2028'de TCG Anadolu'dan iki kat büyük Milli Uçak Gemisi'nde çok sayıda Kızılelma'nın aynı anda kalktığı bir Türkiye görebiliriz. Bu, Ege'de, Akdeniz'de, Karadeniz'de, Kafkasya'da, Orta Doğu'da, Afrika'da güç dengesini kökten değiştirecek.
Faruk Önalan/ Yazar
Karadeniz'in serin sularında, Sinop açıklarında gerçekleşen bir test, sadece Türk savunma sanayiinin değil, küresel havacılık tarihinin sayfalarını yeniden yazdı. Bayraktar Kızılelma insansız savaş uçağı, ASELSAN'ın MURAD aktif faz dizili (AESA) radarı rehberliğinde, TÜBİTAK SAGE'nin yerli Gökdoğan görüş ötesi (BVR) hava-hava füzesini fırlatarak, jet motorlu bir hava hedefini tam isabetle imha etti. Bu, bir insansız platformun ilk kez böyle bir başarıya imza attığı an:İnsanlı savaş uçaklarının (manned fighter jet) egemen olduğu bir arenada, otonom bir makine, insan müdahalesi olmadan bir düşman uçağını avladı.
29 Kasım 2025 günü gerçekleştirilen test, savunma teknolojileri açısından tarihe geçmiş bir dönüm noktasıdır ve bu başarı, hava-hava muharebe kavramını kökten değiştirecek niteliktedir. 2010'larda Heron dronlarının yedek parçasını bile alamayan, F-35 programından dışlanan, CAATSA yaptırımlarıyla boğuşan Türkiye, bugün kendi beşinci nesil gizli gövdesini, kendi AESA radarını, kendi görüş ötesi füzesini, kendi yapay zekasını uçuruyor. Bu, ambargoların yarattığı öfkenin ve kararlılığın somut eseridir.
Testin teknik özü şudur: Bayraktar Kızılelma, jet motorlu, düşük radar izli, 1,4 Mach'a ulaşabilen, 1.500 kg faydalı yük kapasiteli bir insansız muharip hava aracı olarak tamamen otonom modda uçtu. ASELSAN'ın GaN-tabanlı (Galyum nitrür) MURAD AESA radarı ile 100 km'nin ötesindeki jet motorlu, yüksek hızlı bir hava hedefini tespit etti, takip etti ve kilitledi. Ardından TÜBİTAK SAGE üretimi Gökdoğan aktif radar arayıcılı görüş ötesi hava-hava füzesini ateşledi. Füze, loft profili izleyerek hedefe tam isabet sağladı ve hedefi havada imha etti. Bu, dünyada ilk kez bir insansız jet platformunun, insan müdahalesi olmaksızın, AESA radar rehberliğinde aktif BVR füzeyle başka bir jet hızındaki hedefi vurmasıdır. Daha önceki hiçbir ülke bu seviyede bir testi kamuya açık olarak sergilememiştir. Bu başarı, üç temel alanda tam döngüyü kapatmıştır: Sensör-füze-algoritma entegrasyonu. Tespit/sınıflandırma/kilit/atış/vuruş zincirinin tamamı yüzde 100 yerli sistemlerle ve sıfır dış komuta bağımlılığıyla gerçekleşmiştir.
Paradigma değişimi
Platform, hedefi kendi sensör füzyonuyla değerlendirmiş, silah seçimi ve atış kararını kendi yapay zekâsıyla vermiş, insan onayı beklememiştir. Bu, "loyal wingman" konseptini aşarak tam anlamıyla otonom muharip platform seviyesine ulaşılmıştır.
