Türkiye'nin Suriye'deki muhtemel kara harekatı! Konjonktürel fırsat değil stratejik prensipler öncelikli

Necdet Özçelik / Yazar
3.12.2022

Rusya'nın, PYD'yi ABD ile iltisakından dolayı cezalandırmak için Türkiye'nin Münbiç ve Ayn el-Arap çevresini kontrol etmesine olumlu baktığı değerlendirilmektedir. ABD ise Türkiye'nin muhtemel bir harekâtı Tel Rıfat, Münbiç ve Ayn el-Arab çevresinde sınırlı tutması halinde bundan rahatsız olmayacağına dair işaret vermektedir.


Türkiye'nin Suriye'deki muhtemel kara harekatı! Konjonktürel fırsat değil stratejik prensipler öncelikli

20 Kasım'dan bu yana Suriye ve Irak'ın kuzeyinde devam eden yoğun hava akınları ve topçu atışlarının ardından Türkiye'nin yakın bir zamanda Suriye'nin kuzeyinde PKK/PYD'ye karşı yeni bir kara harekâtı düzenleyeceğine dair büyük bir beklenti içine girildi. Geçtiğimiz hafta birbiri ardına düzenlenen Cumhurbaşkanlığı Kabine toplantısı ile Milli Güvenlik Kurulu toplantısı da muhtemel bir harekatın konjektürel bir zemin ile teknik bir kapsam çerçevesinde olgunlaştırıldığını ve harekât için zamanın olgunlaşan koşullarla optimize edilmeye ihtiyaç duyulduğunu işaret ediyordu. Mevcut durum itibariyle muhtemel bir harekatın düzenlenip düzenlemeyeceğine veya ne zaman düzenleneceğine dair medyada yer alan yerli veya yabancı birçok analizin jeopolitik gerçeklikten uzak ve saha dinamiklerinden bağımsız bir şekilde yapıldığı dikkat çekmektedir. Bunun yerine Suriye'de gerçekleşen son üç harekattan sonra değişen çatışma doğasını ve muhtemel bir harekatın hazırlayıcı nedenlerini tartışmak daha faydalı olabilir.

Makulleştirici gerekçeler

Bilindiği gibi Türkiye'nin 2016 ile 2019 yılları arasında gerçekleştirdiği üç harekât da sınır ötesindeki terör örgütlerine müdahale edici ve terör tehditlerini önleyici bir karakterde geliştirildi. Sınır ötesinde müdahaleyi ve önleyiciliği zorunlu kılan askeri harekatları hazırlayan ve PKK/PYD terör örgütünün stratejindeki değişimle doğrudan ilgili temel üç gerekçeden bahsedilebilir. Bu gerekçeler PKK/PYD'nin Suriye'de devlet seviyesindeki aktörlerle doğrudan ve açıktan ilişki kurması, toprak hakimiyeti pratiği, eylem paradigmasını kırsal alandan kent çevresine geliştirmek olarak sıralanabilir. Terör örgütünün Suriye'nin kuzeydoğusunda ABD, kuzey batısında Rusya ile ortaklık geliştirmiş olması Türkiye'yi PKK/PYD ideolojisinin uluslararası ortamda zımmen meşruiyet kazanması ve örgütün askeri kapasitesinin hibrid seviyeye çıkartılması riskiyle karşı karşıya bıraktı. Bu durum PKK/PYD tehdidinin hem ideolojik hem de askeri anlamda kalibresini büyüttüğü anlamına gelirken, Türkiye'nin örgütle mücadelesini de zorlaştıracak yeni durumlar ortaya koymaktaydı. Bu bakımdan, Türkiye'nin PKK/PYD'yi hedef alan harekatları aynı zamanda örgütün devlet seviyesindeki aktörlerle olan ilişkisini de hedef alması bakımında önemli ve anlamlıdır. İkinci gerekçe olan örgütün toprak hakimiyeti pratiği ise PKK/PYD tehdidin varoluşsallığı ve sürdürülebilirliğiyle ilgilidir. PKK/PYD'nin fiziki çevredeki hakimiyeti örgütün ideolojik, sosyal, ekonomik ve askeri kaynaklara nüfuz edebilmesini kolaylaştırdığından Türkiye'yi örgütün uzun vadede hayatta kalabilmesi, büyümesi ve etki alanının çevre ülkelere genişlemesi riskiyle karşı karşıya bırakmaktadır. Türkiye'nin örgütün toprak konsolidasyonunu hedef alan harekatları da örgütün yaşam çevresinin ortadan kaldırılması ve transnasyonel kapasitesini engellenmeyi hedeflemektedir. Üçüncü gerekçe, örgütün silahlı programındaki kırsal alandan kentsel alana genişleyen yöntemsel değişimdir.

