Karmaşık dünya düzeninde ince diplomasi

Faruk Önalan/ Yazar
11.07.2023

17 Temmuz'da sona erecek olan tahıl koridoru anlaşmasının uzatılması çabaları, yeni esir mübadelesi anlaşması planları yanında İsveç'in NATO'ya katılım süreci, Ankara'nın F-16 savaş uçakları alma ve mevcut uçakların modernizasyonu talebi gibi çok sayıda mesele birbirinden tamamen bağımsız değildir. Bu yüzdendir ki Türkiye çok katmanlı, karmaşık bir dünya düzeninde adımlarını, ince hesaplanmış detaylı planlar çerçevesinde atmak durumundadır –ki bugün yapılan da budur.


Karmaşık dünya düzeninde ince diplomasi

Ülkeler arasında ortaya çıkan krizlerin diplomasi yoluyla çözümünü benimseyen ve bu doğrultuda sağlam adımlar atan Türkiye, dünya kamuoyunun da dikkatini çekmektedir. Şüphesiz bu güçlü konuma ulaşılmasında sahada elde edilen askeri başarıların da büyük önemi vardır.

Rusya-Ukrayna savaşının patlak vermesinin üzerinden yaklaşık 15 ay gibi bir süre geçti. Bu süreç zarfında krizin bir an önce son bulması bağlamında iki ülke arasında direkt bağlantı kuran Ankara olmuştur. Özellikle gıdaya erişimde sıkıntı yaşayan ülkeleri rahatlatan tahıl koridoru mutabakatı, karşılıklı esir takası anlaşmaları, tarafların Türkiye'de buluşmaları ve ABD ve Rusya istihbarat başkanlarının Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı çatısı altında bir araya gelmeleri Ankara'nın güçlü pozisyonunu net olarak ortaya çıkaran gelişmelerdir.

Yoğun diplomasi trafiği

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yürüttüğü yoğun diplomasi sonrasında Eylül 2022'de yapılan mutabakat gereğince 200 savaş esiri mübadele edilmişti. Bu mutabakat kapsamına dahil edilen 5 Azov tabur komutanı güvenlik amaçlı olarak Türkiye'de bulunmaktaydı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski hafta sonu Vahdettin Köşkü'nde bir araya geldi. Bu görüşme sonrası Zelenski ülkesine Azov tabur komutanları ile birlikte döndüğünü sosyal medya hesaplarından duyurmuştu. Kremlin Sözcüsü Peskov'un "Azov komutanlarının Türkiye'den Ukrayna'ya dönüşü, mevcut anlaşmaların doğrudan ihlalinden başka bir şey değildir" açıklaması sonrasında Ankara -Moskova ilişkilerinin donma noktasına geleceğine dair yorumlar yapılmıştır. Oysaki Rusya ile olan ilişkilere bakıldığında bunun doğru bir bakış açısı olmadığı ortaya çıkacaktır. Zira Rusya ile başta Kırım meselesi olmak üzere birçok başlık altında (Suriye, Libya vs) görüş ayrılıkları bulunmaktadır. Bunun yanında Erdoğan'ın İstanbul'daki görüşmede sarf ettiği "Şüphesiz Ukrayna NATO'ya üyeliği hak ediyor" cümlesi dikkat çekicidir. Ankara sürdürdüğü ilkeli dış politika anlayışı ile söz konusu farklılıkların diplomasinin önünü tıkamasına izin vermemektedir. Moskova yönetimi ile bugün enerji ortaklığı yanında çeşitli alanlarda işbirliği yapılmaktadır. Azov komutanlarının ülkelerine gidişi sonrasında da Kremlin yaptığı açıklamalarla bu pozisyonu teyit etmiştir. "Türkiye'yle ilişkilerimizi sürdürme niyetindeyiz. İlişkilerimiz çok kapsamlı, karşılıklı faydaya dayanan ticari-ekonomik işbirliğini, özellikle az önce bahsettiğiniz ve bölgedeki çok sayıda ülkenin, hatta Avrupa ülkelerinin çıkarlarını ilgilendiren proje gibi hususlara devam edeceğiz. Bu, herkes için önemli ve bu nedenle buna devam edeceğiz."