Uluslararası savunma camiası bu olayı "paradigma değişimi" ve "oyun değiştirici" olarak nitelendirdi; The War Zone "Boeing'in benzer testlerini gölgede bıraktı" derken, TASS "Türkiye dünya havacılık tarihine girdi", FlightGlobal "entegrasyon hızı ve otonomi seviyesiyle ABD ve Çin'i geçti" yorumunu yaptı. İsrailli gazeteci Amichai Stein Orta Doğu'daki güç dengelerini etkileyecek "tarihi emsal" olarak tanımladı. Avrupa Güvenlik ve Savunma (European Security & Defence) dergisi ise "NATO için yeni bir paradigma" vurgusu yaptı; testin Sinop Atış Sahası'nda beş F-16 ile gerçekleştirilmesinin, karma operasyonel senaryolarda otonom platformların güvenilirliğini kanıtladığını vurguladı ve Bayraktar'ın "dünyada ilk ve tek hava-hava kabiliyetli UCAV" iddiasını, MQ-9 Reaper'ın 2017'deki IR güdümlü testine kıyasla BVR üstünlüğüyle haklı çıkardığını belirtti.
Maliyet-etkinlik dengesi ise dramatik biçimde değişti. Aynı görevi yerine getirebilen beşinci nesil insanlı bir jetin maliyetinin yaklaşık dörtte biri ila beşte biri seviyesindedir. Aynı bütçeyle 4-5 kat fazla platform sahaya sürülebilmekte, kayıp durumunda ise pilot kaybı riski tamamen ortadan kalkmaktadır.
Operasyonel sonuçları ise doğrudan güç dengelerini etkileyecek boyuttadır: Hava üstünlüğü artık sadece "beşinci nesil insanlı jet" sahibi olmaya bağlı değildir. Kızılelma, beşinci nesil insanlı uçağa ihtiyaç duymadan beşinci nesil hava-hava kabiliyeti sunmaktadır.
Çarpan etkisi
Swarm (sürü) yeteneği sayesinde bir filo Kızılelma, aynı anda onlarca farklı hedefe kilitlenip eş zamanlı atış yapabilmektedir. Bu, klasik hava kuvvetlerinin sayı avantajını tersine çeviren bir çarpan etkisi yaratır.
Düşünün: Bir Kızılelma, 6 adeti kanat altında 2'side gövde içerisinde bulunan toplan 8 adet mühimmat taşıma kapasitesine sahip. 6 adet Gökdoğan ve Bozdoğan füzesiyle havalandığında, tek başına önemli ateş gücüne sahip oluyor. 20 adet Kızılelma, 120+ görüş ötesi füze demek. 50 adet Kızılelma, 300+ füze demek. Bu, artık hava sahasını kapatmak için "sürü" kavramının ötesine geçen, "lejyon" kavramıdır. 2026'da TEI'nin yerli TF6000 motoru devreye girdiğinde, Kızılelma süpersonik olacak. 2027'de ikinci nesil versiyonu (daha büyük, iç silah yuvası olan, 2 ton taşıma kapasiteli) gelecek.
Dengeler kökten değişecek
2028'de TCG Anadolu'dan iki kat büyük Milli Uçak Gemisi'nde çok sayıda Kızılelma'nın aynı anda kalktığı bir Türkiye görebiliriz. Bu, Ege'de, Akdeniz'de, Karadeniz'de, Kafkasya'da, Orta Doğu'da, Afrika'da güç dengesini kökten değiştirecek. Daha önce insanlı jet filosu büyüklüğüyle ölçülen güç, artık "kaç tane risksiz, ucuz ve ölümcül platform sahaya sürebilirim" sorusuna dönüşmüştür. Katar, Azerbaycan, Malezya, Endonezya, Pakistan, Bangladeş, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri görüşmelerde. Sadece Kızılelma değil; Akıncı, TB3, TB2, Kızılelma, hepsi aynı ekosistemde. Türkiye, dünyanın en büyük üç insansız hava aracı üreticisinden biri oldu; yakında bir numara olacak. Bu başarı, Selçuk Bayraktar'ın, Haluk Bayraktar'ın, Baykar ekibinin, ASELSAN'ın, ROKETSAN'ın, TEI'nin, TUBITAK'ın, yüz binlerce mühendisin, teknisyenin, işçinin emeğidir.
