Koronavirüs Trump'ın aşmak zorunda olduğu en yüksek dalga

Hakan Çopur / Araştırmacı, yazar
14.03.2020

Trump, dördüncü yılına girdiği başkanlık sürecinin belki de en zorlu meydan okumasıyla karşı karşıya. Siyaset ve parti üstü bir mesele olarak koronavirüs salgını, ikinci dönemini kazanmak isteyen Trump'ın aşmak zorunda olduğu belki de en yüksek dalga. Azil sürecinden başarıyla çıkmış olan Trump'ın bu dalgayı aşmaktan başka bir yolu yok.


Koronavirüs Trump'ın aşmak zorunda olduğu en yüksek dalga

Tüm dünyayı olduğu gibi ABD’yi de ciddi şekilde etkileyen koronavirüs salgını, 2020 yılına şimdiden damga vuran küresel bir gündem oldu. Çin, İtalya ve İran gibi ülkelerin ardından ABD’de de salgın kendini iyiden iyiye hissettirmeye başlarken “Trump yönetimi gerekli tedbirleri almakta geç mi kaldı?” şeklinde özetlenebilecek tartışma da büyüyor. Yeteri kadar test kitinin olmaması, 50 eyaletin neredeyse tamamına yayılmış olan virüs, çöken piyasalar ve milyonlarca insanı doğrudan etkileyen salgın, ABD’yi ve Trump yönetimini psikolojik uçurumun kenarına getirmiş durumda. Bu uçuruma yuvarlanma riskiyle karşı karşıya olan ABD’de hızlı, etkili ve net çözümler üretilemezse başta Trump yönetimi olmak üzere her kademedeki sorumlular bir şekilde bu yükün altında kalıp bedel ödemek zorunda kalabilir.

ABD’de panik havası

Amerikan halkının genel anlamda panik eğilimli olduğu söylenebilir; bazı doğal afetlerde marketlerin boşalması, herkesin ihtiyacına bakmadan birçok ürünü stok etmesi gibi sahneleri herkes artık biliyor. Bu durum koronavirüs salgının yayıldığı şu günlerde de yaşanıyor. ABD genelinde şu ana dek 23 eyalette “acil durum” (state of emergency) ilan edildi. Bu eyaletler arasında Kaliforniya, New York, Maryland, Virginia, Washington, Michigan gibi eyaletler ve başkent Washington DC bulunuyor. Ayrıca ülkenin en büyük kenti New York şehrinde de acil durum ilan edilmiş durumda.

Ülkedeki vaka sayısı 1700’ün üzerinde ve ölü sayısı da 38 düzeyinde; fakat test kitlerinin yetersiz olduğu göz önüne alınarak gerçek vaka sayısının bunun çok üzerinde olduğu bildiriliyor. Birçok eyalette okullar tatil edilirken, NBA, NFL, NHL ve benzeri spor organizasyonları da geçici olarak oyunları durdurdu. Acil durum ilan edilen yerlerde eyalete göre değişmekle birlikte 500 ila 1000’den fazla kalabalık etkinlikler yasaklandı; uluslararası birçok etkinlik iptal edildi, neredeyse tüm büyük çaplı sanat ve kültür etkinliği askıya alındı.

Salgının boyutunun ne düzeyde olduğunun bilinmemesi ve yetkililerin “henüz en kötüsü gelmedi” şeklindeki açıklamaları da ülkedeki panik havasını artıran unsurlar oldu.

Trump yönetimi hafife aldı

Aslında bu yazının ana fikrini şu cümlede derlemek mümkün: Donald Trump yönetimi ilk başta koronavirüs salgınını hafife almasının bedelini yavaş yavaş ödüyor. Bu bedelin hangi noktaya çıkabileceğini öngörmek çok zor; zira ABD’nin sağlık kurumlarının en tepesindeki isimlere bakılırsa “ABD henüz en kötüsünü görmedi.” En güncel rakamlara göre ülkedeki vaka sayısı 1700 civarında ve ölü sayısı ise 38. Bu rakamlar günlük olarak güncelleniyor, fakat asıl sorun yeterli test kitinin olmamasında. Uzmanlara göre test kitleri ülke geneline dağıtıldıkça ve daha fazla sayıda hastaya test uygulandıkça vaka sayısı hızla artacak ve esasen ölü sayısı da artacaktır. Kaldı ki söz konusu test kitlerinin düzgün bir sağlık sigortasına sahip hastalar için 400-500 dolar, sigortasız hastalar içinse 1600 dolar fatura ile yapılıyor olması da işin bir diğer boyutu. Bu bakımdan ABD genelinde aslında ne kadar koronavirüslü hasta olduğu bilinmiyor ve bu rakamın hızla artmasından endişe ediliyor. Amerikan medyası ve Demokratlar Trump yönetimine “en başta tedbir almayıp yeterli test kitini sağlayamamakla” suçluyor.

