Koridorlar savaşı

Dr. Hülya Bulut/ Yazar
18.09.2023

Çin'in, milli menfaatleri doğrultusunda sahip çıktığı Kuşak-Yol Projesi'ne kendi anayasasında yer verdiğini okudukça… İçimizdeki İngilizleri düşündükçe… Kılıçdaroğlu'nun, Çin'e kadar uzanan, ancak Azerbaycan'ı çıkartıp yerine İran'ı dahil ettiği, halihazırda devam eden bir proje olduğundan habersiz bir şekilde açıkladığı ve kendisini alay konusu haline getirdiği haritayı düşündükçe insanın nutku tutuluyor. Bizde durum böyle iken, dünyada mega koridorlar alanındaki gelişmeler neler getirecek, bir bakalım...


Koridorlar savaşı

Tarih boyunca her devlet güçlü olmayı arzu etmiştir. Bu amaçla, yeni topraklar keşfetmek, keşfedilen bu yeni coğrafyalardaki devletlerle askeri, siyasi, ekonomik alanlarda iş birlikleri yapmak ön plana çıkarken, doğal olarak jeo-stratejik yollar ve bu yolların meydana getirdiği ekonomik mega koridorlar da her zaman önemini korumuştur. Bu tarz iş birliklerinin ve ittifakların; başarılı ve istikrarlı olanları etkin ve sürdürülebilir bir şekilde uzun süreli olurken; yanlış varsayımlara ve anlaşmazlıklarla dayalı olanları ise çoğu zaman başarısızlıkla sonuçlanmış, aynı zamanda pek çok savaşın da sebebi haline gelmiştir.

Kuşak-Yol Girişimi

Mesela; Çin'in girişimi ile eski İpek Yolu'nun sunduğu olanakların canlandırılmasıyla Asya, Afrika ve Avrupa'yı hem karadan hem de denizden birbirine bağlamayı hedefleyen Tek Kuşak-Tek Yol Projesi'ni ele alalım.

Politika koordinasyonu, altyapı bağlantıları, ticareti arttırma, finansal entegrasyon ve insanlar arası etkileşimin artması gibi beş öncelikli alana odaklı bu projede 2013 yılında Çin Devlet Başkanı Şi Jinping'in Kazakistan ve Endonezya ziyaretlerindeki konuşmalarında ilk defa gündeme gelen projenin 2014 yılında kara ve deniz yolu güzergahları belirlenmişti.

Projedeki 'kuşak' İpek Yolu Ekonomik Kuşağı bağlamında Çin'den, Kazakistan ve Moğolistan'dan başlayarak, Rusya ve İran üzerinden Avrupa'ya uzanan kara ve demiryolu bağlantılarını ve altyapı projelerini, 'yol' ise 21.yüzyıl Deniz İpek Yolu bağlamındaki Güney Çin Denizi'nden başlayıp Akdeniz'e kadar uzanan deniz ticaret yollarını ve limanlarını kapsamakta.

Projenin kara güzergahında 6 koridor var: (1) Çin-Hindiçini Yarımadası Ekonomik Koridoru (CICPEC), (2) Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru (CPEC), (3)Çin-Orta Asya-Batı Asya Ekonomik Koridoru (CCWAEC), (4)Bangladeş-Çin-Hindistan-Myanmar Ekonomik Koridoru (BCIMEC), (5) Çin-Moğolistan-Rusya Ekonomik Koridoru (CMREC), (6) Yeni Avrasya Kara Köprüsü Ekonomik Koridoru (NELBEC).

Çin, bu alt koridorlarla daha kapsamlı bir hal alacağını düşündüğü Kuşak-Yol Girişimi sayesinde ticaretini arttırmayı, ekonomik büyümesini desteklemeyi ve bölgesel bağlantılarını derinleştirmeyi hedeflemiş, bu girişimi/projeyi dış politikasının temel taşlarından birisi olarak kabul ederek 2017 yılında anayasasına dahil etmiştir. (Burası önemli, bir kenarda dursun.)

