Kofman’ın ‘kamera’sından İDEOLOJİ

MURAT GÜZEL / AÇIKGÖRÜŞ KİTAPLIĞI
20.06.2015

Çağdaş teorinin temsilcileri Marx, Nietszche, Freud’un eserlerinde Camera Obscura metaforunun sıklıkla kullanıldığını tespit eden Kofman, söz konusu metaforun kapsamlı bir incelemesine girişiyor.


Kofman’ın ‘kamera’sından İDEOLOJİ

18. yüzyılda “fikirlerin bilimi” anlamına gelmek üzere icat edilen “ideoloji” kavramı kadar kötü kaderli bir kavram modern zamanlarda pek görülmemiştir. İcat edildiği ilk dönemlerde yansız, nesnel bir disiplini ifade etmesi beklenen kavram birçok modern düşünürün kıyasıya eleştirdiği bir kavram derekesine düşmüş, çeşitli toplumsal hareketlerin öğretilerini ifade ederken ya da özetlerken başvurulan bir kelimeye dönüşmüştür. Başlangıçta bir bilime işaret etmesi amacıyla kurgulanan kavramın tarihsel dönüşümünde “bilim-ideoloji karşıtlığı” gibi hiç umulmadık tartışma fenomenlerine de rastlanmıştır.

Çağdaş teorinin üç önemli ustasının (Marx, Nietszche, Freud) eserlerinde Camera Obscura metaforunun sıklıkla kullanıldığını tespit eden Freansız filozof Sarah Kofman, bu müellifler aracılığıyla söz konusu metaforun kapsamlı bir incelemesine girişiyor.

Kofman kitabının Marx’a ayırdığı bölümünde ters çevirmeyi ideolojik bağlamda ele alarak Marx’ın camera obscura metaforunu, onun dini yan anlama da sahip olarak kullandığı yüceltim metaforuyla ilişkilendiriyor. Marx’ın metaforlarıyla dile getirdiği temel sonuç ise Kofman’a göre şu: “Kapital’e benzer şekilde Alman İdeolojisi de geleneksel, mite dayalı ve ideolojik karşıtlıklar sistemini tekrarlar. Fakat yine de bu metinler, sırtlarını dayadıkları karşıtlıklar sisteminin yapıçözümüne girişmeye olanak veren yer değiştirmeleri de gerçekleştirir.

Marx’ın ardından Freud eserlerinde Camera Obscura metaforunun nasıl kullanıldığını inceliyor Kofman. Freud’un bilinçdışını tanımlarken camera obscura metaforuna başvurduğunu işaret eden Kofman, Marx’ın sınıf bilincinden çok ideolojik bilinçten söz ediyor olmasına karşın camera obscura metaforunun bilinçdışına benzer bir işlev gördüğüne dikkat çekerek Freud için de metaforun aynı işleve sahip olduğunu savlıyor. Marx’ın modeliyle Freud’un modeli arasında sadece asgari bir fark vardır: Birinin fiziksel imgesi diğerinde kimyasal izdüşüme dönüşür. Ama yine de camera obscura metaforunda zımnen içerilen “negatif” kavramının aracılığı sayesinde görme teorisi değişmez. Kofman’a göre görmek bir şeyin daima kopyasını çıkarmaktır. Hem Marx’ın hem Freud’un metaforu ele alışındaki kullanım ve ilke bu yüzden özdeş kalır.

Kofman, kitabında Nietzsche’yi ele aldığı bölümde ise Nietzcche’ye göre camera obscura’nın “unutuşun metaforu” olduğunu gösteriyor. Kofman’ın analizleriyle hedeflediği temel tez ise camera obscura’nın zihin açıcı olup olmadığından çok bir “fetiş işlevi” gösterip göstermediği sorusu... Felsefeden sinemaya modern kültürün birçok veçhesini ele alan kitabında Kofman güçlü ve hararetli bir tartışma sunuyor okura.

[email protected]

Camera Obscura-İdeolojinin Karanlık Kutusu, Sarah Kofman, Çev. Elvan Kıvılcım, Encore, 2015

Devlet’i düşünmek

Devlet Üzerine, dünyaca ünlü Fransız sosyolog Pierre Bourdieu’nün 1989’la 1992 arasında Collège de France’ta verdiği derslerin notlarının derlenmesiyle oluştu. Devlet, yazarın sosyolojik analizinde son derece merkezî olan ama nadiren böyle algılanan bir analiz konusudur. Bu kitap, Bourdieu’nün diğer çalışmalarında dolaylı biçimde ele aldığı devlet sorununu analizinin merkezine yerleştirerek incelediği yegâne çalışmasıdır. Bourdieu, “Zor sorular bu noktada belirmeye başlar. Devlet hakkında kolay laflar edilebilmesinin sebebi, devlete dair söylemin üretici ve alımlayıcılarının, hem duruş hem gelenek olarak biraz anarşist bir yatkınlığa, iktidarlara karşı toplumsal olarak tesis edilmiş bir isyan eğilimine sahip olmalarıdır” diyor.

Devlet Üzerine, Pierre Bourdieu, Çev. Aslı Sümer, İletişim, 2015

Oyun, Dünya, Sembol

Eugen Fink’in ilk olarak 1960’ta yayımlanmış olan kitabı Bir Dünya Sembolü Olarak Oyun, haklı olarak, yazarın anahtar eseri diye bilinir. Fink oyun konusundaki felsefî bakış açılarını kozmolojik olanın esas meramına yönelttiği için, oyun konusu Fink’in çalışmalarının çoğuna serpişiktir. Elinizdeki cilt yalnızca oyunun esas referans noktası olduğu metinleri içerdiği için, bu metinlerde anlatılan şey, öncelikle, Fink’in oyunun da esaslı ölçüde söz konusu olduğu çalışmalarına bağlanmalıdır. ‘Oyun’ ‘dünya’ ile ilgilidir (yani, dünya ile ne özdeştir ne de ondan tamamen farklıdır); bu ilgi de ‘sembol’ kipindedir. Oyun-dünya-sembol, öncelikle, bir bağıntının üç bilinmeyenidir; bu bağıntı, bağıntı olarak, formülün özünü oluşturur.

Bir Dünya Sembolü Olarak Oyun, Eugen Fink, Çev. Necati Aça, Dost, 2015