Klasik hava savunma sistemlerinin (Patriot, S-400, Aster vb.) etkinlik katsayısı da düşmektedir çünkü artık karşılarında tek bir yüksek değerli hedef değil, onlarca düşük maliyetli, düşük radar izli ve pilot riski olmayan platform olacaktır.
Küresel yankılar da bu dönüşümü doğruluyor: Defence Security Asia "insanlı beşinci nesil jet tekelinin kırıldığını", AeroTime "Avrupa'yı insansız sistem yatırımlarını hızlandırmaya zorlayacağını", NDTV ve Times of India ise "insansız savaşta devrim" olarak yorumladı. Henüz ABD'nin Loyal Wingman, Çin'in GJ-11/Wing Loong-3 gibi programları gerçek bir BVR hava-hava vuruşunu kamuya açık sergileyememişken, Türkiye bu seviyeyi 2025'te operasyonel olarak kanıtlayan tek ülke konumuna yükseldi.
İhracat boyutu da stratejik bir sıçrama anlamına gelmektedir. TB2 ve Akıncı'yı zaten kullanan 30'dan fazla ülke, doğal olarak Kızılelma sistemine geçiş yapmak isteyecektir. Hava-hava kabiliyeti eklendiğinde, bu platformlar sadece kara hedeflerine değil, hava hedeflerine karşı da tam spektrum üstünlük sağlayacaktır. 29 Kasım 2025 tarihi, hava kuvvetleri tarihinde "insanlı beşinci nesil jetin tekelinin kırıldığı gün" olarak kaydedilecektir. Kızılelma, şu an itibarıyla dünyada bu kabiliyeti operasyonel seviyede kanıtlamış tek insansız platformdur. Türkiye, bu testle birlikte insansız muharip hava aracı teknolojisinde ABD ve Çin ile aynı lige yükselmiş, hatta bazı alt başlıklarda (maliyet-etkinlik, otonomi seviyesi, entegrasyon hızı) öne geçmiştir. 2030'lara gelindiğinde hava kuvvetlerinin büyüklüğü artık "kaç tane pilotlu beşinci nesil jetim var" değil, "kaç tane Kızılelma benzeri otonom platformu aynı anda havada tutabiliyorum" sorusuyla ölçülecektir. Bu değişim, doktrinlerden bütçelere, eğitimden lojistiğe kadar hava gücünün tüm katmanlarını dönüştürecektir. Kızılelma, tek bir füze atışıyla geleceğin savaşının anahtarını çevirmiştir.
Son olarak, testin zamanlaması da manidardır. Tam da NATO'nun önümüzdeki dönemde uygulamaya koyacağı "Yeni Nesil Savaş Uçağı (Next Generation Fighter)" ve "Geleceğin Savaş Hava Sistemi (Future Combat Air System) -FCAS/GCAP- konseptlerinde "manned-unmanned teaming" ve "loyal wingman" öncelikliyken, Türkiye bu konseptleri 2025'te canlı ateşle geçmiş durumda. NATO'nun kendi Collaborative Combat Aircraft programı (Kısaca CCA Programı. Çok sayıda otonom insansız hava aracının, beşinci veya altıncı nesil insanlı savaş uçaklarıyla birlikte hızla konuşlandırılması amaçlanıyor) hâlâ 2028-2030 uçuş testlerine hazırlanırken, Türk Hava Kuvvetleri 2026'da Kızılelma + F-16 ve ileride KAAN + Kızılelma karma filolarıyla operasyonel olacak. Bu durum, NATO'nun 2026 Ankara Zirvesi'nde tartışılacak "Doğu kanadında düşük maliyetli hava üstünlüğü modelleri" başlığında Türkiye'yi doğrudan teklif sahibi ülke konumuna getiriyor. Kızılelma, sadece bir uçak değil; NATO'nun gelecek 15 yıllık hava gücü planlarını yeniden yazdıran somut bir gerçeklik haline geldi.