Kopernikçi devrim ve Kant

Murat Güzel / Açık Görüş Kitaplığı
23.10.2021

"Aklın kendisi dışındaki hiçbir şeyi verili almayan bir sistem içinde düşünmek suretiyle kendini ona yavaş yavaş dahil eden kararlı bir okuru" talep eden Kant'ı takip eden Heidegger, kendi varlık sorusunu formüle ediş tarzıyla Kant'ın temel eserinde gerçekleştirdiği Kopernikçi devrimi yorumluyor.


Kopernikçi devrim ve Kant

Çağdaş felsefede bütün düşünmesini varlık sorusunu yeniden hatırlatmaya adayan Alman filozof Martin Heidegger, özellikle Varlık ve Zaman'da geliştirdiği çözümlemeyle kendisinden sonraki hemen bütün önemli düşünme şekillerini şöyle ya da böyle etkilemiştir. Heidegger'in vaat ettiği, ama asla yazmadığı Varlık ve Zaman'ın ikinci cildi yerine özellikle 1935'lerden sonraki meşhur metinlerinde daha şairane sayılabilecek bir düşünmeye yöneldiği, hatta meşhur Kehre'sini ("Dönüş") takip eden bu metinlerin toplamının Varlık ve Zaman'ın vaat ediliş ikinci cildi olabileceği yargısı Heidegger yorumcuları arasında yaygındır.

Varlık ve Zaman'ın yayınlanmasının hemen akabine denk gelen bir dönemde, yani 1927-28 güz döneminde Freiburg üniversitesinde verilmiş derslere dayanan Kant ve Metafizik Problem kitabı Varlık ve Zaman'da ele alınan konuların Kant'ın temel eseri dolayısıyla geliştirilmesi olarak görülebilir. Kitapta ayrıca Heidegger'in yeni Kantçı olarak bilinen Ernst Cassirer'le tartışmaları da yer alıyor. 1929'da gerçekleşen meşhur Davos Toplantısı'nda Kant kitabına ilişin Cassirer'in eleştirilerini cevaplıyor.

Platon'dan bu yana bütün bir felsefe tarihinin varlığın unutulmuşluğu çerçevesinde okunabileceğini savlayan Heidegger'in, Varlık ve Zaman'ın yazım sürecinde üzerinde durduğu önemli filozofların biri de elbette Immanuel Kant olarak görünür. Genellikle klasik metafiziğin çelişki ve çatışmalarını konu edinerek numenleri, yani 'kendinde şeyler'i ne akılla ne de deneyle bilebileceğimizi savlayan Kant'ın Salt Aklın Eleştirisi adlı temel kitabında ileri sürdüğü savların metafizik düşünmeye önemli kısıtlar getirerek onun etkinliğini azalttığını söyleyebiliriz.

Ontoloji problemi

Heidegger, Kant'ın kitabını "metafiziğin temellendirilişi" olarak yorumlamaya ve böylelikle metafizik problemini bir temel ontoloji problemi olarak ele almaya gayret ediyor. Salt Aklın Eleştirisi'ni metafiziğin açıkça bir temellendirilişi okumayı yeğleyen Heidegger böylelikle özellikle Yeni-Kantçılığın Salt Aklın Eleştirisi'ni epistemolojinin kurucu metni haline dönüştürme hamlesini eleştirme fırsatı da ediniyor. Heidegger'e kalırsa Salt Aklın Eleştirisi, matematiksel-doğa bilimsel bilişin teorisi olmadığı gibi bir epistemoloji de değildir. Kant'ın prensiplerden hareket eden a priori biliş yetimize 'salt akıl' dediğini hatırlatan Heidegger, yine Kant'ın sözleriyle bu aklın "bir şeyi haddizatında a priori olarak bilmenin prensiplerini içeren" akıl olarak niteliyor. Salt Aklın Eleştirisi'ni bir "deneyim teorisi" ya da "pozitif bilimler teorisi" olarak yorumlamanın Kant'ın bu kitabında amaçladığını ilkece yanlış anlamakla mümkün olacağını savunan Heidegger, bu kitapla ontolojinin bir bütün olarak metafiziğin temel parçası olmak bakımından gerekçelendirildiğini ve ilk kez ontolojinin kendine taşındığını ileri sürüyor.

Varlık sorusu

"Aklın kendisi dışındaki hiçbir şeyi verili almayan bir sistem içinde düşünmek suretiyle kendini ona yavaş yavaş dahil eden kararlı bir okuru" talep eden Kant'ı takip eden Heidegger, kendi varlık sorusunu formüle ediş tarzıyla Kant'ın temel eserinde gerçekleştirdiği Kopernikçi devrimi yorumluyor.

Kitap bu haliyle epey teknik-felsefi bir dile sahip olmakla birlikte modernliğimizin remzi olan temel tartışma konularının birçoğunu da içermesi bakımından önemli. Modern epistemolojilerin skolastik metafizik anlayışları eleyen bir esin kaynağı olarak gördükleri Salt Aklın Eleştirisi'nin esasen metafiziğin elenmesinden çok onun temellendirilmesini amaçlayan bir kitap olduğunu vurgulayan bakış açısıyla Heidegger'in yorumu bizatihi varolanlara ilişkin soruyu ele alma tarzlarımızı da sorgulamamızı gerektiriyor.

Kant ve Metafizik Problemi Martin Heidegger çev. Kaan H. Ökten Alfa, 2021

Salgın günlerinde felsefe yapmak

Voltaire, Aristoteles, Mary Shelley, Foucault, Edgar Morin, Kant, Marx, Marcuse, Wittgenstein, Rousseau, Camus gibi düşünürler üzerine yazılmış kısa yazılardan oluşuyor kitap. Onların temel fikirlerini ele alan Nesil Aytemir mümkün mertebe anlaşılır bir dille bu fikirleri okurlarına aktarmaya çalışıyor. Yazılarda ucundan kıyısından yaşamakta olduğumuz pandemi sürecine de bir şekilde değiniliyor. Böylelikle felsefenin gündelik hayata ilişkin yanları da meseleye dahil ediliyor. Ele alınan filozoflardan da çıkarsanabileceği gibi kitapta politikadan ahlaka, eğitimden kadın haklarına, işçi sınıfından yabancılaşmaya çeşitli konular da yer alıyor. Felsefenin bütün bu konularla ilişkisini sorunsallaştırmak da kitabın amaçladıklarından biri.

Felsefi Müdahale, Nesil Aytemir, Çizgi Kitabevi, 2021

Empirisizm-rasyonalizm düellosu

Fransız filozof Rene Descartes ile başladığı kabul edilen modern felsefedeki en önemli karşıtlaşma Anglosakson empirisizmi ile Kıta Avrupası rasyonalizmi arasında görülür. Empirisizm, John Locke'un savunduğu gibi, insan zihnini bir 'boş levha' olarak kabul ederken rasyonalizm onu işlenmeyi bekleyen bir 'damarlı mermer' sayar. İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Deneme kitabında insan zihnini boş bir levha olarak tanımlayan Locke insanın doğuştan hiçbir bilgiye sahip olmadığını savlar. Leibniz'in kitabı ise bu iddialara bir cevap niteliği taşır: Zihin, içinde Herkül'ün simasını barındıran bir mermer gibidir. Leibniz'e göre doğuştan ideler zihinde yatkınlıklar veya potansiyeller olarak yer edinir. Onları belirginleştirmek için bir emek ve uğraş gerekir.

Anlama Yetisi Üzerine Yeni Denemeler, Wılhelm Leibniz, Fol, 2021

@uzakkoku