Kayısı cennetinin çekirdeksiz (!) kayısıları

Prof. Dr. Aysun Bay Karabulut / Malatya Turgut Özal Üniversitesi Rektörü
31.10.2020


Kayısı cennetinin çekirdeksiz (!) kayısıları

Türkiye’nin son yıllarda savunma sanayii ve enerji alanında gerçekleştirdiği atılımların yanı sıra pandemi sürecinde ortaya koyduğu başarılı sağlık yönetimi, ülkemizin potansiyeline olan inancımızı pekiştirdi. Geleceğimize daha güvenle bakmaya başladık. Çok değil, bundan henüz yirmi yıl önce sıradan bir askeri helikopterinin modernizasyonunu bile başkalarına yaptıran, basit bir MR işlemi için vatandaşlarını aylarca bekleten ve birçok tıbbi cihazın yoksunluğunu çeken Türkiye, bugün silahlı insansız hava araçları ve solunum cihazları ihraç ediyor, ülkenin dört bir yanını teknolojik açından üstün niteliklere sahip hastanelerle donatıyor, denizlerinde kendi gemileriyle hidrokarbon yatakları arıyor ve buluyor.

Almanya’dan ekstre getirmek

Kuşkusuz bütün bunlar henüz başlangıç ve devamı da gelecek. Fakat daha yapılacak çok iş, üretilecek çok ürün ve yaratılacak çok kaynak var. Kendi öz kaynaklarını işleyen ve üreten yeni Türkiye, çok daha fazlasını yapabilecek potansiyele, güce ve kararlılığa sahip olduğunu artık biliyor. Nitekim Türkiye’mizin parlak geleceğine fazladan bir tuğla daha koyabilmek için devletimizin bütün kurumları ile birlikte üniversitelerimiz ve bilim adamlarımız da ellerinden geleni yapıyor, çalışıyorlar. Anadolu’nun bütün şehirlerinde kurulan üniversiteler, ülkenin en ücra ilçelerinde açılan fakülte ve meslek yüksekokulları bulundukları yerlerin imkânlarını geliştirmek, doğal kaynaklarını verimli hale getirmek ve bu coğrafyanın tek bir gram enerjisini bile heba etmemek için gayret ediyorlar.

Malatya Turgut Özal Üniversitesi’nde yapmış olduğumuz bir çalışma ve ürettiğimiz yerli bir ürün üzerinden üniversitelerin geleceğimizin inşasında üstlenebilecekleri rolün önemine işaret etmek ve Türkiye’nin öz kaynaklarının doğru kullanılması durumunda elde edilecek başarıyı somutlaştırmak istiyorum.

2011 yılında, böbrek tümörü nedeniyle tedavi gören bir hastaya tümörü yok etmek amacıyla uygun dozda acı kayısı çekirdeği ekstresi verme kararı alınmış. Bizim de yaptıklarımız dâhil olmak üzere, ortaya konan bilimsel çalışmalar kayısı çekirdeğinin birçok kanser türü ile mücadelede etme noktasında mucizevi bir başarı elde ettiğini göstermekteydi. Acı kayısı çekirdeği ve ihtiva ettiği amigdalin maddesi yalnızca kanserli hücreleri yok etmekle kalmıyor, aynı zamanda sağlıklı hücreleri de yeniliyordu.

Hayvan deneylerinde karaciğer hasarını önlediği tespit edilen acı kayısı çekirdeği insanlar üzerinde de uygulanmış, kolon ve ağız içi kanserlerinde destekleyici ilaç olduğu tespit edilmişti. Bu olağanüstü tedavinin kelimenin tam anlamıyla kayısı cenneti olan ülkemizde uygulanması, en başta tedavi masraflarının azalması olmak üzere harika sonuçlar verecekti. Nitekim bu amaçla 2015 yılında meme kanseri nedeniyle yaşam kalitesi iyice düşen ve artık adeta yürümekte bile zorlanan başka bir hastamız için de aynı destekleyici tedavi metodunu uygulamak istedik. Fakat daha dün diyebileceğimiz bu tarihte Türkiye’de söz konusu ürün yoktu. Evet, akıl alır gibi değil, ama gerçekten de yoktu. Almanya’dan sipariş verildi.