Trump’ın bizatihi kendisinin bazı açıklamaları da hem medyanın hem de Demokratların hedefinde. “Bunu medya bizi kötü göstermek için abartıyor”, “bunun sezonluk gripten pek farkı yok, havalar ısınınca gidecek” ve “çok yakında bitecek, yönetimim harika bir iş çıkarıyor” şeklinde açıklamaları yüzünden Trump, koronavirüs salgınını ciddiye almamakla eleştiriliyor. Ülkedeki vaka ve ölü sayısının artmasıyla tam da Trump’ın sözlerinin aksi gerçekleşirken, Trump kamuoyu nezdinde “Amerikan halkının sağlığını hafife alan başkan” pozisyonuna düşme tehlikesiyle karşı karşıya. Trump ilk başta bu açıklamaları yapıp kendi elini bağladığı için mevcut durumda salgının gücüne ilişkin açıklamalar da yapamıyor. Yönetiminin aldığı tedbirleri anlatmakla yetinen Trump, Avrupa’dan ABD’ye seyahat kısıtlaması ve Amerikan vatandaşlarına seyahat uyarısı dışında çok güçlü düzenleyici adımlar atmış da değil. Birçok kişi Trump’ın en hızlı biçimde “ulusal acil durum” ilan etmesi gerektiğini dile getirirken Beyaz Saray’dan henüz bu konuda bir adım atılmış değil. Avrupa’yı yavaş tedbir almakla suçlayan Trump yönetiminin benzer bir akıbete düçar olması işten bile değil.

‘Kara pazartesi’

ABD kamuoyunda, ancak Amerikan piyasalarının çökmesinden sonra Trump’ın somut adımlar için harekete geçtiği yönünde bir algı var. Bu argüman çok da haksız değil; zira ABD piyasalarında son 30 yılın en kötü günleri yaşanıyor. 9 Mart’ta “Kara Pazartesi” denen günde yüzde 7’lik düşüle açılan piyasalar hemen kapatılırken, aynı gün brent petrol yüzde 25’lik bir düşüş yaşadı. 12 Mart Perşembe günü ise New York Borsası 1987’den bu yana en kötü gününü yaşarken yaklaşık yüzde 10 değer kaybetti. Rakamlar daha da kötüleşirken salgını ve salgının yarattığı panik atmosferini kontrol edemeyen Trump yönetimi, pozitif ekonomik havanın bozulmasından ciddi şekilde endişe ediyor.

Faturası seçime çıkabilir

Kasım ayında yapılacak başkanlık seçimleri öncesinde elindeki en önemli kozu ekonomi olan Trump, koronavirüs salgını nedeniyle ortaya çıkan piyasa şokları karşısında şu ana kadar etkisiz bir performans sergiledi. Çin’de başlayan ve tüm Avrupa’yı ele geçiren salgın korkusunun ABD piyasalarını bu denli kötü şekilde vurması, kuşkusuz ilk önce Trump’ın eksi hanesine yazılacak bir durum. Trump yönetimi halen gerekli tüm tedbirleri alamadığı ve salgına karşı net bir stratejiye sahip olmadığı imajını veriyor. Ana akım Amerikan medyasının konuyu ele alma biçimi, kamuoyundaki bu algıyı besliyor. Vaka ve ölü sayısının her geçen gün artması da bu algıyı daha da derinleştiriyor. Hal böyle iken Trump yönetiminin bu algıyı değiştirecek daha güçlü ve somut adımlar atması, salgını kontrol altına aldığı imajını vermesi ve asayiş berkemal olduğu konusunda toplumu ikna etmesi gerekiyor.

Trump sadece kendi seçmen kitlesini değil, aynı zamanda Demokratları da “koronavirüs salgınına karşı her şey kontrol altında” diye ikna etmek zorunda. Zira vaka ve ölü sayısı arttıkça Trump’ın üzerindeki baskı tüm seçim atmosferini ve psikolojisini etkileme potansiyeli taşımaktadır. Ülkeyi böylesine etkileyen bir salgın karşısında kötü sınav vermiş bir başkan, aylar sonra yapılacak seçimlerde toplumun tüm kesimlerinden eleştiri alacaktır. Eğer piyasalardaki negatif durum ekonomiye de genel olarak yansırsa bu tablo Trump yönetimi aleyhine daha da güçlenebilir. Dolayısıyla Trump’ın elindeki kozlarını en hızlı ve etkili şekilde kullanıp mevcut panik havasını dağıtması ve salgını kontrol edebildiğini ispatlaması gerekiyor. Aksi halde bunun Trump’a başkanlık seçimlerinde bir faturası çıkabilir. Uzun lafın kısası: Trump, dördüncü yılına girdiği başkanlık sürecinin belki de en zorlu meydan okumasıyla karşı karşıya. Siyaset ve parti üstü bir mesele olarak koronavirüs salgını, ikinci dönemini kazanmak isteyen Trump’ın aşmak zorunda olduğu belki de en yüksek dalga. Azil sürecinden başarıyla çıkmış olan Trump’ın bu dalgayı aşmaktan başka bir yolu yok...

 

@hakancopur1