Kırım'da kırmamak

M. Yahya Kırımlı/ Yazar
29.10.2023

Türklerinin öz yurtlarında hak ve özgürlüklerini serbestçe kullanmaları Türkiye için milli bir davadır. Kırım'ı kazanırken yerini dolduramayacağı şekilde küresel dengeleri kırmak ise, bu yanlışlar silsilesini başlatan Rusya olsa bile özgür dünya için bir hatadır. Kırım'a barış ve özgürlüğü getirme başarısı başka bölgeleri ateşe atmadan gerçekleştirilmelidir.


Kırım'da kırmamak

Kırım Platformu 2. Parlamenter Zirvesi 23-24 Ekim tarihlerinde Çekya'nın ev sahipliğinde Prag'da gerçekleşti. Hükümetler arası kanadın son zirvesi de geçtiğimiz Ağustos ayında düzenlenmişti. Parlamenter Zirveye katılan TBMM Başkanı Sayın Numan Kurtulmuş oldukça itidalli hitabında Ukrayna'nın toprak bütünlüğüne destek ve barış mesajı verdi. Zirvede konuşan diğer temsilciler çoğunlukla benzer bir itidal gözetmedi. Adı Kırım olan Zirveye hakim olan dil ve hava Kırım'ın ve Kırımlıların savunulmasından çok, Rusya'nın cezalandırılmasına ağırlık veriyordu.

Kalıcı barışın tesisi

Rusya'nın haksız olduğu bu krizde saldırganı lanetleyip kahretmeye dönük söylemleri sarf etmek dile kolay. Sözü her alan, bir öncekinin tavrını görüyor ve artırıyor. Rusya'nın tabiri caizse yerinden kalkamaz hale getirilmesini dileyen dileyene. Elbette, Rusya haksız; Ukrayna'ya verdiği korkunç zararların bedelini de ödemeli. Ancak arzu edilen kalıcı bir barışsa bu adil olmalı. Rusya halkı cezalandırılmamalı. İkinci Dünya Savaşın'a giden yolu inşa edenin, Birinci Dünya Savaşı'nı bitiren Versay anlaşması olduğu göz önüne alınırsa, kalıcı bir barışın önemi daha iyi anlaşılabilir.

Kırım'ın yerel ve tarihsel olarak asli unsuru olan Kırım Türkleri veya Rusların verdiği isimle Tatarlar, uzun bir süreden beri her yüzyılı felaketlerle geçiriyor. Türk İmparatorluğundan koparıldığı günden 20. yüzyıla kadar kendi yurdunda azınlık konumuna düşürülen, her bakımdan baskılanıp örselenen Kırım Türkleri 20. yüzyılda Stalin Sürgünlerini (1944) en acı şekilde yaşayan halklardan biri oldu. Ne yazık ki 21. yüzyılın daha başlarında yeniden bir işgal ve baskı ortamının merkezinde kaldılar. Talihsiz bir kelime oyunu gibi Kırım, Türklerin yüzyıllarca kırıma uğradığı yer oldu.

Küresel ve bölgesel dengeler

Rusya yalnızca Avrupa'nın doğusundaki kaba kuvvet değil. Aynı zamanda Asya'nın merkezinde ve doğusundaki büyük güçlerden biri. Rusya'nın uluslararası dengelerdeki bu konumu pek çok soruyu da beraberinde getiriyor. Eğer Rusya'yı bir kalemde uluslararası dengelerden silip atmak mümkünse ve bu başarılabilirse, Avrupa'nın doğusunu Avrupa Birliği ve NATO doldururken Rusya'nın etkin olduğu diğer bölgeleri kim veya kimler dolduracak? Uluslararası istikrar ve dengeler bakımından bunun sonuçları neler olabilir? NATO ve Avrupa Birliğinden oluşan "Batı İttifakı" bu sonuçlara hazır mı, bu sonuçlardan memnun olacak mı? Küresel yansımaları süregelmekte olan mevcut istikrarsızlığı giderip yerine daha büyük bir istikrarsızlık koymak akla ve mantığa ne kadar uygun?

Soğuk Savaş sona erdikten sonra Rusya, üçüncü dünya savaşı senaryolarının gündeminde eski yerini kaybederken bu rol için başkaları aday gösterildi. Medeniyetler çatışması hikâyesi Müslümanları Batı İttifakının karşısına koyarken Büyük Okyanusa odaklanan uzmanlar ise Çin'i aday olarak tespit etti. Soğuk Savaşın ardından 30 yıldan fazla zaman geçmişken bu iki adaydan hangisinin küresel denge ve istikrara meydan okuyabildiğini tartışmak abesle iştigaldir.

Afganistan'ın işgalinin ardından diğer ülkelerde açılan ABD üsleri bundan 10 yıl öncesine kadar Orta Asya'da vardı, hakeza Afganistan'daki kayda değer askeri varlığı da 20 yıl kadar sürdü. Rusya'nın bölgede geçmişten gelen üsleri o gün mevcuttu ve bugün de yerinde duruyorken ABD'nin üslerinin hiçbiri şimdi yok, ancak artık Çin'in de Tacikistan'da bir üssü var. Hakeza gerek iktisadi olarak, gerekse yatırım ve dış borçlar bakımından bölgede Çin'in ağırlığı artıyor.

Orta Asya'da Türk cumhuriyetleri çok taraflı dış politikalara öncelik verseler de kıtanın ortasında yer alan bu devletler için Rusya ile ilişkiler de önemli bir denge unsuru. Bağımsız Türk devletleri ve Tacikistan'ın kendi ayakları üzerinde durarak güç kazanmasıyla Rusya'nın bölgedeki ağırlığının adım adım onların lehine değişmesi olumlu bir durumken, bir güç boşluğu "vakum" oluşturacak şekilde hızla zayıflaması kısa ve orta vadede diğer büyük güçleri kontrolsüz şekilde bölgenin içine çekecek bir durum oluşturacaktır. Hakeza Afganistan menşeili radikal akımlar ve gruplar da Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü şemsiyesi altında olmayan görece güçsüz devletlere karşı daha cüretli teşebbüslere yeltenebilir. Ne Türkiye, ne ABD ne de Avrupa Birliği bu bölgede bugün Rusya'nın tuttuğu yeri kısa bir zamanda devralıp üstlenmeye hazırlıklı değil.

Bugünün dünyası tüm günahları ve yanlışlarına rağmen Rusya'sız bir yarına hazır değil. Öyleyse Karadeniz'in kuzeyini kasıp kavuran mevcut savaşa bir çözüm bulurken konuya doğru yerden yaklaşmak gerek. Öncelikle mevcut krizin hemen öncesindeki son istikrarlı denge durumunu (status quo) tespit ederek esas alıp, daha sağlam teminatlarla geri getirmek için çözüm formülleri aranmalı. Çözümü tartışmak bu yazının konusu olmamakla birlikte Rusya'sız bir barışa değil, Rusya'lı bir barışa ihtiyaç olduğu noktasında mutabık kalınabilir.

Kırım'ın işgalden kurtarılması ve Tatar Türklerinin öz yurtlarında hak ve özgürlüklerini serbestçe kullanmaları Türkiye için milli bir davadır. Kırım'ı kazanırken yerini dolduramayacağı şekilde küresel dengeleri kırmak ise, bu yanlışlar silsilesini başlatan Rusya olsa bile özgür dünya için bir hatadır. Kırım'a barış ve özgürlüğü getirme başarısı başka bölgeleri ateşe atmadan gerçekleştirilmelidir.