Sonuç umut verici

Bugünden bakıldığında hiç de kısa sayılamayacak bir süre beklendikten sonra Almanya’dan sipariş edilen kimyasal amigdalin geldi ve Doktorunun önerisiyle hastalara uygulandı. Sonuçlar umut edildiği gibiydi. Böbrek tümöründen mustarip olan hasta iyileşmiş ve bugün gayet sağlıklı. Meme kanseri nedeniyle hayat kalitesi alabildiğince düşen hastada da olumlu sonuçlar alınmış. Almanya’dan getirtilen kimyasal amigdalin bitkisel kayısı çekirdeği ekstresi ile karşılaştırılarak, mucizevi bir şekilde her ikisine de şifa oldu.

Doğal olarak herkesin aklına gelecek olan soruyu biz soralım: Dünyanın kayısı başkenti olan Türkiye’nin kayısıları çekirdeksiz miydi? Kayısılarımızdan neden acı kayısı çekirdeği ekstresi üretilememişti de ta Almanyalardan getirilmişti? İhtiva ettiği yüksek protein miktarına ilave olarak antioksidan, hücre yenileyici ve antikanser özelliklere sahip olan bu önemli meyvenin çekirdeğini işleyip ekstre haline getirmek Türkiye’nin ulaşamayacağı denli büyük bir teknoloji mi gerektiriyordu?

Aslında evet, Türkiyemiz gerçekten de kayısının başkenti. Kanserle mücadeledeki etkilerinin yanında örneğin insülin ve kan şekeri seviyelerini düzenlediği, oksidatif stres olarak bilinen hücre aşınmalarını azalttığı ve göz ile alakalı birtakım rahatsızlıkların tedavisinde destekleyici ürün olarak yüksek düzeyde olumlu sonuçlar verdiği onlarca bilimsel araştırma ile ortaya konmuş olan kayısı çekirdeğinden yapılacak herhangi bir ürünü üretmek en fazla Türkiye’ye yakışabilir. Çünkü dünyadaki toplam yaş kayısı üretiminin yüzde 20’ye yakınını ve kuru kayısı üretiminin yüzde 60’tan fazlasını Türkiye gerçekleştiriyor. Bir başka ifadeyle, Türkiye kayısı üretiminde dünya ülkeleri arasında birinci sırada. Yine kuru kayısı ihracatında da öyle.

Hal böyleyken, Türkiye’nin, yakın bir zamana kadar acı kayısı çekirdeği ekstresini yaş kayısı üretiminde listeye bile girememesine rağmen kuru kayısı ihracatında dünya genelinde altıncı sırada olan Almanya’dan ithal etmesi ne anlama geliyor? Aslında bu sorunun cevabını vermek hiç de zor değil. Yaşadığımız çağ, artık bilgi ve teknoloji ile bir araya getirilemeyen ham maddenin sahibinden daha fazla “onu işleyene yaradığı” bir çağ. Bilimsel araştırma ve incelemelerle “her yönüyle araştırılmayıp” ihtiva ettiği imkânların farkında olunmayan ham madde, bu ister bir tarımsal ürün isterse yeraltı kaynağı olsun, doğrusu pek bir işe yaramıyor. Tıpkı toprak altında uyumakta olan, fakat hiç kimsenin gelip de bularak çıkarmadığı kıymetli bir madenin, üzerinde başını sokmak için küçük bir ev yapan yoksul köylüye hiçbir fayda sağlamaması gibi.

