Kentsel dönüşüm ve aktörleri

Doç. Dr. KÖKSAL ALVER/Selçuk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü
1.12.2012

Mimar Sinan’dan Turgut Cansever’e derin, etkili, estetik güçlü bir mimari geleneğimiz mevcuttur. Kentsel dönüşümün bu geleneği irdelemesi, ondan beslenmesi en temel vazifedir.


Kentsel dönüşüm ve aktörleri

Kentsel dönüşüm, esasen bir kent kurmak fikri ve eylemidir. Kentlerin sürekli kendilerini yeniledikleri, yapısal dönüşümlere uğradıkları göz önünde bulundurulursa, dönüşümün kentin kurucu unsurları, sembolleri, dili ve ruhu paralelinde gerçekleşmesi, değişimin kurucu değerlere göre yapılması önemsenmelidir. Bunun için güçlü bir siyasi ve beledî irade, bilinçli bir kent vizyonu, geçmişi, günü ve geleceği bütünleştiren bir bakış gereklidir. Bu irade, vizyon ve bakış elbette şehir bilincini, şehir sevgisini, şehrin ruhunu, şehir kültürünü, şehir havasını, şehirli olma tarzlarını temel kaynak bilmeli, uygulamalara, planlara, projelere böylesi bir bakışla yönelmelidir. Bu hususlardaki eksiklik ve yoksunluk, yoksun, mağdur, mazlum bir şehir ortaya çıkarabilir ancak; yıkılan, tarumar edilen, bozulan, temizlenen, cilalalan ama ruhunu, hayat damarlarını, iksirini, esrarını kaybetmiş bir şehir kalır elde. Böyle bir şehirde de vicdanı ve insicamı aramak beyhudedir.

O halde kentsel dönüşüm nasıl, ne şekilde, hangi ilkeler gözetilerek uygulanmalıdır? Kentsel dönüşümle nasıl bir şehir kurulmalı, o şehirlerde neler yer almalıdır? Kurulacak yeni kentler, yenilenen bölgeler hayat ve binalarıyla nasıl bir imge olmalıdır? Kentsel dönüşümde hangi temel adımlar atılmalıdır? Bizce şu başlıklar, kentsel dönüşümün bütünlüklü işletilmesi bakımından ilkeseldir.

Aktörler: Kentsel dönüşümün aktörleri sadece mühendisler ve mimarlar olmamalı. Tek aktörlü değil çok aktörlü sistem oluşturulmalı. Tekçi, otoriter, devletçi, kurumcu bakış değil, katılımı, tartışmayı, ortak çalışmaları esas alan yaklaşım esas olmalı. Aktörler toplumun tüm kesimlerinden seçilmeli, her bir grubun bağlayıcı söz hakkı olmalı. Bu grup içinde mutlaka sosyologlar, sanatçılar, edebiyatçılar, sanat tarihçileri, mimarlar, mühendisler, öğretmenler, tarihçiler, coğrafyacılar, ilahiyatçılar, psikologlar ev kadınları, muhtarlar, imamlar gibi aktörlerle birlikte odalar, sendikalar, dernekler, vakıflar yer almalıdır.

Mimari geleneğimiz

Planlama: Kentsel dönüşüm uzun vadeli planlamalar esas alınarak yapılmalı, kentin sadece çöküntü alanları değil tamamı düşünülmeli. Hızlı hareket edilirken kentin esaslı sorunları unutulmamalı. Planlama yapılırken kentin temelde toplumsal bir yapı olduğu ilkesinden hareket edilmeli; mesele sadece fizik çevrenin dönüşümü olarak görülmemeli. Planlama toplumsal hayatın hangi ilkeler ve çevresel faktörler üzerinden ilerleyeceğini hesaba katmalıdır.

Mimari: Kentsel dönüşüm bir mimari meseledir. İnşa edilecek yapıların mimari üslubu en az binaların sağlamlığı kadar önemlidir. Biçim bir hayat ve medeniyet göstergesidir. Türkiye’de yapılan kentsel dönüşüm uygulamalarının mimariyi öncelemesi, kendi şehir mimarimiz doğrultusunda yeni çizgiler, yeni üsluplarla iş görmesi elzemdir. Mimar Sinan’dan Turgut Cansever’e derin, etkili, estetik güçlü bir mimari geleneğimiz mevcuttur. Kentsel dönüşümün bu geleneği irdelemesi, ondan beslenmesi en temel vazifedir. Her şehrin yerel mimari kimliği önemsenmelidir; her yere tek biçimi dayatmaktan vaz geçilmelidir. Uydu kentleşmeden uzaklaşılmalı, farklı boyutlarda ve biçimlerde evler yapılmalı.

