Kıbrıs Türk siyasetinde yeni arayışların sonu mu?

Bilal Kendirci / Yazar
23.12.2022

Kıbrıs'ta 1981-2009 yılları arasında yapılan tüm milletvekili seçimlerinde seçimlere katılım oranı yüzde 80'in üzerinde gerçekleşmiştir. Son yapılan seçimde ise katılım yüzde 57,4'tür. Diğer bir ifadeyle, KKTC'deki mevcut siyasi partiler geçmişe oranla seçmenleri sandığa çekememektedir. Dolayısıyla, HP'nin başarısız olması KKTC'de yeni bir siyasi partiye ya da oluşuma ihtiyaç olmadığı anlamına gelmemektedir.


Kıbrıs Türk siyasetinde yeni arayışların sonu mu?

6 Ocak 2016 tarihinde, Kudret Özersay liderliğinde kurulan Halkın Partisi, kurulmadan önce sivil toplum tabanlı bir hareket olması, kurulduktan sonra ise geniş bir kesime hitap etmesi, tüzük ve parti programının farklılığı ve Barış Harekatından sonra ortaya çıkan sağ-sol siyasi parti ayrımına tam uymaması gibi nedenlerle, Kıbrıs Türk siyasi hayatında farklı bir yeri işgal etmektedir. Kurulduktan iki yıl sonra girdiği ilk seçimde yüzde 17 oy alıp üçüncü olan Halkın Partisi, seçimden sonra kurulan dörtlü hükümette yer almış, bu hükümetin bozulmasından sonra ise UBP ile hükümet ortağı olmuştur. Dolayısıyla, yeni kurulan bir parti olarak girdiği ilk seçimden sonra yaklaşık üç yıl hükümette yer almış ve yer aldığı her iki hükümette de İçişleri, Dışişleri ve Ulaştırma Bakanlığı gibi önemli bakanlıkları yönetmiştir.

Ancak, 2020 yılında Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle birlikte HP gerilemeye başlamıştır. Seçimlerde aday olan parti lideri Özersay yüzde 5,74 oy almıştır. Ayrıca seçimden hemen önce hükümetten ayrılma kararı alınmış, daha sonra üç milletvekili partiden istifa etmiştir. 2022 yılında yapılan son seçimde ise HP yüzde 6,69 gibi düşük bir oy alarak üç milletvekili çıkarmıştır. Seçimden sonra ise HP Parti Meclisi, siyasete müdahale edilerek parti başkanı olmayan bir milletvekiline hükümet kurdurulduğu gerekçesiyle sine-i millet kararı almıştır. Bununla birlikte bu karara sadece Genel Başkan Özersay uymuş ve milletvekilliğinden istifa etmiş, diğer iki milletvekili ise bu karara uymamış ve geçtiğimiz günlerde HP'den istifa etmiştir. Böylece bir dönem önce hükümet ortağı olan HP, geldiğimiz noktada Mecliste temsilcisi olmayan bir parti konumundadır. Bu süreci analiz etmeden önce KKTC'deki siyasal sisteme ve siyasi partilere kısaca göz atmakta fayda bulunmaktadır.

KKTC'de siyasal sistemin yapısı ve partiler

Barış Harekatından sonra 1975 yılında Rauf Denktaş liderliğinde Kurucu Parti hüviyetindeki Ulusal Birlik Partisi kurulmuştur. UBP, 1993 yılına kadar aralıksız iktidar kalmıştır. Şimdiye kadar yapılan 12 genel seçimin 9'unda birinci parti olmuştur. 1976 yılında yapılan ilk genel seçimden günümüze kadar kurulan hükümetler dikkate alındığında ise UBP sadece 12 yıl iktidardan uzak kalmıştır. Yine 1975 yılında, sosyal demokratların öne çıktığı, TMT mensuplarının ve ileri gelenlerinin de yer aldığı, Barış Harekatı öncesinde de Denktaş ve ekibiyle anlaşmazlıklar yaşayanların koalisyonu niteliğindeki Toplumcu Kurtuluş Partisi kurulmuştur. TKP ilk seçimde ana muhalefet partisi olarak Mecliste yer almış, ancak daha sonra parti ittifakların çatırdaması ve sosyal demokrat görüşten daha sol politikalara geçmesiyle birlikte giderek kan kaybetmiş, Annan Planı döneminde diğer küçük sol partilerle birlikte BDH çatısına katılmış, daha sonra kendini feshetmiş ve TDP ismi ile siyasete devam etmiştir. TDP 2022 yılında yapılan genel seçimlerde Meclis dışında kalmıştır. Böylece TKP ve devamı niteliğindeki partiler ilk defa Meclise girememiştir.

