Kitle ve iktidar arasında bir aktör olarak AB

Ayşegül Çimen/Uluslararası İlişkiler Uzmanı
22.02.2014

AB’nin bu yeni toplumsal ayaklanmalarda ne yönde tavır sergileyeceği, iç siyasetteki aktörlerin AB konusundaki pozisyonuna göre değişiyor. Ancak halkların yekdiğerinden üstün olmadığı değişmeyecek bir gerçek. Temel hak ve özgürlüklerin değeri, herkes için adil olması.


Kitle ve iktidar arasında bir aktör olarak AB

Geçtiğimiz sonbaharda Ukrayna Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç, hapisteki eski Başbakan Yuliya Timoşenko için, yeni bir yasayla, yurt dışında tedavi edilebileceği mesajını vermişti. Mesajın zamanlaması önemliydi. Çünkü bir ay sonra AB ile Ukrayna Ortaklık ve Serbest Ticaret Anlaşmasını imzalayacak, AB Doğu açılımını Vilnius Zirvesinde diğer ülkelerle taçlandırılacaktı. Ayrıca zaten Ortaklık Anlaşmasının koşullarından biri Timoşenko’nun serbest bırakılmasıydı. Fakat Yanukoviç Vilnuis Zirvesine günler kala bu anlaşmayı imzalamayı askıya aldığını ilan etti. Ülkedeki AB yanlıları, meclisteki muhalif partiler ve hapisteki eski Başbakan Timoşenko bu kararın ardından protesto çağrılarına başladı. Timoşenko 2011 yılında görevini kötüye kullandığı için 7 yıl hapse mahkum edilmişti. İşte o karardan bu yana Avrupa Birliği Timoşenko’yu kurtarmak için çabalıyor. Çünkü Ukrayna yetkilileri bu yargılamada ‘demokratik değerlere aykırı davranmış, hukukun üstünlüğünü ihlal etmiştir’. Bu nedenle AB yargılamanın peşine düşmüş, Turuncu Devrimin intikamını almak istediği iddia edilen Yanukoviç’i şartlar, açıklamalar ve protestocuların gücüyle köşeye sıkıştırmayı rutini haline getirmiştir.

AB için Ukrayna...

Ukrayna’nın imzayı askıya almasıyla ilgili öne sürülen ekonomik gerekçeler var, Yanukoviç muhalefet liderleriyle yaptığı toplantıda bundan fazlaca bahsetti. Yanı sıra, bu kararın alınmasında Putin’in haşmeti ve karizmasının da etkili olduğu biliniyor. Ancak bunun mukabilinde, Yanukoviç karşıtı olan muhalefet liderleri ve göstericilerin ‘meydan dostlukları’ da hafife alınacak gibi değil; AB Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton, ABD Dış İşleri Bakan Yardımcısı Victoria Nuland, ABD’li senatör John McCain meydana cismen gelerek ‘direniş ruhuna’ katkılarını sunan isimler arasında. Yine AB yetkilileri Ukrayna’yı Kiev’deki olaylar nedeniyle eleştirirken, ABD ise yaptırımların mümkün olabileceğini söyler.

Göstericilerin öfkesinin, ya da bir süredir devam eden gerginliğin kıvılcımını çakan görüntüdeki olay, imzanın askıya alınması. Bu, AB’yi meselenin bir tarafı yapıyor, görmemek mümkün değil. Ancak AB’nin doğu açılımının sac ayaklarından biri olan insan hakları, hukukun üstünlüğü ve demokratik değerler gibi meseleler başka coğrafyalarda da ihlal edilebiliyor. Üstelik halkın sokakları doldurduğu ve bahsi geçen ihlallerle yüzleştiği süreçlerde en temel insan hakları dahi siyasi veya vicdani bir sorgulama yapmaksızın ihlal ediliyor. Ama Ashton o bölgelerde muhaliflerle kol kola meydanı dolaşmıyor, Nuland göstericilere ekmek dağıtmıyor, McCain meydan kürsüsünde onların sesi olmuyor. Aksine farklı ülke ve coğrafyalarda aldıkları ‘iç siyasete dâhil olma’ tavırları, kitle ve iktidar arasında sineye çekilemeyecek kadar değişkenlik gösteriyor.

İhvan’a terörist suçlaması

Geçtiğimiz haftalarda Mısır’da darbeci elitlerinin hazırladığı yeni Anayasa referanduma sunuldu. Yeni Anayasa yüzde 38 katılım ve yüzde 98 evet oyuyla kabul edildi. Ülkedeki en güçlü siyasi aktör olan İhvan’ı ve temsilcilerini ağır suçlamalarla terörist ilan etmiş, referandum sürecinin sıhhatine darbeci bürokratların envaı çeşit manipülasyonuyla halel getirmiş olan Mısır yönetimi, bu Anayasa’nın meşru olmadığına ilişkin yüklüce kanıt sağladı. Referandumun onaylanmasından sonra Catherine Ashton bir açıklama yaptı. Ashton, Ocak 2011 devriminin amaçlarını ve demokratik dönüşümü desteklediğini ilave etmeden önce, referandum sürecini sorunsuz organize eden Mısır makamlarını tebrik etti ve yeni anayasada özgürlükler çıtasının yükseltilmesinden de çok memnun olduğunu söyledi.

