Kitap fuarlarının sessiz dönüşümü: Popülerleşme, nitelik kaybı ve yeni arayışlar

Yusuf Tosun/ Yazar
16.12.2025

Kitap fuarları kalabalık üretmeye devam edebilir; ama okur üretmediği sürece bu kalabalık yalnızca geçici bir gürültü olarak kalır.


Kitap fuarlarının sessiz dönüşümü: Popülerleşme, nitelik kaybı ve yeni arayışlar

Yusuf Tosun/ Yazar

Son yıllarda Türkiye'nin farklı şehirlerinde artarak düzenlenen kitap fuarları ve kitap günleri, kültürel hayatın canlılığını gösteren önemli gelişmeler arasında yer alıyor. Kitap okuma oranlarının düşük seyrettiği, özellikle genç kuşakların kitapla temasının giderek zayıfladığı bir dönemde bu tür etkinliklerin kültür ortamını hareketlendirdiği açık. Ancak sayıca çoğalmaları, tek başına nitelikli bir okuma kültürü oluşturmak için yeterli değil. Fuar alanlarının kalabalıklaşması, her zaman gerçek bir okur kitlesinin büyüdüğü anlamına gelmiyor.

Bugün kitap fuarları niceliksel büyümelerine rağmen niteliksel olarak zayıflıyor ve kültürel buluşma işlevinden uzaklaşıyor.

Bu yazının kaleme alındığı tarih itibariyle "Edebiyatın Her Hali" ana temasıyla kapılarını kitapseverlere açan Türkiye'nin en büyük 42. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı (TÜYAP) (13-21 Aralık) henüz devam ediyordu. Fuar kapsamında, yurt içi ve yurt dışından 1000'e yakın yayınevi, marka ve sivil toplum kuruluşu, ünlü yazarlar ve okurlar yer alıyor. Fuarda 400'den fazla kültür etkinliği ile 2000'den fazla imza günü var.

Bu yazıda, hem bir yazar hem de bir okur olarak son dönemde katıldığım kitap fuarları üzerinden edindiğim gözlemler ve daha önce katıldığım etkinlikler ışığında, kitap fuarlarının bugün hangi işlevi üstlendiğini, karşı karşıya bulunduğu temel sorunları ve daha nitelikli bir fuar anlayışının nasıl mümkün olabileceğini değerlendirmeye çalışacağım.

Kitap fuarlarının değişen işlevi

Bir zamanlar kitap fuarları, okur ile yazarın doğrudan iletişim kurabildiği; yayınevlerinin yeni eserlerini tanıttığı; kitap merkezli, yoğun ve seçkin bir kültürel atmosferin kurulduğu özel mekânlar olarak görülürdü. Bu fuarlar, sadece kitap satışının değil, aynı zamanda entelektüel bir buluşmanın, düşünsel bir paylaşımın adresiydi.

Bugün ise tablo belirgin biçimde değişmiş durumda. Büyük şehirlerdeki mega fuarlar da, Anadolu'nun butik ölçekli organizasyonları da giderek bir "panayır", "şenlik" ya da daha genel bir ifadeyle "kültürel eğlence alanı" görünümü kazanıyor. Elbette bu dönüşümün fuarlara dinamizm kazandıran olumlu yanları var; daha fazla insanın kültürel bir etkinlik içinde yer alması küçümsenecek bir gelişme değil. Ancak kalabalığın yoğunluğuna rağmen kitaplara yönelik nitelikli ilginin belirgin biçimde azalması, göz ardı edilemeyecek bir sorun olarak karşımıza çıkıyor.

Fuarların büyük bölümünün kalabalıklaşmasında okul idarelerinin öğrenci gruplarını topluca fuar alanına yönlendirmesi başat bir rol oynuyor. Böylece ziyaretçi profili hızla çocuk ve gençlere doğru kayarken, yetişkin okurun fuarlardan uzaklaştığı net biçimde hissediliyor. Bu durum, hem fuarların hitap kitlesini daraltıyor, hem de kültürel derinlik arayan okurların beklentilerinin karşılanmasını zorlaştırıyor. Nitelikli sohbetlerin, edebiyat tartışmalarının, düşünsel buluşmaların yerini giderek yüksek sesli bir kalabalık ve hızla tüketilen popüler içerikler alıyor. Nitekim Yayıncı Meslek Birlikleri Federasyonu (YAYFED) verilerine göre, 2025'te felsefe, tarih ve sanat gibi entelektüel içeriklerin basımında yüzde 30'u aşan bir düşüş yaşandı.

Kitap fuarlarının geçirdiği bu dönüşüm fuarları daha görünür kılarken, onların asıl işlevi olan nitelikli okuma kültürünü besleme rolünü zayıflatıyor. Bu nedenle fuarların yeniden düşünülüp tartışılması, odağının tekrar kitaba ve okura kaydırılması kültürel hayat açısından önemli bir gereklilik hâline geliyor.

