Kandırma sanatının postmodern evresi

MURAT GÜZEL / Açık Görüş Kitaplığı
26.11.2016

Algı yönetimlerini ‘manipülasyona dayalı kandırma teknikleri’ olarak niteliyor kitabında Mücahit Gültekin. Ona göre gerçekle aramıza giren manipülatörler; gördüklerimizi, duyduklarımızı ve hatta dokunduklarımızı nasıl yorumlayacağımızı belirlemek için ciddi anlamda profesyonel bir çaba gösteriyor.


Kandırma sanatının postmodern evresi

Son yıllarda, özellikle sosyal medya teknolojilerinin gelişimiyle birlikte, siyasi tartışmalarda sık sık karşımıza çıkan bir kavramlaştırma ‘algı yönetimi.’ Siyasi ve sosyal iletişim ve etkileşimlerden maddi ya da manevi kârlarla ayrılmak isteyen hemen bütün tarafların başvurduğu bir linguistik-iletişimsel yordamı işaret ediyor bu kavramlaştırma. 

Esasen modernliği ‘imge’ ve imaj üretimi ve yönetimi süreçlerinin tamamıyla karakterize edebiliriz,  buna karşın ‘algı’ üretimi ve yönetimi süreçlerinin de postmodern diyebileceğimiz bir tarzı ifade ettiğini vurgulamamız kolaylaşır. Cilalı ve parlak, bu nitelikleriyle olumlu imgenin gerisindeki nesne, olay, özne ve süreçte bu olumluluk elbette yoktur. Kara ve karanlık imge, görüntülerin işaretlediği nesne, özne, olay ve süreçlerde bize aksettirilen kötülüğü bütün bunlara doğrudan atfedemeyiz. Modern yordamların bu çapraşıklığına karşı ‘algı yönetimi’ çok daha basit bir usul takip eder: Nesneleri, özneleri, olay ve süreçleri ‘olduklarından farklı’ göstermez. 

Algı yönetimlerini ‘manipülasyona dayalı kandırma teknikleri’ olarak niteliyor kitabında Mücahit Gültekin. Ona göre gerçekle aramıza giren manipülatörler; gördüklerimizi, duyduklarımızı ve hatta dokunduklarımızı nasıl yorumlayacağımızı belirlemek için profesyonel bir çaba gösteriyor. Elbette, algı yöneticileri çoğu kez kolaylıkla verebileceğimiz “hayır” deme ve itiraz etme tepkisini ortadan kaldırarak insanları edilgen hale dönüştüren uzmanlık kodlarından yararlanıyorlar ve üstelik bunda da son derece mahirler. Oysa bu teslimiyetçi durum aile, siyaset ve bilim ilişkileri başta olmak üzere toplumsal alanın farklı katmanlarında bizi türlü yalanların kurbanı haline getirebiliyor. Sırf bu değil aslında. Algı yönetimleri ‘kandırma sanatı’nın postmodern evresine işaret ediyor zannımızca.

Hayır diyebilmek

Kanmanın ve kandırmanın psikolojisini incelediği kitabında Mücahi Gültekin, algı yöneticilerinin manipülasyonları karşısında “hayır” demenin hepimize neden zor geldiğini araştırıyor. Dünyayı son derece usta yalancıların yönettiğini düşündüren kitapta “Onaylamadığımız düşünceleri onaylar görünmek pahasına, bizi başkalarına uyum sağlamaya iten nedir? Dahası kandırmanın başarılı olmasında “Niçin?” sorusunu sormayışımızın etkisi ne düzeydedir? Kampanyalar ve sürekli tekrar bizi nasıl yönlendirir? Manipülasyonları başarılı kılan unutkanlık, duygusallık ve düşüncesizlik zaaflarından kurtularak algı yöneticilerine karşı direnmeyi nasıl başarabiliriz?” gibi sorulara da cevap aranıyor. Gültekin, kanmanın ve kandırmanın psikolojisinin nasıl işlediğini sağlık, eğitim, bilim, siyaset, sinema, ticaret ve İslam tarihi gibi farklı alanlardan seçtiği çeşitli örneklerle irdeleyerek manipülatörlerin tekrara dayalı kandırma süreçlerini sekteye uğratmak için her daim eleştirel düşünmenin gerekli olduğunun altını çiziyor. Gerçeğin peşinden sabırla yürüyerek yalanı, yalancıyı ve yalana maruz kalanı inceleyen yazar, algı yöneticilerinin operasyonlarına karşı direnememenin sebep olduğu sıkıntılardan kurtulmayı vaat ediyor. 

[email protected]

Algı Yönetimi ve Manipülasyon - Mücahit Gültekin - Pınar 2016

Teknoloji ve muhafazakârlık

Türk muhafazakârlığı üzerine sistemli çalışmasıyla bilinen Fırat Mollaer, Nurettin Topçu’yu, Cemil Meriç’i ve Oğuz Atay’ı yeniden okuyarak, bir idol olarak Necip Fazıl’ı inceleyerek, Şarkiyatçılık istismarından mağduriyete, “nesil” ideallerinden milliyetçilik tasarımlarına, ideolojik söylem haritasını tarayarak panoramik bir ‘durum raporu’ çıkartmaya çalışıyor. Mollaer’in kitabı bu anlamda dünü ve bugünü doğru okuyabilmek adına önem taşıyor. Ekonomi-teknoloji meselesiyle hesaplaşmak yerine modernlik eleştirisini kültürün sırtına yıkan muhafazakârlığın “Maddi gelişmesinin bedelini poetik sefaletle ödediğini” düşünüyor Mollaer. ‘Tekno muhafazakarlık’ deyimiyle Mollaer, muhafazakârların araçsal rasyonellik ve kapitalizmle uzun erimli flörtünün evlilik aşamasına gelişini işaret ettiğini söylüyor. 

Tekno Muhafazakarlığın Eleştirisi, Fırat Mollaer,  İletişim Yayınları, 2016

Hayatı metin olarak yaşamak

Nietzsche, her dünya görüşünün tikel bir hayat biçimini mümkün kılıp desteklediğine ve bu nedenle özel çıkarları ve değerleri önvarsaydığına ve sergilediğine inanmasından ötürü görüşlerimizi, pratiklerimizi ve hayat tarzlarımızı “yorum” olarak adlandırır. Böylece o, dünyayı genellikle, çeşitli pratiklerimiz ve hayat tarzlarımızın yorumlardan ibaret olduğu bir metin olarak kavrar. Eserlerinde ifade ettiği görüşlerin ürünü olan edebî karakter ve filozof kişi, bu görüşlerden bir hayat biçimi ortaya çıkaran ve başkalarının da kendilerine ait görüşlerden bir hayat biçimi ortaya çıkarmalarını talep eden bir felsefecidir. Nehamas kitabında Nietzsche’de hakim olan bu temaları ele alarak kişilerin nasıl kendileri olabileceklerini irdeliyor. 

Nitszche-Edebiyat Olarak Hayat, Alexander Nehamas, Doğu Batı Yayınları, 2016