Hindistan-Ortadoğu- Avrupa Ekonomik Koridoru

Gelelim, Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru'na. Nam-ı diğer India-Middle East-Europe Economic Corridor'a (IMEC), yani G20 Koridoru'na. Hindistan'ın ev sahipliğinde gerçekleştirilen G20 Liderler Zirvesi'nde, Hindistan'ı Orta Doğu ve Avrupa'ya bağlayacak olan yeni bir koridor kamuoyuna açıklandı. Amaçlananlar aşağı yukarı yine aynıydı; ticaretin arttırılması, enerji kaynaklarına erişim, dijital bağlantıların geliştirilmesi. Bu amaçlara ulaşmak için hem demiryolunu, hem de denizyolunu kapsayacak şekilde oluşturulan koridorun paydaşları (Hindistan, ABD, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Fransa, Almanya, Yunanistan, İtalya ve Avrupa Birliği) arasında bir Mutabakat Zaptı (MoU) imzalandı.

Hindistan dış politika analisti ve Başbakanlık Müzesi ve Kütüphanesi Üyesi olan Dr.Amit Kumar, 13 Eylül 2023 tarihinde The Times of India'da yayımlanan makalesinde özetle şu değerlendirmeyi yapmıştı:

'IMEC; Çin'in Kuşak-Yol projesi kapsamında Orta Doğu'daki artan etkisini minimize etmek ve AB'nin Orta Doğu ülkeleriyle ticaret ve yatırımı derinleştirmek için hayata geçirildi. Bunda hiç kuşkusuz ki, Avrupa Birliği'nin Rusya-Ukrayna savaşına tepki olarak Orta Doğu ülkeleriyle olan ticaret hacimlerindeki ve yatırım seviyelerindeki derinleşmeye yönelik beklentilerinin de etkisi var. Hatta, Hindistan'ın Uluslararası Kuzey-Güney Transit Koridoru için yavaş ilerleyen Chabahar rotasının yerini alacak alternatif uygulanabilir bir bölgelerarası rota arayışının da IMEC'in oluşumunda etkili olduğunu söylemek mümkün.

Ayrıca, Hindistan'ın bu projeden beklentilerini: (a) Hindistan'ın, Orta Doğu ve Avrupa arasındaki artan ekonomik bağımsızlığa tanıklık etmesi ve bu bağımsızlığın hizmetkarı olması. (b) Bu projenin Hindistan, Avrupa ve Orta Doğu ekonomilerinde dönüştürücü bir entegrasyona yol açması şeklinde sıralamak da mümkün.

Ah, şu Hindistan'ın Gandi romantizmi yok mu! Dr.Amit Kumar'ın bu açıklamaları size de çok İngiliz parfümü kokuyormuş gibi gelmedi mi? Hindistan'ı hep hizmetkar olarak gören İngilizlerin, hilafet ile dertleri boşuna değilmiş demek ki! (Neyse, burası da önemli, bu da bir kenarda dursun bakalım.)

Türkiye olmadan, IMEC'in başarı olasılığı çok düşük

Kıtalar arasında köprü vazifesi gören, önemli tarihi ve ticaret yollarına ev sahipliği yapan, bu durumun beraberinde getirdiği birikime ve deneyime haiz, dünyanın en önemli petrol rezervleri üzerinde konumlanan Orta Doğu ve Hazar Havzası ile önemli deniz ulaştırma yollarının kavşağında bulunan Akdeniz Havzası içinde yer alan bir ülke düşünün.

Karadeniz Havzası ve Boğazlar, Balkanlar, Kafkasya ve Orta Asya'nın oluşturduğu coğrafyanın merkezinde bulunan, zengin yeraltı kaynaklarına, boru hatları ve enerji koridorlarına sahip olan bir ülke düşünün. Ve yine öyle bir ülke düşünün ki, stratejik konumdan kaynaklı çıkar çatışmalarını son derece gelişmiş diplomasisi ve askerî gücüyle bertaraf etme becerisine ve kapasitesine de sahip olsun.

Siz olsanız, böyle bir ülkeyi stratejik partneriniz yapmak istemez misiniz? Ben olsam Allah der, havada, karada, denizde böyle bir ortak ile aynı tarafta yer almak için can atardım doğrusu. Ama gelin görün ki, bazıları böyle bir ülkeyi ne kadar görmezden gelse de Türkiye'yi kapsama alanına almayan hiçbir ticaret yoluna da başarı nasip olmadı.