Okur profilindeki dönüşüm ve popülerleşme

Son yıllarda özellikle genç kuşakların okuma alışkanlıklarında belirgin değişimler gözleniyor. Dijital platformların hayatın merkezine yerleşmesiyle fiziksel okuma azalırken; ekran temelli, hızlı tüketilen içerikler öne çıkıyor. Bu durum, kitap dünyasında yüzeyselleşmeyi yaygınlaştırıyor. Okurlar, kısa süreli dikkat gerektiren popüler metinlere ilgi gösterirken, derinliği yüksek eserlerin kitlesi daralıyor.

Kitap fuarları da bu eğilimi doğruluyor adeta. Öyle ki fuarlarda şahit olduğumuz popüler yazarların kuyrukları uzarken, nitelikli edebiyat ve düşünce kitaplarının stantları daha sakin kalıyor. Bu durum, fuarları hızla entelektüel buluşma alanlarından popüler tüketim mekânlarına dönüştürüyor.

Benzer dönüşüm yetişkin okurlarda da görülüyor. Yetişkinlerin fuarlardan uzaklaşması, batı merkezli popülerleşmeyi hızlandırıp edebiyatın ve düşüncenin yerini daraltıyor. İşin doğrusu okur profilindeki bu değişim, kitap fuarlarının geleceğini ve kültürel işlevini yeniden düşünmeyi zorunlu kılıyor.

Fuarlarda STK, yayınevleri ve yerel yönetimlerin rolü

Kitap fuarlarının büyük ölçüde yerel yönetimler tarafından organize edilmesi, kültürel yaşam açısından önemli bir sorumluluğun üstlenildiğini gösterir ve elbette takdiri hak eder. Bu fuarlar sayesinde ülkenin farklı bölgelerinden yayınevleri, yazarlar ve şairler bir araya gelmekte; yerel yazarlarla dışarıdan gelen isimler arasında doğal bir etkileşim zemini oluşmaktadır. Hiç şüphesiz ortaya çıkan bu buluşma, hem okurlar hem de yayıncı ve yazarlar için verimli bir kültürel alışveriş fırsatı sunuyor; farklı seslerin birbirini duymasını ve yerel kültürün ulusal çerçeveyle temas kurmasını kolaylaştırıyor.

Ne var ki, fuarların planlama aşamasında hedef kitle analizi, tematik çerçeve oluşturma, yazar ve yayınevi seçimi, etkinlik tasarımı gibi kritik unsurlar çoğu zaman yeterince düşünülmeden yapılmaktadır. Bu eksiklikler, fuarların potansiyelini tam anlamıyla açığa çıkaramamasına, nitelik bakımından tekrara düşen ve kültürel çeşitliliği yeterince yansıtamayan etkinliklere dönüşmesine neden olmaktadır.

Bu nedenle, her ne kadar ana sorumluluk yerel yönetimlerde olsa da, kitap fuarlarının gerçek anlamda nitelikli kültürel platformlara dönüşebilmesi için sürece daha geniş bir paydaş yapısının dâhil edilmesi gerekmektedir. İlgili sivil toplum kuruluşları, eğitim camiası (Millî Eğitim müdürlükleri, üniversiteler, öğretmen birlikleri) ve Valilik-Kaymakamlıklar organizasyonun doğal ortakları olmalı; planlamadan uygulamaya kadar pek çok aşamada görev ve sorumluluk paylaşımı yapılmalıdır. Bu çok paydaşlı yaklaşım, fuarların yerel ihtiyaçlara daha uygun tasarlanmasını sağlayacağı gibi, içerik kalitesini artırarak okurların fuarlardan alacağı kültürel verimi de yükseltecektir.

Sorunlar, eksikler ve çözüm önerileri

Fuarların eğlence odaklı bir yapıya kayması, çocukların kitapla temasını artırması açısından olumlu görünse de zamanla kitabın geri planda kalmasına neden olmaktadır. Bu nedenle özellikle öğrenci gruplarının fuara yalnızca "gezdirilerek" değil, yönlendirilmiş bir okuma programıyla getirilmesi önemlidir. Örneğin önceden okuma listeleri hazırlanabilir, öğrenciler yazar buluşmalarına yönlendirilebilir ve kitap değerlendirme oturumları düzenlenebilir.

Fuarların eğlence–kitap dengesinin korunabilmesi için içeriklerinin yeniden gözden geçirilmesi ve nitelikli etkinliklerle desteklenmesi gerekmektedir. Edebiyat seminerleri, eleştiri, yazarlık ve çeviri atölyeleri, düşünce söyleşileri gibi programlar özellikle yetişkin okurun fuarlara dönüşünü teşvik edecektir.

Burada her organizasyonun kendi yerel şartlarını ve mevcut okuyucu potansiyelini iyi analiz ederek planlama yapması büyük önem taşımaktadır. Bununla bağlantılı bir başka sorun ise nitelikli okur–yazar buluşmalarının giderek azalmasıdır. Mevcut söyleşi ve panel etkinliklerinin çoğu yüzeysel kalmakta, entelektüel düzeyde bir tartışma zemini oluşturulamamaktadır. Bu durum tematik ve küratörlü fuar anlayışıyla desteklenmelidir.