Kent Bilinci: Kentsel dönüşüm şehir bilincinden hareket etmelidir. Şehir bilinci olmayan kişilerin kentsel dönüşüm süreçlerinde yer almaması, karar verme yetkilerinin olmaması gerekir. Şehir üzerine düşünmek, şehirlilik/kentlilik durumlarıyla ilgili araştırmalar yapmak, ilgililerden uygulamalara dönük bilgi almak, onlara danışmak, insanların şehirlerini sevmelerini, şehirlerine bağlanmalarını sağlayacak enstrümanlar oluşturmak ve böylece etkili bir şehir bilinci oluşturmak, bu bilinçten sonra kentleri dönüştürmek işine başlanmalıdır. Bilinç ve sevgi, her işin başıdır; şehir bilinci ve şehir sevgisi kentsel dönüşümün her an kendini kontrol edeceği, gözlemleyeceği, sorgulayacağı ayna olmalıdır.

Kent Kimliği: Kentler kimlikli yapılardır. Her kentin kendine özgü yapısal unsurları ve kimliği vardır. Coğrafya, tarih, hayat, yaşantılar, mekânsal özellikler gibi ana unsurlar o kentin kimliğini oluşturur. Dağ, ova, vadi, ırmak, deniz, göl; tarihsel geçmiş, şahsiyetler, iktisadi yapılanma, mimari oluşum o kentin kişiliğini ve kimliğini var eder. Her şehir aynı değildir, her şehirde bir-örnek, tek-düze binaları yapmak gerekmez. Kentsel dönüşüm uygulamalarının en fazla eleştirilecek yönü burasıdır; kentsel dönüşüm şehir bilinci gibi kent kimliği konusunda da kendini gözden geçirmeli ve bu safhadan sonra planlama yapmalıdır. Aksi takdirde kentler özel ve özgün değerlerini, kendi yüzlerini yitirecek, fotokopi kentler doğacaktır. Oysa her şehir farklı olduğu için farklılığını zenginleştirerek sürdürmeli ve bu yönüyle zengin şehircilik tarihinde yerini almalıdır.

Ev: Kentsel dönüşümün en önemli yapı başlıklarından biri kuşkusuz evdir. O halde ev yapma eylemi, ev inşa gelenekleri, evin fiziki şartları, evin toplumsal, kültürel ve imgesel boyutları enine boyuna düşünülmelidir. Türk-İslam ev geleneğinin değerleri, üslupları, ilkeleri gözetilerek evler/binalar yapılmalıdır. Gerek fiziki/mimari biçimleri gerekse toplumsal ve kültürel yönleriyle evlerin hayatın ve kentin özeti olduğu unutulmamalıdır. Sağlam, güzel, işlevsel evler yapılmalıdır.

Mahalle ve Sokak: Mahalle ve sokak yapıları kentsel dönüşüm çalışmalarının önceliği olmalıdır. Ne yazık ki, mahalle ve sokak ortadan kaldırılmakta, her yer birer uydu kente dönüştürülmektedir. Mahalle havasını yaşatacak yapılar, araçlar bulunmalı; sokak kültürünün canlı kalması için adımlar atılmalıdır. Mahallelinin bir araya gelişine, birbirlerini görmelerine ve selamlaşmalarına imkan tanıyacak küçük ama mühim adımlar atılarak kentler inşa edilmelidir. Örneğin blok tarzının yanında sıra evler, yan yana evler yapılarak sokaklar oluşturulmalı, bazı yerlerde çıkmaz sokaklar yapılmalı, ihtiyarların, çocukların, gençlerin görünür olduğu mekanlar üretilmelidir. Böylece mahalle ve sokak kültürünün yaşamasına imkan verilmelidir. İnsanlar, yaşadıkları yerde sohbet edebilmeli, tanışmalı, birbirlerine dertlerini anlatmalı. Bunun için onların karşılaşmalarını sağlayacak mekansal oluşumlar inşa etmelidir.