Her ne kadar, Türkiye'yi kapsamayan IMEC'in, Profesör Michael Tanchum'a sipariş ettiği bazı modelleme çalışmalarının sonuçları; Süveyş Kanalı güzergahı ile karşılaştırıldığında Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru sayesinde Mumbai ile Pire (Yunanistan) arasındaki bağlantı yolunun, nakliye sürelerini yüzde 40 oranında azaltılacağını öne sürmüş olsa da, evdeki hesap ile çarşıdaki hesap birbirini tutmayacak. Çünkü çok bilmiş ABD, Irak'ta kendisini nasıl rezil ettiyse, bu IMEC koridoru da her şeyin kendi varsayımlarından ve matematiksel modellemelerden ibaret olduğunu zannederek, benzer acı gerçek ile yüzleşmek zorunda kalacak.

Tıpkı, 21.yüzyılın stratejik kaynaklarından biri olarak görülen doğalgaz taşımacılığı konusunda, Akdeniz'de Türkiye ile iş birliği yapmayan taraflardan hiçbirinin beklentilerine erişememesinde olduğu gibi. Peki ne umdular ne buldular derseniz, hemen size bir örnek vereyim.

Bar-İIan Üniversitesi Siyasi Çalışmalar Departmanı Doktor Öğretim Üyesi Elai Rettig, son aylarda yaşanan pek çok gelişmeye bakıldığında, bir İsrail-Türkiye gaz anlaşmasını finansal olarak daha önce hiç olmadığı kadar uygulanabilir hale geldiğini belirtti. Bununla da kalmadı, Türkiye ve İsrail arasındaki diyalogda enerji iş birliğinin ana konulardan birini oluşturduğunu, bu iş birliğinde asıl potansiyel alanın da İsrail'in Leviathan sahası ile Türkiye arasında denizin altından bir boru hattının döşenmesi olduğunu söyledi. Dolayısıyla, İsrail de kendi sahasındaki doğalgazını Türkiye üzerinden pazarlamak için bizimle anlaşma yapmak için bir sürece girdi.

IMEC/ G20 Koridoru öncü bir hamle değil

Olumlu yönde seyreden ilişkilere rağmen, Doğu Akdeniz'de süregelen rekabette Türkiye'yi görmezden gelmek ve Türkiye yerine Yunanistan'ı kapsayan bir planla uluslararası denklem kurmak kimseye fayda getirmeyecek gibi görünüyor. 'Bizi sevmeyen ölsün!' demiyorum, yanlış anlamayın lütfen. Demek istediğim şu: Rasyonel ve objektif baktığımda, IMEC/ G20 projesinin doable (yapılabilirlik) ve applicable (uygulanabilirlik) özelliklerinin oldukça zayıf olması. Çünkü G20 koridoru, aslında öncül bir hamle niteliği taşımaktan oldukça uzak. Neden böyle düşündüğümü açıklamaya çalışayım:

(1) Orta Koridor Önemini Hala Koruyor

Dünya nüfusunun yüzde 65'ine tekabül eden ve 70'ten fazla ülkeyi kapsayan Orta Koridor Projesi; karayolları, demiryolları, limanlar, havaalanları, enerji üretim santralleri ve telekomünikasyon ağları ile büyük ölçekli altyapı yatırımlarını içeriyor.

Rusya'nın içinde bulunduğu "Kuzey Koridoru" ile İran'ın içinde yer aldığı "Güney Koridoru"na alternatif oluşturan Orta Koridor, Çin ile Avrupa'nın bütünleşmesi adına önemli bir yere sahip. Pekin'den Londra'ya uzanan ve güvenlik ve zaman tasarrufuyla uluslararası ticarette daha fazla öne çıkan Orta Koridor kapsamında, 2013'ten bu yana 150'yi aşkın ülkeyle ve 30'u aşkın uluslararası kuruluşla anlaşmalar imzalandı. Finansman rakamı 1 trilyon doların üzerindeydi. 2027 itibariyle beklenen toplam yatırım tutarı 1.3 trilyon dolar, tamamlanması öngörülen yıl ise 2049.

Kaldı ki, Türkiye de demiryoluyla Gürcistan ve Azerbaycan'a, buradan da Hazar Denizi'ni aşarak Türkmenistan ve Kazakistan'ı geçerek Çin'e kadar uzanan Orta Koridor Girişimi ile bu projeye dahil oldu. Türkiye, 'Doğu Kapısı'nı açık bırakan Orta Koridoru, Türk Cumhuriyetleri ile sıcak tutuyor. Kaldı ki, bu hat zaten Hazar ve Orta Asya'yı Türkiye'ye bağlamakta ve bunun engellenmesi de mümkün değil. Bunu ispatladık.