Ashton’un Mısır kaygısı...

Anayasadaki maddelerin özgürlük çıtasını değerlendirmeden önce, o metnin hazırlık ve onaylanma süreçlerinde ontolojisi sorgulanmayan haklar silsilesine değinmek AB için zor değil, olmamalı. Bu kolaylığın en yakın örneği Kasım ayının son günlerinden bu yana Ukrayna üzerinden gözlemlenebilir.

Ashton’un Mısır konusundaki ‘kaygısı’ sadece Anayasa değil elbette. Sisi’nin önderliğinde gerçekleşen 3 Temmuz askeri darbesinin ardından Ashton, ordu yetkililerinden sonra darbeyle görevinden alınan Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yle de görüşmüştü. Ve tutuklandıktan sonra onunla görüşen ilk kişiydi: Mursi tutukluydu, durumu iyiydi, gelişmeleri takip edebiliyordu, iyi bakılıyordu ve Ashton onun nerede tutulduğunu bilmiyordu. Ashton’un nerede olduğunu bilmediği bu iki saatlik görüşmede Mursi’ye bir çözüm önerisinde bulunduğu ancak Mursi’nin kabul etmediği haberleri yapılıyordu. Tabi görüşmenin detaylarına ilişkin bilgi verilmemişti. İhvan yetkilileri ise Ashton’un bu ziyaretinde açık bir şekilde ordunun yanında bir tavır sergilediğini ve AB’nin, mutad üzere, gelecek süreçte etkin olmak istediğini söylediler. Yine bu görüşmede Mursi’ye ‘güvenli çıkış’ için Cumhurbaşkanlığından vazgeçmesi teklifinde bulunduğuna dair haberler yapdı. Ancak kısa bir süre içinde Ashton böyle bir teklifte bulunmadığını açıkladı.

Geçtiğimiz haftalarda yine Darbe Karşıtı Koalisyon’un bileşenlerinden Asale Partisi lideri Muhammed Şiha, Ashton’u Mısır’ın iç işlerinde açık bir şekilde taraf tutmak ve askeri darbeye destek olmakla itham etti. Şiha’ya göre Ashton, Mursi’yle görüşmesinde bu darbeyi kabullenmesini söylemiş ve “dışarıda seni bekleyen sadece iki-üç yüz kişi var” demiş. Mursi ise “şayet o kadar az sayıda olsalardı siz burada olmazdınız” karşılığını vermiş. Ayrıca Ashton’un sürekli olarak Mursi’ye Cezayir senaryosunu hatırlatması üzerine Mursi, “İran senaryosu da olabilir” demiş.

Hak ve hürriyetlerin değeri

Bu iddiaların doğrulunu ispat etmek gerekir, evet. Bütün bu konuşmalar ve iddialar, aylar önce darbe yaşamış bir ülkenin karşıt söylemler üzerinden şekillenen iç siyaset gündemi olarak okunabilir, mi?

2013 Mısır’ının tecrübe ettiği soğuk yaz ayları ve olağanüstü hallerle askıya alınan tüm AB değerleri böyle okumaya fırsat vermiyor. Kaldı ki, AB ve ABD’nin, meşru olan siyaset icrası ve toplumsal ayaklanmayı binlerce insanı öldürerek bastıran olaylar bütününe darbe bile diyememesi iddiaları doğrulamasa da yalanlamıyor.

Bu bağlamda, Mısır’daki askeri darbe sürecinde yaşam hakkı dahil olmak üzere temel hakları ihlal edilen halk, AB değerlerinin teori ve pratiğinde karşılığını bulamamış bir halktır. Siyasi, sosyal haklarının askıya alınması, bir imzanın askıya alınmasından daha değerli görülmemiştir. Ukrayna Bağımsızlık Meydanı’nda Kasım sonundan bu yana Yanukoviç’e karşı ayaklanan halk ise mevzu bahis değerler adına titizlikle hamilik edilmesi gerekendir. AB’nin ve yüksek temsilcisi Ashton’un kitle ve iktidar arasında kaldığı bu yeni toplumsal ayaklanmalarda ne yönde bir tavır sergileyeceği konusunda kriterleri değişiyor. Öyle görünüyor ki iç siyasetteki aktörlerin AB konusundaki pozisyonuna göre değişiyor. Ancak halkların yekdiğerinden üstünlüğü olmadığı değişmeyecek gerçek. Temel hak ve özgürlüklerin değeri, herkes için adil olması. Aciliyeti ise en az onun kadar gerçek. 

[email protected]