CTP ise KKTC'deki faaliyette bulunan en eski siyasi partidir. 1970 yılında kurulmuştur. Barış Harekatı sonrasında Türkiye'deki Marksist sol hareketten etkilenenlerin partiye katılması ve partide etkin olması parti politikalarını üzerinde de belirleyici olmuştur. Soğuk Savaşın sona ermesi, 1993 yılında iktidarın küçük ortağı olarak hükümete girmesi ve sonrasında parti üst yönetiminin değişmesi partiyi katı Marksist ideolojiden daha ılımlı bir noktaya getirmiştir. Annan Planı döneminde CTP gücünü artırmış ve neredeyse tek başına iktidara gelecek oy oranlarına ulaşmıştır. Bu üç siyasi parti de Barış Harekâtından sonra Kıbrıs Türk siyasetinde iktidarda ya da muhalefette yer almıştır.

Sağ-sol siyaset ayrımı

Öte yandan KKTC'deki siyasi partilerin sağ ve sol ideolojik ayrımı yapıldığında UBP merkez sağda, CTP 1990 yıllarına kadar merkez solun solunda, bu tarihten sonra merkez solda, DP merkez sağda, YDP merkez sağın sağında TKP merkez solda ancak TKP'nin devamı partiler merkez solun solunda yer almaktadır. Bu ayrımla birlikte, sağ ve sol partileri belirleyen kriterler KKTC örneğinde bazı farklılıklara sahiptir. Öncelikle partilerin Kıbrıs Sorunu'nun çözümüne nasıl yaklaştığı sağda ya da solda olduğunu göstermektedir. Federal çözümü savunan partiler solda yer alırken, federal çözüm dışındaki çözümlerin dışında önerilen konfederasyon veya son dönemde öne çıkan iki devletli çözümü destekleyen ya da mevcut durumun devamını yadsımayan partiler sağda yer almaktadır.

Diğer yandan Türkiye ile ilişkilerin tanımlanma biçimi de partilerin nerde durduğu için bir gösterge olmaktadır. Türkiye'yi "anavatan" olarak gören partiler sağda, Türkiye'nin Kıbrıs Türk toplumu için önemini vurgulamakla birlikte Türkiye ile anavatan-yavruvatan ilişkisi yerine yakın ve iyi ilişki modelini savunan partiler solda yer almaktadır. KKTC'de göçmen karşıtı bir parti ve ya örgüt olmamakla birlikte, sağ partiler, sol partilere göre Türkiyeli göçmenlere partilerinde daha fazla temsil imkanı vermektedir.

Büyük beklentilerle Annan Planına evet diyen Kıbrıs Türk toplumunun, uluslararası toplumdan gerekli desteği alamaması ve Plan döneminin getirdiği olumlu ekonomik iklimin yavaşlaması değişim ihtiyacı ve talebini güçlendirmiştir. 2006 yılında UBP ve DP'den ayrılan milletvekilleri Özgürlük ve Reform Partisi'ni kurmuşlardır. Türkiye ile iyi ilişkilere sahip bu partinin kurulduktan hemen sonra CTP ile hükümet kurması, Kıbrıs Türk siyasetinde olumsuz olarak anılan bir örnek olmakla birlikte, partinin ismindeki "Reform" kelimesi, özellikle 2008 yılında hükümetin memur maaşlarını bile Türkiye'den alınan ilave kaynakla ödediği mali krizden sonra, gerek iç siyasette gerekse Türkiye ile ilişkilerde önemli bir gündem maddesi olmuştur.