(2) Türkiye, Güney Koridor'da Hala Etkili

Basra Körfezi'ni Türkiye'ye bağlayan ve Hicaz Demiryolu projesinden sonra bölge ile en büyük ortak proje niteliğinde olan ve 'Güney Kapısı'nı açık bırakan Güney Koridoru'nda Türkiye hala etkili.

Türkiye, güney kapısını Körfez ülkeleri ile açık tutuyor. Kaldı ki, Anadolu ile Körfez ülkeleri arasında derin bir bağ kuracak, bölge ülkeleri arasında da dayanışma oluşturacak bu hat için Irak, Katar, BAE ile çalışan Türkiye, Anadolu-Basra Körfezi otoyol altyapısının hazırlıklarını da çok büyük ölçüde tamamlamış durumda.

Erdoğan'ın Kalkınma Yolu Projesi'ne yönelik olarak 'Türkiye, önemli bir üretim ve ticaret üssü. Doğudan batıya trafik için en uygun hat Türkiye üzerinden geçmek durumunda.' ifadesinin yanısıra, Irak Başbakanı Muhammed Şiya Sudani'nin, 'Türkiye, bu projede son derece önemli bir konumda' vurgusu, gelişmelerin olumlu sonuçlanacağına dair işaretlerini çoktan vermiş durumda.

(3) IMEC/G20 Koridoru, Hala Bazı Belirsizliklere Sahip

Mayıs ayında Japonya'da yapılan G7 zirvesinde, Kuşak-Yol'a alternatif olarak 2027 yılına kadar yaklaşık 600 milyar dolar kaynak aktarılmasına yönelik görüşmeler yapılmıştı. Belki Suudi Arabistan ve BAE tarafında, finansman bakımından gecikme olmayabilir, ancak Ürdün-İsrail tarafında durum oldukça belirsiz.

Kaldı ki, IMEC'te imzası bulunan ülkelerde gerek finansman desteği, gerekse mevzuat altyapısı ve gümrük-vergilendirme gibi uyumlaştırma süreçleri tarafında da oldukça belirsiz hususlar var. Bu süreçte Filistin ve Çin'in tepkisi nasıl olacak onu da hep birlikte göreceğiz elbette, ama asıl Ekim 2023'te gerçekleştirilecek olan Kuşak-Yol Projesi Forum Toplantısı'nda bakalım neler olacak?

Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Joe Biden'ın öve öve bitiremediği, gerçekten büyük bir anlaşma diyerek yere göğe sığdıramadığı IMEC/G20 Koridoru şu anda sanki bir mutabakat metni gibi. Bakalım bu da bizim altılı/yedili masada olduğu gibi 'mutabakatsız mutabakat' halini alacak mı? Çünkü, finansman, taahhütler, uluslararası hak ve yükümlülükler vb alanda hala net olmayan çok sayıda konu başlığı var.

Sonuç olarak

Çin'in, milli menfaatleri doğrultusunda sahip çıktığı Kuşak-Yol Projesi'ne kendi anayasasında yer verdiğini okudukça...

İçimizdeki İngilizleri düşündükçe...

Kemal Kılıçdaroğlu'nun Türkiye'deki başkanlık seçimleri öncesinde ortaya çıkarttığı, 'Ne Batı, Ne Doğu, bu Türk'ün Yolu' diyerek paylaştığı, Çin'e kadar uzanan, ancak Azerbaycan'ı çıkartıp yerine İran'ı dahil ettiği, halihazırda devam eden bir proje olduğundan habersiz bir şekilde açıkladığı ve kendisini alay konusu haline getirdiği haritayı düşündükçe... bazen aklım, fikrim, nutkum tutuluyor gerçekten de.

Bizde durum böyle iken, bakalım dünyada mega koridorlar alanında ortaya çıkan gelişmeler, savaş sebepleri olarak mı nüksedecek, yoksa kazan-kazan kuralı gereğince, uluslararası competition (rekabet), gerçek bir co-opetition'a (ortaklaşa rekabet) evrilecek mi?

Ama, neticede Türkiye için önemli olan; masada değilsek menüde olacağımıza yönelik farkındalığımız, menüde olmayı asla kabul etmeyen dik duruşumuz ve kararlılığımız, bir kere daha tüm bunları dünyaya ilan eden siyasi bir lidere sahip olmamız. Çok şükür...

[email protected]