Kırım'da Nazi işgali yılları

Murat Güzel / Açık Görüş Kitaplığı
30.07.2022

'Nazi Kırımı' başlığını taşıyan kitabında İkinci Dünya Savaşı'nda Alman işgalinin Kırım Tatarlarını nasıl etkilediğini ve savaş esnasında Kırım Tatarlarının verdiği mücadeleyi inceleyen Aybüke Güzay, tarihsel süreci daha iyi kavrayabilmek bakımından Kırım Tatarlarının Birinci Dünya Savaşı'ndaki durumlarını da irdeliyor.


Kırım'da Nazi işgali yılları

Tarih boyunca jeostratejik önemi sebebiyle sık sık çeşitli kavimlerin istilasına maruz kalan coğrafyalardan biridir Kırım ve havalisi. Bölge üzerinde çeşitli güçler sürekli birbiriyle çatışmıştır. 1475 tarihinden itibaren Osmanlı Devleti'nin himayesine giren Kırım Hanlığı 1783'te Rus Çarlığı tarafından işgal edilir ve çarların Kırım tatarları üzerindeki baskı ve zulüm dönemi başlar. 1893 ila 1856 yılları arasında gerçekleşen ve tarih kitaplarına Kırım Savaşı olarak geçen Osmanlı-Rus savaşında İngiltere ile Fransa öncülüğünde kurulmuş Avrupa Blokunun desteğini alan Osmanlı Devleti savaşı kazanmasına karşın Kırım'ı ele geçirememiş ve savaş sonrası Kırım'da Tatarlar üzerindeki baskı Çarlık Rusyası tarafından artırılmıştır.

Kırım Tatarları üzerinde Çarlık Rusyası'nın ekonomik konulardaki baskısının yanı sıra başka türden baskılar da vardır. Baskının en önemli bileşeni demografik olandır. Kırım'ın Çarlık Rusyası tarafından işgali olarak kayda geçen 1783 tarihinden itibaren bölgeden başlayan göçler Kırım Savaşı sonrasında artar, Kırım'daki Tatarların nüfusu önemli ölçüde azalır. Hatta Tatarlar Kırım'da Çarlık Rusyası tarafından azınlık pozisyonuna düşürülmek istenir. (Kırım'dan başlayan göç dalgasının Osmanlı Devleti demografyasındaki etkisi, özellikle İç Anadolu'da, Eskişehir'den Ereğli'ye Bağdat Demiryolu boyunca şehir ve köylerdeki Tatar yerleşimlerinde görülebilir.)

Almanlar ile iş birliği

1927'deki Bolşevik İhtilali sonrası Çarlık Rusyası'nın yıkılması ve Kırım'ın 21 Nisan 1918 ila 16 Kasım 1918 tarihleri arasında Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı devletinin müttefiki Almanya'nın eline geçmesi Kırım Tatarlarını bağımsızlık konusunda ümitlendirmiştir; ama gerek Bolşeviklerin Rusya Müslümanlarına kendi geleceklerini tayin hakkı konusunda verdikleri sözlerden caymaları gerekse Birinci Dünya Savaşı'nda Almanya ve Osmanlı Devleti'nin oluşturduğu ittifakın savaşı kaybetmesi Kırım'ın Bolşevik idaresi altında kalmasına yol açmıştır. Kırım için "kurtarıcı" ifadesinin ilk kez Birinci Dünya Savaşı esnasında ortaya çıktığını söylemekte fayda vardır.

Birinci Dünya Savaşı'nın ardından yaklaşık 20 yıl boyunca, Sovyetler Birliği döneminde Bolşevik baskısını yaşayan Kırım Tatarlarının İkinci Dünya Savaşı'nda Almanların Kırım'ı tekrar işgali sonrası "denize düşen yılana sarılır" düşüncesiyle hareket ederek bağımsızlıklarını elde etmek isteyen Tatarların bir kısmı Sovyetlere karşı Almanlarla iş birliği yapmıştır. Bu iş birliğinin kötü sonuçları uzun yıllar sürmüş ve etkisi günümüze kadar gelmiştir. Almanlarla yapılan iş birliğini bahane eden Sovyetler Kırım Tatarlarını soykırım anlamına gelecek ölçüde ağır şartlar altında Sibirya'ya sürmüş ve Almanların Kırım Tatarlarına verdikleri zarar, Çarlık ve Sovyet Rusyası'nın zararıyla kıyaslanmayacak kadar düşük ölçekte olsa da sonuç itibariyle mevcut olumsuzluğun en önemli sebeplerinden biridir. Neticede Nazi Almanyası ve Sovyetler Rusyası gibi büyük güçlerin mücadelesinden zararlı çıkanın yine Kırım Tatarları olmuştur.

Nazi Kırımı başlığını taşıyan kitabında İkinci Dünya Savaşı'nda Alman işgalinin Kırım Tatarlarını nasıl etkilediği ve savaş esnasında Kırım Tatarlarının verdiği mücadeleyi inceleyen Aybüke Güzay, ayrıca tarihsel süreci daha iyi kavrayabilmek bakımından Kırım Tatarlarının Birinci Dünya Savaşı'ndaki durumlarını da irdeliyor. Güzay'ın incelemesindeki en önemli belgeler ise Alman arşiv belgeleri.

Nazi Kırımı Aybüke Güzay Çizgi Kitabevi 2022

Modern faydacılığın babası ve eseri

Modern siyaset felsefesinin ve iktisadi düşüncenin önemli eserlerinden biri olarak görülür John S. Mill'in eseri. Eserinde Mill klasik faydacılığı kapsamlı bir restorasyona tabi tutarak ahlaki bir epistemoloji eşliğinde yeniden yorumluyor. Bireylerin özerk tercihlerine dayalı haz, mutluluk ve yaşam biçimlerini toplumun genel faydasına yararları ya da zararları bakımından değerlendirdiği kitabında Mill faydayla ahlâki doğruluk ve adalet nosyonlarını kendine özgü akıl yürütmelerle birbirine bağlamayı ve faydacılığı bir ahlâk, estetik ve adalet öğretisine dönüştürüyor. Mill'in nihayetinde "müşterek ve özcü" bir insan doğasından ziyade ampirik gözlem ve bireysel deneyimin süzgecinden geçirilmiş bir çoğulcu toplum tasavvuruna sahip olduğu vurgulanmalı.

Faydacılık, John Stuart Mill, çev. Barış Özkul, İletişim, 2022

Tek partili rejimin analitik tarihi

Geçmişi anlamak geleceği düşünmeye giden yolda önemli bir rehber hiç kuşkusuz. Üç yıl süren Kurtuluş Savaşı'nın ardından Cumhuriyet'in kuruluş dönemini ifade edebileceğimiz yılları kapsayan bir dönem 1923 ila 1950 arası. Tek partili yıllarda işleyen anlayışın yeni kimlik inşası için siyasetten topluma eğitimden edebiyata dinden basına anayasadan iktisada dış politikadan kadına değin pek çok alanda Batılılaşma adına reformlar yaptığını, bunların etkilerini de günümüzde bile hissettiğimizi söylemek mümkün. Tek partili yılların panoramasını çeşitli perspektiflerle çıkarmaya çalışan kitabın, bu yılları anlayarak günümüzü anlamayı kolaylaştırdığını ve geleceği düşünmemizde önemli tutamaklar sağladığını vurgulamak gerekiyor.

Türkiye'de Tek Partili Yıllar (1923-1950), Yunus Koç, Adem Palabıyık, Pınar, 2022

@uzakkoku