkarıp kendi yanına çekecektir. Herkes ona yönelecek ve tüm dünyadaki iyiler yok olacak, iyilik yeryüzünden çekilecektir. İşte ondan sonra kıyamet kopacaktır. Ancak iyi ile kötünün savaşında, hem İslam hem de diğer semavi dinler açısından nihai zafer her zaman inananların, yani iyilerindir. Şeytan tüm kötülükleri yapar yapmasına ama lanetli bir dünya inşa edemez.

Deccal’ı nasıl tanırız?

Hep söylemişimdir, Gülenizm özde ifsad edici bir mikroptur. Toplumu, toplumsal değerleri, dini, dini kurumları ve yapıları bozguna uğratan ve bunların yerine kendi sapık düşüncelerini inşa etmek isteyen, bunun için de her tür ahlaksızlığı bir ibadet aşkıyla yapan bir şeytanlar ordusudur. Bizim Şanlıurfa’da da Deccal ile ilgili anlatılan çok ilginç bir hikaye var. Rivayete göre Deccal bu dünyada değil. Ancak bir an önce buraya gelip dünyayı kıyamete sürükleme gayretindedir. Fakat onun gelişi hep iyi insanların varlığı sayesinde engellenir. Deccal her gün sabah kalkar ve onu dünyaya götürecek merkebi için bir semer yapmaya başlar ancak akşam olunca bitirebilir. Ertesi sabah kalkıp gitmek üzere semeri saklar ve uyur. Sabah uyandığında semer dağılmıştır. Tekrar hazırlar tekrar dağılır. Kıyamete kadar kendisine izin verilmeyeceğinin farkında olmadan her gün bu tarafa geçmek ister.

Gidip insanların imanını gasp etmek, onlarla hakikat arasına mesafe koymak ve nihayetinde insanların kendisine itaat etmesini sağlamak için çabalar. İnsanları Allah’ın kulluğundan çıkarıp kendisine bağlamak ister. İnsanlardan müteşekkil bir şeytan ordusu kurmak ister. Her gün tekrarlanan bu kısır döngüye rağmen Deccal, insanlığı ifsada uğratmak, müminlerin yüreğindeki imanı çalmak amacından asla vazgeçmez. İnsanoğlunun sahip olduğu ortak iyiliği ortadan kaldırmaktan vazgeçmeyen Deccal, bir gün amacına ulaşacağına kesin ve kati bir şekilde inanmaktadır. Kıyamet günü geldiğinde, sabah kalktığında semerin dağılmadığını görür ve eşeğine binip yeryüzüne ulaşır. Annem çocukluğumda bana bu hikayeyi anlatırken en çok merak ettiğim konu hep Deccal’ı nasıl tanıyabileceğimiz idi. “Bir alameti farikası var mı?” diye sorardım. O da “Alnında şeytanın mührü var ve ancak kalbinde iman olanlar onu görebilir” derdi. Ve biz hep dua ederdik: Rabbim imanımızı artır.

 Kıssadan hisse, bu örgütle mücadelenin iki boyutu var. Hem sahip oldukları bilgi kuramını çürütmeliyiz hem de sapıklara tarihte verilen cezaların mislini uygulamalıyız. Bunlar yapılmadığı sürece de Gülen çetesi, yeryüzünü ifsad etmeye devam edecektir. İslam geleneğinde sahte peygamberlere verilen cezaların idam olmasının nedeni de budur zaten.

[email protected]