Probiyotik katkılı ekstre

Dikkatinizi çekmiştir, bir önceki paragrafta Almanya’dan ithal edilen acı kayısı çekirdeği ekstresinden söz ederken “yakın bir zamana kadar” ifadesini kullandım. Bu doğru. Birçok alanda üreten bir güç haline gelen Türkiye’nin, artık kanser hastalığı ile mücadele eden vatandaşlarının tedavisinde destekleyici ürün olarak kullanacağı acı kayısı çekirdeği ekstresini yurtdışından getirtmesine gerek yok. Çünkü yükselen gücünü her sahada ortaya koyma gayreti içerisindeki ülkemizin yeni üniversitelerinden birinde, Malatya Turgut Özal Üniversitesi’nde ürünün altyapısı için gerekli bilimsel ve deneysel hazırlıklarını tamamlayıp Tarım Bakanlığı’ndan üretim iznini aldığımız “Probiyotik Katkılı Kayısı Ekstresi”nin üretimine başladık bile.

On yıldan daha uzun bir süreden beri üzerinde çalıştığımız, hakkında birçok bilimsel inceleme, araştırma ve deney yaparak elde ettiğimiz verileri uluslararası prestijli dergiler aracılığıyla bilim dünyasına sunduğumuz acı kayısı çekirdeği ile ilgili bulgularımızı ürün haline getirmek en önemli hedeflerimiz arasındaydı. Nitekim 2019 yılı sonlarında Malatya Turgut Özal Üniversitesi bünyesinde kurulan Kayısı ve Kayısı Ürünleri Geliştirme Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde gerçekleştirdiğimiz hazırlıkların ardından tesislerimizi kurarak probiyotik katkılı kayısı ekstremizi üretmeye başladık. Malatya’nın marka ürünü olan ve aslına bakılırsa Türkiye’nin de uluslararası düzeyde marka ürünlerinden biri olabilecek olan kayısı ile ilgili çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Yapacağımız bilimsel çalışmaların, özellikle de kanserle mücadele noktasında çok daha ileri seviyelere ulaşacağına inanıyoruz.

Üniversitemizde üretmekte olduğumuz acı kayısı çekirdeği ekstresinin pratikte de rüştünü ispat etmiş olduğunu müjdelemeden geçmek istemem. Kendisine kemik tümörü teşhisi konulan ve doktoru tarafından gıda takviyesi olarak önerilen acı kayısı çekirdeğinden ürettiğimiz ekstreyi kullanan bir hastamızda, kullanımının ilk ayında tümörün yayılması engellendi ve ameliyat olmadan iyileşti. Şimdi durumu gayet iyi. Aynı şekilde kolon kanseri teşhisi konmuş olup bu doğrultuda ameliyat da edilen bir başka hastamız, yine doktorunun tavsiyesi ile ekstremizi kullandı ve hastalığının seyri olumlu yönde değişmeler gösterdi. Fakat yapılan raporlamalar, hayat kalitesinin daha önce olmadığı kadar arttığı ve gıda tüketiminde beklenmedik düzeyde rahatladığı yönünde. Yakında bu hastamızdan çok daha iyi haberler alacağımızdan ve her geçen daha fazla insanın kayısı çekirdeğindeki bu mucizevi şifadan nasipleneceğinden hiç kuşku duymuyoruz.

Ülkenin göğsünü kabartıyor

Son olarak, dileyenlerin www.kayisiakademisi.com adresinden kayısı ve kayısı ürünleri ile ilgili çalışmalarımızı takip edebileceklerini ve Kayısır adı ile markalaşmak suretiyle kamunun faydasına sunduğumuz (ve ayrıca kendisinden elde edilen gelirin bir bölümünü öğrencilerimize burs olarak verdiğimiz) ürünümüzün, özelde Malatya Turgut Özal Üniversitesi’nin genelde ise üreten Türkiye’nin göğsümüzü kabartan yeni bir başarısı olduğunu vurgulayarak bitirelim.

[email protected]