2011 yılında Beşparmak Grubu, Özker Özgür Barış ve Demokrasi Vakfı, Kıbrıs Türk Yöneticiler Derneği ve Demokrasi ve Kalkınma Platformu bir araya gelerek "Toplumsal Diyalog ve Değişim İnisiyatifi"ni kurmuşlardır. İnisiyatifin kurucularına neredeyse tüm partilerle yakın ilişkisi bulunmaktadır. Beşparmak Grubunu temsil eden Ergün Olgun, UBP'ye yakın biri olup UBP'li Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu'nun müzakere ekibinde yer almaktadır. Özker Özgür Barış ve Demokrasi Vakfı'nı temsil eden Birikim Özgür, CTP'nin en uzun süre genel başkanlığını yapan Özker Özgür'ün oğludur ve daha sonra CTP'den milletvekili seçilmiştir. Yöneticiler Derneği başkanı Bülent Kanol Cumhurbaşkanı Akıncı'nın ekibinde yer almıştır. Diğer bir deyişle, Kıbrıs Sorunu ve iç siyaset konusunda çok farklı fikirlere sahip bu oluşum KKTC'deki neredeyse bütün eğilimleri "değişim" amacıyla bir araya getirmiş ve aşağıda bahsedeceğimiz Toparlanıyoruz Hareketi'nin öncülü olmuştur.

Farklı bir kuruluş hikayesi

2016 yılında kurulan Halkın Partisi, kuruluş KKTC'de siyasi parti sisteminden bazı sapmalar göstermektedir. Öncelikle, partilerin toplumsal tabanı Harekattan önce ortaya çıkmıştı. CTP 1970'te kurulmuş ve kurulduğu tarihte bile federasyonu ve 1960'ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti'ne dönüşü savunmuştur. UBP ise TMT'nin önde gelenlerinin TMT'yi siyasi partiye dönüştürmesi sonucu ortaya çıkmıştır. TKP ise TMT'de olsa bile Denktaş-Küçük çizgisine muhalif, sosyal demokrat görüşe sahip kişilerin ve öğretmen sendikalarının desteğiyle kurulmuştur. Daha sonra kurulan YDP ise 1975'ten sonra Ada'ya gelen Türkiye göçmenlerine dayanmaktadır.

Halkın Partisi ise öncelikle 2012 yılında Toparlanıyoruz Hareketi ile ortaya çıkmıştır. Bu Hareket, temiz toplum, şeffaf, hesap verebilir ve güvenilir bir siyasi kültür ve kurumların oluşturulması amacıyla, siyaset üstülük vurgusuyla kurulmuş bir sivil toplum organizasyonu olarak ortaya çıkmıştır. Özellikle sosyal medyayı etkin olarak kullanmış, yolsuzluk, hukuksuz uygulamalar başta olmak üzere birçok konuyu toplumun gündemine taşımıştır. Bu talepler ve faaliyetler toplumun birçok kesiminden de teveccüh görmüş ve bu Harekete mevcut siyasi ve ekonomik düzenden memnun olmayan kişiler katılmıştır.

Bu Hareketin öncüsü ve lideri konumundaki ve daha önce Cumhurbaşkanlığı müzakere heyetlerinde yer alan, Kıbrıs Sorunu konusunda deneyimli bir akademisyen olan Kudret Özersay, 2015 yılında Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olmuş ilk turda elenmesine rağmen yüzde 21 oy oranı ile tüm dikkatleri üzerine çekmiştir. UBP'nin adayı ve ilk turda birinci gelen Derviş Eroğlu'nun yüzde 28 oy aldığı dikkate alındığında Özersay'ın aldığı oy daha dikkat çekicidir.

HP neden başarısız oldu?

Kuruluş süreci, ortaya koyduğu politikalar, geniş bir tabana yaslanması, KKTC siyasetindeki klasik sağ-sol ayrımına uymayıp üçüncü yol olarak ortaya çıkan HP, Kıbrıs Türk siyasetine çok hızlı bir giriş yapmış ancak kısa sürede etkisini yitirmiştir. Bu gerileyişteki temel etkenler ise şöyle özetlenebilir:

Öncelikle 2018 seçiminden sonra hükümet senaryolarında UBP ile özellikle dönemin genel başkanı Hüseyin Özgürgün ile ilgili iddiaları da öne sürerek koalisyon kurmamış, ancak UBP ile aynı gelenekten gelen ve benzer eleştiri yapabileceği DP'nin de içerisinde yer aldığı dörtlü hükümete girmeyi kabul etmiştir. Yaklaşık 15 ay süren bu koalisyon HP'nin hükümetten çekilmesiyle sona ermiş ve HP 15 ay önce hükümet kurmadığı UBP ile hükümet kurmuştur. Bu süreçte, HP dörtlü hükümete neden girdiğini, neden ayrıldığını ve UBP ile neden hükümet kurduğunu kamuoyunu tatmin edecek şekilde açıklayamamıştır.

