Kapitalizm neden Batı’da çıktı da Doğu’da çıkmadı?

Murat Güzel
13.12.2019

Weber’in İslam sosyolojisinin onun İslam toplumlarını Doğu’ya özgü bir toplum modeli olarak “patrimonyalizm”e iliştirmesiyle sonuçlandığını kaydeden Biran S. Turner, “savaşçı bedeviler, tüccarlar ve diğer grupların çıkar çatışmalarının ihtiyaç duyduğu bir sosyal düzenlemeler bütünü olarak İslam” resmini çizerken Weber’in kendi sosyolojik yönteminin vazgeçilmez ilkelerini İslam toplumları söz konusu olunca defterden sildiğini gösteriyor.


Kapitalizm neden Batı’da çıktı da Doğu’da çıkmadı?

Marx ve Durkheim’la birlikte sosyolojinin üç önemli kurucu isminden biri sayılagelen Max Weber’in ürettiği sosyolojik bakışın çekirdeğinde dünya dinlerinin iktisadi ahlakı üzerine yaptığı incelemeler yer alır. Bir yoruma göre Weber’in erken dönem din sosyolojisi, yani ünlü Protestan Ahlakı tezi, daha sonraki geniş kapsamlı ve karşılaştırmalı çalışmalarının da temelini atar. Savunulana göre, Weber “kapitalizm” ile “protestan ahlakı” arasında yaşandığını iddia ettiği seçmeci yakınlaşmanın geçerliliğini Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam hakkında yapacağı kapsamlı incelemelerle sınama niyetindeydi. Weber’e Protestan ahlakı tezinde yol gösteren soru ise şuydu: Dünya dinlerinin temel değerleri ne tür iktisadi davranış ve yönelimlere yol açar? Bu soru aynı zamanda dini sistemlerle bağlantılı bir şekilde modernliğin ortaya çıkışını da kavramaya dönük bir talebi bünyesinde barındırır, çünkü Webergil din sosyolojisi seküler modernliği anlama çabası içindedir.

Buna karşın Weber’in İslami kurumlar ve düşüncesiyle ilgili çalışmaları dağınık yorumlardan ibarettir; bir monografiye dönüşmüş değildir. Hemen bütün kitapları Türkçeye çevrilmiş İngiliz sosyolog Brian S. Turner, Weber’in sosyolojik İslam anlayışının karşılaştırmalı din sosyolojisi literatüründe ihmal edildiğini vurguladığı entelektüel kariyerinin başlangıcındaki  kitabı Max Weber ve İslam’da, özellikle Weber’in İslam diniyle ilgili dağınık yorumlarını ele alarak Weber’e ait verstehende (anlamacı) sosyolojisini bizzat Weber’in İslam hakkındaki yorumlarına uygulayarak bu ihmali gidermeye çalışıyor.

Weber’in İslam sosyolojisi

Weber’in tamamlanmamış İslam araştırmalarına kapitalizmin sosyolojisi ve modernleşme bağlamında benliğin sosyolojisi meselelerine bir katkı olarak yaklaşılması gerektiğini savlayan Turner, Weber’in İslam sosyolojisinin dayandığı kritik soruları şöyle sıralıyor: “Hz. Muhammed’in bir ahlak peygamberi olarak konumu neydi ve Kur’an’ın geleneksel Arap değerlerine karşı meydan okumasını ne oluşturuyordu? Hz. Muhammed’in kutsal metinlerde temsil edildiği gibi ahlak temelli peygamberliği disiplin, yatırım ve kâra dair İslami değerleri nasıl şekillendirdi? Hukukun rasyonelleşmesine dair daha geniş kapsamlı bir analiz çerçevesinde İslam hukukunu nasıl anlamalıyız? Demokrasi ve vatandaşlığın kökenleri bakımından İslam kentinin özgül karakteri neydi?”

Bu sorular temelinde gelişen Weber’in İslam sosyolojisinin doğrudan Max Weber’in kendi sosyolojik idealinin aksine hareket etmesi sebebiyle oryantalizme vardığını savlayan Turner, bir nevi Weber’e karşı Weber’in yöntemini işletiyor. Weber’in İslam sosyolojisinin onun İslam toplumlarını Doğu’ya özgü bir toplum modeli olarak “patrimonyalizm”e iliştirmesiyle sonuçlandığını kaydeden Turner, “savaşçı bedeviler, tüccarlar ve diğer grupların çıkar çatışmalarının ihtiyaç duyduğu bir sosyal düzenlemeler bütünü olarak İslam” resmini çizerken Weber’in kendi sosyolojik yönteminin vazgeçilmez ilkelerini İslam toplumları söz konusu olunca defterden sildiğini gösteriyor. Weber’in sosyolojik yöntem ve ilgilerinin özellikle İslam sözkonusu olduğunda oryantalizmle zehirlenmesi belki de bizatihi bu sosyolojik ilgiyi biçimlendiren en temel soruyla bağlantılı: Kapitalizm neden Batı’da çıktı da Doğu’da çıkmadı?

Kitabı Türkçeleştiren Yasin Aktay kitaba yazdığı sunuş yazısında Turner’ın bu kitaptaki tezlerini, onun sonraki çalışmalarıyla ilgilerini de gözeterek yorumluyor.

Max Weber ve İslam

Biran S. Turner

çev. Yasin Aktay-M. Murat Şahin

Vadi, 2019

 

Börklerin tipolojisinde tarih eleştirisi

Türklerin giydiği başlıklardan biri börk. Börkün tarihi macerasını soruşturan kitapta ilkin kelimenin ilk yazılı metinlerde, topluluk, kişi, bitki, yemek, yer adlarında, atasözü, deyim, destan ve şiirlerde kullanımı inceleniyor. Çeşitli kurgan buluntuları, duvar resimleri, minyatür gibi günümüze ulaşan kaynaklar ile yazılı kaynaklar karşılaştırılarak börk türleri belirleniyor. Börklerin Osmanlı dönemindeki çeşitleri, tipolojisi, Yeniçerilik ve Bektaşiliğe özgü börkler ile börklerin en çok yansıdığı mezar taşlarına da değiniliyor. Yeniçerilerin kullandığı börkler üzerinden, ocağın kuruluşu ve Hacı Bektaş-ı Veli’ye nispeti gibi tartışmalara da değinen kitap Aşıkpaşazade’nin Tevarih’ine de sıkı bir eleştiri uyguluyor.

Börk: Bir Başlığın Tarihî Serüveni ve Edirne'deki Börklü Mezar Taşları

Mehmet Kökrek

Dergâh, 2019

 

Küresel sistem yenilip yutuldu mu?

Çağdaş Fransız düşüncesinin en spektaküler isimlerinden biri Jean Baudrillard. Özellikle yaygınlaşmış kanaatlere ve savunulan görüşlere karşı ileri sürdüğü tezlerle entelektüel ilgileri sürekli üzerinde toplamayı başaran Baudrillard’a göre günümüzde karnaval her türlü dini, teknolojik, ekonomik ve politik değerlerin muazzam boyutlara varan komik bir taklitten ibaret kalmasıyla nitelenebilir. Küresel sistemin tam da yamyamlığa özgü olağanüstü bir yenilip yutulma eylemine tanıklık ettiğini ileri süren Baudrillard, yamyamlığın tipik örneklerinde onun bir yerde, yani yamyamlık edenlerin gözüyle bir tür konukseverlik olabileceğine de dikkat çekiyor.

Karnaval ve Yamyam

Jean Baudrillard

çev. Oğuz Adanır

Doğu-Batı, 2019