Sivil hedefler

Örgüt bu değişimle sivil halkı daha kapsamlı bir şekilde hedef alarak korku ve güvensizlik ortamı yaratıp vatandaşın fiziki çevre koşullarıyla ilişkisini zayıflatmayı ve ayrılıkçı hedeflerine kısa sürede ulaşmayı hedeflemiştir. Bu paradigma değişimi de Suriye'nin hem ABD ve Rusya gibi devlet seviyesindeki aktörlerle hem de DEAŞ ve Ketaib Hizbullah gibi bir diğer terör örgütüyle temasıyla birlikte gözlenmiştir. Bu değişimin ürünü olarak ve PKK/PYD'nin Türkiye'de sivilleri hedef alan havan, top ve roket saldırıları ile el yapımı patlayıcılar ve bombalı araçlarla düzenlediği saldırılar, örgütün uluslararası aktörlerle ilişkisinin kuvvetlendiği ve askeri kapasitesinin arttığı dönemlerde ve toprak hakimiyetini iddia ettiği bölgelerden düzenlemiştir. Suriye'ye komşu Hatay, Kilis, Gaziantep, Şanlıurfa ve Mardin kent merkezleri ile sınır hattı bu saldırılardan doğrudan etkilendi. Türkiye'nin Suriye'deki harekât gerekçeleri görüldüğü gibi yapısal güvenlik kaygılarına dayanan bir prensipler bütünüyle çerçevelenmektedir. Meselenin konjektürel boyutu harekatın kuvvet-mekân-zaman optimizasyonunu içeren stratejik bir karar verme süreciyle ilgilidir. Tehdit varlığını devam ettirdiği sürece muhtemel bir harekâtın her zaman için masada bir seçenek olarak duracağı değerlendirilebilir.

Konjonktürel öncelik

Türkiye'nin yeni bir harekâtını zaruri hale getiren gerekçelerin bütünüyle halen ortadan kalmadığı, PKK/PYD'nin ABD ve Rusya ile iltisakının devam ettiği, ülkenin toprak hakimiyetini korumak için bir çabası olduğu ve Türk topraklarına ve Türkiye'nin Suriye'deki harekât alanlarına halen saldırılar düzenlendiği de görülmektedir. Bu anlamda saldırıların kaynağı olan üç farklı bölgenin Türkiye'nin öncelikli hedefi olduğu söylenebilir. Bu bölgeler Tel Rıfat ekseninin kuzeyi, Münbüç kuzeyi ve batısı ile Ayn el-Arab'ın batı ve doğu yakası olarak sıralanabilir. Bu alanlara düzenlenecek muhtemel bir harekât için Rusya ve ABD'nin hem Türkiye'nin güvenlik kaygılarını nispeten hafifletmek hem de Türkiye'nin harekât kapsamını fiilen sınırlayabilmek için çekinceli kabulleniş yaklaşımı sergiledikleri söylenebilir. Rusya açısından bakıldığında, Türk topraklarına yönelik saldırıların düzenlediği kuzey Tel Rıfat aksında bulunan Maranez ve Mining Hava Üssü, Münbüç aksında Arima Kasabası, Dandaniyah Köyü ve Ayn al-Arab'ın batı aksında Zur Magar ve Çarıklı köylerinin harekât kapsamında kalması kabul edilir görülmektedir. Rusya, Türkiye'nin bu bölgeleri ele geçirmesi durumunda bundan sonraki operasyonlar için bahanesi olmayacağını düşünmektedir. Öte yandan Rusya'nın Türkiye'nin operasyonlarını Tel Rıfat güneyinde Halep istikametine genişletmesini istemediği de bilinmektedir. Rusya'nın Türkiye'nin harekât alanlarıyla Halep arasında Tel Rıfat'ın güneyinde fiili bir tampon bölgeye uygulamasını sürdürmek istediği de bilinmektedir. Rusya'nın aynı zamanda, PYD'yi ABD ile iltisakından dolayı cezalandırmak için Türkiye'nin Münbüç ve Ayn el-Arap çevresini kontrol etmesine olumlu baktığı da değerlendirilmektedir. ABD ise Türkiye'nin muhtemel bir harekâtı Tel Rıfat, Münbüç ve Ayn el-Arab çevresinde sınırlı tutması halinde bundan rahatsız olmayacağına dair işaret vermektedir. Zira, ABD bu bölgeleri Suriye'deki faaliyet alanlarının dışında görmektedir. Aynı zamanda ABD'nin, Türkiye'nin bu bölgelerde İran destekli milislerle de karşı karşıya gelerek İran'ın Suriye'deki etkisini sınırlamasını arzu ettiği de söylenebilir.

Türkiye, 2016 yılından bu yana Suriye'de PKK/PYD'ye yönelik üç farklı sınır ötesi askeri operasyon gerçekleştirdi ve her operasyon, bölgesel ve uluslararası gelişmeleri optimize edecek şekilde gerçekleştirildi. Türkiye bu operasyona başlamak için önceki üç operasyona göre konjektürel olarak daha uygun bir konumda olmasına rağmen harekatın Türkiye'nin Suriye ölçeğindeki genel angajman prensiplerini sınırlayacak bağlayıcı birtakım sonuçlar üretmesi riskinden de kaçınmaktadır. Suriye'de harekât sorumluluğu bulunan birlikler, taktik, operatif ve stratejik seviyede tehdit değerlendirmesi yaparak tehdidin büyüklüğüne, doğasına ve önceliğine uygun olarak harekât hazırlıklarını dinamik bir şekilde sürdürürken önleyici angajmanlarla terör örgütü unsurlarının eylem kabiliyetlerini de sınırlamaya çalışmaktadır. Uygun bir operasyon zamanlamasına kadar yeni angajman normalinin ateş gücüne dayalı riski az ancak etkisi büyük konvansiyonel hava akınları, hassas SİHA vuruşları ve topçu ve ÇNRA sistemleriyle PKK/PYD'nin temas hatlarındaki taktik unsurların, silah mevzilerinin, silah depolarının, komuta-kontrol-haberleşme tesislerinin ve ekonomik kaynaklarının hedef alınarak harekât sahası/sahalarının şekillendirilmesi şeklinde bir strateji izleneceği beklenebilir. Bu yeni angajman yönteminin de PKK/PYD'ye dönük stratejik prensipler çerçevesinde geliştiği gözden kaçırılmamalı, konjektürel bir anlama indirgenmemelidir.

@necdet4059