Fuarların ve kitap günlerinin belirli temalar etrafında düzenlenmesi bu açıdan önemli bir adımdır. Örneğin "Felsefe Günleri", "Çocuk Edebiyatı Haftası", "Çeviri ve Dünya Edebiyatı Buluşması" gibi temalar fuarı hem odaklı hâle getirir hem de nitelikli okuru çeker. Bazı fuarlarda benzer temalar deneniyor olsa da çoğu zaman içi yeterince doldurulamadığından tema söylemde kalmakta ve etkinliğin odağı kaymaktadır.

Bu noktadaki en büyük handikap, çoğu fuarın sponsorluğunu üstlenen yerel yönetimlerin etkinlik içeriklerinin sorumluluğunu organizasyon şirketlerine devretmesidir. Organizasyon şirketleri ise yerel okuyucu dinamiklerini dikkate almadan her bölgeye aynı yazar profili ve etkinlik şablonunu uygulamaktadır. Böylece adeta "turne" niteliğinde, tekrarlayan bir fuar modeli ortaya çıkmakta; bu da beklenen kültürel verimi azaltmaktadır.

Yetişkin okurun fuarlardan giderek uzaklaşması, hem fuarların kültürel niteliğini zayıflatmakta hem de okuma kültürünün topluma yayılmasında bir boşluk oluşturmaktadır. Popüler eserlerin fuarlarda baskın hâle gelmesi, edebî çeşitliliği daraltmakta ve nitelikli eserlerin görünürlüğünü azaltmaktadır. Bu nedenle yayıncılara da önemli sorumluluklar düşmektedir. Seçici kurullar oluşturularak kalite teşvik edilebilir; fuarlarda eser niteliğine göre stant yerleşimleri yapılabilir ve bağımsız yayınevlerinin görünürlüğü artırılabilir.

Ne yazık ki birçok yerel yönetimde fuarlar, düzenli bir kültür politikasının parçası olarak değil, yıllık takvimin rutin bir etkinliği olarak görülmektedir. Oysa fuar öncesinde yapılacak "okur profili araştırmaları", etkinlik takviminin gerçek ihtiyaçlara göre hazırlanmasına olanak sağlar.

Tüm bu önerilerin hayata geçirilmesi hem yerel yönetimler hem de yayıncılar için ek maliyet oluşturur. Bu nedenle bazı yayınevleri fuarlara katılmaktan kaçınmaktadır. Bu sorunu aşmak için yerel yönetimlerin stant kira bedelleri, nakliye, ulaşım ve konaklama gibi konularda yayıncılara destek vermesi gerekir. Ayrıca kitap sponsorları aracılığıyla, fuar sonunda her yayınevinden okullar ve kütüphaneler için belirli miktarda kitap satın alınabilir. Böylece hem yayıncıların ekonomik döngüsü desteklenir hem de kamusal kitaplıklar zenginleşir.

Sonuç

Türkiye'nin farklı bölgelerinde hızla çoğalan kitap fuarları, kültürel hayatın canlılığını koruma açısından önemli bir fırsat sunmaktadır. Ancak fuarların niteliğini artırmak, onları yalnızca kalabalık oluşturan etkinlikler olmaktan çıkarıp okuma kültürünü geliştiren sahici buluşmalara dönüştürmek için ciddi bir zihniyet dönüşümüne ihtiyaç vardır. Gerek okur profilindeki değişim, gerekse fuarların giderek popüler kültürün taleplerine göre şekillenmesi, bu organizasyonların asıl amacını gölgede bırakmaktadır.

Bu nedenle kitap fuarlarının, yerel yönetimlerin tek başına yürüttüğü rutin faaliyetler olmaktan ziyade; yayınevleri, STK'lar, eğitim kurumları ve kültür çevreleriyle birlikte planlanan çok paydaşlı kültürel platformlara dönüşmesi zorunludur. Tematik yapının güçlendirilmesi, nitelikli etkinliklerin çoğaltılması, yerel okur kitlesinin gerçek ihtiyaçlarının analiz edilmesi ve yetişkin okurun fuarlarla yeniden buluşturulması bu dönüşümün temel şartlarıdır. Aynı şekilde ekonomik zorluklar nedeniyle fuarlara katılmakta tereddüt eden yayınevlerinin desteklenmesi, kültürel çeşitliliğin ve bağımsız yayıncılığın yaşaması açısından büyük önem taşımaktadır.

Tüm bu adımlar hayata geçirildiğinde kitap fuarları yalnızca kitapların satıldığı geçici alanlar olmaktan çıkacak; düşüncenin, edebiyatın, eleştirinin ve kültürel etkileşimin güçlendiği sürdürülebilir birer kültür mekânına dönüşecektir. Böyle bir dönüşüm, hem okuma kültürünü genişletme çabalarına gerçek bir katkı sağlayacak hem de toplumun kültürel derinliğini besleyen milli-manevi kalıcı etkiler yaratacaktır.

Ez cümle; kitap fuarları kalabalık üretmeye devam edebilir; ama okur üretmediği sürece bu kalabalık yalnızca geçici bir gürültü olarak kalır.