İddialı ve yeni bir siyaset anlayışıyla Meclise ve hükümete giren HP, hükümette olduğu süre boyunca hedeflerini gerçekleştirme konusunda başarılı olduğu diğer bir anlamda mevcut düzenin değişeceği konusunda topluma umut verici olamamıştır. Diğer partilerden istifa edenleri partiye üye olarak bile kabul etmeyen HP'nin, dokuz milletvekilinden üçü partisinden istifa etmiştir. 2022 seçiminden seçilen üç milletvekilinden ikisi de parti kurucusu olmalarına rağmen sine-i millet kararına uymayarak, milletvekilliğinden istifa etmek yerine partiden istifa etmeyi seçmiştir. Dolayısıyla, hem hükümette gösterilen performansın fark yaratmaması hem de diğer partilerden farklılık iddiasının kısa süre sonra çökmesi HP'nin gerileyişinde etkili olmuştur.

Öte yandan, geniş katılımlı bir sivil toplum hareketine dayanması, daha önce aktif siyasette yer almayan isimleri kapsaması ve parti organlarına önem verip tüm kritik kararları Parti Meclisi eliyle almasına rağmen HP, gelinen nokta itibariyle Özersay'ın öne çıktığı ve belirleyici olduğu bir parti haline gelmiştir. Kurulan ve bozulan hükümetlerdeki zamanla, 2020 Cumhurbaşkanlığına kazanma ihtimalinin düşük olmasına rağmen Özersay'ın aday olması, seçimi arifesinde hükümetten çekilmesi gibi hadiseler HP'nin Özersay Cumhurbaşkanı seçilsin diye kurulan bir parti olduğu algısını ortaya çıkarmıştır.

Küçük bir topluma sahip KKTC'de informel ilişkiler oldukça belirleyicidir. Bu nedenle, partilerin örgütlenme yapısı önemlidir. UBP ve CTP gibi sağın ve solun iki büyük partisinin köylere kadar inen örgütlü yapısı vardır. Ayrıca, bu partiler etkili gençlik ve kadın örgütlerine sahiptir. HP ise örgütlenmesini kırsal kesimlere yeterince yayamamıştır.

Yeni bir partiye ihtiyaç yok mu?

2018 milletvekili seçimlerinde yeni kurulan HP ve YDP'nin devamı olarak kurulan Yeniden Doğuş Partisinin oyların dörtte birini alması ve 2022 milletvekili seçimlerinde HP'nin ciddi oy kaybına rağmen iki partinin barajı geçerek Meclise girmesi ve bu seçimde 1976 yılından itibaren yapılan tüm seçimlerde Mecliste yer alan TKP geleneğinin temsilcisi TDP Meclis dışında kalması, KKTC seçmenin değişim isteğini göstermektedir

Ayrıca, 1976 yılında yapılan seçimde seçime katılım oranı yüzde 74,3 olmuş, daha sonra 1981-2009 yılları arasında yapılan tüm milletvekili seçimlerinde seçimlere katılım oranı yüzde 80'nin üzerinde gerçekleşmiştir (1993'te yüzde 92,9 ile en yüksek). 2013 ve 2018 yıllarında yapılan seçimlerde katılım oranı keskin bir düşüş göstererek sırasıyla yüzde 69,4 ve yüzde 66,1 olmuştur. Son yapılan seçimde ise tarihin en düşük seviyesini görerek yüzde 57,4 olarak gerçekleşmiştir. Diğer bir ifadeyle, KKTC'deki mevcut siyasi partiler geçmişe oranla seçmenleri sandığa çekememektedir.

Dolayısıyla, HP'nin başarısız olması KKTC'de yeni bir siyasi partiye ya da oluşuma ihtiyaç olmadığı anlamına gelmemektedir. Bununla birlikte, KKTC'de kamu ağırlıklı ekonomik sisteminin devam etmesi, bürokrasi ve siyasi partiler arasından organik bağların kuvvetli olması, nepotizm ve küçük toplum olmanın getirdiği tanıdıklarla iş görmenin kanıksanması ve Kıbrıs Sorunu'ndaki stabil durumun devam etmesi yeni kurulacak bir partinin işini zorlaştırmaktadır.