Kimlik siyaseti ekseninde Amerika'daki sosyal demokratların yükselişi

Ömer Faruk Alimoğlu / Hukukçu
20.11.2025

ABD'de son on yılda iki karşıt akım aynı anda yükseliyor: Bir tarafta, Trumpizm üzerinden beslenen, milliyetçilik ve kimlik siyasetine sıkı sıkıya bağlı M.A.G.A. hareketi. Diğer tarafta, Bernie Sanders etrafında şekillenen ve Demokrat Parti içinde giderek güçlenen sosyal demokrat kanat. Bu iki akımın kesişiminde Amerikan siyasetinin kırılgan bir yeniden yapılanma dönemi yaşadığını söylemek mümkün.


Kimlik siyaseti ekseninde Amerika'daki sosyal demokratların yükselişi

Ömer Faruk Alimoğlu / Hukukçu

Amerika Birleşik Devletleri'nde eyalet ve belediye seçimleri tamamlandı. Her ne kadar bu seçimler, başkanlık ya da Senato yarışları kadar geniş kitleleri sürüklemese de, bu yılki tablo, başkanlık seçimleri düzeyinde bir kutuplaşmanın ve kimlik siyaseti mücadelesinin açık bir tezahürü niteliğindeydi.

Demokrat Parti'nin yükselen sosyal demokrat kanadını temsil eden Zohran Kwame Mamdani ile New York'un eski valisi Andrew Cuomo arasında yaşanan yarış bunun en çarpıcı örneğiydi.

Demokrat Parti ön seçimlerinde birinci çıkan ve Hindistan göçmeni bir Müslüman olan Mamdani karşısında Cuomo, partisinden bağımsız aday olarak yarışma kararı aldı. Cuomo, Demokrat Parti'nin geleneksel ve ılımlı merkez-sol çizgisini temsil ederken; Mamdani, partinin son yıllarda tabandan güçlenen "sosyal demokrat" damarının en görünür temsilcisi olarak dikkat çekiyordu.

Seçim süreci boyunca Cuomo'nun Mamdani'yi sistematik şekilde antisemitizmle suçlaması ve bu suçlamalar üzerinden Yahudi lobisinden ciddi finansal destek sağlaması seçim atmosferini daha da sertleştirdi. Buna karşın Mamdani, ABD'nin geleneksel İsrail yanlısı dış politika çizgisini sorgulayan bir tutum sergiledi; Filistin'de yaşanan insani krize açıkça değinirken, Brooklyn'deki Ortodoks Yahudi topluluklarıyla birlikte "şehir yönetiminde ortak akıl" mesajları verdi.

Tam da bu süreçte, Amerikan kimlik siyasetinin diğer ucunu temsil eden Donald Trump da tartışmaya doğrudan dahil oldu. Mamdani için yaptığı açıklamalarda, "O bizden biri değil", "New York gerçek bir Amerikalı lideri hak ediyor, radikal bir deneyi değil", "Bu adamın Amerikan siyasetinde yeri yok" gibi ifadeler kullanarak hem kimlik hem aidiyet üzerinden sert bir saldırı geliştirdi.

Bu çıkışlar, Mamdani-Cuomo yarışının aslında 2024 başkanlık seçimlerinde görülen büyük kültürel ve ideolojik kavganın yerel bir yansıması olduğunu daha da görünür kıldı.

New York gibi finansal ve kültürel çeşitliliğin zirvede olduğu bir metropolde Mamdani'nin kapsayıcı ve genç seçmeni siyasete yeniden çeken üslubu, seçim kampanyasını belirleyen temel unsur oldu. Özellikle sosyal medyayı yapmacık olmayan, organik bir dille kullanması; kimlik siyasetinin tek boyutlu kalıplarını reddeden yaklaşımı; çok kültürlü topluluklara verdiği doğrudan mesajlar, oyların bölünmesine rağmen ezici bir zafer getirdi.

Sosyal demokratların yükselişi ne anlama geliyor?

ABD'de son on yılda iki karşıt akım aynı anda yükseliyor:

Bir tarafta, Trumpizm üzerinden beslenen, milliyetçilik ve kimlik siyasetine sıkı sıkıya bağlı M.A.G.A. hareketi.

Diğer tarafta, Bernie Sanders etrafında şekillenen ve Demokrat Parti içinde giderek güçlenen sosyal demokrat kanat.

Bu iki akımın kesişiminde Amerikan siyasetinin kırılgan bir yeniden yapılanma dönemi yaşadığını söylemek mümkün.

Milliyetçiliğin küresel ölçekte yeniden yükselişi, ABD iç siyasetinde de güçlü bir tezahür buluyor. Ancak ekonomik eşitsizliklerin keskinleştiği, yaşam maliyetinin hızla arttığı ve orta sınıfın tarihsel olarak en zayıf konumuna gerilediği bir dönemde geniş seçmen kitlesi artık milliyetçi söylemleri "gündem değiştirme çabası" olarak okumaya başladı.

Özellikle İsrail ve Ukrayna'ya sağlanan sınırsız bütçe desteğinin, Amerikan halkının günlük hayatına hiçbir fayda sunmadığı yönündeki görüşler tabanda ciddi karşılık buluyor. "Amerikalılar yoksullaşırken milyarlarca doların dışarıya aktarılması" tepkisi, sosyal demokrat söylemin yükselişinde önemli bir sosyolojik temel oluşturuyor.