Cami/Mescid: Cami ve mescit Türk şehir kültürünün merkezi yapısıdır. Kentsel dönüşüm cami ve mescitlere önem vermelidir. Ancak cami ve mescitlerin halkın rahat ulaşabileceği yerde ve mesafede olmasına dikkat edilmelidir. İstanbul Kayaşehir’de olduğu gibi ihtiyarların camiye yürüyerek gidişlerini neredeyse imkansız hale getiren örneklerden vaz geçilmelidir. Bunun için büyük camilerin yanı sıra küçük mescitler mahalle aralarına serpiştirilmeli.

Çarşı: Çarşı ve esnaf kentin güvenliğidir. Kentsel dönüşüm çarşıyı merkeze almalıdır. Ancak büyük alışveriş merkezleri ile değil; mahalle aralarına dükkanları serpiştirerek. Evlerin giriş katlarına dükkanlar yapılabilir örneğin. Bu dükkanlar bakkal, çay ocağı, terzi, kitapçı, butik vb. gibi iş kollarına hizmet verebilir. Merkezi çarşı bazı yerlere çok uzak olduğu için otomobil bağımlılığına yol açmaktadır. Çarşı bütün bir mahalleye dağıtılmalı, halk esnafla yüz yüze gelmeli, çocuklar esnafı tanımalı, böylece halk-esnaf buluşması sağlanmalıdır.

Kentsel dönüşümün basamakları

Kütüphane: Mahalle temelli olarak yapılanması önerilen kentsel dönüşümün düşünmesi gereken mekânlardan biri de kütüphanedir. Mahalle kütüphaneleri kurulmalı, kütüphaneye gidiş özendirilmeli, kimi faaliyetlerin kütüphane bünyesinde yapılması sağlanmalı. Mümkünse bağımsız bir kütüphane binası yapılmalı, bina estetiği ile de okuru kendine çekmeli.

Çeşme: Kentsel dönüşümde yer alması gereken mekânlardan biri de çeşmedir. Artık suyun evlere geldiği bir zamanda çeşmenin işlevi tartışılabilir. Ancak çeşmenin hâlâ önemli bir kültürel ve toplumsal imge olduğu unutulmamalı. Bu bakımdan çeşmeler olmalı ve her biri birer mimari üslupla yapılmalı; mahalle çeşmelerle donatılmalı.

Mezarlık: Modern kentlerin mezarlıkları görünmez kılma amacı bilinmektedir. Hayatı ve çalışmayı önceleyen, ölümü unutturan bir sistemin bu tavrı anlaşılmaz değildir. Ancak Türk-İslam şehrinin mezarlıkları ötelemesi mümkün değildir; aksine mezarlıklar şehrin bağrındadır. Kentsel dönüşüm mutlaka mezarlıkları kentin bağrına yapmalıdır. Bunu semt mezarlıkları şeklinde inşa etmelidir. Çünkü mezarlık hayatı ile ölümü, hayatta kalanlarla ölenleri buluşturan, hayatın ölümü unutmamasını sağlayan bir uyarı mekândır. Hayatın acımasızlığını, kıyıcılığını, faniliğini hatırlatan mekan olan mezarlık, yaşayan insanlara ülfet, merhamet, bağışlama, yardımlaşma gibi kent hayatı bakımından hayli önemli olan duyguları yaşatabilir.

Bunlara ilave olarak mahalle konakları, taziye evleri, kültür merkezleri, parklar, spor alanları gibi sosyal ve kültürel dokuyu besleyecek, sürdürecek, anlamlandıracak mekânlar da mahallelerde yer almalı. Ayrıca kent imgesini oluşturma adına kimi bezemeler, süslemeler, bina eklentileri yapılabilir. Örneğin kuşevleri, temsiller, görsel semboller kullanılabilir. Anıt ağaçlar ve peyzajlar da kent imgesinin paylaşılması adına önemlidir.

Bu ve benzeri hususlar ve esasların gözetilmesi halinde kentsel dönüşümün daha insani, bütünlüklü ve kuşatıcı uygulanabileceği söylenebilir. Buradaki niyet esastır; kentsel dönüşümle ne yapılmak istendiği önemlidir: amaç, sağlam, işlevsel, yaşanabilir ve güzel/estetik şehirler kurmak mıdır yoksa kenti bir rant alanına çevirmek mi? Niyet ve amaç sonucu doğrudan belirleyecektir. Bizim önerimiz, henüz vakit varken, kentsel dönüşümün kendi toplumsal ve kültürel değerlerimiz ışığında var olan kent kültürümüz, vizyonumuz, tecrübemiz, geleneğimiz çerçevesinde işletilmesidir.

[email protected]