Çok yönlü ve karşılıklı faydaya dayanan ilişkiler

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Litvanya'nın başkenti Vilnius'ta gerçekleştirilen NATO zirvesine katılmadan önce, İsveç'in NATO üyeliği için Türkiye'nin AB'ye katılım sürecinin önünün açılması gerektiğine dair yapmış olduğu açıklama önemlidir. Ankara'nın Ukrayna ve İsveç'in (belirli şartlar karşısında) NATO'ya katılım talebine yeşil ışık yakmasına Kremlin belirgin bir tepki göstermeyecektir. Bunun ilk işaretlerini de yakın zamanda yapılan beyanattan anlayabiliriz. "Türkiye'nin Ukrayna da dahil her ülkeyle ilişkilerini geliştirme hakkı var. Türkiye'nin ortağı olarak biz, bu ilişkilerin gelişmesinin bizim aleyhimize olmayacağını umuyoruz. İki ülkenin dışişleri bakanları telefon konuşması yaptı. Çeşitli düzeylerde temaslar var. Türkiye'yle oldukça sıkı, gelişmiş, çok yönlü ve karşılıklı faydaya dayanan ilişkilere sahibiz. Bazı konularda görüş ayrılıkları mevcut"

Erdoğan ve Putin'in ihtiyaç duyulması halinde çok hızlı bir şekilde telefonla ya da yüz yüze görüşmeler gerçekleştirebilecek düzeyde yakın temas halinde olduğu iki ülke sözcüleri tarafından sık sık dile getirilmektedir. Tahıl anlaşmasının yeniden uzatılması (hatta gerekirse artık 3 aylık periyotlarla), yeni esir mübadelesinin yapılması için yeni bir görüşmenin yapılması planlanmaktadır. Moskova, yakın zamanda süresi dolacak olan tahıl koridoru anlaşması için şu ana kadar bir yeşil ışık yakmadı. Kararın Çarşamba günü açıklanması beklenirken Kremlin yönetimi, kendilerini ilgilendiren maddelerinin uygulanmadığı gerekçesiyle anlaşmanın uzatılması taraftarı olmadıklarının işaretini vermiştir. Lavrov'dan Medvedev'e kadar birçok üst düzey yetkili, Rus çıkarlarının sürekli olarak göz ardı edildiğini öne sürmektedir. Bu durumu salt Azov taburu komutanlarının İstanbul'dan Kiev'e geri dönmelerine izin verilmesine bağlamak yanlış olur. Konu hakkında Ankara ve Kiev güvenlik birimleri arasında müzakereler yürütülmüştü. Kremlin sözcüsü aksini söylese de gelişmelerden haberdar olmadıkları düşünülemez. (Bilgi sızıntısı kapsamında değerlendirilmemeli) Zaten Moskova, Azov komutanlarının serbest bırakmasını iç kamuoyuna NATO zirvesi arifesinde Türkiye'nin baskı altına alındığı ve bu durumu çok iyi anladıkları şeklinde izah etmiştir. Karar olumsuz çıksa dahi Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin arasında yakın zamanda yapılması muhtemel bir görüşme sonrasında bu krizin de aşılacağı öngörülebilir. Azov taburu komutanları dahil olmak üzere öne çıkan sorunlar önceki gün Dış İşleri Bakanı Hakan Fidan ve Rus mevkidaşı Sergey Lavrov arasında gerçekleştirilen telefon görüşmesinde ele alınmış ilişkilerin korunması ve güçlendirilmesi gereğini yeniden teyit edilmiştir.

Öte yandan Rusya içerisinden birtakım sert söylemlerin de olmadığı söylenemez. Rusya Federasyon Konseyi Savunma ve Güvenlik Komitesi Başkanı Viktor Bondarev, Rus haber ajansı Tass'a yaptığı açıklamada açıkça Türkiye'yi hedef aldı. "Türkiye Ukrayna'nın NATO'ya hızlandırılmış kabulünü ve Ukrayna'da insansız hava araçlarına yönelik bir fabrika inşa edilmesini savundu" diyen Bondarev'in bu çıkışı şaşırtıcı değildir zira daha önce de benzeri söylemlerde bulunmuş Erdoğan'ın "Büyük Turan" ideali doğrultusunda Türk Devletlerini bir araya getirdiğini dile getirmişti.

Tek pencereden bakılamaz

Yaşanan gelişmeleri tek pencereden bakarak yorumlamak yanlış çıkarımlar elde edilmesine yol açacaktır. 17 Temmuz'da sona erecek olan tahıl koridoru anlaşmasının uzatılması çabaları, yeni esir mübadelesi anlaşması planları yanında İsveç'in NATO'ya katılım süreci, Ankara'nın F-16 savaş uçakları alma ve mevcut uçakların modernizasyonu talebi gibi çok sayıda mesele birbirinden tamamen bağımsız değildir. Bu yüzdendir ki Türkiye çok katmanlı, karmaşık bir dünya düzeninde adımlarını, ince hesaplanmış detaylı planlar çerçevesinde atmak durumundadır –ki bugün yapılan da budur.

[email protected]