Kant'ın barışçıl aklı ve başkalığın huzuru

Murat Güzel / Açık Görüş Kitaplığı
9.01.2021

Derrida'nın konukseverlik seminerlerindeki takıntısının yakınlığın coğrafyasının sınırlarını belirlemeye çalıştığını belirten Dufourmantelle, onun “Kant'ın barışçıl aklının karşısına başkalığın kendi huzuruna, sükûnetine kavuşmasını engellediği bir öznenin ilk tasallutu”nu koyduğunu savlıyor.


Kant'ın barışçıl aklı ve başkalığın huzuru

1960’larda yaptığı metin okumalarıyla Fransa’da o dönemlerde hâkim entelektüel trend sayılagelen yapısalcılığın giderek postyapısalcılığa dönüşmesini sağlayan Michel Foucault, Gilles Deleuze gibi düşünürler arasındadır Jacques Derrida. Özellikle geliştirdiği yapısökümcü okuma yöntemiyle, anlamın sürekli ertelenip farklılaştırıldığı, metinlerarasılığın asla gözardı edilmediği, huzur (mevcudiyet) metafiziğinin, sözmerkezciliğin alt edilmeye çalışıldığı ilk dönem metinleri sonrasında Jacques Derrida’nın 1980’lerden itibaren politika ve etik anlayışlarına yönelik ürettiği metinler de en az 1960 ve 70’lerin metinleri kadar ilgi çekici, sıkı, okunması zor, ancak verimli sonuçlara gebe metinler olarak görülebilir.

Yapısökümcülükle, yani metnin derin yapılarını ayrıştırmayı hedefleyen yöntemsel yaklaşımıyla edebiyat kuramı, dilbilim, felsefe, hukuk, sosyoloji, kültür kuramı, mimarlık gibi disiplinler başta olmak üzere birçok alanda yeni yaklaşımların ortaya çıkmasına sebebiyet veren Derrida böylelikle Platon’dan günümüze çeşitli ve karşıt eğilimlerle gelmiş olan metafizik felsefenin sorgulanması ve Kant, Hegel, Marx, Freud ya da Nietzsche gibi düşünürlerin yeniden düşünülmesine giden patikaları okurlarına sunmuştu.

Siyasi yönü

Her ne kadar siyasi anlamda pek dikkat çekmemiş biri olarak görünse de 1960’larda da 1980’lerde de Derrida’nın siyasi eylemler içinde yer aldığını biliyoruz. Sözgelimi onun ırkçılık karşıtı hareketlerde yer aldığı, Fransa’daki Cezayirli mültecilerin haklarını desteklediği ve ayrıca Soğuk Savaş döneminde Çekoslavakya’daki muhalif hareketleri desteklediği ve bu desteklerden dolayı 1982 yılında aynı ülkede tutuklanmış olduğu iyi bilinir. Yine Soğuk Savaş sonrasındaki entelektüel çalışmalarının yanısıra siyasi çalışmaları da gündemdedir. Körfez Savaşı esnasında Amerika’nın Irak’a müdahalesine karşı Habermas’la birlikte aldıkları inisiyatif bu açıdan hatırlardadır.

Yabancıdan gelen

1990’lardan itibaren Derrida’nın fikri mesaisini tamamen Avrupa’nın dünyadaki yerini tanımaya/tanımlamaya girişen, dostluk, konukseverlik, affetmek vb. siyasi içerimleri yoğun kavramlar çevresinde ördüğü fikirlere verdiğini görürüz. Derrida’nın 1996’da konukseverlik üzerine verdiği seminerden iki oturumla birlikte seminere katılan Anne Dufourmantelle’in oturum metinlerine konuk ‘davet’ adlı metnini içeren Davet: Konukseverlik Üstüne bu fikir ve yönelimlerin önemlice duraklarından biridir.

Derrida’nın konukseverlik seminerlerindeki takıntısının yakınlığın coğrafyasının sınırlarını belirlemeye çalıştığını belirten Dufourmantelle, onun “Kant’ın barışçıl aklının karşısına başkalığın kendi huzuruna, sükûnetine kavuşmasını engellediği bir öznenin ilk tasallutu”nu koyduğunu savlıyor. Özel adların hiçbir zaman salt bireysel adlar olarak görülemeyeceğini ileri süren Derrida, sözgelimi ilk oturumun konusunu teşkil eden “Yabancı sorunu: Yabancıdan Gelen” metninde Sokrates ve Sophokles’in Oedipus Kolonos’ta tragedyasında ‘yabancı’ sorununu ele alarak yasaya kaydolmuş konukseverliğin anlamını soruşturuyor. Yine aynı oturumda Derrida’nın e-posta, internet, telefon, faks vb. modern iletişim araçlarına ilişkin denetlemeler dolayısıyla Kantçı düğüme ilişkin okumayı “yabancıyla ilişki hukukla, adaletin hukuk-oluşuyla düzenlenir” cümlesiyle bağlayışını da unutmamak gerekiyor.

Davet: Konukseverlik Üstüne Anne Dufourmantelle Jacques Derrida çev. Aslı Sümer, Metis, 2020

Kurtuluş Savaşı'na Rus tarafından bakış

İlk kez 1940 yılında Rusya’da basılan ve hem Çarlık Ordusu’nda hem de Kızıl Ordu’da birçok önemli görevlerde bulunmuş bir Rus generalin Kurtuluş Savaşı’nı ayrıntılı bir şekilde analiz etmesini içeren kitap, Kurtuluş Savaşı’nın dünya askerî tarihindeki yerini de tekrar gündeme taşıyor. Eserinde Korsun, sadece Kurtuluş Savaşı’nın tarihsel seyrini anlatmakla kalmıyor, aynı zamanda bu savaştaki tarafların harekâtlarının doğurduğu sonuçları da irdeliyor. Türklerin savaştan zaferle ayrılmasında iyi düşünülmüş bir hazırlığın, titizlikle elde edilmiş istihbarat bilgilerinin, askerî harekâtın dikkatli bir şekilde incelenmesinin ve operasyon istikametlerinin doğru değerlendirilmesinin çok önemli bir yere sahip olduğunun altını çizen Korsun, böylelikle bir Rus generalin bu savaştan çıkarması gerekli olduğunu düşündüğü dersleri de özetliyor. 

Türk-Yunan Savaşı 1919-1922, Nikolay G. Korsun, çev. Celal Pekşen, kronik, 2020

Yüzyıl önce Gaziantep esnafı ve ekonomisi

Kurtuluş Savaşı esnasında işgalci Fransızlara karşı gösterdiği diri direnişle onları kovmasıyla ünlü, yani bir bakıma Gazi unvanını da hak ederek alan bir şehir Gaziantep. Ancak verilen bu unvanın da gösterdiği üzere şehrin gerek imarı, gerekse ekonomisinin işgalden epey olumsuz etkilendiği de söylenebilir. Gaziantep’in Kurtuluş Savaşı’ndan bugüne kadar geçen sürede nasıl ayakları üstüne kalktığının hikayesini anlatıyor bir yerde Zeynel Özlü. Cumhuriyet’in ilk yıllarında Gaziantep’teki esnaf ve tüccar aileleri ele alan çalışması bu bakımdan şehir tarihi yazımlarına da epey örnek olacak nitelikte. Hemen bütün esnafa kitabında yer verdiğini vurgulamak gerekli.

Yıkılmış Bir Şehri İnşa ve İhya Edenler, Zeynel Özlü, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, 2020

@uzakkoku